İsrail’in işgaline karşı onurlu bir duruş; RACHEL
Rachel Corrie 10 Nisan 1979’da Olympia Washington, ABD’de doğdu. Çocukluğundan itibaren merhametli, duyarlı ve dünyadaki adaletsizliklere karşı farkındalığı yüksek biriydi. Ailesi, öğretmen olan babası Craig Corrie ve annesi Cindy Corrie ile yakın bir ilişkiye sahipti. Ailesi onu sevgi dolu bir çevrede büyüttü ve Corrie’nin sosyal adalet ve insan hakları konularına olan ilgisi bu aile değerlerinden güç aldı.
Üç çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Rachel, ailesi ve arkadaşları tarafından sevecen, empatik ve güçlü bir karakter olarak tanımlanırdı. Rachel, çocukken yazmayı, resim yapmayı ve dans etmeyi çok severdi. Bu ilgi alanları onun sanatsal yönünü ve yaratıcı ifade biçimlerini keşfetmesine olanak sağladı.
Peki nasıl oldu da bu Amerikalı genç Filistin’e gitmeye karar verdi?
Üniversite yıllarında dünya genelindeki insan hakları ihlallerine duyarlılığı artarken, özellikle Filistin’deki insan hakları durumuna ilgisi yoğunlaşmıştı. Rachel Filistin halkının yaşadığı zor koşulları anlamak ve onlara destek vermek amacıyla barış yanlısı eylemlere katıldı. Bu amaçla 2002 yılında İsrail’in Filistin topraklarındaki askeri işgaline barışçıl yollarla karşı çıkan International Solidarity Movement (ISM) isimli örgüte katıldı. ISM, barışçıl yöntemlerle Filistinlilerin haklarını savunan uluslararası gönüllüleri bir araya getiren bir hareketti.
Eğitim hayatını Amerika’da geçiren genç kız, kısa süre içinde ISM aracılığıyla Filistin’e gitmeye karar verdi. Rachel Corrie, 2003 yılında Gazze şeridinin güneyinde yer alan Rafah şehrine ulaştı. Burada, evleri İsrail ordusu tarafından yıkılmakla tehdit edilen Filistinli ailelere destek veriyor, Filistinlilerin günlük yaşamlarını korumak için bir kalkan olarak yer alıyordu. Yerel halka moral vermek ve onların yanında olduğunu göstermek için birçok eyleme katıldı.
16 Mart 2003 günü, Rachel ve diğer aktivistler Rafah’ta bir Filistinli ailenin evinin yıkılmasını engellemeye çalışıyordu. İsrail askeri buldozerleri, bu evlerin güvenlik gerekçesiyle yıkılacağını söylüyordu. Rachel, barışçıl direnişini göstermek amacıyla buldozerin önüne geçti. Ancak buldozer durmayarak Rachel’in üzerine doğru ilerledi ve onu ağır şekilde yaraladı. 23 yaşındaki genç aktivist olay yerinde yaşamını yitirdi.
Filistin’e gitmeden önce ailesine yazdığı mektuplarda, yaptığı şeyin kendisi için çok önemli olduğunu ve burada yaşanan adaletsizliği duyurmak için elinden geleni yapacağını dile getiriyordu.
Rachel’in trajik ölümü dünya çapında yankı uyandırdı ve Filistin-İsrail çatışmasında sivil kayıpların simgelerinden biri haline geldi. Corrie ailesi, Rachel’in ölümünden İsrail’i sorumlu tutarak hukuk mücadelesi başlattı. Ancak İsrail mahkemeleri 2012 yılında İsrail’in sorumlu olmadığı yönünde karar vererek Rachel’in ölümünü “savaş bölgesindeki bir kaza” olarak nitelendirdi. Bu karar, uluslararası insan hakları savunucuları tarafından eleştirildi. Rachel’in ölümü sonrasında onun adına kurulan Rachel Corrie vakfı, dünya genelinde barış ve adalet arayışını sürdürüyor. Vakıf, sosyal adalet, insan hakları ve sivil hakları savunma alanında çalışmalar yaparak Rachel’in mirasını yaşatmaya çalışıyor. Onun günlükleri ve yazıları tiyatro eserlerine ve belgesellere ilham verdi. “My name is Rachel Corrie” adlı tiyatro oyunu, onun duygu dünyasını ve adalet arayışını tüm dünyaya aktardı. Rachel Corrie, barış ve insan hakları mücadelesinin simgelerinden biri olarak anılmaya devam ediyor.
Rachel Corrie, Filistin’de geçirdiği süre boyunca ailesine yazdığı mektuplarda orada tanık olduğu olayları ve kendi içsel yolcuğunu derin bir şekilde aktarıyordu. Bu mektuplar onun savaşın getirdiği yıkıma ve Filistin halkının yaşadığı zorluklara dair içten bir bakış sunuyordu.
“Sadece burada yaşanan dehşet verici şeyleri değil, aynı zamanda insanların ne kadar güçlü olduğunu da gördüm. Bu insanlar barış ve adalet içinde yaşamak istiyorlar, tıpkı hepimizin istediği gibi.”
“Amerika’da aldığım eğitim ve medyada okuduklarım, burada gördüklerimden çok farklı. Burada insanların hayatı tehlikede ve dünya çoğunlukla sessiz kalıyor.”
“Adaletsizlik karşısında tarafsız kalmak, zalimin yanında yer almaktır. İnsanların zulme uğramasını görüp sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.”
Burada gördüğüm her şey, insanlık adına ne kadar çok çalışmamız gerektiğini bana bir kez daha hatırlatıyor. Çocuklar, gençler, yaşlılar… Hepsi, savaşın gölgesinde yaşamak zorunda bırakılıyor.”
“Zulüm bizdense ben bizden değilim.” –Rachel Corrie