İşçi Bayramı hafta sonunda, füzeler Kiev’e yağarken ve Gazze’de savaş devam ederken, Çin’in Tianjin kentinde bambaşka bir sahne yaşandı. Yirmiden fazla devlet başkanı, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) bayrağı altında bir araya geldi. Aralarında Vladimir Putin, Xi Jinping, Narendra Modi, Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Mesoud Pezeshkian da vardı.
Batılı okurlar, ŞİÖ’yü NATO ya da G7 kadar tanımıyor olabilir. Ancak tanımalıdır. Bir zamanlar bölgesel bir istişare platformu olan ŞİÖ, artık güçlü bir jeopolitik yapı, dünyanın en büyük otoriter eğilimli bloğu, özgür dünyanın düşmanlarının birbirine meşruiyet kazandırdığı bir forum haline geldi.
Putin İçin Bir Sahne
Zamanlamayı düşünün. Rusya, Ukrayna şehirlerine yönelik füze saldırılarını artırıyor. Hava saldırısı sirenleri çalarken çocuklar uykularında ölüyor. Yine de Vladimir Putin, Tianjin’e bir parya olarak değil, bir “ortak” olarak giriyor.
Putin, sahnede Ukrayna savaşını bir işgal olarak değil, Batı’nın provokasyonuna verilmiş bir yanıt olarak yeniden çerçeveledi: “Biz bir darbeye yanıt veriyoruz, saldırganlık yapmıyoruz.” Hindistan, Çin ve hatta BM Genel Sekreteri’nin de bulunduğu odada bu sözler, Moskova’nın asılsız anlatısına uluslararası bir platform sundu.
Putin ayrıca Modi, Erdoğan ve İran’dan Mesoud Pezeshkian ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi — bu da yaptırımların onu küresel önemden koparamadığının bir göstergesiydi. Xi’den gelen her kucaklaşma, her sahnelenmiş fotoğraf karesi, Batı’nın tecrit stratejilerinin inandırıcılığını biraz daha aşındırdı.
Xi’nin Alternatif Dünya Düzeni
Toplantının tonunu belirleyen Xi Jinping için ŞİÖ, yalnızca Rusya’yı ayakta tutmakla ilgili değil. Bu, paralel bir dünya düzeni inşa etmekle ilgili. Üyelere “Soğuk Savaş zihniyetine” ve “zorbalık yapan devletlere [ABD’ye üstü kapalı bir gönderme]” karşı koymaları çağrısında bulundu. Ardından somut adımlar attı: bir ŞİÖ Kalkınma Bankası, 1,4 milyar dolarlık kredi, Bankalararası Konsorsiyum için 10 milyar yuan, ayrıca burslar ve eğitim programları.
Bu sadece bir retorik değil — Pekin’in sadakat satın alması, Avrasya ekonomilerini Çin’e daha sıkı bağlamasıdır. Küresel Güney’e (Afrika, Latin Amerika, Asya ve Okyanusya’daki gelişmekte olan ülkeler) verilen mesaj son derece netti: “Artık dünyayı Batı yönetmiyor. Biz yönetiyoruz.”
Modi’nin Dengeleyici Hamlesi
Hindistan Başbakanı Narendra Modi dikkatli bir denge kurdu. Yedi yıl aradan sonra ilk kez Çin’i ziyaret ederek, geçici bir yumuşama sinyali verdi. Tianjin’de Hindistan’ın ŞİÖ vizyonunu üç temel üzerine inşa etti: “Güvenlik, Bağlantı ve Fırsat.”
Terörizmi kınadı ve Pahalgam saldırısının ardından “çifte standartlar” konusunda uyarıda bulundu; ardından Ukrayna’da barışçıl bir çözüm için Putin’e doğrudan baskı yaptı. Modi’nin varlığı, ŞİÖ’nün erişimini gözler önüne sererken aynı zamanda Hindistan’ın temkinli duruşunu da ortaya koydu: Ne tamamen Batı’dan yana ne de bütünüyle Pekin’in safında — Soğuk Savaş dönemindeki tarafsızlık politikasını andıran bir tutum.
İran’ın Doları Aşma Çabası
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesoud Pezeshkian, ŞİÖ’yü doları devre dışı bırakmaya çağırdı. Özel ŞİÖ hesapları, ulusal para birimiyle yapılan ödemeler ve merkez bankası dijital para birimlerine (CBDC) dayalı altyapı önererek, sınır ötesi ticaretin bu dijital para birimleri üzerinden yürütülmesini ve çok taraflı bir para takas fonu oluşturulmasını teklif etti. Tahran için bu bir teori değil, bir hayatta kalma meselesi. Pekin ve Moskova içinse, ABD yaptırımlarını etkisiz hale getirmeyi ve dolar hâkimiyetini azaltmayı amaçlayan alternatif bir finansal mimarinin prototipi.
Gösteri ve Sembolizm
Zirve, Çin’in İkinci Dünya Savaşı zaferini anma törenleriyle aynı zamana denk geldi. Tianjin’deki askerî geçit töreninde Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin varlığı sergilendi. Putin, Xi’nin yanında otururken, Kim Jong-un onur konuğu olarak yer aldı. Bu görüntüler tesadüfi değildi — NATO’ya karşı bir denge unsuru olarak sunulan, otoriter birliğin dikkatle sahnelenmiş bir tablosuydu.
Batı İçin Anlamı
Şüpheciler, ŞİÖ’nün fazlasıyla bölünmüş olduğunu ve bu nedenle ciddiye alınmaması gerektiğini savunuyor. Hindistan ve Çin çekişiyor, Pakistan ve Hindistan neredeyse hiç konuşmuyor, Türkiye, İran ve Orta Asya ülkeleri ise nüfuz için rekabet ediyor. Ancak işlevsizlik, zararsızlık anlamına gelmez. Gevşek bile olsa bir koalisyon, direnç için bir kalkan görevi görebilir:
• Putin için bu, meşruiyettir.
• Xi için, toplama gücüdür.
• Erdoğan için, NATO’ya karşı bir kaldıraç — Brüksel’in görmezden gelemeyeceği bir meydan okuma.
• İran için, dünya sahnesinde bir onaydır.
Tianjin’in bütününe bakıldığında, çok net bir mesaj verildi: Amerika’nın rakipleri güçlerini birleştiriyor. Kendi bankalarını, kendi ticaret sistemlerini, kendi güvenlik yapılarını kuruyorlar. Batı ise dağınık, bölünmüş ve yavaş tepki veren bir görüntü çiziyor.
Yaklaşan Fırtına
Winston Churchill, tarihin saldırganların ne yaptığıyla değil, özgür ulusların neyi tolere ettiğiyle şekillendiğini hatırlatmıştı. Tianjin zirvesi yeni bir NATO değil, ama yaklaşan bir fırtınadır. Pek çok konuda anlaşamayan otoriter liderler, tek bir konuda hemfikir: Batı’yı zayıflatmak.
Bu hafta sonu, ABD Amerikan işçisinin rolünü kutlarken, özgür dünya Kiev’de ölenleri yas tutuyor ve Gazze’de açları doyurmaya çalışıyorken, tiranlar Tianjin’de kameralara gülümsüyordu. Zirveyi boş bir tiyatro olarak görmezden gelmek, asıl uyarıyı kaçırmak olur: Xi ve Putin’in inşa ettiği dünya budur — saldırganlığın ceza değil alkış aldığı bir dünya.
Batı uyanmalıdır.
* Robert L. Maginnis, emekli bir ABD Ordusu piyade subayı ve on iki kitabın yazarıdır. En son kitabı Preparing for World War III (Üçüncü Dünya Savaşı’na Hazırlık) adını taşımaktadır.