Zimbabwe’de Lityum Madenciliğinin Siyaseti

Zimbabwe, Şili, Arjantin ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu, dünyanın en büyük 10 lityum ihracatçısından biri. Sadece 2023 yılının ilk dokuz ayında, yaklaşık 209 milyon ABD doları değerinde Zimbabveli lityumun satıldığı tahmin ediliyor. Lityum madenciliğinin siyaseti aynı zamanda siyasi elit ağları tarafından şekilleniyor. Bunlar “lityum baronları” olarak biliniyor: yolsuz anlaşmalar ve kaçakçılık yapan kişiler.
Temmuz 15, 2025
image_print

Zimbabwe’nin lityumu pil üretiminde talep görüyor: faydaların yerel ekonomiye nasıl akıtılacağını sağlamak

 

Zimbabwe, Afrika kıtasındaki en büyük lityum rezervlerine sahip. Lityum, 1950’lerde sömürge döneminde çıkarılmaya başlanmış. Yeniden şarj edilebilen lityum-iyon pillerin vazgeçilmez bir bileşeni olan bu mineral, elektrikli araç endüstrisi için kritik öneme sahip. Küresel lityum-iyon pil pazarı 78,9 milyar ABD doları değerindeyken, 2034 yılına kadar 349,6 milyar ABD doları düzeyine ulaşması bekleniyor.

2021 yılında minerale yönelik küresel talebin artmasıyla Zimbabwe’de yeni bir lityum atağı yaşandı. Günümüzde ülkenin lityum madenlerinin çoğu Sinomine, Zhejiang Huayo Cobalt, Chengxin Lithium, Yahua ve Canmax gibi Çinli madencilik şirketlerinin mülkiyetinde bulunuyor.

Zimbabwe’de lityum iyon pilleri üretilmiyor. Bunun yerine ülke minerali ham kaynak olarak ihraç ediyor. 2015’ten bu yana çıkarılan 480.000 metrik tonluk lityumun büyük bir kısmının değeri, ham lityumu pillere ve diğer ürünlere dönüştüren Çin’deki şirketler tarafından elde ediliyor.

Lityum atağı sırasında, emek yoğun küçük ölçekli madenciler de sektöre dahil oldu; ham cevheri çıkarıyor ve satıyorlardı. Ancak küçük ölçekli lityum madenciliği büyük oranda yasadışı olduğundan, bu katılım son dönemde yavaşladı. Bu nedenle resmi veri raporları, bu yolla ne kadar lityum çıkarıldığını kaydedemiyor.

2022’de Zimbabwe hükümeti, sektörü düzenlemek ve küçük ölçekli lityum madenciliği ile yasadışı ihracatı dizginlemek amacıyla ham lityum cevheri ihracatını yasakladı.

Ancak hâlâ lityum konsantresinin (ham mineralin toz hâli) ihracına izin veriliyordu. Fakat hükümet, 2027 Ocak ayından itibaren lityum konsantresi ihracatını yasaklama kararı aldı. Bu yasağın, lityum rafinerileri ve pil üretim tesisleri gibi katma değerli tesislerin inşasına yönelik çabaları güçlendireceği belirtiliyor.

Ben, Güney Afrika’da madenciliğin yol açtığı kaynak çıkarmayı ve çevresel değişimi araştırıyorum.

Yeni lityum konsantresi ihracat yasağı düzgün uygulanıp denetlenirse, Zimbabwe’nin lityum işleme konusundaki öz yeterliliğini artırabilir. Hatta ülkenin, yılda 12 milyar ABD doları gelir üreten bir madencilik endüstrisine sahip olmayı amaçladığı Vizyon 2030’daki orta gelirli ekonomi hedefine ulaşmasına katkıda bulunabilir. Zimbabwe’nin dünyada ikinci en büyük platin rezervlerine ve büyük krom yataklarına sahip olması da göz önüne alındığında, lityumdan yerel olarak üretilen mallar, platin ve kromun yanı sıra mineral ihracat gelirlerini çeşitlendirecektir.

Ancak, kaçakçılık, vergi kaçırma ve benzeri nedenlerle madencilik gelirlerinin sızıyor olması, orta gelirli bir ülke olma yolundaki en büyük engeli oluşturuyor.

Çevresel adalet grupları, her gün yaklaşık 3.000 ton ham lityumun ülkeden çıktığını tahmin ediyor. Şimdi ile 2027’de lityum konsantresi ihracat yasağının yürürlüğe girmesi arasındaki dönemde ise yaklaşık 1,6 milyon ton ek ham lityum çıkarılıp yurtdışına gönderilmiş olabilir. Bu durum, hükümetin 2027’yi beklememesi, lityum konsantresi ihracatını derhal uygulamaya koyması gerektiği anlamına geliyor.

Ayrıca bu yasak, lityum madenlerinin yakınında yaşayan toplulukların geçim kaynaklarını iyileştirmeyi hedefliyor gibi görünmüyor. Ben bu toplulukları fedakarlık bölgelerinde yaşayanlar olarak tanımlıyorum: lityum madenciliğinin kirliliği ve madenler için yapılan arazi gasplarının yükünü onlar çekiyor. Bu savunmasız gruplar arasında kadınlar, çocuklar ve adil geçişten güçleri alınmış zanaatkar lityum madencileri bulunuyor.

Lityum rezervlerini ülkenin kalkınması için kullanabilmek amacıyla, Zimbabwe hükümetinin madenciliğin merkezine topluluk kalkınmasını ve madenci topluluklarının yaşam koşullarının iyileştirilmesini koyan yerel planlar oluşturması gerekiyor. Bu, lityum madenciliği sınırlarında yerel halk için istihdam olanakları yaratacak yoksul yanlısı kalkınma politikalarıyla yapılabilir. Ayrıca madenleri yerel olarak üretilmiş mal ve taze ürün satın almaya zorlamayı da içerebilir. Altın, elmas ve krom madenciliğinde zanaatkar madencileri yerel değer zincirlerine dahil etmek de bu kayıt dışı madencilerin resmi madencilik ekonomisinin bir parçası haline gelmesine yardımcı olacaktır.

Zimbabwe’de lityum madenciliğinin siyaseti

Zimbabwe, Şili, Arjantin ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu, dünyanın en büyük 10 lityum ihracatçısından biri. Sadece 2023 yılının ilk dokuz ayında, yaklaşık 209 milyon ABD doları değerinde Zimbabveli lityumun satıldığı tahmin ediliyor.

Lityumun ekonomik kalkınmayı teşvik etme ve uluslararası yatırımları çekme potansiyeli tartışmasız. Ancak son birkaç yılda pazarın yeterince düzenlenmediği görülüyor. Lityum madenciliği fazla istihdam yaratmadı ve işe alınan az sayıdaki işçi için bile yaygın insan hakları ihlalleri, ücret kesintileri ve yol altyapısına yapılan yatırımların yetersizliği söz konusu oldu.

Lityum madenciliğinin siyaseti aynı zamanda siyasi elit ağları tarafından şekilleniyor. Bunlar “lityum baronları” olarak biliniyor: yolsuz anlaşmalar ve kaçakçılık yapan kişiler.

Bir diğer sorun ise emek yoğun küçük ölçekli madencilere yanlış odaklanılması oldu. Örneğin 2022 lityum yasağı, esas olarak sektörün kenarında bulunan küçük ölçekli lityum madencilerine yönelikti ve büyük ölçekli madencilik şirketlerini aynı ölçüde etkilemedi. Yasağın yürürlüğe girmesiyle işlenmiş lityum piyasası genişlerken, işlem görmemiş lityuma yönelik talep ciddi ölçüde azaldı. Bu durum, küçük ölçekli madencileri ham lityum ve düşen piyasa fiyatıyla baş başa bıraktı.

Şimdi Ne Yapılmalı

Şimdi ile 2027 arasında, Zimbabwe’de lityum madenciliği şirketleri yasağın yürürlüğe girmesinden önce mümkün olduğunca fazla lityum çıkarmaya çalışacak. Bu durum ülkenin lityum rezervlerini tüketebilir ve madencilik yatırımcıları başka yerlere yönelebilir.

Zimbabwe hükümeti sorunu çözmek için şu adımları atmalı:

  1. Zimbabwe hükümeti lityum rezervleri üzerinde tam tekelleşmeyi sağlamalı. Lityum endüstrisinde Çin yatırımlarına aşırı bağımlılık, gelecekte diğer minerallerde de benzer sorunlar yaşanabileceğine dair kötü bir emsal oluşturdu. Hükümetin bunu geri alması ve kendi tekellerini kurması zaman alacak. Bu kaynak egemenliği hayati önem taşıyacak.
  2. Hükümet, madenleri insan merkezli bir yaklaşımla nasıl yöneteceğini göz önünde bulundurmalı. Şu ana kadar lityumdan sıradan Zimbabveliler fayda sağlamadı.
  3. Kaynak çıkarma anlaşmalarının yapıldığı topluluklarla istişare edilmeli ve bu topluluklar, Zimbabwe’nin lityum rezervlerinden nasıl yararlanabileceği konusuna dâhil edilmeli. Bu topluluklar—örneğin Buhera, Bikita, Mberengwa ve Goromonzi—yıllardır lityum madenciliğinin neden olduğu kirliliğe maruz kaldı. Bunlar arasında madenlerin tatlı su kaynaklarını kirletmesi, patlamalardan yayılan toksik toz, işçilerin tehlikeli ve güvencesiz çalışma koşullarına maruz kalması, yerinden edilme ve her şeyden önemlisi çok uluslu lityum madenciliği şirketlerinin işlediği ağır insan hakları ihlalleri yer alıyor.
  4. Lityum konsantresi ihracatı yasağı, yerel katma değer ve işleme yatırımlarını teşvik etmek açısından kritik öneme sahip. Hükümet, bu yasağı 2027’yi beklemeden derhal uygulamalı.

Kaynak: https://theconversation.com/zimbabwes-lithium-is-in-demand-for-making-batteries-how-to-make-sure-benefits-flow-to-the-local-economy-258925

SOSYAL MEDYA