‘Ulusal egoizm, Şii NATO’suna giden yolu nasıl engeller?’

Ekim 15, 2024
image_print

 

Rusya’da yayımlanan Nezavisimaya Gazeta’nın 10 ekim tarihli başmakalesinde, İran’ın “Şii NATO”su kurma planları ele alındı. “Ulusal egoizm, Şii NATO’suna giden yolu nasıl engeller?” başlıklı makalede İran’ın bölgedeki Şii Hilali (Direniş ekseni) üzerinde yer alan vekil güçlerini tek çatı altında toplamanın zorluklarına dikkat çekiliyor.

İran iç siyasetinde “Şii NATO’su” fikrinin, Ekim 2023’teki Aksa Tufanı’ndan çok daha önce 2020 yılında İran’lı general Kasım Süleymaniye’nin ortadan kaldırılmasıyla birlikte sürekli gündemde olduğu vurgulanıyor.

İran’ın şii ekseninde yer alan yerel güçleri harekete geçiren ana unsurun “kendi yerel çıkarları” olduğunu, bu güçlerin milliyetçilik duygularının öne çıkmasıyla “ortak bir idea”da toplamanın gittikçe zorlaştığı ifade ediliyor.

Makalede, İngiliz yayınlarına dayanarak, İran’ın bu girişimine Filistin’deki güçlerin de karşı çıktığı yazıldı.

Makalede öne çıkan başlıklar şöyle:

“İsrail ile yaşanan yeni bir karşılaşma, İran parlamentosu milletvekillerine “Şii NATO” konseptine geri dönme fırsatı verdi. Meclis’te, “direniş ekseni” üyesi olan Tahran’a sadık devletler ve paramiliter oluşumlar için kolektif savunma anlaşması hazırlandığı bildirildi. Anlaşma taslağı, olağanüstü durumlarda karşılıklı yardım sağlamak ve askeri adımları koordine etmek için tek bir askeri altyapı oluşturmayı hedefliyor.

2020 yılında İranlı general Kasım Süleymani’nin ortadan kaldırılmasından bu yana “Şii NATO” fikri İran’daki iç tartışmalarda sürekli olarak gündeme geldi. Benzer bir yasama girişimi hakkında son olarak, Ekim 2023’teki Hamas’ın İsrail’e gerçekleştirdiği kara saldırısından dört ay önce bilgi verildi. Ancak o dönemde İngiliz yayınları, bu Filistin hareketinin İran’ın himayesinde bir askeri bloğun oluşumuna karşı çıktığını belirtmişti. Hamas üyeleri, Gazze bölgesindeki statükonun ihlal edilmesinden korktukları ve öncelikli çıkarlarını korudukları iddia ediliyordu.

İsrail ile HAMAS arasındaki bir yıllık çatışma dönemi, Tahran’ın uzun zamandır Orta Doğu’da uygulamaya çalıştığı blok mantığının kendisini tükettiğini gösterdi.

Tahran tarafından İsrail ile dolaylı savaşın ön cephesi olarak görülen Lübnan’daki “Hizbullah” hareketi, bir dizi karmaşık sabotajla bastırıldı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesine bile karşılaştırılabilir bir askeri yanıt veremedi veya vermek istemedi. Şii örgütü için şu anda daha temel bir görev, yerel düzeyde hayatta kalmak haline gelmiş olabilir: mezhepsel yapısı çeşitlilik gösteren Lübnan toplumu, devlet kurumlarının işleyişini sık sık engelleyen tek taraflı eylemlerine karşı zaten keskin bir hoşnutsuzluk yaşıyordu.

Komşu Suriye, “direniş ekseni”nin önemli bir parçası olarak, Gazze çevresindeki çatışmadan tamamen uzaklaştı. 2023 sonbaharında Şam’daki başkanlık sarayı, İran’a yakın bir aktör olan Husilerin “Ensarullah” hareketine başkentteki bir mahalledeki diplomatik misyonunu iptal etme talimatı verdi. 2015 yılında Husilere verilen bu bina, Suudi Arabistan’ın desteğine sahip olan rakip fraksiyon olan Yemen merkezi hükümetine devredildi. Batılı yayınlar, Husilerin statüsünün düşürülmesinin Birleşik Arap Emirlikleri’nin talebi üzerine gerçekleştiğini iddia ediyor. Abu Dabi, diplomatik kanallar aracılığıyla Beşar Esad’a İran kurallarına göre oynamaması çağrısında bulundu.

Husiler, geçen yıl Ekim ayından bu yana askeri seferberlikte eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştılar: hareket, İsrail’e yönelik saldırılar sırasında uzun menzilli silahları test etti ve Irak’taki gruplarla koordine oldu. Ancak Ensarullah’ın dış politikada özne olma konusundaki bu artış, “direniş ekseni”nin çıkarlarının çok ötesine geçti. Husiler, Afrika Boynuzu’ndaki İslamcılarla temas kurdu ve Sudan, Mısır ve Fas’taki sadık çevrelerle iletişim kurmayı başardı.
Son bir yılda İran’ın “vekilleri”, düşmana uzaktan darbe vurabileceklerini ve diplomatik alanda başarılı bir şekilde çalışabileceklerini gösterdi. Ancak bu, otomatik olarak İran’ın himayesinde “Şii NATO” temelinde hareket etmeye hazır oldukları anlamına gelmiyor. Şu anda “direniş ekseni” üyelerinin eylemleri, esasen yerel çıkarlarla belirleniyor.

Küreselleşme krizi, yalnızca tek taraflı yaptırımlar değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerdeki aktörlerin ulusal bencilliğinin artmasıdır. İdeasız bir dünyada, kendini bir fikir uğruna feda etmeye istekli olanları tek bir bayrak altında toplamak giderek daha zor hale geliyor.

Kaynak: Nezavisimaya Gazeta- 10 ekim 2024

Çeviri ve notlar: Cengiz Sözübek

Cengiz Sözübek

Endüstri mühendisi. 20 yıldır özel sektörde çalışıyor. İngilizce ve Rusça biliyor.
Rusya siyaseti başta olmak üzere uluslar arası siyasetle ilgileniyor.
Muhalif, Yarın, karizma dergilerinde; Star Açık görüş'te yazıları yayımlandı.
Mail: [email protected]

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır