Mearsheimer’ın ‘İyimserliği’ ve Güney Kore’nin İkilemi

ABD-Güney Kore ittifakı yaşamsal önemini korumaktadır, fakat bu ittifak yalnızca her iki taraf da caydırıcılığa ve güvene eşit ölçüde yatırım yaparsa inandırıcılığını sürdürebilir. Küresel ilgi başka yönlere kayarken, Seul kendi iradesini ortaya koymalı, savunmasını modernize etmeli ve ortaklıklarını çeşitlendirmelidir.
Ekim 19, 2025
image_print

Dünya Bilgi Forumu, 10 Ekim 2025 tarihinde Seul’de düzenlendi. “Küresel Jeoekonomik Düzenin Geleceği” başlıklı panelin öne çıkan konuşmacılarından biri, dünya çapında önde gelen realist düşünür olarak tanınan siyaset bilimci John Mearsheimer’dı.

Liberal uluslararasıcılar tarafından çoğu zaman karamsarlık olarak reddedilen gerçekçiliği, tekrar tekrar öngörü gücünü kanıtladı. Uluslararası ilişkilerde kuramlar, yalnızca öngörü kabiliyetleri ölçüsünde değerlidir ve Mearsheimer’ın sicili bu açıdan dikkat çekicidir.

1990’larda, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin Rusya’yı kışkırtacağı uyarısında bulunmuştu — bu öngörü, Ukrayna savaşıyla doğruluk kazandı.

The Tragedy of Great Power Politics (2001) adlı kitabında, yükselen Çin’in kaçınılmaz olarak Amerika Birleşik Devletleri ile çatışacağı yönünde bir görüş ortaya koymuştu — bu görüş günümüzde artık yerleşik bir kanaat haline geldi.

Ayrıca Soğuk Savaş sonrası dönemde Amerika’nın aşırı yayılmacı politikalarının, ABD’nin gücünü tüketeceğini ve yurtdışında milliyetçi tepkileri körükleyeceğini öngörmüştü.

Amerika’nın Küresel Duruşu

Seul forumunda Mearsheimer, Washington’ın stratejik önceliklerini özetledi. Amerika Birleşik Devletleri’nin en çok önem verdiği üç bölge olduğunu söyledi: Avrupa, Orta Doğu ve Doğu Asya. Avrupa bir zamanlar en öncelikli bölgeydi, ancak artık değil. Orta Doğu ise, esas olarak ABD-İsrail ilişkisi ve enerji çıkarları nedeniyle kritik önemini koruyor.

Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki rekabet nedeniyle Doğu Asya en önemli bölge konumunda. Ancak Mearsheimer’ın da belirttiği gibi, Washington başka yerlerdeki savaşlara “derinden saplanmış” durumda — Ukrayna’da çıkmaza girmiş ve Orta Doğu’da yoğun şekilde meşgul.

“Orta Doğu ve Avrupa’ya bu kadar saplanmış olmamız, Doğu Asya’da bir kriz yaşanması ihtimalinin istemediğimiz en son şey olduğu anlamına geliyor” dedi.

Kendine özgü kuru mizahıyla, eğer Doğu Asya’da bir çatışma patlak verirse ve ABD başka yerlerde hâlâ sıkışmış durumdaysa, Amerikalıların “gerçekten, gerçekten büyük bir kimchi’nin içinde olacaklarını” ekledi.

Kore Hakkında Nadir Bir Yorum

“Öngörülebilir gelecekte Doğu Asya’da büyük bir kriz yaşanması muhtemel görünmüyor — ve bu tamamen iyi bir şey” diye sonuçlandırdı.

Yıllardır Mearsheimer’ı takip ediyorum, ancak konferanslarında ve röportajlarında Kore’ye doğrudan değindiği pek nadirdir. Onun odak noktası neredeyse her zaman Avrupa, Orta Doğu ve Çin olmuştur.

Bu nedenle, Kore hakkındaki görüşünü duymayı özellikle merak ediyordum ve Kore Yarımadası’nda barışın nasıl korunması gerektiğine dair kendine özgü fikri beni oldukça etkiledi.

“Ey Koreliler, Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’da derinden angaje kalmasını ve Avrupa’da da derinden meşgul olmasını ummalısınız ki biz Doğu Asya’da herhangi bir sorun çıkarmayalım ve siz de öngörülebilir gelecekte barış içinde yaşayasınız.” dedi.

Şöyle ekledi: “Ben bir Amerikalı olarak, Orta Doğu’daki varlığımızı büyük ölçüde azaltmaya ve Ukrayna’daki çatışmadan çekilmeye derin bir ilgi duyuyorum; böylece Çin’i çevrelemeye odaklanabiliriz.”

Mesaj netti: Doğu Asya’daki sükûnet, diplomasiye veya caydırıcılığa değil, Amerika’nın başka yerlerdeki tükenmişliğine bağlı olabilir.

Sükûnet Yanılsaması

Mearsheimer, bu durumu bir “iyimserlik” anı olarak nitelendirdi — Güney Kore’nin “kendi sorunlarına odaklanabileceği” bir dönem; zira Washington’ın dikkati başka yönlere dağılmış durumda. Ancak Güney Kore açısından bu iyimserlik, bir tehlikeyi gizlemektedir.

Eğer Doğu Asya’nın istikrarı, Amerika’nın başka yerlerde meşgul olmasına bağlıysa, bugün sahip olduğumuz barış kazanılmış değil, koşulludur. Savaşın yokluğu, güvenlikle eşdeğer değildir. Çin’in denizlerdeki baskıcı tutumu, Kuzey Kore’nin füze tehditleri ve ticaret ile teknolojinin silah hâline getirilmesi, yüzeyin altında rekabetin nasıl şiddetlendiğini ortaya koymaktadır. Sükunet, yalnızca bir sonraki fırtına öncesi bir duraklama olabilir.

Sadakat Kaydı

Mearsheimer’ın algısı, tarihi göz ardı ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin yanında Güney Kore kadar tutarlı şekilde duran çok az ülke vardır.

Suikastçının kurşunlarıyla hayatını kaybetmesinden sadece birkaç gün önce, Build Up Korea 2025 konuşmasında Amerikalı muhafazakâr yorumcu ve aktivist Charlie Kirk, dinleyicilere şunları hatırlatmıştı:

“Her iki ülkemizde de, dünyanın dört bir yanında özgürlük için savaşanları onurlandırırız. 30.000’den fazla Amerikalı, Kore’nin özgürlüğünü korumak uğruna hayatını kaybetti.

Bugün Kore, bu borcu defalarca ödedi. 75 yıldır Kore, komünist zorbalığa karşı verilen özgürlük mücadelesinde bizimle birlikte durdu. Sadece burada değil, dünyanın her yerinde.

Koreli askerler, Vietnam’da komünizme karşı bizim yanımızda kahramanca savaştı.

Kanada bunu yapmadı, Britanya bunu yapmadı, Almanya bunu yapmadı. Ama Kore oradaydı ve Amerika’nın arkasını kolladı.

Kore askerleri, hem Afganistan’da hem Irak’ta Amerika’ya yardım etti. Ve bugün Kore, Çin Komünist Partisi’nin artan gücüne karşı bizim siperimizdir.”

Onun bu sözleri, Mearsheimer’ın çerçevesinin göz ardı ettiği noktayı vurguluyor: İttifaklar soyut yapılar değildir; ortak fedakârlık ve güvenle inşa edilir. Güney Kore, ABD’nin korumasından pasif şekilde yararlanan bir ülke değildir; özgürlüğü savunma yolunda defalarca sorumluluk almış, kendini kanıtlamış bir ortaktır.

İyimserlikten İhtiyatlılığa

Mearsheimer’ın gerçekçiliği, rahatsız edici bir düşünmeye zorladığı için değerlidir. O, devletleri duygularla değil, hayatta kalma güdüsüyle hareket eden rasyonel aktörler olarak görür. Bu bakış açısından, Güney Kore de müttefiklerinin yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini varsayarak davranmalıdır.

Onun sözlerinden çıkarılacak ders, Amerika Birleşik Devletleri’nin yurtdışında karışıklıklara saplanıp kalmasını “ummak” değil, sonrasında doğabilecek stratejik boşluğa hazırlanmak olmalıdır.

Doğu Asya’da barış ancak bölgesel aktörlerin caydırıcılığı güçlendirmesi ve güç dengesini sorumlu şekilde sağlaması hâlinde sürebilir. Güney Kore için bu, ittifak sadakatini özerkliğe hazır olmakla birleştirmek anlamına gelir.

Hazırlık Yoluyla Barış

Mearsheimer bu dönemi bir iyimserlik süreci olarak tanımlıyor. Ancak iyimserlik bir strateji değildir. Güney Kore, güvenliğini başka bir gücün dikkat dağınıklığına yaslayamaz.

ABD-Güney Kore ittifakı yaşamsal önemini korumaktadır, fakat bu ittifak yalnızca her iki taraf da caydırıcılığa ve güvene eşit ölçüde yatırım yaparsa inandırıcılığını sürdürebilir. Küresel ilgi başka yönlere kayarken, Seul kendi iradesini ortaya koymalı, savunmasını modernize etmeli ve ortaklıklarını çeşitlendirmelidir.

Umut bir plan değildir. İstikrar, uyanıklık gerektirir. Ve Mearsheimer’ın tanımladığı realist dünyada barış, onu savunmaya hazır olanlara aittir.

* Hanjin Lew, Doğu Asya meseleleri konusunda uzmanlaşmış bir siyasi yorumcudur.

Kaynak: https://asiatimes.com/2025/10/mearsheimers-optimism-and-south-koreas-dilemma/