Mısır’ın Sessiz Krizi: İstikrar ve Gerginliğin Paradoksu

2025 yılında Mısır çelişkili bir durumdadır: siyasi hegemonya uzlaşının yerini almış, ekonomik ilerleme borç ve yolsuzluk tarafından yutulmuş, diaspora ise umut ve sağduyu çağrısında bulunmaktadır. Soru, Mısır’ın hayatta kalıp kalamayacağı değil; tarihi, hayatta kalma konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunu zaten göstermiştir. Asıl soru, gerçekten refah içinde yaşayıp yaşayamayacağıdır.
Eylül 9, 2025
image_print

Mısır, uzun süredir dünya için bir muamma, on yılı aşkın süredir kafa karıştırıcı bir paradoks olmuştur. Dışarıdan bakıldığında, Arap Baharı sonrası dünyada istikrarın parlayan bir örneği gibi görünmektedir. Ancak bu dayatılan sessizlik, birleşmiş ekonomik ve kurumsal baskılar altında sessizce acı çeken bir ulusu barındırmaktadır. Sonsuz kumlar ve kadim tarihlerle bezeli bu topraklarda korkunç bir pazarlık yapılmıştır. Devrimin geçici ve kaotik umutlarının ardından, korkmuş ve yorgun bir halk, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin demir yumruğunu memnuniyetle karşıladı. Rejim, otoritesini pekiştirdi ve daha derinlerde yatan sorunları örtbas etti: işsizlik, sürdürülemez borçlar ve ülkenin temellerini kemiren zehirli yolsuzluktan oluşan bir nüfus zaman bombası.

İstihdam Serabı

Eğer Mısırlı gençlere sorarsanız, resmî işsizlik oranı olan %6,1 onlara gerçekçi gelmiyor. Bu oran, karanlık bir gerçeği gizliyor. Mısır Merkez Kamu Mobilizasyon ve İstatistik Ajansı’na (CAPMAS) göre, işsiz Mısırlıların neredeyse üçte ikisi 15-29 yaş grubunda yer alıyor ve üniversite mezunları, işsizlerin neredeyse yarısını oluşturuyor. Bu, demografik bir paradokstur: ev diyebilecekleri bir yerleri olmayan eğitimli gençler.

Ödünç Alınmış Zamanla Var Olan Bir Ülke

2011’den bu yana ülke, daha ihtiyatlı yatırımlar yerine büyük, askeri tarzda altyapı projelerini, yeni bir başkenti ve devasa otoyolları tercih etti. Bu projeler esas olarak büyük miktarda dış kredilerle finanse ediliyor.

Dış borç şu anda 260 milyar doların üzerinde ve bu tutarın 52 milyar dolardan fazlası IMF ve Dünya Bankası dâhil çok taraflı kuruluşlara olan borçlardan oluşuyor. Mevcut durum, Mısır’ı mali açıdan hassas bir ipin üzerinde yürür hâle getiriyor. Borç/GSYİH oranı 2016’da yüzde 94’e yükseldi ve 2025 itibarıyla yüzde 84,5 seviyesinde bulunuyor. Tüm bu borçlanmalar, ülkenin geleceğini ipotek altına alırken sahte bir güvenlik hissi yarattı; tıpkı çocuklarının eğitimini finanse etmeden krediyle yüzme havuzu satın alan bir çift gibi.

Otoriter İstikrarın Yüksek Bedeli

2013 yılında Müslüman Kardeşler’in devrilmesi, benzeri görülmemiş bir siyasi istikrara yol açtı. İstikrarsızlıktan bıkmış Mısırlılar, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin demir yumruğunu memnuniyetle karşıladı — ancak bu nimetin bedeli yüksekti. Rejim, giderek demokratik sistemleri ortadan kaldırdı, muhalefeti bastırdı ve sivil toplumu kesintisiz bir denetim altına aldı. Keyfi tutuklamalar ve medya sansürü artık sıradan hâle geldi.

Muhalefeti ve tartışmayı bastırarak hükümet, kurumsal bir boşluk yarattı ve halkın ruh hâlini ölçmeyi ve şikâyetleri kaynama noktasına gelmeden ele almayı giderek zorlaştırdı. Yüzeydeki sükûnet, baskı altında çatlayabilir. Basın susturulmuş, muhalefet keyfi tutuklamalarla bastırılmış ve sivil toplum kurumları boğulmuştur. Sessizlik bir uzlaşının değil; korkunun sesidir — baskı kaynama noktasına gelmeden önce işleyen bir saatin sesidir, kırılgan barışı paramparça etmeden önceki sessizliktir.

Yolsuzluk: Sistemik ve Stratejik

Mısır, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 130. sırada yer almakta ve 100 üzerinden yalnızca 30 puan almaktadır. Bu birkaç çürük elma meselesi değil; bu sistemiktir. Askeri liderlik tarafından yürütülen ekonomik faaliyetler piyasaları etkiliyor ve devlet varlıkları ile tekel sözleşmeleri için ayrıcalıklı anlaşmalar yoluyla belirli aktörlere sözleşmelerin tahsis edilmesine neden oluyor. Bu sistemde başarı, ne yaratabileceğinizden çok kimi tanıdığınıza bağlıdır.

Yalnızca Mart 2025’te, çoğunluğu yerel yönetim ve finans alanlarında olmak üzere 62 yolsuzluk vakası bildirilmiştir. Bu, ekonomiyi saran ve her yerde hissedilen bir vergi gibidir; yabancı yatırımları uzaklaştırmakta ve istihdam yaratmak ile borç döngüsünü kırmak için gerekli olan inovasyonu engellemektedir.

Diaspora Paradoksu

Yurtdışındaki Mısırlılar, Ocak ile Ekim 2024 arasında 23,7 milyar dolar gönderdi — bu, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 45,3’lük bir artış anlamına geliyor. Bu para akışı hayati bir can simidi olmakla birlikte, aynı zamanda derin bir paradokstur. Derinlere kök salmış bir milliyetçi geri dönme arzularına rağmen, gurbetçiler hâlâ yatırım yapma ya da ülkelerine geri dönme konusunda tereddütlü davranıyor. Kurumsal yolsuzluk ve etkisiz hukuk kurumları onları caydırıyor. Paraları sadakatlerini ifade ediyor, ancak geri dönme konusundaki tereddütleri, ülkelerinin kurumlarına duydukları inancın eksikliğine dair daha derin bir hikâye anlatıyor. Tasarruf planları ve InstaPay gibi dijital platformlar biçimindeki hükümet çabaları, güven ve şeffaflık sorunlarıyla aynı hızda ilerleyemiyor. Diasporanın parası sadakati ifade ediyor, ancak geri dönüş konusundaki tereddütleri her şeyi anlatıyor.

Stratejik Kırılganlık: Enerji Devinden Bağımlılığa

Mısır’ın stratejik zayıflığı Süveyş Kanalı’nın çok ötesine uzanıyor. Ülkenin enerji stratejisi çarpıcı bir tersine dönüş yaşamıştır. Doğal gaz ihraç eden bölgesel bir enerji devi olan Mısır, artık İsrail’in Leviathan sahasından gaz ithal ediyor. Bu dönüşüm, derin bir stratejik kırılganlığın göstergesidir.

Artan nüfus ve enerji talebi, gaz üretimini geride bıraktı. 2015’te keşfedilen dev Zohr gaz sahası kısa bir süreliğine enerji açısından kendi kendine yetme umudu doğurduysa da, teknik arızalar ve yetersiz yatırımlar nedeniyle üretim beklenenden hızlı düştü. Sonuç: büyüyen arz açığı, yüksek fiyatlarla karşılanan LNG ithalatı ve daha ucuz İsrail boru hattı gazına bağımlılık. Bu bağımlılık, bölgesel gerilimler sırasında gaz arzının kısıtlanabilmesi nedeniyle siyaseti ve stratejiyi karmaşıklaştırıyor; bu da Mısır ekonomisi ve sanayileri üzerinde ciddi etkiler yaratabiliyor.

Sonuç: Kavşakta Bir Ülke

1950’lerde ve 1960’larda Nâsır’ın Mısır’ı, “Hiçbir ses savaşın sesinden daha yüksek olmamalı” diyerek demokrasiyi İsrail ile silahlı mücadeleye tabi kılmıştı. Nâsır, halkına demokratik özgürlüklerin kendilerinin karşılayamayacağı birer lüks olduğunu, özgür basın, insan hakları ve gerçek seçimlerin Filistin’in kurtuluşuna kadar beklemesi gerektiğini söylemişti. On yıllar sonra hiçbir şey değişmedi ve Mısır hâlâ durgunluktan çıkamadı.

Bu felç hâli, belirli çıkar çevrelerine hizmet etmektedir. ABD’nin en büyük ikinci yardım alıcısı olan ve Amerikan destekli bir orduya sahip Mısır, ABD’nin bölgesel politikalarının temel dayanağı olan kilit bir müşteri devleti işlevi görmektedir. Mısır yolsuzluktan kurtulup gerçek bir demokrasiye kavuşursa — Westminster modeli olmasa bile Türk tarzı bir demokrasiye — bunun sonuçları sarsıcı olacaktır. Iraklılar, Suriyeliler, Tunuslular ve diğer Arap halkları, Mısır’daki bu dönüşümü izleyip “Biz neden aynısını yapamıyoruz?” diye soracaklardır. Demokratik ve müreffeh bir Mısır, bölgedeki otoriter liderlikleri sorgulatacak bir domino etkisi yaratacak ve ABD’nin Ortadoğu ile Kuzey Afrika üzerindeki hâkimiyetini zayıflatacaktır.

2025 yılında Mısır çelişkili bir durumdadır: siyasi hegemonya uzlaşının yerini almış, ekonomik ilerleme borç ve yolsuzluk tarafından yutulmuş, diaspora ise umut ve sağduyu çağrısında bulunmaktadır. Soru, Mısır’ın hayatta kalıp kalamayacağı değil; tarihi, hayatta kalma konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunu zaten göstermiştir. Asıl soru, gerçekten refah içinde yaşayıp yaşayamayacağıdır.

Zafer, mega projelerle ya da askerî güçle değil; kurumların yeniden inşası, ihlal edilmiş toplumsal sözleşmeye olan güvenin yeniden tesis edilmesi ve halkın coşkusunu bastırmak yerine serbest bırakan bir liderlik anlayışıyla mümkün olacaktır. Mısır’ın kritik görevi, yüzeyin altında kaynayan krizi sadece maskelemek değil, istikrarlı koşullar yaratmak ve bunları gerçek, uzun vadeli refahın temeli hâline getirmektir.

Kaynak: http://middleeastmonitor.com/20250906-egypts-silent-crisis-a-paradox-of-stability-and-tension/

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA