İsrail: Netanyahu erken seçimleri değerlendiriyor, ancak savaşı kazandığını halka ikna edebilecek mi?
İsrail’in ultra Ortodoks Yahudi partilerinden biri olan Shas, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun hükümetinden ayrılacağını açıkladı. Parti, bu kararı ultra Ortodoks öğrencileri askerlik hizmetinden muaf tutacak yasa tasarısının hükümet tarafından kabul edilememesi nedeniyle aldığını belirtti.
Shas’ın ayrılığı, Netanyahu üzerindeki siyasi baskıyı artırdı. Bundan birkaç gün önce, bir diğer ultra Ortodoks koalisyon ortağı olan Birleşik Tora Yahudiliği Partisi’nin altı üyesi de aynı gerekçeyle hükümetten istifa etmişti. Bu gelişmeler, Netanyahu’yu parlamentoda azınlık konumuna düşürdü ve hükümetin işleyişini zorlaştıracak.
Muhalefet lideri Yair Lapid, hükümetin artık “yetkisi olmadığını” söyledi ve yeni bir seçim çağrısında bulundu. Ancak bu gelişmeler yaşanmadan önce bile, Netanyahu’nun halk arasındaki popülaritesine rağmen iktidarda kalabilmek amacıyla erken seçim çağrısı yapmayı düşündüğü bildiriliyordu.
Bana göre, bir dönem daha kazanabilmesi için üç cephede bir zafer anlatısı kurgulaması gerekecek: rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak, Hamas’ı yenmek ve bölgesel güvenliği tesis etmek. Bu oldukça zorlu bir görev.
Netanyahu, Temmuz ayının başlarında Washington’a yaptığı ziyarette, Hamas’ın elinde kalan rehinelerin dönüşünü kolaylaştıracak bir Gazze ateşkesi sağlama çabalarını vurguladı.
İsrailliler savaştan giderek daha fazla bıkmış durumda ve son anketler, hâlâ esir tutulanların geri dönmesi durumunda savaşın sona ermesini destekleyenlerin çoğunlukta olduğunu gösteriyor. Rehinelerin serbest bırakılacağı bir ateşkes, Netanyahu’nun seçim kampanyasında destek toplamasına muhtemelen katkı sağlayacaktır.
Ancak Netanyahu, bir rehine-ateşkes anlaşmasına varmak istediğini belirtmekle birlikte, bunun “her ne pahasına olursa olsun” kabul edilmeyeceğinde ısrarcı. Bu durum, sadece İsrail’in güvenlikten taviz vermeyeceğini değil, Netanyahu’nun yapacağı herhangi bir anlaşmanın – tüm rehineler serbest bırakılsa da bırakılmasa da – İsrail seçmenine bir zafer olarak sunulacağını da gösteriyor.
Seçmenlere çatışmaların sona erebileceğine dair daha fazla umut verebilmek için Netanyahu’nun, Gazze’deki askeri harekâtın hedeflerine yaklaştığını da iddia etmesi gerekecek. Üst düzey askeri yetkililer, hedefleri – yani Hamas’ı yenmek – “neredeyse tamamen başardıklarını” kısa süre önce açıkladı.
Netanyahu bugüne kadar iktidarda kalmak için savaşı uzattı. Ancak şimdi oy kazanmak istiyorsa, askeri harekâtı bir zafer olarak sunması gerekecek. Bu ise özellikle zor olacak çünkü emekli İsrailli general Yitzhak Brik gibi eleştirmenler, Hamas savaşçılarının sayısının şu anda savaş öncesi seviyeye geri döndüğünü öne sürüyor.
Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı üyeler bu denkleme başka bir boyut ekliyor. İki aşırı milliyetçi koalisyon ortağı olan Yahudi Gücü ve Dini Siyonizm partileri, savaşın tamamen sona ermesine karşı çıkıyor. Hamas’la sonuna kadar savaşılması gerektiğinde ısrar ediyorlar.
Netanyahu, seçim kampanyası sırasında muhtemelen seçeneklerini açık tutmak isteyecek ve o dönemde bir araya getirebileceği herhangi bir koalisyonu kurma yönünde hareket edecektir. Rehinelerin kurtarılması için kısa vadeli bir çatışma molasının oy kazanmak için bir zafer gibi sunulabileceğini ve ardından, eğer ihtiyaç duyarsa, sertlik yanlılarını memnun etmek için askeri operasyonlara yeniden başlanabileceğini hesaplıyor olabilir.
Netanyahu’nun seçim stratejisinin son halkası ise, bölgesel güvenliği sağladığı yönündeki mesajı yaymak olacak. Haziran ayında İran’la girilen savaşı başarılı ilan eden Netanyahu, “İran’ın nükleer programını çöpe attık” açıklamasını yaptı.
Ayrıca İsrail, bölgedeki askeri üstünlüğünü pekiştirmek için saldırılarını sürdürdü; son saldırılar Suriye ve Lübnan’da gerçekleşti.
Barış ihtimali zayıf
Gözlemciler, Netanyahu’nun yaklaşımının siyasi hayatta kalmaya odaklandığı ve bunun İsrailliler ile Filistinliler için uzun vadeli barış ihtimallerini tehlikeye attığı uyarısında bulunuyor. New York Times’a göre, Netanyahu “Filistin meselesini bir kez daha erteleyen” bir görüntü sergiliyor.
Gerçekten de, Netanyahu’nun Gazze’de zafer ilan etmeye yönelik öne sürülen stratejisinin bir parçası, İsrail’in temel konularda taviz vermeksizin çatışmayı sona erdirecek kısıtlı bir siyasi sonucu Filistinliler için desteklemekten ibaret.
Bu senaryoya göre, Gazze Şeridi parçalanacak ve uzun süreli İsrail güvenlik denetimi altında silahsızlandırılacak. Bazı bölgeler İsrail tarafından ilhak edilecek. Gazze’nin geri kalan bölümleri ise, Batı Şeria’nın parçalarıyla birlikte, yeni bir Filistin devleti kurulmuş izlenimi vermek üzere geçici bir yönetime devredilecek.
Amaç, İsrail’in Filistin devletinin kurulmasına önayak olduğunu ilan etmek – ancak tamamen İsrail’in şartlarına göre – ve aynı zamanda Gazze’deki Hamas yönetimini ortadan kaldırmak olacak. Gerçekte ise, bu durum muhtemelen mümkün olduğunca çok sayıda Filistinliyi bölgeden çıkmaya zorlamak üzere tasarlanmış bir kaos ortamına yol açacaktır.
Böylesi, tam egemenlikten ve toprak bütünlüğünden yoksun bir devlet, Filistinlilerin arzuladığı bağımsız devletin çok uzağında kalacaktır. Daha da önemlisi, dayatılan bu sonuç, hem İsrail hem de Filistin tarafından başkent olarak talep edilen Kudüs, mülteciler ve sınırlar gibi temel meselelerin esaslı biçimde müzakere edilmesini de devre dışı bırakacaktır.
Filistinli liderler, yetkileri kısıtlanmış böyle bir devleti büyük olasılıkla reddedecektir. Ve eğer reddetmezlerse, savaşın yıkımıyla sarsılmış sıradan Filistinliler bunu adil bir barış olarak görmeyecektir. Büyük ihtimalle yeni bir şiddet döngüsü başlayacak ve Filistin halkı, İsrail bombardımanına açık dar bölgelerde yoğunlaştırılmış olacaktır.
Netanyahu seçim düğmesine basmayı değerlendirirken, fiilen İsrail-Filistin çatışmasının bir sonraki bölümünü kaleme alıyor. Bu siyasi manevranın sonucu ise son derece belirsiz.
Eğer üç yönlü zafer anlatısı İsrailli seçmenleri ikna ederse, yeni bir yetkiyle ve muhtemelen yeniden yapılandırılmış bir koalisyonla yeniden iktidara dönebilir. Seçimlerin ardından, savaş sonrası diplomasiyi yürütebilmek için en sert çizgideki ortaklarını geri planda bırakıp, daha ılımlı ve merkezdeki sesleri içeren geniş tabanlı bir birlik hükümeti kurmayı hedefleyebilir.
Ancak halk onun zaferlerini boş ya da sahte olarak görürse, bir seçim onu iktidardan uzaklaştırabilir. Bu da, Gazze ve Filistinlilere yönelik farklı bir yaklaşım benimseyebilecek muhalefet liderlerine kapı açacaktır.
* Brian Brivati, Kingston Üniversitesi Çağdaş Tarih ve İnsan Hakları Misafir Profesörü