Vietnam ve Filistin

İsrail’in Filistinli çocukları ve ailelerini katletmesine, evlerini, tarlalarını ve geçim kaynaklarını yok etmesine karşı çıkmak hem makul hem de insani bir tutumdur. Ancak aynı zamanda, Filistinlilerin, büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri'nin sağladığı Batı silahlarıyla desteklenen İsrail ordusu tarafından yürütülen bu acımasız ve yasa dışı işgale karşı verdikleri mücadeleyi desteklemek de önemlidir. Bu, başlangıcından beri direnişle karşılanan bir işgaldir. Dahası, bölgeye yıkımı getiren şey işgalin kendisidir, bu işgale karşı direniş değil. Tıpkı Vietnam ve Cezayir'deki direnişler gibi.
Temmuz 19, 2025
image_print

Son elli yıl içinde, Filistinlilerin İsrail işgaline karşı yürüttüğü mücadele hem dost hem de düşman tarafından çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Düşmanlardan gelen tanımlar, genellikle İsrail’in duruma dair algısının yankılarıdır. Başka bir deyişle, İsrail’in var olma hakkı olduğu ve Filistinlilerin bu işgali reddetmesinin, bir bakıma, Yahudi halkına karşı yüzyıllardır süren zulmün bir uzantısı olduğu söylenir. Bu yorum, Siyonistler tarafından hâlâ yerinden edilmeye devam eden Filistin halkının, söz konusu topraklarda binlerce yıldır yaşadığı gerçeğini kasıtlı olarak görmezden gelir ya da tamamen reddeder. Ayrıca, dünyanın geri kalanının, bazı İsrailliler tarafından yayılan ve tanrılarının bu toprakları onlara yüzyıllar önce verdiğine dair dini mite inanmasını talep eder. Bu sözde vaadin çeşitli yorumlarına girmeden, İsrail hükümeti ile onun propagandacılarının bu efsaneyi kullanmasının, inancı ne olursa olsun, makul insanlar tarafından reddedilmesi gerektiğini söylemek yerinde olacaktır. Ancak bunun yerine, bu masalsı gerekçeyi reddeden herkes anında anti-Semitik olmakla suçlanmaktadır. Bir zamanlar bu, Yahudilerden yalnızca Yahudi oldukları için nefret etmek anlamına geliyordu, ama şimdi İsrail’in işgaline ve ordusunun gerçekleştirdiği katliamlara karşı çıkan herkes için kullanılmakta. Elbette, bu ikinci tanımın çıkarcı olduğu ve birçok nedenle reddedilmesi gerektiği açıktır.

İşgale karşı çıkanlara gelince, onların karşı çıkış biçimleri genellikle farklı vurgular taşır. Küresel kuzeydeki pek çok kişi, Filistinlilerin İsrail ordusu ve onu destekleyen Batı savaş makinesi tarafından mağdur edilmesine odaklanırken, direnişin silahlı niteliğini arka plana atma eğilimindedir. Bu yaklaşımın doğası gereği insani bir temele dayandığını göz önünde bulundurarak, onu eleştirme niyetinde değilim; masum insanların katledilmesine tanıklık ettiklerinde, insanlar üzülür, sarsılır ve öfkelenir. Bu tanıklık bir tepki gerektirir ve Filistin örneğinde, büyük ihtimalle Filistin halkının İsrail tarafından tamamen yok edilmesini engelleyen şey bu tepkidir. Ne yazık ki, böyle duygularla şekillenen tepkiler genellikle yalnızca mağduriyete odaklanır, direnişin rolünü ise reddetme ya da görmezden gelme eğilimi gösterir. Bazıları, mevcut hâliyle direnişi dini nedenlerle desteklerken, onu anti-sömürgeci ve anti-emperyalist niteliği nedeniyle destekleyen seküler kişiler de vardır. Ve – bu mutlaka kabul edilmelidir – direnişi Yahudileri öldürmek istediği için destekleyen gerçek anti-Semitler de mevcuttur. Nazi rejiminin yenilgisinin ve Nazilerin Yahudileri, Romanları ve binlerce başka insanı yok etme girişimlerinin dünyaca keşfedilmesinin üzerinden seksen yıl geçmişken, bu son grubun kesin biçimde reddedilmesi gerektiği açıktır.

1972 baharında, Kara Panter Partisi’nden bir üye ile yaptığım bir sohbet sırasında, İsrail’in bir sömürgeci-yerleşimci devlet olduğu ve Filistinlilerin mücadelesinin, Vietnam halkının Batı sömürgeciliğine (önce Fransa, sonra Amerika Birleşik Devletleri) karşı verdiği mücadeleye çok benzediği fikriyle tanıştım. Bu sohbet sırasında, Pentagon Vietnam’daki son muharip birliklerini geri çekmekteydi; ancak aynı zamanda hava saldırılarını ve açık denizlerdeki ABD Donanması gemilerinden düzenlenen benzeri saldırıları yoğunlaştırıyordu. Bana bu küresel gerçekliğin yeniden yorumunu anlatan adam, Filistinlilerin mücadelesinin pek çok açıdan Vietnamlıların mücadelesine oldukça benzediğini açıklamıştı. Sahadaki somut gerçekler göz önüne alındığında, bu benzerlik daha da belirginleşiyordu: işgalciler tarafından sivillerin güvenli bölgelere ve gözaltı kamplarına zorla yerleştirilmesi ve gıda kaynaklarının yok edilmesi, en bariz benzerliklerden ikisiydi. Sonraki sohbetlerimizde, Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi ile bunun Vietnam ve Filistin mücadeleleriyle olan ilişkisini de öğrendim. Söylemeye gerek yok, 1972 yılı benim için oldukça öğretici bir yıl oldu. Bu tartışmaları yaptığım Panter, Münih Olimpiyatları’ndan hemen önce ABD’ye döndü. Bana aktardığı kavramlar üzerinde düşünmeye hâlâ devam ediyorum.

Bu makaleyi şu düşünceyle bitirmek istiyorum: Elbette, siyasi, ekonomik ve tarihsel koşulların ayrıntıları farklıdır; ancak sömürgecilik, emperyalizm ve bu olgulara karşı direnişin temel gerçekleri, hem Vietnam mücadelesinde hem de Filistin mücadelesinde mevcuttur ve evrenseldir.

1966 yılının Yeni Yılında, Vietnamlı devrimci Ho Chi Minh, ABD halkına – özellikle de Vietnam’daki Amerikan saldırganlığına karşı çıkanlara – bir mesaj yazdı. Mektubun bir paragrafında şöyle diyordu:

“Buna rağmen, ABD Hükûmeti ‘barış müzakereleri’ konusunda sürekli yaygara kopartmakta, böylece Amerikan ve dünya halklarını kandırmaya çalışmaktadır. Gerçekte ise her geçen gün savaşı genişletmektedir. ABD Hükûmeti, acımasız güç kullanarak halkımızı teslim olmaya zorlayabileceğine yanlışlıkla inanmaktadır. Ancak Vietnam halkı asla boyun eğmeyecektir. Barışı seviyoruz, ancak bu barış, bağımsızlık ve özgürlük içinde gerçek bir barış olmalıdır. Bağımsızlık ve özgürlük için, Vietnam halkı, ne kadar zorluk ve fedakârlık olursa olsun, ABD saldırganlarına karşı kesin zafere ulaşıncaya kadar savaşmaya kararlıdır.”

Şimdi, metinde geçen her “ABD” ifadesini “İsrail ve ABD” ile ve her “Vietnamlı” kelimesini “Filistinli” ile değiştirin. Bu paragraf şu hâle gelir:

“Buna rağmen, ABD ve İsrail hükümetleri ‘barış müzakereleri’ konusunda sürekli yaygara kopartmakta, böylece Amerikan ve dünya halklarını kandırmaya çalışmaktadır. Gerçekte ise her geçen gün savaşı genişletmektedir. ABD ve İsrail hükümetleri, acımasız güç kullanarak halkımızı teslim olmaya zorlayabileceklerine yanlışlıkla inanmaktadır. Ancak Filistin halkı asla boyun eğmeyecektir. Barışı seviyoruz, ancak bu barış, bağımsızlık ve özgürlük içinde gerçek bir barış olmalıdır. Bağımsızlık ve özgürlük için, Filistin halkı, ne kadar zorluk ve fedakârlık olursa olsun, ABD saldırganlarına karşı kesin zafere ulaşıncaya kadar savaşmaya kararlıdır.”

İsrail’in Filistinli çocukları ve ailelerini katletmesine, evlerini, tarlalarını ve geçim kaynaklarını yok etmesine karşı çıkmak hem makul hem de insani bir tutumdur. Ancak aynı zamanda, Filistinlilerin, büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nin sağladığı Batı silahlarıyla desteklenen İsrail ordusu tarafından yürütülen bu acımasız ve yasa dışı işgale karşı verdikleri mücadeleyi desteklemek de önemlidir. Bu, başlangıcından beri direnişle karşılanan bir işgaldir. Dahası, bölgeye yıkımı getiren şey işgalin kendisidir, bu işgale karşı direniş değil. Tıpkı Vietnam ve Cezayir’deki direnişler gibi, direnişin eylemleri her zaman herkesin hoşuna gitmeyebilir – özellikle de İsrail ordusunun bitmek bilmeyen katliam ve yıkımlarından uzakta olanlar için. Her ne kadar her sömürgecilik karşıtı mücadele kendi koşullarında farklılık gösterse de, sömürgeciyle iş birliği içindeki ülkelerde yaşayan insanların yapabileceği ortak bir şey vardır: İşgal altındaki Filistin’de, soykırımcı İsrail devletine verilen yardımı sonlandırmak, kalıcı bir ateşkes talep etmek ve Tel Aviv’in bölgedeki devam eden ve genişleyen işgaline son verilmesini istemek bizim görevimizdir.

 

*Ron Jacobs, CounterPunch Books tarafından yayımlanan Daydream Sunset: Sixties Counterculture in the Seventies (Hayal Güneş Batışı: Yetmişlerdeki Altmışlar Karşı Kültürü) dâhil olmak üzere birçok kitabın yazarıdır. En son kitabı olan Nowhere Land: Journeys Through a Broken Nation (Hiçbir Yer: Parçalanmış Bir Ulusun Yolculukları) şu anda satıştadır. Vermont’ta yaşamaktadır. Kendisine şu adresten ulaşabilirsiniz: [email protected]

 

Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/07/17/vietnam-and-palestine/

SOSYAL MEDYA