Müslüman Dünyası, Gazze ve Afganistan Konusunda Zayıf Kaldı

İslam İşbirliği Teşkilatı, eş yazarlı olduğum Islam Beyond Borders adlı kitapta tanımlandığı şekliyle birleşik bir ümmet (küresel İslam topluluğu) görüntüsü verse de, Gazze ve Afganistan konularında utanç verici bir şekilde bölünmüş durumdadır.
Ağustos 6, 2025
image_print

Müslüman dünyasının şu anda karşı karşıya olduğu en büyük iki kriz olan Gazze’deki yıkım ve Afganistan’da Taliban’ın baskıcı yönetimiyle mücadele söz konusu olduğunda, Arap ve Müslüman devletler son derece etkisiz kalmıştır.

Bu devletlerin başlıca çatı kuruluşu olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ise özellikle retorikte güçlü, ancak ciddi ve somut adımlar atma konusunda oldukça yetersizdir.

Suudi Arabistan merkezli olan İİT, çoğunluğu Müslüman 57 devletten oluşur. Bu teşkilat, Müslümanları küresel ölçekte etkileyen önemli konularda temsil ve danışma görevi üstlenmek, kararlar almak ve tavsiyelerde bulunmakla yükümlüdür. Kendini “Müslüman dünyasının ortak sesi” olarak tanımlar.

Ancak bu kuruluş, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın saldırılarına karşılık olarak başlatılan İsrail’in Gazze’ye yönelik amansız saldırıları karşısında etkisiz kaldığını kanıtlamıştır.

İİT aynı şekilde, etnik açıdan çeşitli bir toplum olan Afganistan’da, İslam adına terör estiren Taliban yönetimine karşı da harekete geçememiştir.

Çok sayıda güçlü açıklama

İslam İşbirliği Teşkilatı, eş yazarlı olduğum Islam Beyond Borders adlı kitapta tanımlandığı şekliyle birleşik bir ümmet (küresel İslam topluluğu) görüntüsü verse de, Gazze ve Afganistan konularında utanç verici bir şekilde bölünmüş durumdadır.

Doğrudur, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü operasyonları kınamıştır. Ayrıca, derhal ve koşulsuz bir ateşkesin sağlanması ve Gazze’de açlıkla mücadele eden halka insani yardım ulaştırılması çağrısında da bulunmuştur.

Ayrıca, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’yı boşaltma ve ilhak etme yönündeki her türlü girişimini reddetmiştir. Bu tür adımlar, uzun süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmasında iki devletli çözümü fiilen ortadan kaldıracaktır.

Bunun ötesinde, İİT, aralarında Birleşik Krallık, birçok Avrupa Birliği üyesi ülke ve Japonya’nın da bulunduğu 28 ülkenin dışişleri bakanlarının Gazze’de acil ateşkes çağrısı yapan ortak bildirisini ve Fransa’nın Filistin devletini tanıma kararını memnuniyetle karşılamıştır.

İİT açıklama yapmakta başarılıdır. Ancak bu yaklaşımı, küresel toplumun genel tutumundan pek farklı değildir: büyük ölçüde sözlü nitelikte olup, pratik herhangi bir önlem içermemektedir.

Grup Gazze için ne yapabilir?

Müslüman devletler elbette daha fazlasını yapabilir ve yapmalıdır.

Örneğin, İİT, İsrail’in komşusu olan ülkeleri – özellikle Mısır ve Ürdün’ü – İsrail liderliğine rağmen sınır kapılarını açarak Gazze, Batı Şeria veya İsrail’e insani yardımın ulaşmasını sağlama konusunda ikna edememiştir.

Ayrıca, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas gibi ülkeleri, İsrail iki devletli çözümü kabul edene kadar bu ülkeyle olan diplomatik ilişkilerini askıya almaya da zorlayamamıştır.

Bununla birlikte, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile Birleşmiş Milletler’in Filistin topraklarındaki özel raportörü Francesca Albanese’nin, İsrail’in BM üyeliğinin askıya alınmasına yönelik çağrısını da benimsememiştir.

Yine aynı şekilde, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi petrol zengini Arap üyelerini, kaynaklarını kullanarak ABD Başkanı Donald Trump’ı İsrail’e silah tedarikini durdurmaya ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu savaşı sonlandırmaya zorlamaya yönlendirmemiştir.

Afganistan konusunda da daha güçlü adımlar

Benzer şekilde, İİT, Afganistan’daki aşırı radikal ve bir dönem terörist olarak anılan Taliban yönetimine azami baskı uygulamayı başaramamıştır.

2021 yılında yeniden iktidara geldiğinden bu yana Taliban, İslam adına son derece baskıcı, kadın düşmanı ve otoriter bir yönetim sergilemektedir. Bu tür bir yönetim tarzı, Müslüman dünyanın başka hiçbir yerinde uygulanmamaktadır.

Aralık 2022’de İİT Genel Sekreteri Hissein Brahim Taha, Taliban’ın kız çocuklarının eğitimini yasaklama kararına karşı İslam âlimleri ve dini otoritelerin bir araya gelmesini hedefleyen küresel bir kampanya çağrısında bulunmuştur.

Ancak bu çağrı, bir ay sonra İİT’nin Taliban’ın “kadınlara yönelik kısıtlamaları” konusundaki endişelerini dile getirirken, aynı zamanda uluslararası topluma “Afganistan’ın iç işlerine karışmaması” çağrısında bulunmasıyla geçerliliğini yitirmiştir. Bu açıklama Taliban tarafından memnuniyetle karşılanmıştır.

Sonuç olarak, İİT – dolayısıyla çoğu Müslüman ülke – Taliban’ın uygulamaları karşısında hiçbir somut yaptırım adımı atmamıştır.

Taliban ne kınanmış ne de bu gruba ağır yaptırımlar uygulanmıştır. Her ne kadar hiçbir Müslüman ülke Taliban hükümetini resmen tanımamış olsa da (yalnızca Rusya tanımıştır), İİT’ye üye çoğu ülke Taliban ile siyasi, ekonomik, mali ve ticari düzeylerde ilişki kurmaya devam etmiştir.

Neden bu kadar bölünmüş durumda?

İİT’nin etkisizliğinin birçok nedeni vardır.

Birincisi, bu teşkilat; siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan son derece çeşitli üye devletlerden oluşmaktadır.

Ancak daha da önemlisi, üyeleri arasındaki jeopolitik ve mezhepsel farklılıkları aşabilecek ortak bir amaç ve eylem stratejisi geliştirerek arabulucu bir rol üstlenmemiştir.

Günümüzün kutuplaşmış uluslararası ortamında, hem üye devletler arasındaki rekabet hem de Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi büyük küresel güçlerle olan çıkar çatışmaları, örgütü yalnızca bir konuşma platformuna dönüştürmüştür.

Bu durum, İsrail ve Afganistan’daki aşırıcı hükümetlerin cezasızlıkla hareket etmelerine zemin hazırlamıştır.

Artık İİT’nin işlevselliğini gözden geçirme ve ümmeti daha etkili bir şekilde nasıl birleştirebileceğini belirleme zamanı gelmiştir.

Bu, aynı zamanda üye devletler için, Müslüman coğrafyada barış ve istikrarın sağlanmasına ve dış dünyayla ilişkilerin geliştirilmesine katkı sunacak etkili bir ortak strateji geliştirme fırsatı da olabilir.

* Amin Saikal, Avustralya Ulusal Üniversitesi Orta Doğu ve Orta Asya Çalışmaları Emekli Profesörü; ayrıca Victoria Üniversitesi Rektör Yardımcısı Stratejik Danışmanı.

 

Kaynak: https://theconversation.com/the-muslim-world-has-been-strong-on-rhetoric-short-on-action-over-gaza-and-afghanistan-262121

1 Comment

  1. Gazzedeki siyonist soykırımı ile küresel sömürgecileri onyıllar süren bir mücadele sonrasında topraklarından kovan Afganistan konusunu eşit düzeyde bir sorun olarak ele alan kafanın kendisi ciddi manada sorunludur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA