Mısır Ekranlarına Yansıyan Kafa Karışıklığı

Bugünün Mısır’ında, ulusal televizyonda Tel Aviv’in yıkılışını alkışlayabilirsiniz; ancak yapay zekâ tarafından üretilmiş bir koshary füzesinin görseli, resmi senaryodan fazla sapmış olabilir. Bir zamanlar stratejik bir araç olan rejimin anlatısı öylesine bulanık hale geldi ki, artık neyin kabul edilebilir bir muhalefet, neyin kabul edilebilir bir uyum olduğu konusunda çok az kişi emin. Bu olay, Mısır politikasının merkezinde büyüyen bir çelişkiyi—ve hükümetin jeopolitik çıkarları ile içeride hoşgörüyle karşıladığı, hatta bizzat yönlendirdiği popülist anlatılar arasındaki giderek sürdürülemez hale gelen uyumsuzluğu—ortaya koyuyor.
Haziran 30, 2025
image_print

Mısır’ın devlet kontrolündeki medyası, son dönemde İran’la yaşanan savaş boyunca İsrail karşıtı söylemleri sürekli olarak öne çıkardı—hükümetin aynı söylemleri halk arasında bastırmaya çalışmasına rağmen.

Geçtiğimiz hafta, tanınmış bir Mısır restoran zinciri, ülkenin ulusal yemeği olan koshary’yi füze biçiminde sunan bir tanıtım görseli yayımladı. Pirinç, makarna, mercimek, nohut ve domates sosundan oluşan bu doyurucu sokak yemeği, şekil itibarıyla çok da heykelsi sayılmaz. Ancak yapay zekâ tarafından üretilmiş gibi görünen bu görsel, İsrail’in “Yükselen Aslan Operasyonu”nun altıncı gününde dolaşıma girdi ve yaygın şekilde İran’a bir destek selamı olarak yorumlandı. Tahran’ın devlet bağlantılı medyası bu durumu coşkuyla karşıladı; hatta restoran, İran roketlerine benzer yemekler sunmaya başladıktan sonra, İsrail’in burayı tehdit ettiğine dair asılsız bir iddia bile ortaya atıldı.

Mısır’ın içinde ise füze şeklindeki yemek pek fazla eleştiri almadı. Aksine, İran’ı bölgenin yeni direniş kahramanı, İsrail’i ise zayıf ve çözülmekte olan bir aktör olarak resmeden Mısır medyasında yaygın şekilde işlenen baskın anlatıya gayet iyi uydu. Ancak, İsrail’de—ki bu ülke Mısır’la kırk yılı aşkın süredir barış içinde—görsel eleştiri almaya başlayınca, restoran sessizce görseli kaldırdı ve reklamın “siyasetle bir ilgisi olmadığını” belirten bir açıklama yayımladı. Restoran, yabancı üst düzey yetkililerin sık sık ziyaret ettiği bir yer ve siyasi çevrelerle güçlü bağları olduğu anlaşılıyor—bu da görselin kaldırılmasının hükümetin talebiyle gerçekleşmiş olabileceği ihtimalini doğuruyor.

Bugünün Mısır’ında, ulusal televizyonda Tel Aviv’in yıkılışını alkışlayabilirsiniz; ancak yapay zekâ tarafından üretilmiş bir koshary füzesinin görseli, resmi senaryodan fazla sapmış olabilir. Bir zamanlar stratejik bir araç olan rejimin anlatısı öylesine bulanık hale geldi ki, artık neyin kabul edilebilir bir muhalefet, neyin kabul edilebilir bir uyum olduğu konusunda çok az kişi emin. Bu olay, Mısır politikasının merkezinde büyüyen bir çelişkiyi—ve hükümetin jeopolitik çıkarları ile içeride hoşgörüyle karşıladığı, hatta bizzat yönlendirdiği popülist anlatılar arasındaki giderek sürdürülemez hale gelen uyumsuzluğu—ortaya koyuyor.

İlk bakışta saçma bir pazarlama numarası gibi görünen bu olay, Mısır rejimlerinin yıllar içinde kurduğu hassas siyasi denge oyununda küçük bir çatlağı yansıtıyor. On yıllar boyunca Kahire, Mısır’ı İsrail’e karşı Arap direnişinin lideri olarak konumlandıran Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır’ın popülist dilini ödünç alırken, 1979’da Mısır’ın İsrail ile tarihi barış antlaşmasını imzalayan Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın pragmatik barış inşa etme yaklaşımını da sürdürdü. Ortaya çıkan sistem, kamuya açık alanda İsrail’e karşı sert söylemlerle çıkarken, kapalı kapılar ardında stratejik koordinasyonu koruyan bir yapıydı.

Bu ikili yaklaşım bir zamanlar rejimin, halkın duygularını tatmin ederken ne İsrail’le olan barış antlaşmasını ne de Batılı ortaklarla ilişkilerini tehlikeye atmadan ilerlemesine olanak sağlamıştı. Ancak “Yükselen Aslan Operasyonu” çevresinde yükselen İsrail karşıtı mesajlar ve Mısır halkının bu söylemi coşkuyla benimsemesi, Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi rejiminin artık bu ince ipte yürümekte zorlandığını gösteriyor.

Mısır’da neredeyse tüm medyayı kontrol eden devlet güdümündeki yayın organları, İsrail’in İran’ın askeri altyapısına yönelik hedefli saldırılarını hızla iç propaganda kampanyasına dönüştürdü. Mısır devletine yakın bir yayın kuruluşu olan Sada El-Balad’da, sunucu Ahmed Mousa ve konukları, İsrail’in iç cephesinde gördüklerini iddia ettikleri zayıflık noktalarına odaklandı. 15 Haziran’da, ulusal güvenlik çalışmaları uzmanı Tarek Fahmy şöyle dedi: “Burada önemli olan, bu senaryo bu görsellerle devam ederse, İsrail bir hafta ya da on gün bile bir savaşa dayanamaz.” Fahmy ayrıca, “İsrail, İran’a uzandığında stratejik derinliğe sahip değil,” diye ekledi.

Aynı programın bir diğer konuğu ve rejime yakın tanınmış bir yorumcu olan Abdel Moneim Said ise İran’ın İsrail’e “şok ve felaket” yaşattığını ilan etti. Tahran’ın “hazır olduğunu” söyledi.

Benzer bir anlatı, uzun süredir ekranlarda olan ve Sisi hükümetinin destekçisi olarak bilinen Amr Adeeb’in sunduğu “Al Hekaya” (Hikâye) programında da yer aldı. Adeeb, 13 Haziran’da “İran’ın misillemesi başladı” dedi. “İsrail’in tüm sakinleri için acı verici, ateşli ve rahatsız edici bir gece. İran’ın misilleme yapıp yapmayacağı konusunda şüpheci olan herkes için, İran’ın misillemesi şu anda canlı yayında.”

Bu sırada, Mısır’ın önde gelen devlet gazetesi Al Ahram, İran’ın sözde başarılarına yoğun şekilde yer verirken, İsrail’in İran Devrim Muhafızları (IRGC) hedeflerine yönelik doğrudan saldırılarını neredeyse tamamen görmezden geldi.

İran’ın askeri operasyonlarının bu şekilde kutlanması ve abartılması dikkat çekici; özellikle de Mısır’ın tarihsel olarak İran’ı bölgede istikrarı bozan bir güç olarak görmüş olması göz önünde bulundurulduğunda. Kahire, 1979 devriminden sonra Tahran ile diplomatik ilişkilerini kesmiş ve bir daha da yeniden kurmamıştır. O tarihten bu yana Mısır, İran’ın nükleer programına karşı çıkmış, Körfez’deki rakipleriyle ittifak kurmuş ve Suriye’den Yemen’e kadar neredeyse tüm bölgesel çatışmalarda İran’a karşı olan tarafları desteklemiştir. Mısır ayrıca İran’ın vekil güçleri yoluyla yürüttüğü faaliyetlerden doğrudan ekonomik zarar da görmüştür—özellikle Kızıldeniz’deki Husilerin saldırıları, sadece 2024 yılında Mısır’a tahminen 7 milyar dolarlık gelir kaybına yol açmıştır.

1 Haziran’da Mısır ve İran dışişleri bakanları arasında gerçekleşen görüşme de dâhil olmak üzere son dönemdeki diplomatik girişimler, temeldeki güvensizliği değiştirmekte pek etkili olamamıştır. Ancak bu temel gerilimlere rağmen Kahire, kamu söyleminde İran’ın kahraman bir aktör olarak yükselmesine izin vermektedir. İsrail’e karşı söylemsel puan kazanma arzusu, rejimin kendi ulusal çıkarları hakkında açık bir dille konuşma yetisini gölgede bırakmıştır.

Bu söylem çizgisinden sapmalar nadiren görülse de, istisna olmaktan öteye geçememektedir. Mısır’ın en bağımsız düşünen yorumcularından biri olan İbrahim İsa, Tahran’ın etkisi altına girilmemesi konusunda uyarıda bulundu. Ayrıca, halkın genel eğilimine ters düşerek Hamas’ı sürekli eleştirdi ve 7 Ekim 2023’te İsrail’e yapılan saldırıyı açıkça kınadı. İsa’nın yaklaşımı, refleks hâline gelen İsrail eleştirisinin ötesine geçen, düşmanlarını mazur göstermeden ya da onlarla aynı hizaya gelmeden alternatif bir söylem öneriyor. Ancak Mısır’ın sıkı şekilde kontrol edilen ve duygusal olarak yüklü medya ortamında bu tür bir nüansı bulmak oldukça zor.

Bugün tehlike sadece propaganda değil, onunla birlikte gelen kafa karışıklığıdır. Mısır medyası, ekonomisini tehdit eden, güvenliğini zayıflatan ve bölgesel hedefleriyle çelişen bir ülkeyi övdüğünde, bu çelişki artık göz ardı edilemez hâle gelir. Önceki rejimlerin dikkatle yönettiği ikili mesaj stratejisi, artık tamamen tutarsızlık sınırına dayanmıştır.

Daha da kötüsü, bu kafa karışıklığının ekranlardan politikaya taşmasıdır. Sembolik direniş ile stratejik ittifak arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran Mısır, bölgesel istikrarsızlığın yaşandığı bir dönemde dış politika duruşunu da bulanıklaştırma riskiyle karşı karşıya. Halk, Kahire’nin gerçekten Tahran’ı desteklediğine inanırsa, bu durum Mısır’ın diplomatik itibarını zedeleyebilir, ortaklıklarını zorlayabilir ve ülkenin temel çıkarlarını paylaşmayan aktörleri cesaretlendirebilir.

Algının güç anlamına geldiği bir bölgede, Mısır’ın bulanık mesajları artık stratejik değil. Aksine, ciddi bir yükümlülüktür.

*  Mariam Wahba, Demokrasileri Savunma Vakfı’nda araştırma analistidir. X platformunda @themariamwahba adresinden takip edilebilir.

Kaynak: https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/egypts-televised-confusion