Savaş suçlusu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi firarisi Benyamin Netanyahu hükümeti, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren anlaşmada müzakerelere devam etmesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmasına rağmen, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere girmekten kaçındı.
İsrail işgal devletinin anlaşmayı birçok kez ihlal ettiği ateşkesin ilk aşamasının sona ermesinin hemen ardından İsrail, Gazze’ye insani yardım girişine izin vermeyeceğini açıkladı ve birden fazla İsrailli yetkili Gazze Şeridi’nin elektrik ve suyunu kesme niyetinde olduklarını duyurdu.
Öte yandan siyasi düzey, Gazze’ye yönelik askeri savaşın yeniden başlatılması için askeri düzeye talimat verdiğini açıkladı. Aynı bağlamda, Netanyahu’nun planlarına zaman zaman karşı çıkan ve istifa eden Genelkurmay Başkanı Hirtsi Halevi’den farklı olarak, Netanyahu’ya bağlı kindar bir figür olan Eyal Zamir adında yeni bir genelkurmay başkanı atandı.
Bununla birlikte, İsrail işgal devletinin kara kuvvetlerinin Suriye ve Lübnan sınırlarında ve Batı Şeria’da dağılmış olması nedeniyle Gazze’ye askeri bir operasyon başlatma kabiliyetini reddedenler de var. İsrail ayrıca, savaşa dönmenin sadece Netanyahu’nun kişisel çıkarlarına hizmet ettiğine inanan birçok kişinin yedek kuvvetlerde görev yapmayı reddetmesi nedeniyle yedek kuvvetleri harekete geçirmede büyük zorluklarla karşı karşıya.
Bazı İsrail gazetelerine göre, İsrail ordusundaki yedek tugaylara katılım oranı yaklaşık yüzde 50’ye ulaşıyor ve ordudaki tugaylar diğer askeri birliklerden yedekleri işe alarak saflarını takviye etmeye çalışıyor. Buna karşın, Trump yönetiminin Biden yönetiminin bazı füze türlerine getirdiği kısıtlamaları hafifletmesinin ardından İsrail’in yeniden silah ve mühimmat tedarik etmesiyle İsrail işgal ordusunun ateşkes sırasında bir mola aldığına inananlar da var.
Gıda ve mal girişinin engellenmesinin ardından İsrail’in tırmandırma planının bir parçası olarak Gazze’ye karşı elektrik ve suyu kesmeyi, hava saldırıları düzenlemeyi ve hatta yakın zamanda çekildiği Gazze’nin bazı bölgelerini yeniden işgal etmeyi de içerebilecek yeni adımlar atması bekleniyor. Bu önlemler geçen hafta İsrail kabine toplantılarında tartışıldı.
İsrail işgal devletinin kuzey Gazze Şeridi sakinlerine yeniden baskı uygulayarak onları yerlerinden etmesi ve tekrar yerlerinden edilmeye zorlaması mümkündür ki bu da tekrarlanan zorunlu yer değiştirmeler anlamına gelecektir.
Öte yandan İsrail işgal devleti, müzakerelerin başarıya ulaşmasını sabote etmek amacıyla Trump yönetiminin temsilcileri ile Hamas arasındaki görüşmelerin haberlerini sızdırmaya çalıştı. İsrailli yetkililer, Trump’ın temsilcisi Adam Boehler ile Hamas yetkilileri arasında gerçekleşen görüşmeler nedeniyle Amerikalı mevkidaşlarına yönelik öfkelerini dile getirdiler çünkü İsrail bu görüşmelerin Hamas’a değil kendisine baskı yapmak amacıyla yapıldığını düşünüyordu.
İsrail basın kaynakları, Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile ABD elçisi Adam Boehler arasında gergin bir telefon görüşmesi gerçekleştiğini ve Washington’un görüşmelerini ABD vatandaşlığına sahip İsrailli mahkûmların serbest bırakılması olarak gerekçelendirmesine rağmen İsrail’in Washington’dan Hamas’la doğrudan görüşme yapmamasını talep ettiğini bildirdi.
İsrail işgal devleti, anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeden tüm mahkûmlarının serbest bırakılmasında ısrar ediyor. Hamas ise İsrail’in imzaladığı, savaşın kalıcı olarak durdurulmasını ve Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmeyi içeren anlaşmaya uymadığı sürece İsrail’in bu talebini reddediyor.
İkinci aşama düzeyinde Hamas silahların bırakılmasıyla ilgili her türlü koşulu reddediyor ve bu koşulla ilgili herhangi bir yumuşama söz konusu değil ve kategorik olarak reddediliyor.
İsrail, sınırlı sayıda insani yardım kamyonuna izin verilmesi ve az sayıda Filistinli mahkumun serbest bırakılması karşılığında mahkumlarını almak istiyor. Tam bir ateşkes taahhüdünü açıklamak istemiyor, bu nedenle mahkumları almak ve ardından Gazze Şeridi’ne karşı yeni bir askeri saldırı başlatmak istiyor.
İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşa geri dönmesi, İsrailli mahkumların ayrım gözetmeyen ya da kasıtlı İsrail bombardımanları sırasında tekrar öldürülme riskini doğuracak ve mahkumların hayatlarını tehlikeye atma ihtimalini arttıracağı için İsrail toplumu buna karşı çıkacaktır.
İsrail’in tüm bu tehditlerinin, Hamas’ı müzakere masasında taviz vermeye zorlamak için müzakere sürecinde taktiksel bir manevra olması mümkündür; zira İsrail, hareketi Gazze’deki insani duruma daha fazla kısıtlama getirmekle tehdit etmeye çalışmaktadır, zira Hamas önceki tüm aşamalarda Gazze vatandaşlarının içinde bulunduğu zor koşulları insani düzeyde hafifletmeye büyük ilgi göstermiştir.
İsrail iç sorunlarla karşı karşıyadır ve anketler İsraillilerin yüzde 60’ının Netanyahu’nun başbakanlıktan istifa etmesi gerektiğine inandığını göstermektedir. Yeni genelkurmay başkanı, savunma bakanı ile daha önce yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle ordu sözcüsünü görevden aldı ve Netanyahu hem Shin Bet’in hem de Mossad’ın başkanını görevden almayı planlıyor. Adalet Bakanı, 7 Ekim ve sonrasında yaşananlarla ilgili resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden hükümetin yargı danışmanını görevden almak için çalışıyor.
Bu bağlamda Netanyahu’nun ofisi, müzakereleri ilerletmek amacıyla müzakere ekibini Katar’a göndereceğini açıkladı. Netanyahu muhtemelen Gazze’de artan insani acıların mevcut aşamasını uzatmak ve aynı zamanda müzakere sürecini devam ettirerek Trump’ı tatmin etmek istiyor.
Netanyahu Gazze’ye yönelik tırmanışı ve savaşı sürdürerek başbakan olarak siyasi konumunu korumayı umuyor. Savaş tehdidi ile müzakere heyeti gönderme arasında gidip gelmek hatalı bir politikaya işaret eden bir manevradır. Her halükarda, İsrail işgal devleti 7 Ekim’den bu yana giderek daha kötü koşullarda yaşıyor ve savaşın hedeflerinden hiçbirine ulaşamaması ve askeri ve güvenlik kurumlarının büyük başarısızlığı kabul etmesi nedeniyle uğradığı yenilgi, bu nedenle kafa karışıklığı politikası İsrail’in tutumunu yöneten ve tüm kararları etkileyen genel özelliktir.