Vicdanlarda Tamamlanan Yolculuk

Sumud filosunun hikâyesi bize bir gerçeği yeniden hatırlattı. Savaşlar yalnızca cephelerde kazanılmaz ya da kaybedilmez. Savaş, aynı zamanda insanların hafızalarında ve vicdanlarında yaşanır. Bazen bir gemi, limana ulaşmasa da amacına ulaşır. Çünkü asıl varış noktası, kıyılar değil, vicdanın ta kendisidir. Sumud’un yolculuğu bu yüzden yarım kalmadı; aksine, insanlığın ortak vicdanında tamamlandı. Ve belki de surda mukaddes bir gedik açılmasına vesile oldu.
Ekim 5, 2025
image_print

Gazze’nin üzerine çöken kara bulutları dağıtmak için bu sefer rüzgar denizden esti. Sumud rüzgarı. Adı bile bir mesaj taşıyordu. Sebat, kararlılık, direnç. Gemiler yola un, ilaç, battaniye gibi insanı yardımlarla çıkıt. Ama yükleri bundan ibaret değildi. Onların asıl taşıdığı şey, bir halkın unutulmadığını, hâlâ görüldüğünü, hâlâ duyulduğunu anlatan sembolik bir çağrıydı. Yola çıkan bu birkaç gemi, ablukanın duvarlarını fiilen yıkamayacaklarını biliyorlardı belki, ama insanlığın hala vicdanını yitirmediğini tarihe bir not olarak düşmeyi hedefliyorlardı. Yolculuk yarıda kesildi, gemiler durduruldu, insanlar gözaltına alındı. Filo görevini tamamlayamadı belki, ama asıl hedefi olan vicdanlara  ve vicdanlılara ulaşmayı başarıyla tamamladı.

Filistin için bu filo, un ve battaniye gibi yardımlardan çok daha fazlasını temsil ediyordu. Gazze halkı, savaşın ağır gölgesi altında bir nefes arıyordu. Filonun yola çıkışı, kuşatılmış bir kentin penceresinden görülen uzak bir ışık gibiydi. Birkaç günlüğüne de olsa umut kapıları aralandı. Fakat müdahale ve engelleme, bu ışığı kısa sürede söndürdü. Halk için bu durum tanıdık bir duyguydu. Önce umut, sonra hayal kırıklığı. Yine de her defasında olduğu gibi, bu hayal kırıklığının içinde direnç de büyüdü. Çünkü filo, ulaşamadığı limandan çok daha geniş bir alanda etkisini hissettirmişti. Filistinliler için bu, 1948 Nekbe’sinden bu yana süren hikâyenin yeni bir perdesiydi. Topraklarından edilseler de, ablukalarla çevrilseler de, bir şekilde kendilerini hatırlatmayı başarmışlardı. Sumud filosu, işte bu hatırlatma zincirinin  son halkası oldu.

İsrail içinse filo, küçük ama sembolik bir meydan okumaydı. Donanma harekete geçti, gemiler durduruldu, aktivistler gözaltına alındı. Başbakan, bu operasyonu ulusal güvenliğin zaferi olarak sundu. İç kamuoyu için bu, abluka sağlam, devlet kararlı mesajıydı. İsrail, 1967’den bu yana güvenlik paradigmasını hep aynı çerçeveyle sürdürdü. Kontrol altında tut, en küçük girişimi dahi tehdit say. Sumud filosu da bu kalıba yerleştirildi. Fakat dışarıda farklı bir tablo oluştu. Görüntüler, yardımı engelleyen bir devlet imajını güçlendirdi. İsrail, güvenlik açısından kazanç sağladı, ama diplomasi ve propaganda alanında kayıp verdi. Bu, aslında İsrail’in tarihsel çizgisinin tekrarından ibaretti. 1982’de Lübnan’da, 2008’de yine Gazze’de olduğu gibi, askeri üstünlük elde edilirken meşruiyet zayıflıyordu. Sumud filosu, bu çelişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi.

Batı’da filo, farklı kıyılara farklı dalgalar vurdu. İspanya, filo destek amacıyla bir savaş gemisi göndereceğini açıkladı. İtalya benzer bir adım atarak, deniz unsuru tahsis etmeyi vaat etti. İsviçre ve bazı Avrupa ülkeleri, vatandaşlarının gözaltına alınması üzerine diplomatik girişimlerde bulundu. Buna karşın ABD ve birçok Batılı devlet daha temkinli davrandı, İsrail’le doğrudan çatışmaya girmekten kaçındı. Bu ikili tablo, Batı’nın uzun süredir taşıdığı çelişkiyi yeniden açığa çıkardı. İnsan haklarını ve evrensel değerleri sık sık dile getiren Batı, iş Filistin’e geldiğinde reelpolitik bir sessizliğe bürünüyordu. Ancak sokaklar farklı konuştu. Liman işçileri, Filistin’e karşı kullanılan silahların yüklenmesini durdurdu. Sendikalar dayanışma çağrıları yaptı. Meydanlar, “Gazze’ye yol açın” sloganlarıyla doldu. Aktivistlerin gözaltına alınması, Batı kamuoyunda yeni bir öfke dalgası yarattı. Böylece Sumud filosu, Batı dünyasında devletlerin ikircikli sessizliği ile halkların gür vicdani çığlığını yan yana getirdi.

İslam dünyasında da filo geniş yankı buldu. Liderler dayanışma mesajları verdi, halklar sokaklara döküldü. Gazeteler manşetlerini attı, meydanlarda öfke haykırıldı. Ancak devletlerin fiili adımları sınırlı kaldı. Bu, aslında bölgenin tarihsel açmazını bir kez daha hatırlattı. 1948’den bu yana Filistin davası Arap ve İslam dünyasında ortak bir sembol oldu, fakat devletler düzeyinde ortak bir irade hiçbir zaman kalıcılaşmadı. Retorik güçlüydü ama uygulamada politikalar yetersizdi. Halkların sokaklarda yükselen sesleri ile devletlerin diplomatik masalarda sergilediği suskunluk arasındaki uçurum, bir kez daha açığa çıktı. Herşeye rağmen Türkiye yine vicdanın en gür sesi oldu.

Nihayetinde Sumud filosu Gazze’ye ulaşamadı. Ama belki de asıl yolculuk, limanda değil, hafızalarda ve vicdanlarda tamamlandı. Filistin için bu, umut ve direncin yeniden hatırlatılmasıydı. İsrail için güvenlik üstünlüğünün, meşruiyet kaybıyla nasıl gölgelendiğini gösterdi. Batı için, değerler ile çıkarlar arasındaki uçurumun açığa çıkışıydı. Arap ve İslam dünyası için ise hem birlik hem de bölünmüşlük sembolü oldu. Denizde durdurulan gemiler, insanlığın vicdanında yoluna devam etti.

Sumud filosunun hikâyesi bize bir gerçeği yeniden hatırlattı. Savaşlar yalnızca cephelerde kazanılmaz ya da kaybedilmez. Savaş, aynı zamanda insanların hafızalarında ve vicdanlarında yaşanır. Bazen bir gemi, limana ulaşmasa da amacına ulaşır. Çünkü asıl varış noktası, kıyılar değil, vicdanın ta kendisidir. Sumud’un yolculuğu bu yüzden yarım kalmadı; aksine, insanlığın ortak vicdanında tamamlandı. Ve belki de surda mukaddes bir gedik açılmasına vesile oldu.

 

Muhammed Ali Acar

Muhammed Ali Acar: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 2013-2014 akademik yılında Erasmus programı kapsamında Westfalische Wilhelms Universtaet Münster, Arabistik und İslamwissenschaft bölümü bünyesinde lisans seviyesinde dersler aldı. Meb bursiyeri olarak 2022 yılında Ürdün Üniversitesi Siyaset Bilimi alanın yüksek lisansımı tamamladı. Halen aynı üniversitede doktora eğitmine devam etmekte. İyi derecede Arapça, orta derecede İngilizce ve Almanca biliyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.