Hamas lideri Yahya Sinvar’ın şehadeti, Filistin direnişinin haysiyetli tarihine bir onur madalyası olarak eklendi. İsmail Haniye’den sonra Sinvar’ı da şehit eden ABD Siyonist gücünün suç çetelesi biraz daha kabardı. Şüphesiz, bütün haklı ve meşru davaların onurlu komutanları gibi, Enver gibi, Ömer Muhtar gibi, Şeyh Ahmet Yasin gibi, Yahya Sinvar’da asla boyun eğmeden, teslim olmadan, direnerek şehit oldu ve bu son, geri kalanlar için zafere kadar sürecek direnişin, sancak teslimi olarak tarihe geçti. Filistin asla yenilmeyecek ve İsrail asla kazanamayacak.
Asıl sorun, Ortadoğu, İslam dünyası, Ümmet, Müslümanlar vb ifadelerle kastedilen entitenin, artık tarih dışı kalmış olmasıdır. Bu nedenle galiplerin oyun sahasına dönen bu sahipsiz arazide, onur ve namus bir avuç haysiyetli insanın omuzlarına yüklenmiştir. Onuru ve namusunu galiplerin gücü ve parasına satmış bütün liderlerin, devletlerin, yöneticilerin, elitlerin, aydınların, sanatçıların, hala ve utanmazca bu arazide var olabilmeleri, açık bir helak olmuşluk göstergesidir. İslam, tarihinde haçlı ve Moğol istilalarından sonra tekrar bu duruma düşmüş, açık bir yenilgi, çaresizlik ve umutsuzluk sarmalına girmiştir.
Şüphesiz Osmanlı devri, Müslim-gayrı Müslim bütün bölge halkları için bir barış ve güvenlik devriydi. Ne var ki, tarih iniş çıkışlar ve gelgitlerle doludur ve Osmanlı, artık bir nostalji çağının sembolüdür.
Ama Osmanlı’nın mirası ve bölgesel barış dinamikleri hala geçerlidir. Artık, Osmanlı değil, Osmanlı gibi bir siyasal egemenlik ve bir ortak barış düzeni ihtiyacı daha da önem kazanmıştır. Bütün bölge halklarının gönüllü katılımıyla oluşturulacak bir bölgesel ortaklık modelini tartışmanın zamanı gelmiştir. Mevcut yönetici elitlerin tasfiyesi ve yeni birlik ruhuna uygun kadroların örgütlenmesiyle kurulacak bu düzen, 20. Yüzyılın bütün etnik, dini, mezhebi çelişki ve çatışmalarını aşarak, yeni dünyanın imkan ve ihtiyaçlarına uygun bir model olarak gündeme gelmelidir.
Filistin davası, şüphesiz Filistin halkının onur ve özgürlüğü şahsında aslında tüm insanlığın barbarlığa, zalimliğe, emperyalizme ve işbirlikçilerine ayna tutan evrensel bir direnişin adıdır. Başta Hristiyan siyonistler olmak üzere, arap, Acem, Rus, Türkçü veya Kürtçü Siyonistlerin, dünyanın efendilerine boyun eğen alçaklıklarına inat, insan onuru ve özgürlük davası adına hala umut taşıyan ve başka bir geleceğe işaret eden bu direniş, Kudüs şahsında tüm bölgenin bağımsızlığının da sancağıdır.
Bu sancak asla yere düşmeyecek, asla lekelenmeyecek, asla yenilmeyecektir.
Ölen Siyonizm’dir, emperyalizmdir, ölen, Arap Siyonist’i Suud, BAE, Mısır, Ürdün yöneticileridir. Ölen, bu Arap Siyonistlerine özenen yerli Kamalist, Türkçü, Kürtçü maskeli neosiyonistlerdir. Bu alçaklar, Yahudilerin gerçekten güçlü olduğunu, olan bitenin bir Yahudi-israil başarısı olduğunu zanneden ahmaklardır. Bu ahmaklar, ABD-İngiltere başta olmak üzere tüm batıyı ve diğer devletleri, ekonomik-politik tezgahıyla yönetenlerin, Aryan küreselciliği olduğunu kavrayamayan işbirlikçilerdir. Yahudileri döve döve bu küreselliğin askeri yapan bu aryan gücün, işleri bitince Yahudileri de tıpkı İran şii hilali gibi tasfiye edeceğini anlayamıyorlar. Aryan üstünlükçülüğünün bütün sömürgecilik çağını, 19. Ve 20. Yüzyılın iki büyük savaşını, soğuk savaşı ve sonrasını şekillendiren insanlık düşmanı proje ve fikirlerini çağdaşlık, modernlik, uygarlık, gelişme, ilerleme diye toplumlarına taşıyan tüm seçkinlerin nasıl bir ihanetin parçası olduğunu anlamak için, önce akıl ve namus sahibi olmak gerekiyor.
Türkiye, toplumu ve devletiyle, bir imkandır. Hem küresel projelere karşı hem de kendisi olarak, kendi tarihsel misyonu itibariyle, bölge ve insanlık adına bir direniş imkânıdır. Paraya ve güce tapan aptal seçkinlerini başından atıp, aklı ve erdemi namusu bilen yeni bir elit kadro üretebilirse, bu imkân, mümkün bir alternatif küreselliğin düzenini kurabilir. Aksi halde, akıbetimiz, Filistin, Suriye, Irak, Suud ve Mısır’ın akıbetinin zamana yayılmış benzeri olmaktan kurtulamayacaktır. Durum ciddidir ve bu ciddiyetle mevzulara bakmayan herkes ihanet içindedir.
Yahya Sinvar’ın savaşarak şehit olması, Kudüs’e, Filistin’e, Gazze’ye bir onur sancağı olduğu kadar, Türkiye’ye de bir tanzim görevi çağrısıdır.
Tanzim edici irade, sadece Bölgemizin bütün halklarının değil, Türkiye’nin de varlık ve bekasının sigortasıdır.