Yazan:
Doç. Dr. Bozkurt; Düzce Üniversitesi, Akçakoca Bey Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Düzce/TÜRKİYE
Kaynak: Belleten, Nisan 2021, Cilt: 85/Sayı: 302; 193-225
Özet
Birinci Dünya Savaşı’nda Hahambaşılık ve Alyans okullarının Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmasına karşılık Siyonistler, ayrılıkçı faaliyetlerini savaş boyunca sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin aldığı askeri ve mülki önlemlere rağmen Siyonistlerin Filistin Cephesi’ndeki nüfuzu kırılamadı. Osmanlı Devleti, Birinci Gazze Savaşı’nın ardından Gazze ve Yafa şehirlerini askeri gerekçelerle tahliye etti. Tehcir edilen Yahudiler, Osmanlı Hükümeti’nin aldığı yoğun güvenlik önlemleri altında Filistin’e komşu Yahudi yerleşimlerinde iskân edildi. Yahudi tehciri, basında güçlü nüfuzu bulunan Siyonist hareket tarafından Osmanlı Devleti aleyhinde bir karalama ve iftira kampanyasına dönüştürüldü. Tehcir vakası, Avrupa kamuoyunda Ermeni tehcirini gölgeleyecek boyutlarda Türk karşıtı bir tepkiye zemin hazırladı. Osmanlı Devleti, Avrupa’da yürüttüğü başarılı bir kamu diplomasisiyle Osmanlı aleyhtarı havanın büyük oranda dağılmasını sağladı. Fakat Siyonist propagandanın istismar ettiği Yahudi tehciri, Osmanlı aleyhtarı kimi iddiaların günümüze kadar gelmesine neden oldu.
Giriş
Geçmişi Hıristiyanlığın doğuşuna kadar uzanan Yahudi aleyhtarlığı, Avrupa’da 19. yüzyılın sonunda örgütlü bir yapıya büründü. Avrupa’da seküler milliyetçiliğin doğuşuyla birlikte Avrupalı milletlerin Yahudilere bakışı olumsuz olarak değişmeye başladı. Başta Almanya, Fransa ve Rusya gibi ülkelerde kurulan Yahudi aleyhtarı örgütler, Yahudileri kamusal hayattan dışlayan ırkçı ve ayrımcı politikalar takip etmeye başladı. Yahudiler, birçok Avrupa ülkesinde türlü baskı ve sindirmelere maruz kaldı. Zamanla şiddetlenen Yahudi aleyhtarlığı, kimi ülkelerde Yahudilere karşı sistemli cinayet ve katliamlara dönüştü. Bunun sonucunda binlerce Yahudi, Avrupa’dan dünyanın farklı ülkelerine göç etmeye başladı¹.
Avrupa’da alevlenen Yahudi aleyhtarlığı, politik Siyonizm’in bir siyasal hareket olarak dünya siyasetine girmesine zemin hazırladı. Yahudilere yönelik katliamların zirveye çıktığı Rusya’da 1882’de Chibbath Zion (Siyon Aşkı) olarak bilinen hareket doğdu. 1885 yılında 14.000 üyeye ulaşan hareket, binlerce Yahudi’nin Filistin’e göçünü organize ederek burada bir “ulusal vatan” kurmalarını teşvik etti². Filistin’deki Yahudi yerleşimlerine en büyük katkıyı ünlü Yahudi iş adamı Baron Edmond de Rotschild yaptı. Bir Siyonist olan Rotschild, Filistin’de binlerce dönümlük arazi satın alarak göçmen Yahudilerin kullanımına açtı³.
Macaristanlı bir Yahudi olan Thodorl Herzl, 1897’de Basel’de topladığı Birinci Siyonist Kongre ile birlikte Siyonizm’i politikleştirdi. Kongre, Filistin’de Yahudiler için kamu hukukuyla güvence altına alınmış bir “ulusal yurt” kurmaya karar verdi. Kongre Herzl’e, bu amacın gerçekleşmesi için ilgili hükümetler nezdinde teşebbüste bulunmak yetkisini verdi. Filistin, Osmanlı Devleti’ne bağlı bir eyalet olduğu için Siyonistler, öncelikle Osmanlı Hükümeti’yle temasa geçti. Herzl, Osmanlı padişahı İkinci Abdülhamit’e 20 milyon sterlin karşılığında Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını teklif etti. Ayrıca Yahudilerin basın üzerindeki nüfuzunu kullanarak Osmanlı’nın batıdaki olumsuz imajını düzeltmeyi ve mevcut dış borçlarını kapatmayı vaat etti. Fakat Herzl’in Filistin üzerinden yürüyen tek taraflı pazarlık diplomasisi, Abdülhamit’in Filistin’i pazarlık dışında tutan çok yönlü stratejisi karşısında sonuçsuz kaldı. Osmanlı Devleti için Siyonizm’i ayrılıkçı ve bölücü bir hareket olarak değerlendiren Abdülhamit, Yahudilerin Filistin’e göçüne ve burada mülk edinmesine karşı ciddi yasaklar getirdi. Fakat bu yasaklar, Yahudilerin Filistin’e göçüne ve burada koloniler kurmasına engel olamadı. Rothschild’ler ve Baron Hirch gibi Osmanlı bürokrasisinde nüfuz sahibi kişiler ve Siyonist-Yahudi örgütler, Filistin’e Yahudi göçünü teşvik etti. Ayrıca Filistin’deki mahalli idarecilerin ve menfaat gruplarının gösterdiği kayıtsızlık ve işbirlikçi tavır, yasakların delinmesine neden oldu. Yahudiler, müstear isim ve sahte belgelerle Filistin’de toprak sahibi olurken; rüşvet, baskı, tehdit ve gasp gibi yöntemlerle yerli nüfusun direncini kırmayı başardı. Filistin’deki Yahudi nüfusu, 1876’dan 1908 yılına dek 3 kat artarak 80.000’e ulaştı. Siyonistler, Filistin’de 40.000 dönüm arazi almayı ve 33 yerleşim birimi kurmayı başardı.
İkinci Abdülhamit’in 1909’da İttihatçılarca tahtan indirilmesi Siyonistler için yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı. Abdülhamit döneminde başlamış olan Siyonist-İttihatçı yakınlaşması, İkinci Meşrutiyet’ten sonra zirveye çıktı. Filistin’le ilgili imtiyazlar bekleyen Siyonistler, İttihatçıları Osmanlı Devleti’nin imarında kullanılmak üzere Yahudi sermayesini kullanmaya davet etti. Devrim sonrasında yapılması planlanan reformlar için şiddetle paraya ihtiyaç duyan İttihatçılar, teklifi kabul etti. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa, Filistin’de Yahudilere konulan yasakları tedricen kaldırmaya başladı. Fakat Siyonist Hareket Komitesi liderlerinden Jakobus H. Kann’ın 1909’da yayımladığı Eretz İsrael (İsrail Ülkesi) adlı kitap, İttihatçıların Siyonizm’e bakışını olumsuz yönde değiştirdi. İttihatçılar, Siyonizm’in Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti kurmayı planlayan ayrılıkçı bir hareket olduğunu gördü. Abdülhamit döneminde Filistin’de Yahudilere uygulanan yasaklar, yeniden yürürlüğe konuldu. Ayrıca Siyonizm’in başkent İstanbul’da etkinliğini kırmaya yönelik bazı önlemler alındı¹º.
1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Siyonistler için bir dönüm noktası oldu. Dünya Siyonist Teşkilatı, savaşın başında Almanya ile İngiltere arasında gelip giden bir diplomasi yürüttü. Fakat Rusyalı bir Siyonist olan Haim Weizman’ın İngiltere’de gerçekleştirdiği temaslar, Siyonist hareketi İngiltere tarafına çekti. Weizman’a göre, İngiltere’nin savaşı kazanması halinde Osmanlı Devleti çökecek ve Filistin bağımsız hale gelecekti. Böylelikle İngiliz yönetiminde bir Filistin, Yahudi göçüne ve mülküne ardına kadar açılabilecekti”. Bu bağlamda Siyonist diplomasi, Ingilizlerin savaşı kazanmasına azami ölçüde destek vermek ve Filistin’i İngiliz işgaline açmak gibi komplike bir stratejiye yöneldi.
Siyonistlerin İngilizlerin savaş gücüne ilk katkısı, Rus Yahudileri olan Wlademir Jabotinsky ve Joseph Trumpeldor’un katkılarıyla oluşturulan Siyon Birliği oldu. Albay John Henry Patterson tarafından eğitilen birlik, 26 Nisan 1915’te Türklerle savaşmak üzere Gelibolu Cephesi’ne çıktı. İngilizlerin 29. Tümeni’nde görevlendirilen birlik, İngilizlerin Gelibolu’yu tamamen boşalttığı 6 Ocak 1916’ya kadar cephede kaldı¹². Diğer taraftan Filistin’de faaliyet gösteren NİLİ ve Hashomer gibi ayrılıkçı Yahudi örgütleri, casusluk yaparak Osmanlı orduları hakkında İngiliz istihbaratına bilgi sağladı¹³.
I.Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Yahudileri
1908’de gerçekleşen Jöntürk Devrimi, basındaki sansürün ardından siyasal hayattaki kısıtlamaları da kaldırdı. II. Abdülhamit döneminde uygulanan katı denetim ve sansürün etkisiyle yer altına inen düşünce akımları da kendilerini serbestçe ifade etmeye başladı. Bu hürriyet ikliminde Siyonizm, Selanik ve özellikle İstanbul’daki Yahudiler arasında popülerlik kazanmaya başladı. Siyonistler, İbranice yayımlanan ha-Mevaser ile Fransızca yayımlanan Le Jeune Turc (önceki adıyla Courier d’Orient) gazeteleriyle etkinliğini daha da arttırdı. Ayrıca Makabi¹⁴ ve Bene Yisrael gibi üye sayıları 2.000’i bulan kulüplerle kamuoyunda önemli bir güç haline geldi. Siyonizm hareketi, Yahudilerin içinde yaşadıkları toplumla bütünleşmesi gerektiğini savunan Alliance İsraelite ile Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü destekleyen Hahambaşılıkla kaçınılmaz olarak çatışmaya girdi¹⁵.
Hayim Nahum öncülüğündeki Osmanlı Yahudi Cemaati, Osmanlı Devleti’nin savaş sürecinde yürüttüğü politikalara destek verdi. Osmanlı Hükümeti’nin 18-45 yaş aralığında yabancı ülke vatandaşı olmayan erkekleri askeri hizmete davet eden genel seferberlik kararlarına olumlu yanıt veren Yahudiler, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusunda görev yaptı¹⁶. Osmanlı Yahudileri ayrıca, genç Yahudilerin de orduya yazılmalarını teşvik ederek cemaatlerinin hükümete sadakatini ve savaş sürecinde yardımcı olma kararlılıklarını gösterdi¹⁷. Osmanlı ve yabancı ülkelerde bulunan Yahudi bankacılar, savaş masraflarının karşılanması ve devlet memurlarının maaşlarının ödenmesine yönelik Osmanlı Hükümeti’ne mali yardım sağladı. Osmanlıdaki Yahudi yatırımcılar, özellikle Filistin’dekiler, yerel ordu birliklerine hayvan, alet edevat ve kağnılar yetiştirmek için Müslümanlarla işbirliği yaptı. Yahudi vakıfları, Osmanlı asker ailelerine yardım maksadıyla kampanyalar düzenledi¹⁸.
Osmanlıya sadık Yahudilerin aksine Siyonist Yahudiler, İtilaf Devletleriyle işbirliği yaparak Filistin’i Osmanlı egemenliğinden çıkartmak niyetindeydi. Bu bağlamda Siyonistlerin en kayda değer faaliyeti, Botanik bilimci Aaron Aaronsohn’un liderliğinde Hayfa’da kurulan NİLİ Casusluk Örgütü’ydü. Örgüt, 23 üst düzey üye ve yaşları 24-27 arasında değişen yüzlerce gönüllü gençten oluşmaktaydı. Aaron, 1916 yılında Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu cephelerine ait savunma planlarını çalarak İngilizlere sığındı. Akabinde İngilizlerin Mısır’daki istihbarat üssünde Yahudi Bürosu’nun başına getirildi. Aaron’un firarının ardından NİLİ’nin Filistin’deki faaliyetlerini kardeşi Sarah Aaronsohn üstlendi. Örgüt, Yossef Lishansky ve Naaman Belkind gibi uluslararası ölçekte faaliyet gösteren casuslara sahipti¹⁹.
-
Osmanlı Devletinin Filistin’de Siyonizm’e Karşı Aldığı Önlemler
Birinci Dünya Savaşı’nda Mısır, İngilizler için taktik, strateji ve lojistik yönünden hayati bir öneme sahipti. Ülke, hem Akdeniz hem de Ortadoğu bölgesinin en önemli üssü idi. Süveyş Kanalı’na hâkim olan Mısır; Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’dan gelen birliklerin Avrupa ülkelerine ve cephelerine en önemli geçiş noktasında bulunuyordu. Ayrıca Çanakkale, Selanik ve Batı Osmanlı cephesine hatta kısmen de Irak Cephesi’ne gönderilen birliklerin pek çoğu Mısır’dan sevk ediliyordu. İskenderiye Limanı da savaş gemilerinin ikmali için önemli bir deniz üssüydü²⁵.
Osmanlı Devleti, İngilizlerin Çanakkale ve İskenderun’a askeri bir çıkartma yapacağından kuşku duymaktaydı. Askeri otoritelere göre, buna meydan vermeden Süveyş Kanalı’nın denetim altına alınması zorunluydu. Böyle bir denetim, İngiltere’nin Hindistan ve Avustralya gibi sömürgelerinden topladığı askerlerin Ittifak Devletleri’ne karşı kullanılmasını önleyebilirdi. Ayrıca, Kanal’ın kontrolüyle birlikte 1882’den beri hukuki anlamda Osmanlıya bağlı olan Mısır’ın İngiliz işgalinden kurtarılması mümkün olabilirdi²⁶. Enver Paşa, bu düşüncelerle Cemal Paşa’yı 18 Kasım 1914 tarihinde Bahriye Nazırlığı uhdesinde kalmak üzere, Dördüncü Ordu Komutanlığı ile Suriye, Filistin, Hicaz ve Kilikya Valiliği’ne getirdi²⁷.
Osmanlı Hükümeti, Siyonist faaliyetler hakkında Filistin’den gelen askeri ve mülki raporlar doğrultusunda kanuni bir düzenlemeye gitti. Talat Bey’in verilerine göre Filistin’de yaşayan Yahudiler, 120.000’in üzerindeydi. Bunların %90’ı düşman devletler uyruğundaydı. Bundan dolayı Meclis-i Vükela, Filistin’de bulunan düşman uyruklu Yahudilerin, “mevcudiyet-i siyasiye-i Osmaniye’yi âtiyen tehlikeye ilka eylemek [atmak istidadında olan bu cereyanın bir an evvel tevkifiı ve badema havali-i mezkurede ecnebi müdahalatının temadisine [sürmesine mahal ve imkân bırakılmaması için el-yevm mevcud olan düvel-i muhasama [düşman devletler tebaası Musevilerden tâbiyet-i Osmaniyeyi kabul etmek istemeyenlerin hudud- Osmani haricine çıkarılması” kararını aldı²⁹.
-
Gazze ve Yafa’nın Tahliyesi
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte Ermeni komitelerinin düşmanla işbirliği yapması ve Anadolu’nun birçok ilinde isyan çıkarması üzerine bazı güvenlik tedbirleri aldı. Osmanlı Hükümeti, 27 Mayıs 1915’te Vakt-i Seferde İcraat-1 Hükümete Karşı Gelenler İçin Cihet-i Askeriyece de İttihaz Olunacak Tedabir Hakkında Kanun-ı Muvakkatı çıkardı. Dört maddeden oluşan ve kamuoyunda Tehcir Kanun’u olarak bilinen Sevk ve İskân Kanunu, askeri otoriteleri, hükümetin emirlerine muhalefet eden ve asayişin sağlanmasına engel olanlara karşı kuvvet kullanmada yetkili kılıyordu. Kanun ayrıca, casusluk veya ihanetleri sabit olan köy ve kasabaları bireysel veya toplu olarak sevk ve iskânına yetki veriyordu⁵³. Kanunun akabinde Anadolu’nun farklı illerinden binlerce Ermeni, savaşın dışında kalan Musul, Halep ve Zor gibi vilayetlere tehcir edildi. Sevk ve İskân Kanunu, ilerleyen süreçte Rumlara, Süryani ve Keldani gibi Hristiyanlara ve Yahudi unsura karşı da uygulandı. Ayrıca Arap, Arnavut, Boşnak, Çingene, Çerkez, Gürcü, Kürt, Laz ve Türkler de gerekli durumlarda tehcire tabi tutuldu⁵⁶.
Dördüncü Ordu Komutanlığı, başarısız Kanal Harekâtı’nın ardından Suriye ve Medine’de geniş çaplı bir Arap tehciri gerçekleştirdi. Düşmanla işbirliği yapan ve stratejik mahallerde bulunması mahsurlu görülen Araplar, Anadolu’nun farklı şehirlerine sevk edilerek iskân edildi. Bu arada muhacirlerin gönderileceği vilayet ve mutasarrıflıklar, gerekli hazırlıkları yapmaları hususunda uyarıldı. Daha sonra çıkarılan bir talimatname ile Dördüncü Ordu mıntıkasından sevk edilen ailelerin sevk ve iaşe işlemleri ayrıntılı olarak düzenlendi⁵⁸.
İngilizler, 26 Mart 1917 tarihinde Gazze-Birüssebi hattında mevzilenen Osmanlı birliklerine saldırdı. Büyük direniş gösteren Türk birlikleri, ertesi gün İngilizleri büyük kayıplar verdirerek geri püskürttü. Fakat günlerce düşman donanması ve uçaklarının bombardımanına maruz kalan Gazze ve Yafa’da büyük mal ve can kayıpları yaşandı. Dördüncü Ordu Komutanlığı, “mıntıka-i harb” olmasından dolayı Gazze ve Yafa’yı sivil unsurlardan tahliye etme kararı aldı. Gazze, 28 Mart’ta tahliye edilerek kontrolü askeri makamlara devredildi. Kaza merkezi de Faluce Nahiyesi merkezi olan Mesihiye karyesine nakledildi⁶¹. 9 Nisanda da Yafa, Kudüs Mutasarrıfı Münir Beyin nezaretinde tahliye edildi. Yafa’nın haneleriyle burada kalan eşya ve malların muhafazası, 37 bekçi, 13 polis ve 3 jandarma kuvvetinden oluşan mahalli bir inzibat kuvvetine bırakıldı. Dahiliye Nezareti, 12 Nisan 1917 tarihinde Kudüs-ü Şerif Mutasarrıflığı’na gönderdiği bir telgrafta tahliye edilenlerin nerelerde iskân edildiği, bunlar hakkında uygulanan iaşe, nakil, sıhhiye ve konaklama işlemleri hakkında ayrıntılı bilgi istedi⁶⁴. Cemal Paşa, Yafa’dan tahliye edilen hiçbir ahalinin iadesinin mümkün dolmadığını vurgulayarak “bazı mülahazat-ı askeriye yeni köylerin tahliyesini bile icap ettirmektedir” bilgisini verdi.
-
Avrupa Kamuoyunun Tahliyeye Tepkileri
Filistin-Suriye Cephesi’nde faaliyette bulunan NİLİ casusları, Gazze ve Yafa’nın tahliye haberlerini ivedi olarak örgütün lideri Aaron Aaronsohn’a ulaştırdı. Bunun üzerine Aaronsohn, Londra’daki Siyonist Büro başta olmak üzere diğer ülkelerdeki Yahudi kurumlarını harekete geçirdi. Fransız Havas ve İngiliz Reuter haber ajansı, tahliye haberlerini çarpıtarak Avrupa basınına servis etti. Bu haberler, basın üzerinde güçlü nüfuzları bulunan Siyonist çevreler tarafından Osmanlı aleyhinde bir karalama ve iftira kampanyası dönüştürüldü. Londra Yahudi Cemaati tarafından yayımlanan Jewish Cronicle gazetesi, Cemal Paşa’nın yalnızca binlerce Yahudiyi değil Filistin’de sakin bütün ahaliyi vahşice yok etmek niyetinde olduğunu iddia etti. Londra menşeli The Times (19 Mayıs), yollarda “aç susuz” kalan binlerce Yahudiye dikkat çekti. The Manchester Guardian, 8-9 Mayıs 1917 tarihli sayılarında Cemal Paşa’nın soğukkanlı bir şekilde Yahudileri açlıkla, susuzlukla ve salgın hastalıklarla imha ettiğini ileri sürdü. The Times in London, The Daily Telegraph ve The Morning Post gibi İngiliz gazeteleri de benzer içerikli haberleri okuyucularına duyurdu. Fransa’da da Le Temps gazetesi, Osmanlı Hükümeti’nin tahliye kararını çarpıtan haberler yaptı. İtalya’da da Corriere della Sera, Il Cittadino ve L’unita Cattolica (21 Mayıs) gazeteleri, Filistin’de Yahudilerin maruz kaldığı sözde vahşeti okuyucularına duyurdu⁸⁵.
Havas ajansı, askeri gerekçelerle perdelenen tahliyenin gerçekte Suriye ve Filistin’deki Yahudileri yok etmeyi planladığını, tahliye edilen Yahudilerin açlıktan ve ilaçsızlıktan yollarda telef olduğunu, geride bıraktıkları hanelerin Türk ve Alman askerleri tarafından yağmalandığını iddia etti. Ayrıca, Kudüs’ten de 7.000 Yahudi’nin ihraç edildiğini ileri sürdü. Ajansın iddiaları, bununla sınırlı değildi. Hıristiyan ahaliyi de istismar eden ajans, bunlara ait kilise ve manastırlarının tahrip edildiğini ve kıymetli mallarının çalındığını ileri sürdü. Arapları da tahrik eden ajans, Cemal Paşa’nın Suriye’de 1.000 kişiyi siyasi nedenlerle asarak infaz ettiğini savundu⁸⁷. Ajans, Cemal Paşa’nın Yahudilerin de Ermenilerin akıbetine uğrayacağına dair sözde beyanatına dikkat çekerek Avrupa kamuoyunu Türklere karşı kışkırttı. Bu sırada İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın Lord Bryce ve asistanı Arnold Toynbee yönetimindeki “Gizli Savaş Propagandası Departmanı”, Osmanlı askerinin tahliye edilen Yahudilere kötü davrandığı ve geride kalan sinagogları yağmaladığı yönünde kara propagandaya başladı⁸⁹.
-
Osmanlı Devletinin Suçlamalara Karşı Savunması
Siyonistlerin Gazze ve Yafa’nın tahliyesini istismar ederek Avrupa basınında başlattığı karalama kampanyası, Osmanlı Hükümeti’ni harekete geçirdi. Hükümet, Hariciye Nezareti ve yurt dışında bulunan Türk elçilikleri vasıtasıyla iddiaları tekzip etme yoluna gitti. Özellikle tarafsız ve Müttefik devletler basınında yapılan tekziplerde, tahliyenin askeri gerekçelerle yapıldığı, etnik ve dini kimliğine bakılmaksızın tüm ahaliyi kapsadığı ve sorunsuz gerçekleştiği yönünde vurgular yapıldı. Hariciye Nezareti, Dâhiliye Nezareti ve Başkumandanlık Vekâlet’ine gönderdiği “mahrem” yazıda, “Musevilerin matbuat-ı cihan üzerindeki nüfuzlarının azim” olduğunu hatırlatarak körü körüne tekziplerle yetinilmemesini istedi. Avrupa’da Yahudi tehcirine Ermeni tehciri derecesinde önem atfedildiğini vurgulayan nezaret, konunun geniş ölçüde ele alınarak önlem alınmasını istedi. Hariciye Nezareti; Osmanlı Devleti’nin Stockholm, Lahey, Kopenhag ve Bern elçiliklerine gönderdiği telgrafta, tahliyenin askeri gerekçelerle yapıldığını ve Hükümetin, nakliye ve iaşe hususunda göçmenlere gerekli yardımları yaptığını belirtti. Ayrıca, Batı basınında yayımlanmak üzere Cemal Paşa’dan “müdellel tafsilat” istendiğini belirterek Kudüs’ün tahliyesiyle ilgili herhangi bir plan ve düşüncenin olmadığına dair gerekli tekzibin yapılmasını istedi. Bunun üzerine Berlin Osmanlı Elçiliği, Madrid Osmanlı Elçiliği’ni bu hususta bilgilendirdi ve Prusya’nın resmi gazetesi olan Nord Deutsche Allgemeine Zeitung’da Osmanlı aleyhtarı iddiaları tekzip etti⁹⁹.
Sonuç
Siyonizm, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda mücadele ettiği gayri nizami bir savaş unsuruydu. Hahambaşılık ve Alyans okullarının Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü desteklemesine karşın Siyonistler, Filistin’de ayrılıkçı faaliyetlerini devam ettirdi. İkinci Abdülhamit ve İttihatçılar döneminde istedikleri tavizleri alamayan Siyonistler, Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti kurmanın ancak Osmanlı Devleti’nin çökmesiyle mümkün olacağı kanaatindeydi. Bu bağlamda Siyonist diplomasi, savaşta Filistin’i İngiliz işgaline açmak ve buna azami oranda destek vermek yönünde bir stratejiye yöneldi. Gelibolu Cephesi’nde Türklere karşı savaşan Siyon Birliği, NİLİ Casusluk Örgütü ve Hashomer gibi gizli cemiyetlerin kurulma nedeni bu stratejiye yönelik hamlelerdi.
Osmanlı Hükümeti, savaşla birlikte Filistin’de Siyonizm’e karşı güvenlik önlemlerini yoğunlaştırdı. Öncelikle düşman devletler uyruğunda bulunan Yahudiler, Osmanlı uyruğuna geçmeye davet edildi. Hükümet, yabancı devletlerin adli kapitülasyonlara dayanarak Osmanlı’nın içişlerine müdahalesini engellemek amacındaydı. Idari makamlar, Osmanlı uyruğuna geçmek isteyen Yahudilere türlü kolaylıklar sağlayarak onları kazanma yoluna gitti. Buna rağmen, Osmanlı uyruğunu kabul etmeyen yaklaşık 13-14.000 Yahudi Osmanlı topraklarını terk etti. Batı kamuoyunda “Yahudi Tehciri” veya “sürgün” olarak istismar edilen olay, gerçekte Osmanlı uyruğuna geçmeyi reddeden Yahudilerin kendi tercihleri sonucunda gerçekleşmişti.
Dipnotlar
¹ Mim Kemal Öke, Siyonizm’den Uygarlıklar Çatışmasına Filistin Sorunu, Ufuk Kitapları, 4. Baskı, İstanbul 2002, s. 18-22.
² D. K. Fieldhouse, Ortadoğu’da Batı Emperyalizmi 1914-1958, (çev. Merve Şahin), Tarih&Kuram Yayınevi, İstanbul 2018, s.170.
³ Sezai Balcı-Mustafa Balcıoğlu, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara 2017, s. 233-245.
¹⁰ Örneğin, Siyonist liderlerden Nahum Sokolov’un İstanbul’da bazı gazeteleri satın alarak Siyonizm’i yaymaya çalıştığı yönünde ilgili birimler uyarılmaktaydı. Bk. BOA.DH.EUM.THR 9/2. Yine Osmanlı Hükümeti, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Sokolov’u İstanbul’da izlemesini ve Siyonizm adına iş yaptığı takdirde sınır dışı edilmesini istemekteydi. Bk. BOA.DH.MUI.27/66.
¹² Mete Tunçoku, “İsrail’in Kuruluşuna Varan Gelişmeler İçinde Çanakkale Savaşlarının Önemi”, Belleten 55/212, (1991), s. 102-105.
¹³ Celil Bozkurt, “Osmanlı Arşiv Belgelerinde NİLİ Casusluk Örgütü”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, (2019), C 35/S. 99, s. 7-15.
¹⁴ Beyoğlu’nda Makabi adıyla kurulan Musevi Jimnastik Cemiyeti’nde yapılan bir araştırmada gençlere Siyonizm adı altında siyasi bir cereyan empoze edildiği ve cemiyetin, mavi ve beyaz renkli yıldız taşıyan bir bayrağa sahip olduğu anlaşılmıştı. Bu hususta bk. BOA. DH.EUM.THR. 105/9.3.
¹⁵ Aron Rodrigue, Türkiye Yahudilerinin Batılılaşması, (Çev. İbrahim Yıldız), Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s. 189-219.
¹⁶ Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudiler, (Tercüme: Meriç Sobutay), Kapı Yayınları, İstanbul 2008, s. 367-368.
¹⁷ Salahi R. Sonyel, Osmanlı Devleti’nin Yıkılmasında Azınlıkların Rolü, Türk Tarih Kurumu, Ankara 20014, s. 502.
¹⁸ Shaw, age., s. 368.
¹⁹ Bozkurt, agm., s. 5.
²⁵ Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C III/Kısım III, TTK Basımevi, Ankara 1991, s.181-182.
²⁶ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C IX, Türk Tarih Kurumu, 3. Baskı, Ankara 2011, s. 424-425.
²⁷ Nevzat Artuç, Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2008, s. 208-209.
²⁹ BOA.HR.SYS. 2160/3; BOA.DH.ŞFR. 48/277.
⁵³ BOA. MV. 240/24. Sevk ve İskân Kanunu hakkında yapılan bir değerlendirme için bk. Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915-1917, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2005, s. 45-46.
⁵⁶ Süleyman Beyoğlu, “Tehcir Kanunu ve I. Dünya Savaşı’nda Arap Tehciri”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 11, Istanbul 2004, s. 33.
⁵⁸ BOA. DH.ŞFR. 63/123; BOA. DH. ŞFR. 63/124. Ayrıca bk. Ortak, age., s. 71-72.
⁶¹ BOA. DH.ŞFR. 548/23. Lef 1. Ayrıca bk. BOA. DH.ŞFR. 558/2.
⁶⁴ BOA. DH.ŞFR. 75/118.
⁸⁵ Friedman, age., s. 358.
⁸⁷ BOA. HR.SYS. 2332/1.82. Ayrıca bk. BOA. HR.SYS. 2332/1.13.
⁸⁹ Shaw, age., s. 378-379. Ayrıca bk. Friedman, age., s. 354.
⁹⁹ BOA. HR.SYS. 2332/53.01.
KAYNAKLAR
Arşivler
* Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Arşivi (BOA)
* Genelkurmay Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE)
Süreli Yayınlar
* İkdam
Araştırma ve İnceleme Eserler
* Aaronsohn, Ran, Rothschild and Early Jewish Colonization in Palestine, Rowman & Littfield Publishers, 2000.
* Arşiv Belgelerine Göre Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, C VIII, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2008.
* Artuç, Nevzat, Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2008.
* Atay, Falih Rıfkı, Zeytindağı, Pozitif, Istanbul 2004.
* Atilhan, Cevat Rıfat, İslam ve Beni İsrail, Aykurt Neşriyat, İstanbul 1957.
* Balcı, Sezai – Balcıoğlu, Mustafa, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara 2017.
* Bayur, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, C III/Kısım III, TTK Basımevi, Ankara 1991.
* Beyoğlu, Süleyman, “Tehcir Kanunu ve I. Dünya Savaşı’nda Arap Tehciri”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 11, İstanbul 2004, s. 31-52.
* Bozkurt, Celil, “Osmanlı Arşiv Belgelerinde NİLİ Casusluk Örgütü”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, (2019), C 35/S. 99, s. 1-30.
* Çiçek, Kemal, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915-1917, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2005.
* Çiçek, M. Talha, Cemal Paşa Suriye’de Birinci Dünya Savaşı Yılları, Kronik Kitap, İstanbul 2020.
* Dündar, Fuad, Modern Türkiye’nin Şifresi, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 2015.
* Engle, Anita, The Nili Spies, Frank Cass, London 1996.
* (Erkilet), Hüseyin Hüsnü Emir, Yıldırım, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2002.
* Fieldhouse, D. F., Ortadoğu’da Batı Emperyalizmi 1914-1958, (çev. Merve Şahin), Tarih&Kuram Yayınevi, İstanbul 2018.
* “Filistin Musevileri”, İkdam, 22 Ağustos 1917.
* Friedman, Isiah, Germany, Turkey and Zionism, Oxford University Press, 1977.
* Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, 12. Baskı, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2007.
* Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C IX, Türk Tarih Kurumu, 3. Baskı, Ankara 2011.
* Karasapan, Celal Tevfik, Filistin ve Şark-Ül-Ürdün, C II, Ahmed İhsan Matbaası, İstanbul 1942.
* Kress, Von, Son Haçlı Seferi Kuma Gömülen İmparatorluk, 2. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2007.
* Laqueur, Walter, A History of Zionism, MJF Books, New York 1972.
* Mutlu, Cengiz, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri (1918-1922), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2014.
* Ortak, Şaban, Suriye ve Garbi Arabistan Tehciri, Pegem Akademi, Ankara 2011.
* Öke, Mim Kemal, Siyonizm’den Uygarlıklar Çatışmasına Filistin Sorunu, Ufuk Kitapları, 4. Baskı, İstanbul 2002.
* Rodrigue, Aron, Türkiye Yahudilerinin Batılılaşması, (çev. İbrahim Yıldız), Ayraç Yayınevi, Ankara 1997.
* Sachar, Howard M. A History of Israel, Alfreda Konopf, New York 1988.
* Shaw, Stanford J., Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudiler, (trc. Meriç Sobutay), Kapı Yayınları, İstanbul 2008.
* Sonyel, Salahi R., Osmanlı Devleti’nin Yıkılmasında Azınlıkların Rolü, Türk Tarih Kurumu, Ankara 20014.
* Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam, (haz. Atatürk’ün Bütün Eserleri Çalışma Grubu), 2. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.
* Taylor, Alan R, İsrail’in Doğuşu, (Türkçesi: Murat Karaşahan), Pınar Yayınları, İstanbul 1992.
* Tellioğlu, Ömer, Filistin’e Musevi Göçü ve Siyonizm, Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul 2018.
* Tunçoku, Mete, “İsrail’in Kuruluşuna Varan Gelişmeler İçinde Çanakkale Savaşlarının Önemi”, Belleten 55/212 (1991), s. 101-108.
* Vital, David, The Origins of Zionism, Clarendon Press, 1975.