Yapay Zekanın Jeopolitiğiyle Yüzleşmenin Zamanı Geldi

Atlantik Konseyi’nin Yapay Zeka GeoTech Komisyonu bu entegre soruyla ilgilenecek ve Çin’in tüm toplumu teknolojik amaçlar doğrultusunda seferber etme kapasitesine karşı en etkili şekilde nasıl karşı koyulabileceğini belirleyecek. Manhattan Projesi tarihi bir patlamayla değiştirmişti. Yapay zekayla başarı gösterileri bu kadar dramatik olmayacak, ancak dünyadaki herkesi etkileyecek. Ve sonuç, geleceği hangi ülke grubunun ve hangi değerlerin belirleyeceği konusunda en az onun kadar kapsamlı olabilir.
Kasım 17, 2025
image_print

Donald Trump’ın Xi Jinping ile yaptığı son görüşmeye dair manşetler, ABD ve Çin başkanlarının bir ticaret ateşkesi üzerinde anlaşmasına odaklanmıştı. Ancak haberlerde gözden kaçan çok daha önemli bir mesele vardı: dünyanın en etkili iki gücü arasında şekillenmekte olan yüksek riskli rekabeti belirleyecek konu — yapay zeka (YZ) alanındaki üstünlük mücadelesi.

Dünya, nükleer çağın başlangıcından bu yana en önemli teknoloji yarışına girmiş bulunuyor; ancak bu kez silahlar atomlar değil, algoritmalar. Bu, tek bir süper silahı elde etme yarışı değil, toplumların nasıl düşündüğünü, çalıştığını ve karar verdiğini belirleme yarışı. Yapay zeka, yalnızca küresel güç dağılımını değil, aynı zamanda bu gücün doğasını ve nasıl kullanılacağını da köklü biçimde dönüştürüyor.

Nesiller Boyu Sonuçlar Doğuracak Bir Yarış

Çin hükümeti, yapay zekayı “kapsamlı ulusal güç” olarak adlandırdığı şey için hayati bir itici güç olarak görüyor. Bu nedenle, YZ’nin gözetimden tüketici ürünleri ve hizmetlerine, ileri üretimden askeri modernizasyona ve hatta bilimsel keşiflere kadar tüm alanlarda hızla entegre edilmesine — birleşik bir devlet stratejisi çerçevesinde — büyük önem veriyor. Atlantic Council Teknoloji Programları kıdemli direktörü Tess deBlanc-Knowles’ın bana söylediği gibi: “Çin’in yaklaşımının dikkat çekici yönlerinden biri, uygulamaya öncelik vermesi, yani ‘AI-plus’ olarak adlandırılan yaklaşımdır. Çin, ekonominin tüm sektörlerinde yapay zekanın entegrasyonu için yön ve teşvik sağlama konusunda ABD’ye kıyasla avantajlıdır.”

YZ’nin geliştirilmesi ve uygulanması söz konusu olduğunda, Çin’in özel sektörü Komünist Partinin iradesine tabi olmak zorundadır. Ortaya çıkan inovasyon döngüsü, politika yapıcılar, sanayi ve akademi arasında daha gevşek bağlara dayanan Batılı yaklaşımlardan ayrışır.

Buna karşılık, Amerika Birleşik Devletleri çok daha fazla oranda özel sektörünün eşsiz dinamizmine, açık araştırma kültürüne ve uluslararası ittifaklara dayanır. ABD hükümeti, özel sektör paydaşları ile üniversiteler arasında ulusal ölçekte koordinasyon sağlamakta zorlanmaktadır. Ülke, mahremiyet ve fikri mülkiyet konularında giderek zayıflayan yasal korumalar nedeniyle, net yol haritaları yerine belirsizlik yaratan bir ortamda sıkışmış durumdadır.

Ve ABD bu yarışta koşmak zorundadır. Yapay zeka alanında liderliğini sürdürememesi, nesiller boyu sürecek etkiler yaratabilir. Bu yarışın sonucu, dijital ticaretten otonom savaşa kadar her alanda küresel normları hangi değerlerin — otoriter verimlilik mi, demokratik dinamizm mi — belirleyeceğini tayin edecektir.

Josh Chin ve Raffaele Huang bugün Wall Street Journal’da şöyle yazıyor: “Tırmanan yapay zeka yarışı, Soğuk Savaş ve onun karakteristik özelliği olan büyük bilimsel ve teknolojik çatışmalarla karşılaştırılıyor. Ve en az onlar kadar önemli sonuçlar doğurması muhtemel.” Çin ile ABD’nin “ilerleme umuduyla olduğu kadar korkuyla da hareket ettiğini” belirtiyorlar.

ABD ve Müttefiklerinin Harekete Geçmesine, Yinelemesine ve Sonuç Almasına Yardımcı Olmak

Bu yarışı kimin kazanacağının; en gelişmiş çipleri, en iyi modelleri, en güçlü bilgisayarları ve çok çeşitli amaçlar için en ucuz ve en sürdürülebilir enerjiyi üretebilen tarafın kim olacağına bağlı olacağı konusunda pek az şüphe var.

Daha da önemlisi, ortaya çıkan yapay zeka yarışı, özgürlük, mahremiyet ve hatta insan onuru gibi alanlarda dünyanın gelecekteki standartlarını tanımlamakla ilgilidir. İnternetin tasarımı — temel protokolleri ve standartları — iki neslin çevrimiçi yaşamını ve trilyonlarca dolarlık tüketici teknolojisini şekillendiren açıklık, kendi kendini örgütleme ve ifade özgürlüğü yönündeki bir önyargıyı yansıtıyordu. Yapay zeka çağındaki bu an, benzer biçimde belirleyici bir etki fırsatı sunuyor. Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri bu yarışı kaybederse, yapay zeka bireysel ve demokratik güçlendirme aracından çok siyasi ve otokratik kontrol aracı haline gelebilir.

Bu kadar çok şeyin söz konusu olduğu bir ortamda, Atlantik Konseyi geçen hafta bu tarihi ana yanıt olarak amiral gemisi girişimimiz olan Yapay Zeka GeoTech Komisyonu’nu başlattı. Komisyon, ABD’nin yapay zeka ile tanımlanan bir dünyada teknolojik üstünlüğünü korumasını sağlamak amacıyla kongre liderlerini, sektörün üst düzey yöneticilerini ve yapay zeka ekosistemindeki yenilikçileri bir araya getirecek. Amacımız, ABD ve müttefiklerinin daha fazla paydaşı harekete geçirmelerine, daha hızlı yineleme yapmalarına ve ABD ile müttefiklerinin liderliğini — ve daha aydınlık, müreffeh, güvenli ve demokratik bir geleceği — güvence altına alacak uygulanabilir stratejiler sunmalarına yardımcı olmaktır.

Benim de üyesi olduğum GeoTech Komisyonu, genel rekabet gücünü altı kritik alanda ele alacak: yapay zeka inovasyonu, tedarik zincirleri, enerji kaynakları, hükümetin benimseme ve denetimi, yetenek geliştirme ve uluslararası ittifaklar. Bu alanlardan bazılarını diğerlerine göre önceliklendirmek yerine, parçaları entegre ederek ABD liderliğinin nasıl sağlanacağına ve yapay zeka yarışının nasıl kazanılacağına odaklanacak. Yapay zeka yarışı tek bir ölçüme ya da faktöre indirgenemez.

Bu, Los Alamos Değil

Bu yazıya, mevcut teknoloji yarışının insanlık açısından nükleer çağın başlangıcından bu yana en önemli yarış olduğunu yazarak başladım. Bazı kişiler daha da ileri giderek, yapay zeka üstünlüğü yarışını, ilk nükleer silahı ortaya çıkaran Manhattan Projesi ile doğrudan karşılaştırdı. Gerçek şu ki, tıpkı Manhattan Projesi gibi, yapay zeka yarışı da belli ölçüde bilimsel atılımlarla belirlenecek. Her ikisi de büyük fayda sağlama ve yıkıcı zarar verme potansiyelini içinde barındırıyor.

Yine de bu, yanıltıcı bir benzetmedir. Manhattan Projesi, dünya savaşının ortasında, ABD hükümeti tarafından yürütülen gizli ve merkezi bir çabaydı. ABD hükümeti, derin öğrenme ve diğer ilerlemelere yönelik teknik temellerin geliştirilmesi yoluyla yapay zeka devrimini mümkün kılmada önemli bir rol oynamış olsa da, bugünkü yetenek düzeyine ulaşmak için bu gelişmeleri kullanan ve yenilik getiren asıl aktör hükümet değil, özel sektördür.

Bu yarışı kazanmak için hükümetler, ABD’deki Anthropic, Google, Nvidia, Microsoft ve OpenAI gibi; Çin’deki Alibaba, DJI, High-Flyer ve Huawei gibi özel şirketlerle etkili biçimde çalışmaları gerektiğinin farkındalar. Bu tür şirketler, çoğu savunma bakanlığını utandıracak büyüklükte bütçelere ve küresel bir erişime sahip.

“Çin, Yapay Zeka Yarışını Kazanacak”

Amerika’nın üstünlüğü, demokratik, serbest piyasa temelli ve yenilikçi ekosisteminde yatıyor; bu yapı en iyi hâliyle, yetenek ve sermaye için eşi benzeri olmayan bir çekim merkezi işlevi görüyor. Ancak bu ekosistem aynı zamanda bir kırılganlık da oluşturuyor; çünkü Washington, Pekin’in rutin biçimde yaptığı gibi, teknoloji şampiyonlarını daha geniş bir ulusal güvenlik amacı doğrultusunda yönlendirme veya seferber etme imkânına sahip değil.

“Çin, yapay zeka yarışını kazanacak,” dedi Nvidia CEO’su Jensen Huang geçtiğimiz hafta Financial Times’a verdiği demeçte. Huang, Pekin’in daha gevşek düzenlemelerine, yeni enerji sübvansiyonlarına ve teknoloji şampiyonlarını desteklemek için doğrudan müdahalelerine dikkat çekti. Sektör liderleri, Trump yönetiminin şirketlerinin bu yarışı kazanmasına aktif biçimde yardımcı olmaktan ziyade, ABD firmalarının Çin’e ne satabileceğine yönelik kısıtlamalara odaklanmasından endişe duyuyor. Huang, Trump’ın Çin’in hem Nvidia’nın en son teknoloji Blackwell çiplerine hem de Çin pazarı için özel olarak tasarlanmış daha az gelişmiş bir çipe erişimini engelleyeceğini açıklamasından bir hafta sonra ve şirketin beş trilyon dolarlık benzeri görülmemiş bir piyasa değerine ulaşmasından sadece birkaç gün sonra, “Daha fazla iyimserliğe ihtiyacımız var,” dedi.

Çin’in sistemi, devlet ve özel sektörün hırslarını belirleyici bir biçimde birleştirerek hükümeti, özel sermayeyi ve en ileri bilimsel teknolojileri Xi ve Komünist Parti tarafından belirlenen ortak amaçlar doğrultusunda seferber ediyor. Sistem, ulusal hedefleri kasıtlı olarak kurumsal teşviklerle uyumlu hâle getiriyor. ABD’li şirketler pazarları kazanmaya, birbiriyle rekabet etmeye ve kâr etmeye odaklanırken, Çinli şirketler devlete ve partiye hizmet etmedikleri takdirde bunu kendi riskleriyle yapıyorlar.

Buna karşılık, ABD’de serbest piyasanın karmaşık doğası, sermaye, yetenek ve dikkati ileri teknolojiye yönlendirme konusunda kalıcı bir güç olabilir. Yapay zekanın benimsenmesi yarışını kazanmak, yalnızca daha fazla çip üretmeye ya da daha hızlı modeller çalıştırmaya odaklanmakla değil, teknolojinin geliştirilmesi, kullanımı ve sonuçları konusunda yeni, entegre bir düşünce tarzını gerektirecektir.

Atlantik Konseyi’nin Yapay Zeka GeoTech Komisyonu bu entegre soruyla ilgilenecek ve Çin’in tüm toplumu teknolojik amaçlar doğrultusunda seferber etme kapasitesine karşı en etkili şekilde nasıl karşı koyulabileceğini belirleyecek. Manhattan Projesi tarihi bir patlamayla değiştirmişti. Yapay zekayla başarı gösterileri bu kadar dramatik olmayacak, ancak dünyadaki herkesi etkileyecek. Ve sonuç, geleceği hangi ülke grubunun ve hangi değerlerin belirleyeceği konusunda en az onun kadar kapsamlı olabilir.

* Frederick Kempe, Atlantik Konseyi’nin başkanı ve icra kurulu başkanıdır. Kendisine X’te @FredKempe üzerinden ulaşabilirsiniz.

Kaynak: https://www.atlanticcouncil.org/content-series/inflection-points/its-time-to-reckon-with-the-geopolitics-of-artificial-intelligence/

SOSYAL MEDYA