4 Ekim’de iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) liderlik seçimini kazanan Sanae Takaichi’nin, Japonya’nın son beş yıldaki beşinci başbakanı olma yolculuğu hiç de kolay olmadı. Bugüne dek LDP lideri neredeyse her zaman Japonya’nın başbakanı olarak öne çıkmıştı. Ancak, bir zamanlar son derece güçlü olan partinin popülaritesinin son bir yıl içinde hızla düşmesiyle birlikte, yeni liderin parçalanmış siyasi manzaraya istikrar kazandırması, durgun bir ekonomiyi canlandırması ve aynı anda Hint-Pasifik’te önde gelen bir ses olarak kendini öne çıkarması yönünde yoğun bir baskı söz konusu; aksi takdirde, Japonya’nın kısa ömürlü bir başka lideri olma riskiyle karşı karşıya kalacak.
Takaichi’nin karşısındaki ilk acil engel, Japonya’nın dış politika direktifinde ilerleme kaydetmek olacak. Başbakanlık görevini üstlenmesinden henüz bir hafta geçmeden, Kuala Lumpur’daki ASEAN zirvesinde Güneydoğu Asya liderleriyle bir araya gelecek, ardından Tokyo’da Başkan Trump’ı ağırlayacak ve sonrasında Güney Kore’de düzenlenecek APEC zirvesine katılacak. Japonya’nın Güneydoğu Asya’yla ilişkilerini ilerletmesi son derece önemli olsa da, en büyük risk Trump ile yapacağı görüşme ve başkanla bir ilişki kurma ihtimali olacak.
Tüm gözler, Eylül ayında imzalanan ABD–Japonya ticaret anlaşmasını ilerletme konusundaki becerisine çevrilecek; ancak anlaşma şartları Japonya’nın ulusal çıkarlarıyla çelişirse, özellikle de Japonya’nın hayati önemdeki ABD sanayilerine 550 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım sağlaması yönündeki beklentiler söz konusu olduğunda, sert bir tutum takınması gerekecek. Aynı zamanda, merhum Başbakan Shinzo Abe’nin kendi deyimiyle “vizyoner halefi” olan Takaichi’nin, ABD başkanının sözünü dinlediği küresel bir devlet adamı olarak öne çıkması beklenecek.
Japonya, dünyanın hâlen en dinamik ve en kalabalık bölgesi olan Hint-Pasifik’te ABD’nin en sadık müttefiki olmayı sürdürüyor. Ancak Çin, artık bölgesel ekonomik ve askeri hegemon olarak sağlam bir konum edinmiş durumda. Washington’ın Çin stratejisi hâlâ belirsizliğini korurken, Japonya, Trump yönetiminin bakış açısını ve Pekin ile uzun vadeli ilişkilerini şekillendirmede kilit bir rol oynayabilir. Ancak bu, Japon liderin ABD başkanının kulağına—ve nihayetinde güvenine—sahip olmasını gerektirecektir.
Ancak Japon seçmenlerin yeni yönetimden olumlu bir değişim beklediği ve en büyük acil siyasi risklerin bulunduğu alan ekonomi cephesidir. Artan yaşam maliyetleri, enflasyonist baskı, yavaş ücret artışı ve süregelen durgun büyüme; bir yandan LDP’nin temsil ettiği statükoya karşı daha büyük bir hayal kırıklığına, diğer yandan ise muhalefet partilerinin güç kazanmasına yol açmıştır. LDP’nin Diet’te çoğunluğa sahip olmaması nedeniyle, hükümet kurmak için başka bir partiyle iş birliği yapması gerekmiştir. Yaklaşık otuz yıllık ortağı Komeito artık hükümet kurma sürecinde yer almadığından, Takaichi şimdi kamu harcamalarını artırmayı ve düşük faiz oranlarını sürdürmeyi içeren bir gündemi hayata geçirmek üzere Ishin no Kai (İnovasyon Partisi) ile yeni bir ortaklık kurma riskini göze alıyor. Ancak İnovasyon Partisi’nin mali açıdan daha muhafazakâr olması nedeniyle, koalisyon hükümeti içinde bir bölünme olasılığı şimdiden büyük bir tehdit olarak öne çıkıyor.
Finans piyasaları, önce Takaichi’nin LDP liderliğini kazanması, ardından başbakan olarak onaylanması haberlerine olumlu tepki verdi; bu da yatırımcıların onun ortaya koyduğu ekonomik yol haritasına duyduğu güveni gösteriyor. Elbette Washington’ın öncelikli çıkarı, Japonya’nın büyüme beklentilerinin sağlam temellere dayanması olacaktır. Güçlü bir Japon ekonomisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Tokyo’dan en çok ihtiyaç duyacağı şeyin—yani Hint-Pasifik bölgesinde siyasi açıdan istikrarlı bir müttefik ve Japonya’nın hem harcamalarını artırma hem de ABD’ye yatırımlarını çoğaltma yönündeki taahhütlerini yerine getirme yeteneğinin—temelini oluşturmaya devam etmektedir. Ancak bu vizyonun hayata geçebilmesi için, Takaichi’nin her şeyden önce yaklaşık bir yıl görevde kalacak bir başbakandan ziyade, öngörülebilir gelecekte iktidarda kalacak bir lider olarak kendini kanıtlaması gerekecektir.
Kaynak: https://www.fpri.org/article/2025/10/trial-by-fire-for-japans-new-prime-minister/
