Hint Şirketleri, İsrail’in Soykırımına Suç Ortaklığı Ediyor

Son iki yılda zaman zaman çıkan haberler, Hindistan’ın İsrail ile süregelen silah ilişkisini ayrıntılı biçimde ortaya koydu. Son dönemdeki silah transferlerine dair haberler yayımladı. Albanese’nin raporu da Haydarabad merkezli bir şirketten İsrail’e yapılan silah sevkiyatlarını belgeliyor. Ancak yakın zamana kadar Hindistan’ın soykırımdaki suç ortaklığına dair kapsamlı bir çalışma yapılmamıştı. Bu boşluk, Finansal Hesap Verebilirlik Merkezi tarafından yayımlanan ve Hintli milyarder sınıfı ile onların şirketlerinin suç ortaklığını ayrıntılarıyla ortaya koyan Puthige’nin raporuyla doldurulmuş oldu.
image_print

İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı iki yıldır devam ediyor — Amnesty International’ın 2025 Nisan tarihli yıllık raporunda tanımladığı üzere, “canlı yayınlanan bir soykırım.” Şu ana kadar İsrail, 66.000’den fazla Filistinliyi öldürdü — bunların ezici çoğunluğu sivillerden oluşuyor; ölenlerin 20.000’i çocuk. Bu da, Ekim 2023’ten bu yana her saat başı bir Filistinli çocuğun hayatını kaybettiği anlamına geliyor. İsrail, bu küçük bölgeyi füze ve bomba saldırılarıyla vurmaya devam ederken, Gazze’de yaşayan iki milyon Filistinli sürekli yer değiştirmeye zorlandı. Aynı zamanda, Batı Şeria’daki binlerce Filistinli de, İsrail’in Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında kalan tüm bölgeyi kapsayan daha geniş çaplı bir etnik temizlik politikasının parçası olarak tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya kaldı.

İki yıl boyunca İsrail, Lübnan’dan Katar’a kadar uzanan yedi ülkenin egemenliğini ihlal etti; bu ülkelerde, Birleşmiş Milletler’den hiçbir resmî onay almaksızın, sayısı belirsiz insanı öldürdü. Bu ölümcül saldırı dalgası sonu gelmeyecek gibi görünse de, dünya kamuoyu artık neredeyse tamamen İsrail’e karşı dönmüş durumda. İnsanlığa karşı suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında yakalama kararı çıkarılan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler’de konuşma yaptığında Genel Kurul salonu neredeyse tamamen boştu. Netanyahu artık çoğu ülkede istenmeyen kişi konumunda.

Yine de yalnızca “çoğu” ülkede. Bu tür nitelemeler gereklidir; çünkü hâlâ birçok ülke, İsrail’in yürüttüğü soykırıma siyasi destek vermeye ve bu kitlesel katliamlara çok yönlü askerî destek sunmaya devam ediyor. İsrail’in soykırımına yönelik bu kalıcı desteği ölçen iki yeni rapor yayımlandı. İlki, İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine başlığını taşıyor ve 1967’den bu yana işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları durumuna dair Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Francesca Albanese tarafından hazırlandı. 2025 Haziranı’nda yayımlanan bu rapor, Albanese’ye yönelik doğrudan ve sert kişisel saldırılara yol açtı; bu saldırılar, Dünya Bankası’nda çalışan eşine kadar uzandı. Aşağıda ayrıntıları verilen raporun içeriği, Batılı hükümetlerden hiçbir yanıt almadı; zira Batılı şirketlerin soykırıma suç ortaklığına dair olgusal iddialara karşılık vermek onlar açısından son derece güç olurdu.

İkinci rapor, Kâr ve Soykırım: Hindistan’ın İsrail’deki Yatırımları başlığını taşıyor ve Yeni Delhi’deki Finansal Hesap Verebilirlik Merkezi’nden Hajira Puthige tarafından kaleme alındı. 2025 Eylül’ünde yayımlanan bu rapor, Hintli şirketlerin İsrail soykırımındaki suç ortaklığını ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor.

Batı’nın Desteği

İsrail’in en önemli müttefiki, diplomatik desteğini sürdüren Amerika Birleşik Devletleri’dir. ABD hükümeti, 2025 Eylül ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde sunulan soykırımı durdurmaya yönelik altıncı karar tasarısını veto etti. Aynı zamanda İsrail’e silah ve para tedarik etmeye devam ediyor. Ekim 2023’ten bu yana ABD, İsrail’e binden fazla silah sevkiyatı gerçekleştirdi.

Amerika Birleşik Devletleri dışında, İsrail’in en yakın müttefikleri Avrupa devletleridir — hem tekil olarak hem de Avrupa Birliği bünyesinde. Bu ülkeler, İsrail ile silah anlaşmaları imzalarken, aynı zamanda ülkelerinde soykırımı barışçıl yollarla protesto eden yurttaşlarına karşı sert önlemler aldı. Örneğin Almanya, İsrail’e yönelik büyük çaplı bir silah satış ambargosu başlattı; ancak aynı zamanda İsrail’den 350 milyon avro değerinde silah ithal etmek üzere bir anlaşmaya da imza attı. Pek çok Avrupa ülkesi Filistin’i tanıyacağı yönünde sözler vermiş olsa da, bu taahhütler mevcut iki devletli çözüm mutabakatlarıyla uyumludur; şimdiye dek hiçbir şekilde İsrail’e soykırımı nedeniyle yaptırım uygulamadılar.

Albanese’nin İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine başlıklı raporu, yalnızca Batılı devletlerin İsrail’in soykırımını nasıl savunduğunu değil, aynı zamanda Batılı şirketlerin hem Gazze’deki soykırımdan hem de İşgal Altındaki Filistin Toprakları dahil olmak üzere İsrail’in tamamındaki yasadışı işgal ve apartheid rejiminden nasıl kazanç sağladığını da gözler önüne seriyor. Daha önce yalnızca Batı Şeria’daki apartheid rejimiyle ilişkilendirilen Batılı şirketler, artık doğrudan soykırım ekonomisinin içine yerleşmiş durumdadır. Raporda, sekiz temel sektördeki suç ortaklığı belgeleniyor: silah üreticileri, teknoloji, inşaat, madencilik, finans, sigorta, üniversiteler ve hayır kurumları. Albanese, 1000 kurumsal yapıdan oluşan bir veri tabanı geliştirdi; ancak yalnızca Amazon, BlackRock, Caterpillar, Google, Lockheed Martin ve Microsoft gibi az sayıda firmayı özellikle öne çıkardı. Önceden Filistinlileri denetlemek ve mülksüzleştirmek için kullanılan teknolojiler, artık kitlesel şiddet uygulamak ve büyük çaplı yıkım gerçekleştirmek amacıyla kullanılıyor.

Rapor, uluslararası hukukun, soykırıma suç ortaklığı yapan şirketlere hiçbir güvenli liman sunmadığını ortaya koyuyor. Albanese, soykırımın herhangi bir unsuruna kurumsal düzeyde dâhil olmanın jus cogens (zorunlu hukuk) normlarını ihlal ettiğini ve uluslararası suç teşkil ettiğini savunuyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın aldığı geçici tedbir kararları ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çıkardığı tutuklama emirlerinin, “İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda faaliyet gösteren şirketlerin — ve onların yöneticilerinin — ciddi uluslararası suçlara karışmış olma riskini” işaret ettiğini belirtiyor. Rapor, işgal ve soykırım sona erene kadar şirketlerin İsrail’le olan tüm ilişkilerini kesmeleri çağrısıyla sona eriyor. Albanese, dünya kamuoyunun bu soykırıma verdiği desteği durdurmasını sağlamak amacıyla kapsamlı yaptırımlar, silah ambargoları, ticaret anlaşmalarının askıya alınması ve şirket yöneticilerinin yargılanması yönünde çağrıda bulunuyor.

Hindistan’ın Desteği

Son aylarda Başbakan Narendra Modi ile Benjamin Netanyahu, X platformu üzerinden birbirlerine kamuya açık doğum günü kutlamaları ilettiler. 2025 Eylül ayının başında, aşırı sağcı bir partinin mensubu olan ve aşırı ırkçı ve homofobik görüşleri nedeniyle Birleşik Krallık da dahil olmak üzere birçok hükümet tarafından yaptırıma tabi tutulan İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Hindistan Maliye Bakanı Nirmala Sitharaman ile görüşmek üzere Delhi’ye bir heyetle birlikte geldi. Taraflar, ticaret ve yatırımı artırmayı hedefleyen kapsamlı bir ikili yatırım anlaşması imzaladılar. Sitharaman, “siber güvenlik, savunma, inovasyon ve ileri teknoloji” alanlarında daha fazla işbirliği yapılması gerektiğini vurguladı.

Bundan birkaç gün sonra, Birleşmiş Milletler Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu — Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail üzerine görevli olan komisyon — İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere karşı soykırım gerçekleştirdiğini açık bir dille ifade etti.

Son iki yılda zaman zaman çıkan haberler, Hindistan’ın İsrail ile süregelen silah ilişkisini ayrıntılı biçimde ortaya koydu. Al-Jazeera, muhabirlerinin gördüğü belgelere dayalı olarak son dönemdeki silah transferlerine dair haberler yayımladı. Albanese’nin raporu da Haydarabad merkezli bir şirketten İsrail’e yapılan silah sevkiyatlarını belgeliyor. Ancak yakın zamana kadar Hindistan’ın soykırımdaki suç ortaklığına dair kapsamlı bir çalışma yapılmamıştı. Bu boşluk, Finansal Hesap Verebilirlik Merkezi tarafından yayımlanan ve Hintli milyarder sınıfı ile onların şirketlerinin suç ortaklığını ayrıntılarıyla ortaya koyan Puthige’nin raporuyla doldurulmuş oldu.

İşte bazı örnekler:

  • Adani. Adani-Elbit Advanced Systems India, Ltd., Gazze’de kullanılan Hermes 900 insansız hava aracını üretmektedir. Haifa Limanları’nın sahibi olan Adani Ports, dolayısıyla İsrail’in denizaltı filosuna ev sahipliği yapan bir İsrail donanma tesisinin de sahibidir.
  • Tata. Tata Consultancy Group, Gazze’deki Filistinlileri gözetleme ve hedefleme amacıyla kullanılan Project Nimbus adlı sistem üzerinde çalışmaktadır. Tata ayrıca, İsrail ordusunun Batı Şeria ve Gazze’deki devriyelerde kullandığı MDT David adlı zırhlı araca dönüştürülen Land Rover araçlarını İsrail’e satmıştır.
  • Ambani. Reliance Jio, İsrail’in dijital altyapısını inşa etmek amacıyla İsrailli dijital firmalarla yakın işbirliği içinde çalışmaktadır. Öte yandan, Reliance Defence şirketi, Rafael Advanced Defence Systems ile işbirliği içinde, İsrail ordusu için füze sistemleri ve insansız hava araçları üretmiştir.
  • Jainler. Jain Irrigation şirketi, NaanDanJain aracılığıyla, İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nın Batı Şeria bölgesindeki yasa dışı İsrail yerleşimlerine sulama sistemleri tedarik etmekte ve kurmaktadır.

Raporda, Hindistan iş dünyasının güçlü ve etkili kesimlerinin, Batılı muadilleri gibi, soykırıma doğrudan suç ortaklığı yaptıklarına dair somut kanıtlar sunulmaktadır.

Bu makale Globetrotter. tarafından hazırlanmıştır.

 

* Sudhanva Deshpande, Hindistan’ın önde gelen tiyatro kişiliklerinden biridir. 1987 yılından bu yana, radikal bir tiyatro aktivist grubu olan Jana Natya Manch (Janam) (Halk Tiyatrosu Cephesi) ile oyuncu ve yönetmen olarak çalışmalar yürütmektedir. Aynı zamanda bağımsız bir yayın olan LeftWord Books’un genel yayın yönetmenliğini yapmakta ve May Day Bookstore and Café’nin sahibi/baristası olarak görev almaktadır.

 

* Vijay Prashad, Hintli bir tarihçi, editör ve gazetecidir. Globetrotter’da yazı kurulu üyesi ve baş muhabir olarak çalışmaktadır. LeftWord Books’un editörüdür ve Tricontinental: Institute for Social Research’ün direktörlüğünü yürütmektedir. The Darker Nations ve The Poorer Nations da dahil olmak üzere yirmiden fazla kitap yazmıştır. Son kitapları arasında On Cuba: Reflections on 70 Years of Revolution and Struggle (Noam Chomsky ile birlikte), Struggle Makes Us Human: Learning from Movements for Socialism ve (yine Noam Chomsky ile birlikte) The Withdrawal: Iraq, Libya, Afghanistan, and the Fragility of US Power yer almaktadır.