Yapay Zeka Çağı İnsanları Siyasi Olarak Sola mı Kaydıracak?

Yapay zekâ çağının siyasi sonuçları kesin olarak belirleyeceğini iddia etmiyorum; ancak, siyasi yaşamı şekillendiren yapı ve sistemleri kesinlikle etkileyecektir. İşgücü piyasalarını altüst ederek, serveti yoğunlaştırarak ve etik sorular gündeme getirerek, yapay zekâ hem kapitalizmin hem de bireysel öz yeterliliğin varsayımlarına meydan okuyor. Bunu yaparken, yeniden dağıtım ve kolektif yönetişim odaklı sol siyasi fikirler için verimli bir zemin yaratıyor.
Temmuz 1, 2025
image_print

İki yıl önce ilk kez ChatGPT’yi kullandığımdan beri, siyasi görüşüm merkezin soluna doğru kaymaya başladı. Benzer bir durumun arkadaşlarımda da yaşandığını fark ettim.

Bu farkındalığa yalnızca ben sahip değilim. Yapay zeka (AI), küresel iş dünyasını, ekonomiyi ve toplumsal örgütlenmeleri dönüştürdükçe, siyasi sonuçları da giderek daha görünür hâle geliyor. Açıkçası, bu durum şu sıralar ABD’nin her kademesinde sağın nasıl iktidara geldiğini sorgulayan ve zor zamanlar geçiren sol görüşlüler için sevindirici bir gelişme olabilir.

Yapay zeka doğası gereği siyasi olmasa da, beraberinde getirdiği zorluklar ve fırsatlar, tarihsel olarak solun savunduğu kolektif çözümlere yönelik halk talebini artırabilir. Kuşkusuz, yapay zekanın en hızlı görülen etkilerinden biri iş gücü piyasası üzerindeki etkisidir. Otomasyon ve makine öğrenimi, neredeyse her alanda işleri ortadan kaldırıyor.

Otomasyon yüzünden daha fazla insan işini kaybettikçe, istihdama dayalı kimlik ve güvenlik gibi geleneksel modeller çökmeye başlıyor. Bireylerin yaşamlarını emek yoluyla kazanmaları gerektiği yönündeki kapitalist varsayım, makineler hem hız hem de maliyet açısından insanları geride bıraktığında artık geçerliliğini yitiriyor. Bu bozulma doğal olarak bazı soruları gündeme getiriyor: Makineler muazzam bir değer yaratıyorsa, bu değerin sahibi kim? Daha az insan çalışarak istikrarlı bir gelir elde edebiliyorsa, toplum kaynakları nasıl dağıtmalı?

Bu sorular çoğunlukla sol görüşlü çözümlere, en çok da benim de desteklediğim Evrensel Temel Gelir (Universal Basic Income – UBI) fikrine yönelir. UBI ve benzeri yeniden dağıtım politikaları, muhafazakârların savunduğu liyakat temelli anlayışa karşı çıkar; bunun yerine, istihdam durumuna bakılmaksızın temel insani ihtiyaçların karşılandığı bir sosyal güvenlik ağı önerir. Emek ile hayatta kalma arasındaki bağ zayıfladıkça, evrensel refah anlayışının gerekliliği güç kazanır ve kamuoyu sola yönelmeye başlar.

AI aynı zamanda ekonomik eşitsizliği de muhtemelen derinleştirecektir. AI’nın gelişiminden sağlanan faydalar, bu sistemlerin ardındaki veriye, işlem gücüne ve fikri mülkiyet haklarına sahip olanlara—çoğunlukla büyük teknoloji şirketleri ile küçük bir varlıklı yatırımcı sınıfına—aktarılıyor. Bu servet ve gücün birkaç elde toplanması, hem yurttaşlarda hem de politika yapıcılarda büyük bir endişe yaratıyor. Bu durum siyasi istikrarsızlık doğuruyor ve popülist öfkeyi körüklüyor. Böylece insanlar, tekelleri yıkmayı, aşırı zenginleri vergilendirmeyi ve kamu mallarına yeniden yatırım yapmayı vaat eden ilerici platformlara yöneliyor.

Gerçekle yüzleşelim: Bu yeniden dağıtım yönelimi, doğası gereği solcudur. Siyasi sol, uzun zamandır servetin adil paylaşımını, şirketlerin denetimini ve eğitime, sağlık hizmetlerine ve altyapıya yönelik sosyal yatırımları savunmuştur. Bu politikalar, yapay zeka çağında sadece ideolojik inançlarla değil, ihtiyaçtan dolayı da daha geniş bir toplumsal kabul görecek gibi görünüyor. Hatta ılımlı ya da merkezde yer alan seçmenler bile, teknoloji elitlerinin orantısız kazançlarına tanık oldukça, servet vergisi veya tekel karşıtı düzenlemeleri destekleyebilir.

AI aynı zamanda kolektif karar alma ve kamu denetimi gerektiren etik ve düzenleyici sorunları da gündeme getiriyor—ki bu da sol eğilimli yönetim anlayışlarının tipik özelliklerindendir. AI sistemleri, hatalı verilerle eğitildiklerinde toplumsal önyargıları pekiştirebilir, hatta artırabilir. Bu sistemler kitlesel gözetim, öngörücü polis uygulamaları ve kamuoyunu yönlendirme amacıyla kullanılabilir; bu da pek çok sivil özgürlük sorununu gündeme taşır.

Sol eğilimli siyasi gelenekler, bireysel hakların korunmasında ve eşitliğin sağlanmasında devletin rolünü vurgular. Buna karşılık, sağ-libertaryen yaklaşımlar, düzenlemelerin azaltılmasını ve piyasa özgürlüğünü önceler—ki bu da AI çağında ortaya çıkan işgücü sorunlarını çözmek için pek uygun görünmemektedir. Yaygın otomasyon, kimin kredi alacağı, işe gireceği ya da hapis cezası alacağı gibi hayatı değiştiren kararlar vermeye başladığında, denetim, hesap verebilirlik ve etik kurallara olan ihtiyaç giderek artar.

Bu talep, teknolojinin demokratik denetimine yönelik ilerici çağrılarla örtüşüyor—bu da devlet kurumlarının yapay zekâ gelişiminin yönünü belirlemede daha etkin bir rol oynadığı bir siyasi ortam anlamına geliyor. Böyle bir yönetişim modeli, muhtemelen kamuya ait veri tröstlerini, etik inceleme kurullarını ve kapsayıcı politika oluşturma süreçlerini içerecektir—bunların hepsi bireysel çözümlerden ziyade kolektif yaklaşımları öne çıkarır.

Belki de en önemlisi, yapay zekâ yalnızca ekonomiyi yeniden şekillendirmekle kalmaz; aynı zamanda insanların kendilerini ve toplumla olan ilişkilerini nasıl algıladıklarını da dönüştürür. Geleneksel iş kavramının artık kişisel kimliğin merkezinde yer almadığı bir dünyada, insanlar bakım, yaratıcılık ve eğitimi daha değerli görmeye başlayabilir. Bu düşünceler, dayanışma, eşitlik ve topluluk gibi sol değerlerle uyumlu daha geniş bir kültürel dönüşümü desteklemektedir.

Yapay zekâ çağının siyasi sonuçları kesin olarak belirleyeceğini iddia etmiyorum; ancak, siyasi yaşamı şekillendiren yapı ve sistemleri kesinlikle etkileyecektir. İşgücü piyasalarını altüst ederek, serveti yoğunlaştırarak ve etik sorular gündeme getirerek, yapay zekâ hem kapitalizmin hem de bireysel öz yeterliliğin varsayımlarına meydan okuyor. Bunu yaparken, yeniden dağıtım ve kolektif yönetişim odaklı sol siyasi fikirler için verimli bir zemin yaratıyor.

Toplumlar bu teknolojik devrimin sonuçlarını kavramaya çalışırken, bana göre sola yönelen bir siyasi kayma ortaya çıkacak gibi görünüyor. Bu, ideolojik bir coşkudan değil, yapay zekâ odaklı bir dünyada adil ve işleyen bir gelecek kurma gerekliliğinden kaynaklanacaktır.

*Zoltan Istvan, transhümanizm, yapay zekâ ve gelecek üzerine yazılar yazmakta ve konuşmalar yapmaktadır.

Kaynak: https://www.newsweek.com/will-age-ai-politically-shift-people-left-opinion-2090298