BAE, Sudan Barış Sürecinde Tarafsız Değil

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sudan barış sürecine katılımı, gerçek bir uzlaşıya ulaşmaktan çok, lekelenmiş uluslararası imajını kurtarmaya yönelik görünüyor. RSF milislerine sürekli mali ve askeri destek sağlayan BAE, şimdi barış görüşmelerini bu çatışmadaki rolünü aklamak için bir platform olarak kullanmaya çalışıyor. Ateşkes çağrıları ise, Hartum ve Orta Sudan’da büyük yenilgiler alan RSF’nin yeniden toparlanma ihtiyacıyla dikkat çekici bir biçimde örtüşüyor.
Kasım 2, 2025
image_print

Sudanlı siviller, ulusal ordu ile Hızlı Destek Güçleri (RSF) milisleri arasında süregelen yıkıcı savaşın üçüncü yılına girerken, bir başka barış görüşmeleri turu daha yürütülüyor. ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan ve “Dörtlü” olarak adlandırılan grup tarafından yürütülen bu son girişim, bazıları tarafından bir umut işareti olarak görülüyor.

Ancak iyimserlik, gerçeklikle dengelenmelidir. RSF’nin başlıca destekçisi olarak yaygın şekilde tanınan BAE, tarafsız bir arabulucu olarak güvenilir bir rol üstlenemez. Milis gücüne sağladığı derin mali ve askeri destek, şu anda çözmeye çalıştığını iddia ettiği çatışmayı bizzat körüklemiştir. Abu Dabi barışı teşvik etmekten ziyade, müzakereleri Sudan’daki etkisini pekiştirmek ve stratejik ile ekonomik çıkarlarını güvence altına almak için bir koz olarak kullanıyor olabilir. Bu temel çelişki giderilmedikçe, varılacak herhangi bir anlaşma, şiddeti sona erdirmekten çok onu meşrulaştırma riski taşır.

Hızlı Destek Güçleri (RSF), 2013 yılında Sudan hükümetinin kötü şöhretli Janjaweed milislerini yeniden markalaştırma girişimi olarak ortaya çıktı. Darfur ve Güney Kordofan’daki isyanlara karşı mücadele gücü olarak sunulan bu yapı, kısa sürede çok daha karanlık bir hâl aldı. 2017 yılına gelindiğinde, Sudan parlamentosu RSF’ye yasal statü verdi—bu adım, fiilen vahşeti meşrulaştırmış oldu. O tarihten bu yana, grup Sudan’ın modern tarihinde işlenmiş en ağır insan hakları ihlallerinden bazılarıyla suçlanıyor: köyleri yakmak, sivilleri infaz etmek, kadınlara tecavüz etmek ve gazetecileri susturmak. Hastaneler, camiler ve okullar da bu saldırılardan nasibini aldı. “Güvenlik operasyonları” adı verilen bürokratik görünümün ardında, Sudan toplumunda derin izler bırakan bir terör kampanyası yatıyor.

Gerçekten de, BAE tarafsız değildir ve yalnızca RSF milisleri aracılığıyla kendi çıkarlarını ilerletmeye çalışmaktadır. Örneğin, yıllardır bu milis gücünü para, silah ve yabancı paralı askerlerle desteklemektedir. Ayrıca BAE, Sudan silahlı kuvvetlerini, havaalanı üzerinden mühimmat aktardıkları yönünde sağlam bir kanıt sunmadan asılsız biçimde suçlayarak karalamış; Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum tarafından tanınan Sudan hükümetinin meşruiyetini de zedelemiştir. BAE bununla da kalmayıp, kargo gemilerinin limanlarına girişini yasaklayarak Sudan’a ekonomik baskı uygulamıştır. Dahası, BAE, Hızlı Destek Güçleri tarafından bir buçuk yılı aşkın süredir kuşatma altında tutulan ve milyonlarca insanın acı çekip açlıktan öldüğü El-Faşir şehrindeki ablukanın sona erdirilmesine yönelik tekrarlanan çağrılara hiçbir zaman uymamıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sudan barış sürecine katılımı, gerçek bir uzlaşıya ulaşmaktan çok, lekelenmiş uluslararası imajını kurtarmaya yönelik görünüyor. RSF milislerine sürekli mali ve askeri destek sağlayan BAE, şimdi barış görüşmelerini bu çatışmadaki rolünü aklamak için bir platform olarak kullanmaya çalışıyor. Ateşkes çağrıları ise, Hartum ve Orta Sudan’da büyük yenilgiler alan RSF’nin yeniden toparlanma ihtiyacıyla dikkat çekici bir biçimde örtüşüyor.

Eğer Dörtlü, savaşı sona erdirmeyi ve kalıcı barışı sağlamayı gerçekten istiyorsa, işe öncelikle kendi saflarındaki çelişkileri ele alarak başlamalıdır. Bu da, BAE’yi sorumlu tutmak ve RSF milislerine verdiği tüm askeri desteği derhâl durdurmasını talep etmek anlamına gelir.

Kaynak: https://znetwork.org/znetarticle/the-uae-isnt-neutral-in-the-sudan-peace-process/

SOSYAL MEDYA