Hizbullah Nerede Yanlış Yaptı?

Hizbullah Suriye’de Esed’e verdiği desteğin ve mezhepçi saiklerle gerçekleştirdiği katliamların bedelini, örgütün gizliliğini kaybetmesi, lider kadrosunun yok edilmesi ve İslam dünyasındaki itibarının yerle bir olmasıyla ödedi.
Ekim 2, 2024

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail’in Beyrut’ta düzenlediği büyük bir saldırıyla öldürüldü. Saldırıyı İsrail sığınak delici bombalarla gerçekleştirdi. Yerin 50 ila 70m derinliğindeki tahkimatlara erişebilen bombalar, yer altındaki Hizbullah karargahının -14. katında bulunan Hasan Nasrallah’ın ölümüne neden oldu. 2006’da İsrail-Hizbullah savaşında üç kez suikast girişiminden kurtulan Nasrallah bu kez İsrail istihbaratının yıllardır topladığı veriler takip edilerek bulundu ve öldürüldü.

Çağrı cihazları içerisine yerleştirilmiş patlayıcıların infilak etmesiyle, Hizbullah yönetim kadrosunun büyük bir kısmının ölümü ve yaralanmasının üzerinden henüz birkaç gün geçtikten sonra, Hasan Nasrallah ve birinci halka yönetim kadrosunun da tamamen yok edilmesi bölgede şok etkisi yarattı.

Hizbullah’a karşı yaklaşık kırk yıldır süren savaşta İsrail, savaşı ancak yakın zamanda kendi lehine çevirdi. Ne oldu da Lübnan’da İsrail’in abartılı istihbarat oyunlarından kaçma yeteneği ile övünen Hizbullah, İsrail’in bu yıkıcı ve etkili saldırı dalgası altında kaldı; nerede yanlış yapıldı?

Hizbullah daha önce, İsrail’in Güney Lübnan’ı işgalinin ilk yıllarında, Tire’deki Şin Bet karargahını bir değil tam iki kez havaya uçurmuştu.

Peki ne değişti?

Değişen, son 10 yılda Hizbullah’ın Suriye iç savaşında oynadığı roldü!

Hizbullah, Esed’in, muhalifleri bastırmasına yardım etmek amacıyla, 2012 yılında Suriye’ye girdi. 2014 yılına gelindiğinde ise Hizbullah Esed bölgesinin tamamına konuşlandı. Örgüt, İran, Irak ve Afganistan’dan çok sayıda Şii milis katılımıyla kontrolsüz şekilde büyüyor ve bu büyüme de doğal olarak zaaflara sebep oluyordu. İsrail bu kontrolsüz büyümeyi bir fırsat olarak görerek, Suriye Hizbullah’ı içine çok sayıda ajan yerleştirdi. Hizbullah giderek savunmasız bir hale geldi ve bu zafiyet son günlerde gerçekleşen yıkıcı saldırılara da bir nevi zemin hazırladı.

2006’da Nasrallah’a düzenlediği üç başarısız suikast girişiminin ardından, Suriye sahasında elde ettiği yeni imkanlarla taktik değiştiren İsrail, sinyal istihbaratı ve kod çözmeden sorumlu istihbarat organizasyonu olan “Birim 8200” ve askeri İstihbaratı “AMAN” aracılığıyla yeni taktiklere yöneldi.

Hizbullah’ın, yozlaşmış Suriye istihbaratı, İran ve Ruslarla bilgi paylaşmak zorunda kalması onları Suriye’de açığa çıkardı. Rus ve İran istihbarat teşkilatları Amerikalılar tarafından düzenli olarak izleniyordu. Ayrıca Suriye sahasının başta Fransa olmak üzere, Batılı istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir alana dönüştüğünü ve bu istihbarat örgütlerinin İsrail’le olan dirsek temaslarını da unutmayalım.

Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü’nde program direktörü olan Randa Slim, “Suriye, Hizbullah’ın genişlemesinin başlangıcıydı, bu onların iç kontrol mekanizmalarını zayıflattı ve büyük ölçekte sızma için kapıyı açtı” diyordu.

Suriye’deki savaş, İsrail casusları ve algoritmaları için, çoğu kamuya açık olan bir veri kaynağı yarattı; Hizbullah tarafından düzenli olarak kullanılan “şehit Posterleri” biçimindeki ölüm ilanları, savaşçının hangi şehirden olduğu, nerede öldürüldüğü ve arkadaş çevresinin sosyal medyada paylaştığı haberler gibi bilgi kırıntılarıyla doluydu. Cenazeler ise daha da ifşa ediciydi; evet Hizbullah gibi köklü ve “gizli” bir örgüt Suriye’de Esed’i savunmaya çalışırken, adeta gölgelerden çıkıp kendini açık hedef haline getirmişti.

Suriye’de Şii milislerin cenaze törenlerine katılan Hizbullah liderleri, aslında İsrail İHA’larına poz verdiklerinin farkında bile değildi.

İsrail’in bölgede Hizbullah’a daha fazla odaklanması giderek artan ve sonunda aşılması imkânsız bir teknolojik avantajla birlikte geldi: Gelişmiş casus uydular, insansız hava araçları ve cep telefonlarını dinleme cihazlarına dönüştüren elektronik bilgisayar korsanlığı yetenekleri.

İsrail, özellikle sinyal istihbarat birimi ve siber korsanlık yetenekleriyle Hizbullah’ın faaliyetlerini yakından izledi. Toplanan veriler örgüt üyelerinin günlük hayatlarından en ufak detaylara kadar geniş bir veri tabanında değerlendirildi. İsrail bütün bu verileri bir dantel örer gibi ince ince işlerken, Hizbullah liderleri ise hiçbir şeyden habersiz günlük rutinlerini sürdürüyordu.

Yani Hizbullah, Suriye’de Esed’e verdiği desteğin ve mezhepçi saiklerle gerçekleştirdiği katliamların bedelini, örgütün gizliliğini kaybetmesi, lider kadrosunun yok edilmesi ve İslam dünyasındaki itibarının yerle bir olmasıyla ödedi.

Gözlemciler, İsrail’in Hizbullah’a dönük saldırılarına ve Lübnan’daki katliamlarına, Başta Suriye halkı olmak üzere İslam dünyasında beklenen tepkinin doğmamasının nedenini, Hizbullah ve İran milislerinin, Suriye’nin Müslüman halkına karşı çoluk-çocuk kadın-erkek ayırt etmeden on yıldır işlediği cinayet ve tecavüzlere bağlıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA

Bakmadan Geçme