Yeni Arap Bölgesel Düzeni Nasıl Şekilleniyor

Bölgedeki dışa açılma eğilimi, Arap liderlerin savunma bağlarını güçlendirmeye ve daha uzak ülkelerle askerî ve ekonomik ilişkilerini genişletmeye çalıştıklarını göstermektedir. Bu ülkeler arasında, Suriye’ye büyük yatırımlar yapan Türkiye ve güçlü bir askerî kapasiteye ve nükleer cephaneliğe sahip olan Pakistan da yer alacaktır. Ayrıca, BRICS ve Çin liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Batı dışı ekonomik bloklara mensup ülkeler de bu sürece dahil olabilir.
Eylül 29, 2025
image_print

Daha entegre bir Orta Doğu, aynı zamanda komşu bölgesel güçlerle bağlantılara daha açık bir Orta Doğu’dur.

23 Eylül Salı günü, Başkan Donald Trump birkaç önemli Arap devletinin liderleriyle bir araya geldi. Bu ülkeler Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmaktaydılar. Toplantıda Trump yönetimi, Gazze’deki savaşı sona erdirmeyi amaçlayan 21 maddelik bir barış planı sundu. Bu plan, yönetimin ocak ayında göreve gelmesinden bu yana Beyaz Saray’ın temel gündem maddelerinden biri olmuştur. Ancak çeşitli girişimleri, 23 aydır süren savaşı sona erdirmede başarısız olmuştur. Bu durum, Orta Doğu’daki devletlerin inisiyatif alarak kendi dış politikalarını yeniden değerlendirmeleriyle değişebilir.

Orta Doğu, kilit bir bölge olmaya devam etmektedir. Bu durum, Soğuk Savaş ve Küresel Terörle Mücadele dönemlerinde yeterince açıktı. Bununla birlikte, ABD’nin bölgesel stratejisi, terörizm ve isyanlarla mücadeleden, Rusya ve Çin gibi “denk rakip” hasımlarla rekabet etmeye ve onlarla yüzleşmeye doğru bir değişim göstermiştir.

ABD’nin öncelikleri değiştikçe, Orta Doğu’daki ABD ortakları ve müttefikleri de ortaya çıkabilecek güvenlik boşluklarını doldurmak üzere harekete geçmektedir. Ancak Gazze Savaşı örneği, Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerin çatışma ve krizlerin sonuçlarını kendi başlarına şekillendirmede hâlâ engellerle karşılaştığını göstermektedir. Bu durum yalnızca Suudi Arabistan’ın İsrail’i tanımamasından kaynaklanmamaktadır; çünkü İsrail’le ilişkilerini normalleştirmiş olan BAE ve Bahreyn de savaşı sona erdirememiştir. Katar’la birlikte arabuluculuk çabalarına destek olmaya çalışan Mısır da pek başarılı olamamıştır.

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırı, yıkıcı ve dönüştürücü nitelikte bir bölgesel savaşı tetiklemiştir. İran destekli vekil güçler, Lübnan, Irak ve Yemen’den İsrail’e roket ve insansız hava araçlarıyla saldırılar gerçekleştirmiştir. İran ve İsrail, 2024 yılında iki kez ve ardından 2025’in haziran ayında 12 gün boyunca doğrudan birbirleriyle savaşmıştır. İran, bu çatışmaların tamamında geri adım atmak zorunda kalmıştır. Hizbullah gibi İran müttefikleri ağır darbeler almış ve üst düzey liderlerini kaybetmiştir. İran ve Rusya’nın önemli bir müttefiki olan Suriye’deki Esad rejimi ise 8 Aralık 2024 tarihinde çökmüştür.

Şam’daki değişen kader, artık bölgenin nasıl dönüştüğünü simgelemektedir. Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, bu hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’a seyahat etti. Türkiye ve Ukrayna cumhurbaşkanları da dahil olmak üzere kilit liderlerle çok sayıda görüşme gerçekleştirdi ve ABD Başkanı Donald Trump ile kısa bir görüşme yaptı. Bu, Trump ile ilk görüşmesi değil; Mayıs ayında ABD başkanının Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette de bir araya gelmişlerdi.

Şara ülkesi içinde hâlâ zorluklarla karşı karşıya olsa da, Suriye’nin dışlanmış statüsünü geride bırakıp ülkeyi yeniden uluslararası toplumun bir parçası hâline getirmeyi başarmış olması, Orta Doğu’da ülkelerin değişime ne kadar açık olduğunu göstermektedir. Suriye, 2011’den 2024’e kadar süren iç savaş boyunca bölünmüş bir ülkeydi. Esad rejimi de 50 yıl boyunca bölgesel manzaranın bir parçasıydı. Ancak şimdi, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve diğer yirminci yüzyıl diktatör kalıntıları gibi, bu rejim de tamamen çökmüştür.

Bu değişim rüzgarları yalnızca Suriye’ye güç kazandırmakla kalmamıştır. Lübnan’daki yeni liderliği de güçlendirmiştir. Ayrıca, Mısır yeni dışa açılma girişimlerinde bulunmuştur. Türkiye ile bir deniz tatbikatı gerçekleştirmiş, bu da yirmi yıllık gergin ilişkilerin onarılmasında önemli bir adım olmuştur. Mısır aynı zamanda Gazze’de barış için çaba sarf etmektedir. Bu arada Suudi Arabistan, Pakistan ile yeni bir savunma anlaşması imzalamıştır.

Benzer bir eğilim, Körfez İşbirliği Konseyi’nde de gözlemlenebilmektedir. Eylül ayında Katar’da Hamas’ın katıldığı bir toplantıya İsrail tarafından düzenlenen hava saldırısının ardından Körfez ülkeleri, savunma iş birliğini artırma arzularını dile getirmiştir. Yıllar boyunca ABD savunma sistemlerine büyük yatırımlar yapmalarına rağmen, yeterli koruma olmaksızın Amerikan şemsiyesine fazlasıyla güvenmiş olmaktan endişe duymaktadırlar.

Tüm bunlar tek ve net bir yöne işaret etmektedir. Küresel Terörle Mücadele, bazı Arap devletlerini zayıflatmıştır. Irak, önce bir isyanla, ardından IŞİD’in yükselişiyle parçalanmıştır. IŞİD’in 2018 yılında yenilgiye uğratılmasının ardından, İran destekli milisler, sürekli bir krizden diğerine sürüklenen Irak devletindeki boşluğu doldurmaya çalışmıştır.

Her ne kadar son dönemde bazı olumlu gelişmeler yaşanmış olsa da —örneğin Princeton Üniversitesi araştırmacısı Elizabeth Tsurkov’un Kataib Hizbullah tarafından serbest bırakılması ve özerk Kürdistan bölgesinin petrol ihracatına yeniden başlaması gibi— ülke hâlâ istikrar süreci içerisindedir. Suriye ve Lübnan da benzer engellerle karşı karşıyadır. Ayrıca Yemen ve Libya, devam eden iç savaşlar nedeniyle hâlâ bölünmüş durumdadır.

Bölgedeki dışa açılma eğilimi, Arap liderlerin savunma bağlarını güçlendirmeye ve daha uzak ülkelerle askerî ve ekonomik ilişkilerini genişletmeye çalıştıklarını göstermektedir. Bu ülkeler arasında, Suriye’ye büyük yatırımlar yapan Türkiye ve güçlü bir askerî kapasiteye ve nükleer cephaneliğe sahip olan Pakistan da yer alacaktır. Ayrıca, BRICS ve Çin liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Batı dışı ekonomik bloklara mensup ülkeler de bu sürece dahil olabilir.

Bu eğilim, Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na yapılacak yatırımları da içerecektir. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye uzanan tarihi Hicaz demiryolu yakında yeniden canlandırılabilir ve böylece kuzey-güney yönlü bir ekonomik koridor oluşturulabilir. Tüm işaretler, on yıllar süren kaos, iç savaş ve terörün ardından daha entegre yeni bir dönemin başlayacağına işaret etmektedir.

*Yazar Hakkında: Seth Frantzman

Seth Frantzman, Drone Wars: Pioneers, Killing Machines, Artificial Intelligence and the Battle for the Future (Bombardier, 2021) adlı kitabın yazarı ve Demokrasileri Savunma Vakfı’nın yardımcı üyesidir. The Jerusalem Post gazetesinde vekâleten haber editörü, kıdemli Orta Doğu muhabiri ve analisti olarak görev yapmaktadır. Seth, 2005 yılından bu yana Orta Doğu’daki çatışmaları ve gelişmeleri araştırmakta ve haberleştirmektedir. Özellikle IŞİD’e karşı savaş, İran’ın vekil güçleri ve İsrail’in savunma politikası üzerine yoğunlaşmaktadır. Breaking Defense için İsrail savunma sanayiindeki gelişmeleri takip etmektedir ve daha önce Defense News’ün İsrail muhabiri olarak görev yapmıştır. Kendisine X’te şu adresten ulaşabilirsiniz: @sfrantzman.

Kaynak: https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/how-a-new-arab-regional-order-is-taking-shape

SOSYAL MEDYA