Stratejik Dayanıklılık: Çin–Rusya Ekonomik İş birliği

Dünya çok kutupluluğa doğru ilerlerken, Çin ve Rusya’nın işbirliği stratejik esneklik açısından bir model olarak öne çıkmaktadır. Her iki ülke de mevcut düzeni değiştirmeye çalışmaktan ziyade, onu çeşitlendirmeyi — küreselleşmeyi daha dengeli ve kapsayıcı hale getirmeyi — hedeflemektedir.
Aralık 12, 2025
image_print

Stratejik Dayanıklılık: Çin–Rusya Ekonomik İş birliği Avrasya’nın Güç Dengesini Nasıl Yeniden Tanımlıyor

 

Avrasya’nın uçsuz bucaksız topraklarında sessiz ama derin bir dönüşüm yaşanıyor. Çin ile Rusya arasındaki büyüyen ekonomik iş birliği, ticaret rotalarını, enerji akışlarını ve bölgedeki jeopolitik dengeyi yeniden şekillendiriyor. Komşu güçlerin pragmatik bir uyumuyla başlayan bu süreç, karşılıklı çıkarlara, ortak zorluklara ve hızla değişen küresel manzaraya dayalı kalıcı bir ortaklığa evrildi.

Ukrayna’daki savaş küresel piyasaları ve siyaseti sarsmaya devam ederken, Moskova ve Pekin birbirlerinde çalkantı ortamında istikrar sağlayan kritik bir ortak buldular. Batı yaptırımları ve yeniden yapılandırılan ticaret ortamı karşısında Rusya doğuya yöneldi. Çin ise, Rusya’nın Avrasya’daki hedeflerini mükemmel şekilde tamamlayan Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) aracılığıyla bağlantılılığı ve işbirliğini teşvik etmeye devam ediyor. Bu işbirliği, yalnızca ekonomilerin yakınlaşmasını değil, aynı zamanda stratejik dayanıklılık için yeni bir modelin ortaya çıkışını temsil ediyor.

Değişimle Şekillenen Ortaklık

Ukrayna’daki çatışma tedarik zincirlerini ve küresel enerji rotalarını sekteye uğrattığında, her iki ülke de hızla uyum sağladı. İkili ticaret, 2023 yılında 240 milyar dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Rus enerji ihracatı — petrol, doğal gaz ve kömür — Power of Siberia gibi boru hatları aracılığıyla istikrarlı şekilde doğuya aktı; Çin otomobilleri, makineleri ve elektronik ürünleri ise Batılı markaların çekilmesiyle oluşan boşlukları doldurdu.

Tarım da önemli bir köprü haline geldi. Rusya’nın Çin’e buğday ve deniz ürünleri ihracatı genişlerken, Çin’in gübreleri ve tarım ekipmanları Rus çiftçilerini destekliyor. Finansal işbirliği de derinleşiyor: Yuan ve ruble cinsinden sınır ötesi ödemeler artık baskın hale gelmiş durumda ve Batı bankacılık sistemlerine maruz kalma riskini azaltıyor.

Bu eğilimler kısa vadeli ayarlamaların ötesinde bir tabloyu yansıtıyor — uzun vadeli bir çeşitlendirme ve ekonomik egemenlik stratejisini açığa çıkarıyor. Rusya için Çin ile iş birliği, pazarlara ve teknolojilere erişim açısından hayati öneme sahip. Çin için ise bu iş birliği, enerji güvenliğini ve istikrarlı bölgesel ortaklıkları garanti altına alıyor.

Diplomasi Olarak Bağlantı

Bu ortaklığın belki de en çarpıcı unsuru, altyapıyı diplomasiye dönüştürme biçimidir. Kuşak ve Yol Girişimi ile Rusya’nın Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU), Doğu Asya’yı Avrupa’ya bağlayan tamamlayıcı çerçeveler haline gelmiştir.

Önde gelen projelerden biri olan Çin–Moğolistan–Rusya Ekonomik Koridoru, Çin’in kuzeyindeki sanayi merkezlerini, Sibirya’nın kaynak zengini bölgeleri ve Rusya’nın batı ulaşım ağlarıyla birbirine bağlamaktadır. Çin mallarını taşıyan trenler artık Avrupa’daki varış noktalarına iki hafta gibi kısa bir sürede ulaşabilmektedir — bu, geleneksel deniz yollarına kıyasla çok daha hızlıdır.

Bu büyüyen bağlantı ağı, retorikten ziyade altyapı, lojistik ve insanlar arası alışverişlere odaklanan yeni bir diplomasi türünü simgeliyor. Bu, Çin’in kalkınma odaklı angajman tercihini ve Rusya’nın Avrasya’nın ulaşım ve enerji ağlarında vazgeçilmez bir bağlantı olma stratejisini yansıtmaktadır.

Pragmatizm ve İlkeler Arasında Denge

Ukrayna’daki savaş, iki ülke arasındaki diplomatik dengeyi sınamıştır. Çin, tek taraflı yaptırımlara karşı çıkarken tutarlı bir şekilde diyalog, barış ve egemenliğe saygı çağrısında bulunarak tarafsız bir tutum sürdürmüştür. Rusya ise, kutuplaşma çağında karşılıklı güvenin bir sembolü olan Pekin’in istikrarlı tutumuna değer vermektedir.

Bu hassas denge, iki ülke arasındaki ilişkinin ideolojiden ziyade pragmatizm tarafından yönlendirildiğini ortaya koymaktadır. Çin ittifaklar değil, ortaklıklar aramaktadır; Rusya ise özerkliğini korumasına imkân tanıyan iş birliğini takdir etmektedir. Bu gerçekçilik, küresel baskılara rağmen iş birliklerinin neden derinleşmeye devam ettiğini açıklamaktadır.

Bu ilişki aynı zamanda dünya siyasetinde daha geniş bir değişimi de yansıtmaktadır — katı ittifaklar yerine esnek, çıkara dayalı ortaklıklara yönelen bir değişim. Çin için Rusya, güvenli bir enerji üssü ve Avrupa’ya stratejik bir bağlantı sunmaktadır. Rusya için ise Çin; pazarlar, yatırımlar ve diplomatik denge hissi sağlamaktadır.

Geleceğin Ekonomik Coğrafyası

Uzun süredir tarihsel bir kavşak noktası olan Avrasya, şimdi yeni bir tür küreselleşmenin merkezi haline geliyor. Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) ile Avrasya Ekonomik Birliği’nin (EAEU) entegrasyonu, kıtayı Pasifik’ten Baltık’a uzanan birbirine bağlı bir ekonomik koridora dönüştürmektedir.

Çinli işletmeler, Rusya’nın Uzak Doğu bölgesindeki lojistik merkezlere, limanlara ve endüstri parklarına yatırım yapıyor. Öte yandan, Rus şirketler yeşil enerji ve madencilik alanlarındaki girişimlere katılarak küresel sürdürülebilirlik hedefleriyle uyum sağlıyor. Bu çabalar yalnızca ekonomik çeşitliliği değil, aynı zamanda Avrasya kalkınmasının Batı sistemlerine olan bağımlılıktan kademeli olarak uzaklaştığını da göstermektedir.

Elbette, düzenleyici tutarsızlıklardan altyapı darboğazlarına ve finansal risklere kadar pek çok zorluk sürmektedir. Ancak her iki taraf da uyum sağlama becerisi göstermiştir. Diyalog, deneme ve karşılıklı fayda yoluyla, gelecekteki bölgesel iş birlikleri için şablon niteliğinde olabilecek mekanizmalar geliştirmektedirler.

Çok Kutuplu Bir An

Dünya çok kutupluluğa doğru ilerlerken, Çin ve Rusya’nın işbirliği stratejik esneklik açısından bir model olarak öne çıkmaktadır. Her iki ülke de mevcut düzeni değiştirmeye çalışmaktan ziyade, onu çeşitlendirmeyi — küreselleşmeyi daha dengeli ve kapsayıcı hale getirmeyi — hedeflemektedir.

“Stratejik dayanıklılık” kavramı, bu ortaklığın özünü yansıtmaktadır. Bu kavram, uzun vadeli istikrarın üstünlükle değil, bağlantılılık, diyalog ve egemenliğe saygı yoluyla sağlanacağına dair ortak bir anlayışı temsil etmektedir. Kuşak ve Yol Girişimi ile Avrasya Ekonomik Birliği birlikte ele alındığında, Avrasya’nın dokusuna dayanıklılık örmeye yönelik kolektif bir çabayı temsil etmektedir.

Geleceğe Bakış

Çin–Rusya iş birliğinin bir sonraki aşaması muhtemelen dijital ticaret, temiz enerji ve yüksek teknolojili inovasyon alanlarına uzanacaktır. Küresel enerji dönüşümleri hız kazandıkça, her iki ülke de sanayilerini modernize etme ve büyümeyi sürdürürken çevresel etkiyi azaltma fırsatları görmektedir. Bu ortaklığı farklı kılan şey, zorluklar karşısındaki dayanıklılığıdır. İttifakların değiştiği ve küresel güvensizliğin hâkim olduğu bir çağda, Çin ve Rusya sabır, pragmatizm ve ortak çıkarlara dayalı bir ilişki kurmuştur. Bu ilişki zorluklardan yoksun değildir, ancak devam etmekte ve gelişmektedir. İki ülkenin iş birliği, Avrasya’daki güç dengesini sessizce yeniden tanımlamaktadır. Demiryolları ve boru hatlarıyla, ticaret ve diplomasi aracılığıyla, bölünmeden ziyade kalkınmayı önceleyen bir bölgesel düzen şekillendirmektedirler — bu vizyon çatışmaya değil, bağlantıya dayanmaktadır.

*Dr. Shamuratov Shovkat, Çin’in Jiujiang kentindeki Jiangxi Fenglin Ekonomi ve Ticaret Koleji’nde uluslararası ticaret ve ekonomi alanında araştırmacıdır. Bu makalede ifade edilen görüş ve fikirler yazara aittir.

 

Kaynak: https://thegeopolitics.com/strategic-resilience-how-china-russia-economic-cooperation-is-redefining-eurasias-power-balance/