Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarında sık sık şairlerden alıntı yapar. Onlardan biri, belki de en çok altını yaptığı şair ve düşünür Sezai Karakoç’tur. 2021 yılında hayata veda eden Sezai Karakoç aynı zamanda Türkiye’deki İslam düşünce hayatının oluşumuna çok sayıda fikir kitabı yazarak katkıda bulunmuştur.
Sezai Karakoç İslam birliğini savunan ve bunun için fikirler üreten, etkili şiirler yazan Diyarbakırlı bir düşünürdür.
1975 yılında yazdığı “Sur” isimli kitabında İslam birliği idealine ulaşmak için bölgesel federasyonlar kurulması gerektiğini savunur. Buna örnek olarak Türkiye, Suriye, Irak için “Dicle Fırat İslam Federasyonu” ismini önerir.
Suriye devriminden sonra Sezai Karakoç’un yazdığı bu kitapta yer alan fikirler Türkiye’de tekrar gündem oldu. AK Parti çevrelerine yakın entelektüeller Sezai Karakoç’un İslam birliği fikirlerini yeniden tartışmaya açtı ve makaleler yayınlıyor (bu konudaki İngilizce makaleye bu linkten ulaşabilirsiniz https://kritikbakis.com/en/the-dicle-firat-federation/ Türkçesi: https://kritikbakis.com/dicle-firat-federasyonu/
BÖLGESEL BİRLİKLER KURULMA ZAMANI
Kuşkusuz “İslam birliği, ümmet birliği, Müslüman ülkeler birliği” gibi fikirler tüm coğrafyada ve tüm çevrelerde tartışılıyor. Bunun imkansız olduğunu, gereksiz olduğunu savunanlar olduğu gibi, birliğin kurulmasına inanların sayısı aslında çoğunluktadır.
Şahsen birlik fikrinin gerekli olduğuna, bunun yeni jeopolitik dönemde gerçekleşme ihtimalinin daha da güçlendiğine inanlardanım.
Avrupa ülkeleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, milyonlarca insanı karşılıklı öldürmesine rağmen, savaşın bitiminde hemen Avrupa Birliğini kurmuştu hatırlayın. Müslüman ülkelerin arasında kan davası daha az olmasına rağmen neden böyle bir birlik kurmasın ki?
Bunun tamamen kötü propaganda sonucu oluşmuş psikolojik bir bariyer olduğunu düşünüyorum. Bu psikolojik bariyeri aşmanın yolunun da bölgesel ittifakları, birlikleri kurmaktan geçtiği kanaatindeyim.
Bana göre iç içe geçmiş halkalar teorisini uygulamaya koymanın tam zamanı.
İÇ İÇE GEÇMİŞ HALKALAR
Şu andaki tabloya baktığımızda İran ve Fas’ı ya da Suudi Arabistan ile Sudan’ı nasıl birlik haline getireceğiz diye kara kara düşünenler olabilir. O zaman bu kadar geniş çerçeveden bakmadan daha küçük halkaya bakalım. Örneğin Türkiye, Irak ve Suriye üçgenine.
Geçtiğimiz hafta Bağdat’ı ziyaret eden Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan üç ülkenin ilişkilerinin gelişmesi için önemli adımlar attı. Hatta Irak, Türkiye, Katar ve BAE tarafında başlatılan Kalkınma Koridoru projesine Suriye’nin de eklenebileceği konuşuluyor Ankara’da.
Üç ülkenin kendi arasında bir ittifak ya da birlik kurması çok mu zor? Eminim bir çoğunuz bunun gerçekleşmesini gayet mümkün görüyordur şu anda. Bu küçük halkadan başlayan birlik anlayışının sonra genişlediğini ve daha büyük bir halka oluşturabileceği size de mantıklıve kolay gelmiyor mu?
Bu halkaları oluşturma motivasyonunu kalkınma, ekonomik kazanç, savunma sanayi işbirliği olarak tamamen teknik alanda oluşturmak gerekiyor. Zira İslam dünyasında mezhep, itikat, fıkıh alanlarında anlaşmak daha zordur. O zaman bu alanı ilim adamlarına bırakıp, daha teknik ve halka faydalı alanda ittifaklar ve halkalar kurmak gerekiyor.
DİCLE-FIRAT İTTİFAKI
Türkiye’nin orta kesiminden doğan iki nehir güneye akarak bereketli topraklar ve şehirler oluşturur. Dicle Türkiye’de Elazığ şehrinde doğar, Batman, Diyarbakır ve Mardin şehirlerinden geçip Irak’a giriş yapar. Irak’ta Musul ve Bağdat’tan geçer ve Basra’da Fırat nehri ile birleşip Basra körfezine dökülür.
Fırat nehri de Türkiye’nin en doğu ili (benim doğduğum şehir) Ağrı’dan doğar, Elazığ, Gaziantep, Urfa’dan geçerek Suriye’ye giriş yapar. Suriye içinde Ayn el Arap, Rakka ve Deyrizor’dan geçerek Irak’a geçiş yapar, Dicle nehriyle buluşur ve Şattül Arap ismini alarak Basra körfezine dökülür.
İbni Haldun’un deyimiyle “Coğrafya kader” ise nehirlerin birleştiği, kaynaştığı, bir bütün olarak denizlere aktığı bir coğrafyada milletler, kültürler de benzer şekilde birleşir kaynaşır ve tek bir yere akar.
Bu yüzdendir ki Gaziantep’le Halep, Mardin ile Musul birbirine çok benzer şehirlerdir. Burada yaşayan milletler de birbiriyle kaynaşmış, birbirinden etkilenmiştir.
Sezai Karakoç’un üzerinde durduğu “Dicle-Fırat İslam Federasyonu” tam olarak bu fikir üzerine oturmuştur.
Şimdi nehirleri birleşen ülkelerin, siyasi olarak ittifaklar kurmasına engel ne olabilir? Aynı dinden, aynı kültürden, aynı tarihten beslenen bu ülkeler şimdi değişen yeni jeopolitik durumla “Dicle-Fırat İttifak”ını kurmalı. Üç ülkedeki aynı sudan içen, aynı topraktan beslenen, aynı coğrafyada kaderlerini paylaşan milletleri birleştirmeli. Böylece küçük bir halka kurarak, daha büyük halkaların kurulmasına ön ayak olunmalı.
Bugün Dicle-Fırat ittifakı kurarız yarın Dicle-Nil ittifakına adım atarız. Bunu gerçekleştirmemizin önündeki tek engel psikolojik bariyerlerdir.
Bu bariyerleri, bu psikolojik barikatları, içimize sokulmuş anlamsız düşmanlıkları bitirmezsek ve birleşmezsek bu coğrafyada ayakta kalamayız.
Bu gerçeği devletlerimizi yönetenlerin anlaması gerekir artık.
Kaynak:https://aja.ws/xvleac
Fırat nehri ağrı ilinde değil, Erzurum ilinde dumlu dağından doğar önce karasu olarak akar, Erzincan sınırlarında diğer katılan akarsularla büyüyerek Fırat nehrini oluşturur.