Elon Musk’ın Çelişkileri; ‘Trump ABD’sinin Muğlak Rotası

Elon Musk gibi tüm dünyanın hayranlık, şaşkınlık, tedirginlik, korku ve hayret gibi karışık duygularla takip ettiği biri, bilerek veya bilmeyerek neo-Oryantalist bakışın ve yabancı düşmanlığının en önemli sözcülerinden biri hâline gelmiş durumda. Her ne kadar Musk ve hayranları onu “insanlığı içinde bulunduğu krizlerden kurtaracak” bir süper kahraman olarak görse de, söylemleri insanlık hafızasında hâlâ çok canlı olan sömürgeci diskurlardan pek farklı değil.
Ocak 28, 2025
image_print

Dünya, Amerikalı iş insanı Elon Musk’ın hem ABD’de hem de başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde “aşırıcı” olarak nitelendirilen siyasi hareketlere verdiği açık desteği konuşuyor. En son Almanya’da aşırı sağcı olarak tanımlanan Almanya için Alternatif (AfD) partisinin mitingine video konferans ile bağlanan Musk, daha önce sahibi olduğu sosyal medya platformu X üzerinden AfD ve liderine verdiği desteği yineledi.

Kasım 2024 ABD başkanlık seçimlerinde yine “aşırıcı” olarak görülen Donald Trump’ı destekleyen Elon Musk, hem sahibi olduğu X platformunu hem de dünyanın en zengin insanı olarak maddi gücünü Trump için seferber etti. Sadece bunlarla yetinmeyip seçim yaklaşırken bizzat sahaya inerek mitingler düzenledi. Seçimlerin ardından Donald Trump tarafından yeni kurulacak Hükümet Verimliliği Kurumunun eş başkanı olarak ilan edildi.

ABD’de seçim süreci ve sonrasındaki tartışmaların merkezinde yer alan Musk, aynı dönemde İngiltere hükümetiyle de sert bir mücadeleye girişti. İngiltere’nin nefret suçu ve ayrımcılık içeren göçmen karşıtı sosyal medya paylaşımlarını kısıtlama, suç niteliği taşıyanlara yönelik soruşturma açma ve tutuklama gibi tedbirler alması, X platformunu ve dolayısıyla Musk’ı doğrudan tartışmaların içine çekti.

Musk, kendisini mutlak ifade özgürlüğünün yılmaz bir savunucusu olarak konumlandırıyor. Geleneksel medyanın ifade özgürlüğünü güç merkezlerinin talepleri doğrultusunda kısıtladığını, insanların doğru bilgi ve haberlere ulaşımının engellendiğini öne sürüyor. X platformunu tam bir ifade özgürlüğü, gerçek ve doğru bilgi platformu olarak insanların kullanımına sunduğunu iddia ediyor. Bu iddiasıyla ilgili olarak en azından bazı konularda hakkının teslim edilmesi gerekiyor. X platformunu satın aldıktan sonra, önceki yönetimin ABD hükümetinin talepleri ve kendi belirlediği kriterler çerçevesinde kapattığı ya da askıya aldığı birçok hesabı yeniden açtı. Donald Trump’ın hesabı da bunların başında geliyordu. Yine, Gazze’de işlenen katliam ve insanlık suçlarının dünya kamuoyuna iletilmesinde X platformu büyük bir rol oynadı. Diğer platformlar ilk günden İsrail propagandasına koşulsuz teslim olurken, X bir süreliğine de olsa direndi ve sonrasında da kısıtlamalara rağmen Gazze’nin sesinin duyurulmasında önemli bir işlev gördü.

İngiliz kökenli bir ailenin Güney Afrika’da doğan ve daha sonra ABD’ye yerleşen çocuğu olan Elon Musk, kendisini kültürel Hristiyan olarak tanımlıyor. Ancak, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına dair ilk günlerde getirdiği eleştiriler nedeniyle maruz kaldığı baskı sonrasında, çocukken bir Yahudi okuluna gittiğini de söylemişti. Medya üzerinden yaptığı paylaşımlar, siyasi tutumları ve desteklediği söylemler bakımından muhafazakarlara daha yakın olarak değerlendirilebilse de onu tam olarak bir çerçeveye oturtmak zor. Batı medeniyetinin ortaya çıkardığı değerleri ve yaşam tarzını destekliyor ve bunun savunuculuğunu yapıyor. Öyle ki, bu medeniyetin mümkün olan en kısa zamanda Mars’a da götürülerek insanlığın çok gezegenli bir yapıya geçmesini istiyor.

Doğum oranları, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği ve çevre politikaları gibi birçok alanda yerleşik düzene meydan okuyan ve ifade özgürlüğünü yücelten Musk, diğer taraftan bunun gerçekleşmesi uğruna Avrupa’nın ya da genel anlamda Batı’nın köklü ve eski hastalıklı söylemlerine destek veriyor.

Musk’ı öne çıkaran yalnızca Trump ve Avrupa’daki bazı aşırı sağcı liderlere verdiği destek ve X platformunun sahibi olması değil. Sahibi olduğu ve yenilikçi teknolojilerle dikkat çeken SpaceX, Neuralink, Tesla Motors ve The Boring Company gibi şirketler de hem ününe hem de maddi gücüne güç katıyor. ABD’nin 1990’lı yıllarda Bill Gates ve Steve Jobs ile gerçekleştirdiği bilgisayar, internet ve dijital teknoloji hamlesinin yeni sembolü olarak sivriliyor.

Kurup geliştirdiği ve bizzat yönettiği şirketlerin uzay teknolojileri, tıp teknolojileri, elektrikli ve otonom araç teknolojisi, uydular üzerinden doğrudan bağlanılabilen yüksek hızlı ve sınırsız internet teknolojisi ve son olarak metropol şehirlerde ulaşımı kolaylaştırıp hızlandıran tünel teknolojisi alanlarında yaptıkları, kendi sektörlerinde neredeyse rakipsiz ilerliyor. Bu teknolojiler bir yandan kişisel servetini ve gücünü artırırken diğer yandan ABD’nin, özellikle Çin ve BRICS ülkeleri karşısında zayıflamaya başlayan hegemonik gücünü tahkim ediyor.

Elon Musk, bunlarla da yetinmiyor. 2024 yılı içinde yapay zeka alanında yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımlarla kurduğu tesisler sayesinde, bu alanda da kısa sürede rakiplerini geride bırakması bekleniyor. Bütün bu muazzam güce, Donald Trump’a verdiği destekle siyasi gücü de ekleyen Musk’ın, Avrupa başta olmak üzere farklı ülkelerin siyasi süreçlerine pervasız denilebilecek bir tavırla müdahale etmesi, onun güç kullanım biçimini anlaşılır kılıyor. Trump’la birlikte kripto para piyasasında oynayabileceği muhtemel rolün, bu gücünü daha da artıracağı ise aşikâr.

Musk’ın, dünya finans piyasalarını tek başına etkileyebilecek bu gücü, onu hem karşıtları açısından karşı çıkılması zor hem de kitleler açısından takip edilip desteklenmesi cazip bir figür haline getiriyor. Bu durum, doğal olarak dünyanın yeni bir ekonomik düzene geçiş sürecinde olduğuna dair işaretler olarak okunabilir.

İlginç olan, Musk’ın bir taraftan bu güç birikimini sağlarken diğer taraftan yine ABD hegemonyasını teknoloji ve finans alanında temsil eden Soros ve Gates gibi küreselci figürlere karşı çıkması ve küreselleşmeyi eleştirmesi. Soros ve Gates vakıfları aracılığıyla küresel ölçekte yürütülen çalışmalara açıktan saldıran Musk’ın, diğer ülkelerin dijital teknolojilere getirdiği kısıtlamalara, yürüttükleri göç politikalarına ve hatta seçimler dahil siyasi süreçlerine doğrudan müdahale etmesi, onun en büyük çelişkilerinden birini oluşturuyor.

Musk’ın kabaca, ABD ve diğer Batı bloku ülkelerine şu mesajı verdiği söylenebilir: “Kendiniz olun, geçmişinizden utanmayı bırakın, oluşturduğunuz büyük medeniyete sahip çıkın. Gates ve Soros’un temsil ettiği ve ‘woke mind ideology’ olarak adlandırılan, nüfusu, aileyi, erkekliği ve kadınlığı hedef alan akıma karşı durun.” İlk bakışta bu söylemler, küreselci hegemonyaya karşı bir duruş gibi görünse de gerçekte ne getireceği henüz net değil.

Musk’ın temsil ettiği yeni ekonomik ve teknolojik akımın, ABD’nin askeri gücüyle birleşerek yeni bir sömürü düzenine dönüşmemesi için hiçbir neden yok.

Neooryantalizm ve İslamofobia

Batı nüfus kaybediyor. Dünyanın yer altı kaynaklarına erişmek artık eskisi kadar kolay değil. Hem askeri hem de ekonomik olarak zorluk çıkaran yeni rakipler var. Önceden kendisinden uzakta olan “diğerleri” artık Batı’nın bütün metropollerinde önemli bir nüfus yoğunluğu oluşturmaya başlamış durumda.

İşte tam da bu noktada Musk’ın söylemleri ve eski sömürgeci alışkanlıklar can simidi gibi yetişiyor. Bu söylemler insani, güzel, gelişmiş, kalkınmış, medeni yani kısaca insanlığın iyi olarak tanımladığı herşeyi Batı merkezci bir yaklaşımla yeniden tanımlayıp geri kalan herkesi bir türlü medenileşmeyen barbarlar olarak sınıflıyor. Göçmenlerin dini ve etnik kimlikleriyle birlikte medyaya servis edilen adi suç istatistikleri, cinsel taciz skandalları ayrımcı, dışlayıcı ve çoğunlukla nefret içeren söylemleri kamu düzeyinde meşrulaştırma işlevi görüyor.

Göçmenler, en kolay hedef ve en büyük günah keçisi. Göçmenler içinde de en kolay suçlanabilecek grup Müslüman göçmenler. Zira Batılıların gözünde, Müslüman imajı hâlâ 11 Eylül, El Kaide ve DEAŞ gibi geçmişteki olaylarla eş tutuluyor. Bu yüzden olsa gerek, Elon Musk Avrupa’daki yerleşik düzenle mücadelesini göçmen karşıtlığı, özellikle de Müslüman ülkelerden gelen göçmenler üzerinden yürütüyor gibi görünüyor. Musk’ın X platformu üzerinden paylaştığı, onayladığı ve desteklediğini ifade ettiği gönderilerin büyük bir bölümü, ülkelerindeki suç oranı artışlarını göçmenlerle ilişkilendiren paylaşımlar. İngiltere’de patlak veren çocuk tacizi skandalının bazı Pakistan kökenli çetelerle bağlantılı olduğu iddiası, hem Musk’ın bizzat kendisi hem de Avrupa’nın tüm göçmen ve Müslüman karşıtı çevreleri tarafından istismar edilerek kullanıldı.

Elon Musk gibi tüm dünyanın hayranlık, şaşkınlık, tedirginlik, korku ve hayret gibi karışık duygularla takip ettiği biri, bilerek veya bilmeyerek neo-Oryantalist bakışın ve yabancı düşmanlığının en önemli sözcülerinden biri hâline gelmiş durumda. Her ne kadar Musk ve hayranları onu “insanlığı içinde bulunduğu krizlerden kurtaracak” bir süper kahraman olarak görse de, söylemleri insanlık hafızasında hâlâ çok canlı olan sömürgeci diskurlardan pek farklı değil.

Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlamasından sonra Musk’ın söylem ve tutumlarında bir değişiklik olacak mı, göreceğiz. Önümüzdeki dört yıl içinde Musk kendisini nasıl konumlandıracak, bunu da birlikte izleyeceğiz. Ancak aşikâr olan şu ki, Batı’nın köklü ve hastalıklı söylem ve tutumlarını kısa vadeli araçlar olarak desteklemek kimseye fayda sağlamaz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır