40 Yıldır Yapay Zekâ Araştırmacısıyım: Teknoloji Devlerinin Yayıncılığa Yaptığı Şey Hırsızlığa Eşdeğer
Avustralya’nın birbirine sıkı sıkıya bağlı edebiyat camiası—yazarlardan edebiyat ajanlarına ve Avustralya Yazarlar Derneği’ne kadar—büyük bir öfke içinde. Quarterly Essay’in yanı sıra birçok önemli yazarın kurgu ve kurgu dışı kitaplarını yayımlayan Black Inc yayınevi, yazarlarından eserlerinin yapay zekâ modellerinin eğitimi için kullanılmasına izin vermelerini istemiş ve elde edilecek gelirden kendilerine pay verileceğini bildirmişti.
Bu meselede kişisel bir bağım var. Aslında iki bağım var. Black Inc ile dört kitap yayımladım, gelecek ay beşincisi çıkıyor ve yıl sonuna kadar altıncısı için de bir sözleşmem var. Üstelik 40 yıldır yapay zekâ araştırmaları yapıyor, modelleri veriyle eğitiyorum.
Black Inc ile anlaşmayı imzaladım. Evet, yayınevi niyetini daha şeffaf bir şekilde ve biraz daha az aceleyle iletebilirdi. Kiminle tam olarak ne için bir anlaşma yapmaya çalışıyor? Ve neden imza atmamız için sadece birkaç gün verildi? Ancak tüm bunlara rağmen, Black Inc’iniçinde bulunduğu durumu anlıyorum.
Black Inc gibi küçük yayınevleri, Avustralya edebiyatına ve kültürel mirasımıza büyük katkı sağlıyor. Hiç kimse büyük paralar kazanmak için yeni bir yayınevi kurmaz. Hatta birçok küçük yayınevi, Büyük Beşli olarak bilinen dev yayınevlerinin egemen olduğu bir piyasada ayakta kalma mücadelesi veriyor. Örneğin, dünyanın en büyük genel kitap yayınevi olan Penguin Random House, kısa süre önce Avustralya’nın önde gelen bağımsız yayınevlerinden Text Publishing Company’yi satın aldı.
Yayıncılık, girişim sermayesi gibidir. Çoğu kitap zarar eder. Yayıncılar, arada çıkan büyük başarı yakalamış kitaplarla kâr elde eder. Black Inc gibi küçük yayınevleri, yeni Avustralyalı yazarları destekler ve çoğu zaman ticari başarı yakalaması düşük ihtimal olan ama edebi açıdan değerli eserleri yayımlar. Bu nedenle, hem kendi mütevazı edebiyat kariyerime verdikleri destekten hem de Richard Flanagan, David Marr ve Noel Pearson gibi saygın yazarlarla aynı yayınevinde olmaktan dolayı minnettarım.
Ancak öfkeliyim.
OpenAI, Google ve Meta gibi teknoloji şirketlerine öfkeliyim. Çünkü bu şirketler, ChatGPT, Gemini ve Llama gibi yapay zekâ modellerini, benim telif hakkına sahip olduğum kitaplar üzerinde eğittiler. Ne benim ne de Black Inc’in iznini aldılar, hatta bize herhangi bir ödeme bile teklif etmediler.
Bu durumun yaşandığını Black Inc’e 2023’ün başlarında söyledim. Bana, teknoloji şirketlerinin eğitim verileri konusunda şeffaf olmadığını, bunu nasıl bildiğimi sordular. Onlara ChatGPT’nin, ilk kitabımın 4. bölümünü oldukça iyi özetleyebildiğini söyledim.
Teknoloji şirketleri bunun “adil kullanım” (fair use) olduğunu iddia ediyor. Ben böyle düşünmüyorum. Geçen yıl Sydney Yazarlar Festivali’nde buna “insanlık tarihindeki en büyük soygun” dedim. İnsan kültürünün tamamı, birkaç teknoloji şirketinin kâr elde etmesi için bu yapay zekâ modellerine yükleniyor.
Üstelik, teknoloji şirketleri kitaplarımı ya da muhtemelen modellerini eğitmek için kullandıkları on binlerce diğer kitabı satın bile almadılar. Kitabım çevrimiçi olarak ücretsiz erişime açık değil. Bildiğim kadarıyla, bu şirketler yasadışı bir kopyayı Books3 adlı bir çevrimiçi veri seti üzerinden kullanarak eğittiler—bu veri seti, Rus korsanlar tarafından yasa dışı yollarla derlenmişti. Bunun neresi adil?
Bu durum sürdürülebilir de değil. Yapay zekâ yarışında şu anda Napster anını (dijital içeriklerin izinsiz kullanımı nedeniyle sektörün büyük bir dönüşüm yaşadığı kritik dönem) yaşıyoruz. 2000’lerin başında müzik akışı (streaming) hizmetleri yaygınlaşmaya başladığında, çoğu müzik izinsiz ve korsandı. Bunun uzun vadede işe yaramayacağı açıktı. Kimse müzik için ödeme yapmazsa, bir müzisyen nasıl geçimini sağlayabilir ki? Napster kısa sürede dava edilerek kapatıldı. Onun yerine, müzisyenlere emeklerinin karşılığını veren Spotify gibi akış hizmetleri ortaya çıktı.
Ancak akış modeli hâlâ kusursuz değil. Taylor Swift gibi popüler sanatçılar iyi para kazanıyor, fakat mücadele eden müzisyenler için dinlenme başına ödenen kuruşlar hâlâ yetersiz.
Yayıncılığın da müzik endüstrisi gibi bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Ve bunun gerçekleşebilmesi için, özellikle küçük yayınevlerinin dev teknoloji şirketleriyle müzakere edebilecek güçlü bir konumda olması şart. İşte bu yüzden Black Inc ile sözleşme imzaladım. Bana göre, bu iki kötünün en hafifi.
İngiliz hükümetinin telif hakkı yasasında yapmayı planladığı değişikliklerle sanatçıları nasıl yüzüstü bırakmaya çalıştığını görmek ise tam anlamıyla skandal. Önerilen tartışmalı değişiklikler, yapay zekâ geliştiricilerinin yasal erişime sahip oldukları her türlü içeriği modellerini eğitmek için kullanmalarına izin verecek ve sanatçıların eserlerinin kullanılmasını durdurmak için önceden reddetme hakkını aktif olarak kullanmalarını gerektirecek.
Teknoloji şirketlerinin, yapay zekâ modellerinin kitaplarla eğitilmesini, bir insanın telif hakkına sahip bir kitabı okumasıyla aynı şeymiş gibi göstermesi de tamamen yanıltıcı. Bu aynı şey değil. Ölçek çok farklı. Yapay zekâ modelleri, bir insanın ömrü boyunca okuyabileceğinden katbekat fazla kitabı işleyerek eğitiliyor. Üstelik New York Times’ın OpenAI’ye açtığı davada da belirtildiği gibi, bu modeller, yayınevlerinin hayatta kalmasını sağlayan işlerini ellerinden alıyor.
Bir gelecek hayal edin: Bu devasa yapay zekâ modellerinin yalnızca kitapları değil, tüm dijital bilgimizi içine çektiği bir dünya. Tüm bilimi. Tüm kültürel mirasımızı. Tüm kişisel bilgileri.
Bu, Orwell’in hayal ettiği gibi tam anlamıyla bir Big Brother (Büyük Birader) senaryosu değil. Ancak bir hükümetin değil, dev bir teknoloji şirketinin insan aklının kavrayamayacağı kadar fazla bilgiye sahip olduğu bir gelecek söz konusu. Ve bu şirketler, ellerindeki bu muazzam bilgiyi, biz farkına bile varmadan davranışlarımızı ve satın alma alışkanlıklarımızı yönlendirmek için kullanabilir.
Belki de bu dijital soygunun en etkileyici yanı, her şeyin gözümüzün önünde, gün ışığında gerçekleşiyor olması. Napster, bunun yanında küçük ve önemsiz bir suç gibi kalıyor.
* Toby Walsh, Sidney’deki Yeni Güney Galler Üniversitesi’nde yapay zekâ profesörüdür.