Jeopolitik belirsizlik zamanlarında, bölgesel birlikler en sağlam ilerleme yoludur. Temmuz ayında, ASEAN+3 Makroekonomik Araştırma Ofisi (AMRO), Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’ne (ASEAN) üye on ülke ile Çin, Japonya ve Güney Kore’yi kapsayan güncel ekonomik görünüm raporunu yayımladı. AMRO, 2025 ve 2026 için büyüme tahminlerini sırasıyla %3,8 ve %3,6’ya düşürdü ve daha güçlü bölgesel entegrasyona duyulan acil ihtiyacın altını çizdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileri ilgili adımları başta olmak üzere küresel çalkantılar artarken, ASEAN+3 ülkeleri dikkat çekici bir direnç sergiledi. 2025’in ilk yarısında, şirketlerin beklenen ABD gümrük vergileri artırımı öncesi mallarını sevk etmeye yönelmesiyle ihracat, artış gösterdi. Ancak bu etki kısa süreli oldu ve ihracat artışının bu olumlu etkisi şimdiden azalmaya başladı.
Trump’ın ticaret ve ekonomik politikalarının öngörülemezliği, şirketlerin planlama yapmasını giderek zorlaştırıyor. Ayrıca ABD yönetimiyle yapılan ikili müzakereler istikrarsızlık ve belirsizlikle geçiyor; gümrük vergileri oranı aniden ve önceden haber verilmeden değişebiliyor.
Bu olumsuzluklara rağmen, çoğu ASEAN ekonomisinde iç talep güçlü kalmaya devam ediyor; bu da olumlu işgücü piyasası koşulları ve fiyat istikrarıyla destekleniyor. Mali piyasalar da genel olarak dirençli kaldı; bazı ASEAN+3 para birimleri, ABD politikalarındaki belirsizlik nedeniyle dolar karşısında değer kazandı. Nisan ayından bu yana, politika yapıcılar önleyici adımlar attı: bölge merkez bankalarının yarısı para politikasını gevşetti; bazı hükümetler ise ticaret şoklarının etkisini hafifletmek için hedeflenmiş mali tedbirler uyguladı.
Yine de ASEAN+3 için kısa vadeli görünümü gölgeleyen birçok tehdit var; bu tehditlerden en yakın olanı korumacılığın artması. AMRO’nun senaryo analizine göre, ABD tarifelerinin şu anda muaf olan sektörlere de genişletilmesi halinde bölgesel büyüme %3’ün altına düşebilir. Böyle bir yavaşlama, pandemi dönemi hariç tutulduğunda 1997 Asya finans krizinden bu yana bölgenin en zayıf performansı anlamına gelir ve ticaret aksaklıklarına karşı kırılganlığını ortaya koyar.
Bu zorluklara; farklılaşan para politikaları, Orta Doğu kriziyle bağlantılı emtia fiyatlarındaki oynaklık ve giderek parçalanan küresel ticaret sistemiyle birlikte küresel finansal koşulların sıkılaşması da ekleniyor. Sonuç olarak ASEAN+3 ekonomileri ve politika çerçeveleri önümüzdeki aylarda giderek daha büyük baskı altında kalacaktır.
ASEAN+3 hükümetleri bu yakın vadeli zorlukların toplam etkisine yanıt verirken, aynı zamanda bölgenin uzun vadeli büyüme rotasını şekillendirecek daha derin yapısal değişimlerle yüzleşmek zorundalar. Bunların başında da tarihî ölçekte bir demografik dönüşüm geliyor.
2050 yılına kadar ASEAN+3 ülkelerinde her dört kişiden biri 65 yaş ve üzeri olacak. Nüfusun yaşlanmasının kamu maliyesine yük getirmesi ve bunun Endonezya’da GSYİH’nın %0,9’undan Güney Kore’de %9,3’üne kadar değişen maliyetlere yol açması, aynı zamanda hükümetlerin üretkenliği artıran altyapı ve insan sermayesine yatırım yapma kabiliyetini sınırlaması bekleniyor.
İklim değişikliği de; Myanmar, Filipinler, Vietnam ve Tayland dünyanın iklim açısından en kırılgan on ekonomisi arasında yer aldığından aynı derecede acil bir tehdit oluşturuyor. ASEAN+3 ülkeleri, iklim krizinin en kötü etkilerini hafifletmek için net sıfır karbon izi dönüşümünü tamamlamak zorunda. Bunu yapmak, yalnızca büyük altyapı yatırımları değil, aynı zamanda maliyetli adaptasyon önlemleri ve karbon yoğun endüstrilerdeki atıl varlıklar gibi geçiş risklerinin dikkatli bir şekilde yönetilmesini gerektirecektir; ve tüm bunlar uzun vadeli büyümeyi baltalamadan yapılmalıdır.
Belki de en kaygı verici eğilim, bölgenin büyüme potansiyelindeki yapısal düşüştür. AMRO’nun analizine göre, ASEAN+3’ün potansiyel büyüme oranı 2000’lerin başındaki %6 seviyesinden %4 civarına geriledi ve 2050’ye kadar %3’e düşebilir. Bu yavaşlamanın temel nedeni; işgücü ve sermaye girdilerinin artırılmasına büyük ölçüde bağımlı olan geleneksel büyüme modelinin gücünün tükendiğini gösterecek şekilde sermaye birikiminin zayıflaması ve üretkenlik artışlarının yavaşlamasıdır.
Bu artan baskılar karşısında, bölgesel bütünleşme her zamankinden daha hayati hale geliyor. Küresel ekonomik düzen parçalanmaya devam ederken, ASEAN+3 hükümetleri iş birliğini teşvik etmeli ve etkili politika koordinasyon mekanizmaları geliştirmelidirler.
ASEAN+3 ülkeleri hâlihazırda ortak eylemin gücünü gösterdiler. 2022 Ocak ayında yürürlüğe giren Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (RCEP), artık dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesini kapsıyor ve küresel ekonomik düzeninin parçalanmasına karşı kritik bir tampon işlevi görüyor. Aynı zamanda, bölgesel finansal iş birliği, salt kriz yönetiminden dayanıklılık oluşturmaya doğru evrildi; sınır ötesi ödeme bağlantıları ve yerel para birimi ödeme çerçeveleri, üçüncü ülke para birimlerine olan bağımlılığı azalttı. Chiang Mai Girişimi (Çok Taraflılaştırma) bunun en iyi örneğidir.
Ancak bu çabaların daha da ötelere taşınması gerekiyor. ASEAN+3, istikrarlı ve ilkelere dayalı bir angajmanın direği olarak kendini konumlandırmalı, diğerleri bu sistemden uzaklaşsa da açık, şeffaf ve kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemine olan bağlılığını yeniden teyit etmelidir. Bölge, iş birliğinin ulusal egemenlikten taviz vermeden refah sağlayabileceğini göstermelidir. Birbirine bağlı bir dünyada dayanıklılık, birlikte çalışma istekliliğine bağlıdır.
Önümüzdeki birkaç yıl, politika yapıcıların kararlılığını sınayacak. Ancak sağlam makroekonomik yönetim, geleceğe yönelik yapısal reformlar ve çok taraflılığa sıkı bir bağlılık sayesinde, ASEAN+3 ülkeleri olumsuz koşullara göğüs gerebilir ve sürdürülebilir, kapsayıcı büyüme için temelleri atabilirler.
*Yasuto Watanabe, ASEAN+3 Makroekonomik Araştırma Ofisi (AMRO) direktörüdür.
Tercüme: Ali Karakuş