“Milli Marş” doğal olarak uluslaşma süreciyle bağlantılı olarak biçimlenen müzikal bir form. Tıpkı Benedict Anderson’un “hayali cemaat” kavramında çerçevesini çizdiği ulus tanımını tekrar eder gibi marş da toplumsal bir kümeyi tanımlayan, bu kümenin aynı tondan topluca söyleyebildiği, ritmik yürüyüşe uygun müzik eseridir. Biz tabi Batılı anlamda bir uluslaşma sürecine tanıklık etmediğimiz için onlarla senkronik olarak ulusal marşa ihtiyaç duymadık. Mehterhanenin kaldırılmasından sonra Batılı anlamda kurulan askeri bandoyu (Mızıkayı Hümayun) yöneten ağırlıklı İtalyan müzik adamlarının her değişen Osmanlı padişahları için bestelediği eserler söz konusuydu. İtalyan müzik adamı Donizetti’nin 2.Mahmud’a bestelediği “Mahmudiye Marşı” için muhtemelen ilk devlet marşımız değerlendirmesinde bulunmak mümkün. Devamında Mecidiye, Hamidiye gibi marşlar söz konusu. -Osmanlı Devlet Marşları ile ilgili olarak Emre Aracı ve Cemal Ünlü’nün çalışmalarına bakılmasını tavsiye edebilirim-.

Osmanlı Devlet Marşlarını topladığı
Kalan Müzik’ten çıkan albümü.
Milli Marşımız Yokken Söylenen Tekbir
Bu yüzden Milli Marş meselesinde Jön Türklerin Paris’te yaşadıkları deneyim ilginçtir. Paris’teki Jön Türklerden Mehmet ve Hacı Nuri Beylerin gayretleri neticesinde Ramazan Bayramını kutlamak için tertip edilen yemeğe Fransız “hürriyetçiler” de davetlidirler. Davetli Fransızlar arasında meşhur tarihçi Leon Calon’un bulunması kutlama etkinliğinin önemli yanlarından birisi. Yemeğin ilerleyen saatlerinde coşkuya gelen Fransız vatanseverler kendi hürriyet şarkılarını ve marşlarını hep bir ağızdan söylemeye başlarlar. Ardından Jön Türklere dönerek “Şimdi de siz milli marşınızı söyleyin, biz de sizi dinleyelim” önerisinde bulunurlar fakat bu cümle karşısında bocalayan Osmanlı Türkleri ne söyleyeceklerine karar veremezler. Çünkü henüz bir “milli marş”ları yoktur. Bir müddet sonra toplantıyı tertip eden Mehmet Bey ayağa kalkar ve yüksek sesle “Tekbir”i söylemeye başlar. Diğerleri hemen toparlanıp Osmanlı/Saray/Divan Müziğinin büyük üstadı Itri’nin Tekbir’ine eşlik ederler. Jön Türklerin ve diğer Osmanlı Türklerinin sadece dini törenlerde hep bir ağızdan söyledikleri Tekbir’den çok etkilenen Fransızların isteği üzerine birkaç kez yeniden okumak zorunda kalırlar. Hatta yemekte davetliler arasında yer alan Osmanlı vatandaşı Azaryan Efendi yaşanan bu olay hakkında sonradan şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: “Bana işaret ettiler, bilir bilmez ben de karıştım. Tekbirin insanı kendinden geçirici ve ruha işleyen melodisinden Fransızlar kendilerinden geçtiler, şaşırdılar. Etkisi şimdi bile yüreğimden çıkmamıştır” (Aktaran: Ayangil, “İlk Milli Marşımız Itri’nindi”, Derin Tarih, Haziran 2012, Sayı 3, sayfa 71). Müziğimizin önemli ismi Ruhi Ayangil’in Itri ile ilgili bir yazısında kenar notu düştüğü bu kısa bilgiye ara başlık olarak “İlk Milli Marşımız Itri’nindi” ifadesini uygun görmesi ironik bir durum aslında.
“İstiklal Marşı’nı Fransızlar Bestelesin” Talebi
Büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “İstiklal Marşı” şiirinin marş olarak bestelenmesi aşamasına gelindiğinde bugünün algıları ile bakılınca şaşırtıcı bir durum yaşanır. Çünkü Maarif Vekaleti şiir metninin bestelenmesi amacıyla Mayıs 1922 tarihinde Fransa’ya gönderilmesi, Fransız bestecileri için bir yarışma açılması kararına varır. Ancak bilinmesi gerekiyor ki, Osmanlı’dan Türkiye’ye uzanan modernleşme öykümüz içerisinde, hayatın hemen her alanı ile ilgili olarak profesyonel hizmet alma eylemi gayet doğal karşılanmıştır. Yani, ülkemizi Batılı, emperyalist devletlerin işgalinden kurtaran öncü kadro mesela bu konuda anlaşılan o ki herhangi bir sorun görmemiş. Çünkü Osmanlı ordusunun bu seçkin subayları muhtemelen okudukları askeri okullardan, göreve başladıkları yıllarda muhatap oldukları resmi törenlerde biraz evvel bahsettiğimiz bu Batılı müzik adamlarınca bestelenen marşları söylüyorlardır. Dolayısı ile Maarif Vekaletinin bu kararı karşısında yadırganacak bir durum görmezler.

Sadece bir kişi bu duruma Şark Cephesinden itiraz eder: Kazım Karabekir Paşa. “Erkanı Harbiye Umumiye Riyaseti”ne bir yazı ile, mevcut karar için olumsuz görüşünü dile getirir. Anılarını kaleme aldığı “İstiklal Harbimiz” kitabında yayınlanan bu yazıda Karabekir Paşa açıkça şu çarpıcı tespitte bulunur: “Medeniyete canavar diyen bir marşın Paris’e gönderilmesi de garibdir” (1960, sayfa 1137). Bu arada Muhiddin Nalbantoğlu’nun, Karabekir’in kendisin de bir şiir metni yazıp, milli marş bestelediğini ve onun kabulünü isteğini yazdığını ekleyelim. Hatta Necip Fazıl, Behçet Kemal Çağlar gibi kimi isimlerin Mehmet Akif’in şiir metnini eleştirip, kendilerinin de birer marş metni ortaya çıkardıklarını hatırlatır (İstiklal Marşımızın Tarihi, 1964, sayfa 147).
İstiklal Marşı Beste Yarışmasına eser gönderen Ermeni kökenli besteci
Netice itibariyle Ali Rıfat Çağatay, Hüseyin Sadettin Arel, İsmail Hakkı Bey, Lemi Atlı, Rauf Yekta, Sadettin Kaynak, Zeki Üngör, Bimen Şen, Ahmet Yekta Madran, Leyla Saz, Musa Süreyya Bey, Muhlis Sebahattin, Suphi Ezgi, Kazım Uz gibi birçok isim açılan beste yarışmasına başvurur. Dönemin önemli müzik adamlarının ilgisine rağmen gerek Milli Mücadelenin henüz neticelenmemesi ve gerek Ankara’da teşekkül ettirilmesi düşünülen heyetin ülkenin içinde bulunduğu şartlar gereği toplanamaması sebebiyle yarışma sürecinin uzadığını biliyoruz. Bu belirsiz durum karşısında ise yarışmaya katılan bestecilerin bazıları yaşadığı bölgelerdeki kurumlarda kendi eserlerinin çalınmasını sağlarlar. Mesela Edirne’de müzik öğretmeni olarak görev yapan Ahmet Yekta Madran o bölgede, Zeki Üngör Ankara’da, İstanbul’da Zati Arca, Ali Rıfat Çağatay kendi bestelerini çaldırırlar. Bahsi geçen seçici kurul nihayet 1924 yılında toplanarak Ali Rıfat Beyin bestesinde karar kılar ve 1930’a kadar bu eser icra edilir (Beşir Ayvazoğlu, İstiklal Marşı, Tarihi ve Manası, 1986, sayfa 51). Çağatay’ın bestesinin çok açık şekilde, bilinen Batı tarzından ziyade bizim alışık olduğumuz ses evrenine oturan bir eser vasfı taşıdığını iddia etmek mümkün.

Ermeni kökenli bestecimiz Bimen Şen (1873-1943)
İstiklal Marşımızın ilk orkestrasyonu ise Ermeni müzik adamı Edgar Manas’a ait. Manas aynı zamanda daha evvelki yazılarımda bahsettiğim Gomidas Vertabed’in öğrencilerinden. İstiklal Marşı’nın beste yarışmasına eser sunanlardan ve besteleriyle Türk müziğine büyük katkıları bulunan Bimen Şen’in de Ermeni kökenli bir vatandaşımız olduğunu bilmek şaşırtıcı.
Ali Rıfat Çağatay’ın 1930’a kadar çalınan bestesi: