Trump’ın Asya Politikası Nasıl Etkili Olabilir

Asıl hesaplaşma ise turun sonunda, Trump ve Xi’nin Güney Kore’de buluşmasının planlandığı sırada gerçekleşecek. Jeopolitik atışmaların ötesinde, her iki lider de birbirlerinin ekonomisine ağır darbeler indirmeye hazırlanıyor.
Ekim 29, 2025
image_print

Donald Trump, ikinci döneminin ilk Doğu Asya gezisi için Air Force One’a binerken, Amerika Birleşik Devletleri’nin karşı karşıya olduğu ve onun mirasını şekillendirecek olan başlıca sorunla yüzleşiyor: Çin ile süregiden rekabet. Beyaz Saray’da iyimser olmak için makul gerekçeler var, ancak komünist süper gücü püskürtmek muazzam bir odaklanma ve kararlılık gerektirecek. Eğer iyi yönetilirse, bu gezi, Trump’ın görev süresinin geri kalanının Uzak Doğu’da başarılı geçmesini sağlayacak.

Bu yılın büyük bölümünde Trump ve Xi Jinping, bir ödül maçının ilk raundlarındaki ağır siklet boksörler gibi birbirlerinin etrafında dolandı, hayati darbeleri indirmeden önce temkinli yumruklar attılar. Çin, İran ordusuna gizlice roket malzemeleri ve Tahran’ın Arap uydularına istihbarat sağladı; Amerika Birleşik Devletleri ise İsrail’in İran’ın vekil güçlerini, füze cephaneliğini ve nükleer programını yok etmesine imkân tanıdı.

Tıpkı Henry Kissinger ve Richard Nixon’ın ilk Soğuk Savaş sırasında yaptığı gibi, Trump da İsrail’in gücünü ustalıkla kullanarak kendisini Orta Doğu’nun nihai hakemi olarak konumlandırıyor. Gazze’nin geleceğinden bölgedeki hızla değişen güç dengesine kadar çeşitli konularda ilerleme kaydetmek isteyen bölge başkentleri, Beyaz Saray’a elçiler göndermek zorunda. Joe Biden döneminde Pekin’in öncülük ettiği Suudi-İran anlaşması gibi önceki diplomatik girişimleri ise bu bağlamda önemsiz kalıyor.

Trump’ın, Vladimir Putin’in Ukrayna’da başlattığı savaşı sona erdirme girişimi pek başarılı gitmiyor, ancak son Amerikan hamleleri Pekin’i tedirgin etti. Trump, bu savaşı bir ölçüde başarılı biçimde kullanarak Avrupa’daki yerleşik düzeni giderek daha tehditkâr hale gelen jeopolitik ortama karşı uyandırmaya çalışıyor. Ayrıca, Putin’le yeni bir barış görüşmesinin “zaman kaybı” olacağına karar verdikten sonra planlanan zirveyi iptal etti; ancak bunu takip eden Rus bombardıman harekâtı, Moskova’nın geri adım atmadığını gösterdi. Başkanın, petrol devleri Rosneft ve Lukoil’e yönelik yeni açıkladığı yaptırımlar —bu dönemki ilk Rusya yaptırımları— piyasaları altüst etti ve Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan endişeli tepkiler aldı.

Trump’ın Asya turunun ilk durağı, yıllık Güneydoğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN) zirvesi için Malezya’ya yaptığı ziyaret; bu, onu Çin ile rekabetin tam merkezine götürüyor. Pekin, bölgeyi kendi yörüngesine çekmeye kararlı ve bunu büyük ölçüde ekonomik teşviklerle gerçekleştiriyor. Ancak, Wuhan’daki ilk COVID salgınını kötü yönetmesinin ardından Batılı şirketler “Çin artı bir” tedarik stratejisini benimsedi ve üretimlerinin büyük kısmını Güneydoğu Asya’ya kaydırdı. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri, bölgenin en büyük ihracat pazarı konumunda.

Bu gelişme, Amerikan tüketicilere erişim sağlayarak seçili ülkeleri güçlendirme üzerine kurulu geleneksel ABD Asya stratejisiyle örtüşüyordu; ancak Trump, bu stratejinin artık işlevini yitirdiğini düşünüyor. Ticaret savaşları ASEAN liderlerini tedirgin ediyor ve birçoğu Kurtuluş Günü tarifelerinden şikâyetçi. Ekonomik büyümeye ihtiyaçları var ve Trump bunu sağladığı ölçüde destek görecek.

Bir sonraki durağı, bu yılın en umut verici gelişmelerinden birini öne çıkarıyor: Japonya’da, yeni başbakan Sanae Takaichi ile görüşecek. Takaichi, ülkesini Çin’in suistimallerine karşı durmaya teşvik eden ve Trump’ın hayranlığını kazanan ileri görüşlü Japon lider Shinzo Abe’nin öğrencisi. Takaichi bu misyonu sürdürmek niyetinde ve Trump ile Hazine Bakanı Scott Bessent onun göreve gelişini övgüyle karşıladı. Eğer Trump ve Takaichi, Abe ile Trump’ın sahip olduğu bağın yarısı kadar güçlü bir ilişki kurabilirse, Xi açısından ciddi bir gerileme olur.

Asıl hesaplaşma ise turun sonunda, Trump ve Xi’nin Güney Kore’de buluşmasının planlandığı sırada gerçekleşecek. Jeopolitik atışmaların ötesinde, her iki lider de birbirlerinin ekonomisine ağır darbeler indirmeye hazırlanıyor.

Xi’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı kullanabileceği güçlü hamleleri var. Daha önce, nadir toprak elementlerine ABD’nin erişimini kesmeyi gündeme getirmişti. Bu elementler isimlerine rağmen aslında pek nadir değildir, ancak büyük ölçüde Çin’de çıkarılıp işlenmektedir. Ekim ayı başında Xi, bu ihracatlara yönelik kısıtlamaları sıkılaştırdı; bu da ABD’nin yerli yüksek teknoloji üretimini felce uğratma tehdidi oluşturuyor. ABD’li yetkililer ayrıca Çin’i, soya fasulyesi gibi Amerikan tarım ürünlerini satın alma yönündeki önceki taahhütlerini yerine getirmemekle suçluyor.

Trump’ın da bazı karşı hamleleri var. Xi’nin yeni ihracat kontrollerine karşılık olarak gümrük vergilerini yüzde 100 oranında artırdığını duyurdu ve başka önemli mal ve hizmet ihracatlarını engellemekle tehdit ettiği bildiriliyor. Asya’ya hareketinden hemen önce Bessent, gazetecilere Çin’le ilgili “her şey masada” dedi.

Başkan daha uzlaşmacı bir ton benimsedi ve çarşamba günü “Xi ile bir anlaşma yapacağımızı düşünüyorum” dedi. Ticaret, Ukrayna savaşı ve nükleer silahların kontrolü gibi konularda bir uzlaşmaya varmaya, Çin’le uzun ve pahalı bir çatışmaya girmekten daha istekli görünüyor; ancak bunu elde edemeyebilir. Xi, ilk dönem ticaret anlaşmasının şartlarına uymadı ve ABD başkanlarıyla yaptığı anlaşmaları ihlal etme konusunda uzun bir geçmişe sahip.

Trump, Xi ile görüşürken tüm anlaşma becerisini sergilemek zorunda kalacak. Güney Kore ziyaretine giden süreçte başarı için hazırlıklı olmak hayati önem taşıyor.

Kaynak: https://freebeacon.com/columns/how-trumps-asia-pivot-can-pack-a-punch/

SOSYAL MEDYA