Ekonomik Savaş Çağı ABD’nin Gücünü Zorluyor

Hiperküreselleşme döneminde ise, Çin ve Rusya dostane görünmeye başladığı için ABD hem karşılıklı bağımlılıktan hem de ekonomik güvenlikten yararlanabiliyordu. Ancak jeopolitik rekabetin geri dönmesiyle birlikte, ekonomik güvenlik karşılıklı bağımlılık nedeniyle tehdit altına girebilir. Covid-19 pandemisi, tıbbi ve farmasötik ürünler konusunda Çin’e aşırı derecede bağımlı olmanın bedelini gözler önüne serdi. Ancak üretimin ABD’ye geri getirilmesi çoğu zaman çözüm olmayacaktır.
Eylül 8, 2025
image_print

Edward Fishman’ın Chokepoints: American Power in the Age of Economic Warfare (Kilit Noktalar: Ekonomik Savaş Çağında Amerikan Gücü) adlı kitabına göre, 1990’ların hiperküreselleşme dönemini geride bıraktık ve 2006’dan bu yana ekonomik savaş çağına girmiş bulunuyoruz. ABD Dışişleri, Savunma ve Hazine Bakanlıklarında ekonomik savaş konularında çalıştıktan sonra Fishman, şu anda Columbia Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.

Ekonomik savaş, askeri güç kullanmak yerine, yabancı hükümetlere, şirketlere veya kişilere karşı yaptırımlar, ihracat kontrolleri ya da gümrük vergileri gibi ekonomik araçların kullanılmasını ifade eder. Günümüzde, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi büyük güçlerin rekabet ettiği başlıca yöntemlerden biri hâline gelmiştir.

Ülkeler, çoğu zaman Fishman’ın “kilit noktalar” olarak adlandırdığı unsurları kullanarak ekonomik savaş yürütürler. Antik Yunanistan’da böyle bir kilit nokta, Karadeniz ile Akdeniz arasındaki ticareti kısıtlamak amacıyla kolayca kapatılabilen Boğaz kanalıydı. Modern dünyada ise dolara, finansmana ve teknolojiye erişim, “yeni nesil kilit noktalar” olarak işlev görebilir.

Fishman, Barack Obama’nın başkanlığı döneminde İran’ın, petrol ticaretinin para birimi olan doların kullanımına getirilen kısıtlamalar yoluyla bir nükleer anlaşma müzakeresine zorlandığını savunuyor. Ancak Donald Trump, ilk başkanlık döneminde ABD’yi bu anlaşmadan çekmiştir.

Batı’nın 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı işgaline verdiği tepki karmaşıktı; zira Rusya dünya enerji piyasalarında daha önemli bir aktördü ve Avrupa, Rus enerjisine büyük ölçüde bağımlıydı. Sonuç ise daha az iddialı yaptırımlar oldu; bu da Başkan Putin’in Batı’nın zayıf olduğuna dair inancını pekiştirdi.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Batı, karmaşık yaptırımlar tasarlarken aynı zamanda ABD’de enerji fiyatlarının artma riskini en aza indirmeye çalıştı. Ancak bu yaptırımların etkisi, Çin, Hindistan ve Türkiye’nin Rus enerjisi satın alması ve diğer yardımlarla hafifletildi. Çin’e karşı yürütülen ekonomik savaş ise, ABD’nin teknolojik liderliğini korumak amacıyla, Çin’in ABD teknolojisine erişimini – ABD dışında üretilen bazı teknolojiler de dâhil olmak üzere – kısıtlamak yoluyla uygulanmaktadır. Özellikle Huawei’nin 5G teknolojisinin, Çin’in kontrol edebileceği bir kilit nokta oluşturabileceği endişesi dikkat çekiciydi.

Fishman, 2006’dan bu yana ekonomik savaşın artmasının üç temel nedene dayandığını öne sürüyor. İlk olarak, 1990’ların hiperküreselleşme dönemi, uluslararası ticaret ve finansın dramatik biçimde artmasına; başta Çin ve Rusya olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin küresel ekonomiye entegrasyonuna ve otomobilden bilgisayara kadar her alanda yarı iletkenlerin kullanımının yaygınlaşmasına sahne oldu. Bu gelişmeler, ABD’nin doların (uluslararası ticaretin para birimi) kullanımını, kendi finansal sistemine erişimi ve fikrî mülkiyet haklarının büyük kısmını elinde bulundurduğu yarı iletkenlerin satın alımını bir silah olarak kullanabilmesini sağladı.

Afganistan ve Irak savaşlarının ardından askeri güç kullanımı için verilen desteğin zayıflaması da ekonomik savaşı cazip hâle getirdi. Son itici güç ise, Çin ve Rusya ile büyük güç rekabetinin yeniden ortaya çıkmasıdır; zira bu ülkelerin demokratikleşeceği ve ABD liderliğindeki dünya düzenine sadık kalacakları yönündeki umutlar ortadan kalkmıştır. Bu ülkelerin nükleer silahlara sahip olmaları da kinetik savaşa karşı caydırıcı bir unsur olarak işlev görür ve ekonomik savaşın cazibesini artırır.

Fishman, kilit noktaların zamanla etkisini yitirebileceğini savunuyor. Çin, dolara olan bağımlılığını azaltmak için yuanın kullanımını teşvik etmektedir; ancak bu çaba, yuanın dönüştürülebilir olmaması nedeniyle sınırlı kalmaktadır. Yarı iletkenlere erişimin kısıtlanması ise Çin’de yeniliği tetiklemiştir.

ABD ekonomik savaşta dünyaya öncülük etmiş olabilir; ancak Çin, üretim ve rafinajında baskın olduğu mineraller üzerinde ihracat kontrolleri uygulamak açısından güçlü bir konumdadır. Nitekim, Trump’ın bu yıl uyguladığı gümrük vergilerine karşılık olarak Çin, yarı iletkenler gibi çeşitli yüksek teknoloji endüstrileri için hayati önem taşıyan galyum, germanyum, antimon ve tungsten gibi minerallerin ihracatını kısıtlamıştır.

Fishman, hükümetlerin artık “imkânsız üçlü” ile başa çıkmak zorunda olduklarını teorize ediyor: Aynı anda yalnızca üç faktörden ikisine sahip olabilirler — ekonomik karşılıklı bağımlılık, ekonomik güvenlik ve jeopolitik rekabet. Soğuk Savaş dönemi, jeopolitik rekabet ve ekonomik güvenlikle tanımlanırken, ekonomik karşılıklı bağımlılık yoktu.

Hiperküreselleşme döneminde ise, Çin ve Rusya dostane görünmeye başladığı için ABD hem karşılıklı bağımlılıktan hem de ekonomik güvenlikten yararlanabiliyordu. Ancak jeopolitik rekabetin geri dönmesiyle birlikte, ekonomik güvenlik karşılıklı bağımlılık nedeniyle tehdit altına girebilir. Covid-19 pandemisi, tıbbi ve farmasötik ürünler konusunda Çin’e aşırı derecede bağımlı olmanın bedelini gözler önüne serdi. Ancak üretimin ABD’ye geri getirilmesi çoğu zaman çözüm olmayacaktır. Fishman, “friendshoring” olarak bilinen, tedarik zincirlerinin yakın müttefiklerle güçlendirilmesi yöntemini savunmaktadır.

Fishman, büyük güçler arasındaki rekabet devam ettiği sürece hiperküreselleşme günlerine geri dönülmesinin pek olası olmadığını düşünüyor. Olası senaryolardan biri, dünya ekonomisinin ABD ve Çin liderliğinde iki bloka ayrılmasıdır. Bir diğer rahatsız edici ancak muhtemel senaryo ise, Trump’ın gümrük vergilerine yanıt olarak işletmelerin kendi ülkelerine yatırım yapmaya yönelmesiyle dünyanın otarşiye sürüklenmesidir.

* John West, Asian Century … on a Knife-edge (Asya Yüzyılı… Bıçak Sırtında) adlı kitabın yazarı ve Asian Century Institute’un yönetici direktörüdür. Kariyeri boyunca Avustralya Hazine Bakanlığı, OECD, Asya Kalkınma Bankası Enstitüsü ve Tokyo’daki Sophia Üniversitesi gibi kurumlarda önemli görevlerde bulunmuştur.

 

Kaynak: https://www.aspistrategist.org.au/bookshelf-age-of-economic-warfare-challenges-us-power/

SOSYAL MEDYA