Hint Receb’in Sesi Hollywood’u etkisi altına alırken, gerçek hayattaki hikâye İsrail ordusu ve Batı’nın suç ortaklığına dair iddiaları körüklüyor.
Kısa süre önce, Hint Receb’in Sesi, Venedik’te 23 dakikalık ayakta alkışın ardından Gümüş Aslan Büyük Jüri Ödülü’nü kazandı. Bu belgesel drama, Gazze’de İsrail ordusu tarafından öldürülen beş yaşındaki Filistinli bir kız çocuğunu konu alıyor.
Hikâye, son birkaç yılda iki Akademi Ödülü adaylığı da dâhil olmak üzere çok sayıda ödül kazanan Tunuslu film yapımcısı Kaother Ben Hania tarafından yazıldı ve yönetildi.
Film, 2024 yılının başlarında Gazze’de, ateş altında kalan bir arabanın içinde mahsur kalmış hâlde telefonda yardım isterken ailesiyle birlikte İsrail ordusu tarafından öldürülen 5 yaşındaki Filistinli kız Hint Receb’in gerçek hikâyesini anlatıyor. İsrail askerleri, aracı tam 335 kurşunla delik deşik etti.
Gerçek Hayattaki Felaket
Kâbus, 29 Ocak 2024’te, Gazze’de sağlık sisteminin çökmekte olduğu ve İsrail’in durmaksızın sürdürdüğü bombardıman ile insani yardımlara uyguladığı ablukadan dolayı kıtlığın kapıda olduğu bir dönemde başladı. Receb ailesi, Gazze cehenneminden kaçmayı umuyordu. Başka bir yerde güvenli bir yer bulmaya kararlı olan Hint Receb’in amcası ve yengesi, kuzenlerini siyah Kia’ya bindirerek Gazze Şehri’nin Tel el-Hava mahallesinden aceleyle uzaklaştırmaya çalıştı.
Tam o sırada bir İsrail ordusu tankı araca ateş açtı ve Hint Receb’in amcası, yengesi ve kuzenleri hayatını kaybetti.
Hayatta kalan tek kişi olan Hint Receb’in 15 yaşındaki kuzeni Layan Hamadeh, acil yardım talep etmek için Filistin Kızılayı’nı (PRCS) aradı. Görevliler geri aradığında, telefonu Receb açtı ve arabada bulunan diğer herkesin öldüğünü söyledi.
Hint Receb’in Son Telefonu Venedik Film Festivali’nde Yeniden Anlatıldı
Sırtından, elinden ve ayağından yaralanan 5 yaşındaki kıza araçta saklanması söylendi. Bölge kuşatma altında olduğu için, Filistin Kızılayı (PRCS), Hint Receb’i kurtarmak üzere ambulans ekibine güvenli geçiş sağlamak amacıyla Gazze Sağlık Bakanlığı ve İsrail ordusuyla iş birliği yaptı.
Saatler süren bekleyişin ardından, PRCS’ye nihayet ambulans göndermesi için yeşil ışık yakıldı. Bunun üzerine iki ambulans görevlisi, Yusuf el-Zeyno ve Ahmed el-Madhoun, kızı kurtarma umuduyla hızla olay yerine gitti.
Ancak Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ilk soruşturmasına göre, Hint Receb İsrail ordusu tarafından, görünüşe göre kasten “planlanmış bir infaz” sonucu öldürüldü.
Ve sanki bu yetmezmiş gibi, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), ABD yapımı bir füze kullanarak onu kurtarmaya gönderilen iki sağlık görevlisini de öldürdü.
Bombalanan Kızılay ambulansının bulunduğu yerde, ABD yapımı M830A1 tipi bir mühimmatın şarapnel parçaları bulundu. Bu özel mühimmatların İsrail ordusuna satışı, Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından Aralık 2023’ün ortasında — yani İsrail Merkava tankının Hint Receb’i, altı aile üyesini ve onu kurtarmaya gelen sağlık görevlilerini öldürmesinden yalnızca birkaç hafta önce — onaylanmıştı.
İsrail’in Savaş Suçları
2024 yılının ortalarında, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından atanan bağımsız uzmanlar, Receb’in öldürülmesinin bir savaş suçu teşkil edebileceğini belirtti. Bunun ardından, aktivist 30 Mart Hareketi’nin hukuki temeli, Hint Receb Vakfı (HRV) olarak adlandırıldı.
Söz konusu Hareket, 1976’daki Toprak Günü’nün anısına kurulmuştu. O gün, İsrail güvenlik güçleri, Araplara ait toprakların kamulaştırılmasını protesto eden altı Arap İsrailliyi vurarak öldürmüştü. 2024 yılında kurulan ve Belçika’nın Brüksel kentinde bulunan kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan HRV, özellikle Gazze Şeridi olmak üzere Filistin’de işlenen savaş suçları ve insan hakları ihlalleri karşısında İsrail’in cezasız kalmasına karşı çıkmayı amaçlıyor.
Bu Belçikalı siyasi aktivist grup, İsrail-Gazze Savaşı sırasında İsrail ordusunda görev yapmış kişilere karşı birçok dava açtı.
Ocak 2025’te, Brezilya’da bir mahkemenin, ülkeyi ziyaret eden bir İsrail askerini savaş suçları nedeniyle soruşturacağını açıklamasının ardından, HRV’nin eş başkanı Belçika-Lübnan kökenli Dyab Abou Jahjah, İsrail’in Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli tarafından sosyal medyada tehdit edildi. Şahin tavırlarıyla bilinen ve sık sık yıldırma yöntemlerine başvuran hırslı bir siyasetçi olan Chikli, Abou Jahjah’ı şu ifadelerle hedef aldı: “Merhaba, insan hakları aktivistimiz. Çağrı cihazına dikkat et.”
Bu sözler, İsrail ordusunun 2024 yılında Lübnan’da gerçekleştirdiği ölümcül elektronik cihaz saldırılarına bir gönderme niteliğindeydi.
Mart 2025 itibarıyla, HRV, 1.000’den fazla İsrailli askerin ismini Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) iletmişti. Ayrıca Arjantin, Belçika, Brezilya, Kıbrıs, Fransa, Almanya, Nepal, Hollanda, Romanya, Sri Lanka, Tayland ve Birleşik Krallık gibi birçok ülkede hukuki girişimlerde bulunuyordu.
Dijital Kanıt Veritabanı
Gazze’nin yanı sıra Lübnan ve Suriye’de yürüttükleri ölümcül görevler sırasında İsrailli askerler geride yalnızca fiziksel değil, dijital izler de bıraktılar. Tıpkı barış zamanında olduğu gibi, birçok asker Instagram, Facebook, TikTok ve YouTube üzerinden binlerce selfie videosu ve fotoğraf paylaştı. Bu paylaşımlar, Gazze’de işledikleri savaş suçlarına dair bol miktarda kanıt sunuyor.
Nitekim 2024 yılının Ekim ayında, Gazze’deki çatışmaların üzerinden bir yıl geçmişken, El Cezire, İsrailli askerlerin bizzat internete yüklediği fotoğraf ve videolar aracılığıyla Gazze Şeridi’nde işlenen savaş suçlarını ifşa etti. Ağın araştırmacı birimi (I-Unit), 2.500’den fazla sosyal medya hesabı ile binlerce video, fotoğraf ve sosyal medya paylaşımından oluşan bir veritabanı oluşturarak, çeşitli yasadışı faaliyetleri gözler önüne seren çarpıcı materyalleri yayımladı.
Bu fotoğraf ve videolarda sergilenen davranışlar; kaba şakalardan, askerlerin kadınların iç çamaşırı çekmecelerini karıştırmasına ve silahsız sivillerin öldürülmesine kadar uzanıyordu.
Söz konusu fotoğraf ve videoların çoğu üç ana kategoriye giriyordu: keyfi yıkım, tutuklulara kötü muamele ve/veya insan kalkanı kullanımı. Bu üçü de uluslararası insancıl hukukun (IHL) ihlali ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü uyarınca savaş suçu sayılabilir.
Toplu Zulüm Suçlarına Suç Ortaklığının Vurgulanması
Hint Receb Vakfı (HRV), çifte vatandaşlığa sahip İsraillilerin muhtemel savaş suçları ve soykırım niteliğindeki zulüm eylemlerine iştirakini ortaya koyarken, I-Unit ise Batılı hükümetlerin suç ortaklığını gözler önüne serdi. Özellikle, Kıbrıs’taki RAF Akrotiri üssünün Gazze üzerindeki gözetleme uçuşları için üs olarak kullanılmasına dikkat çekildi.
Tarihsel olarak, bu tür suç ortaklığı 1956’daki Süveyş Krizine kadar uzanmaktadır. O dönemde bu askeri hava üssü, Fransız ve İsrail birlikleriyle iş birliği içinde, İngilizlerin Sina Seferi’nde Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın hükümetini devirmeyi amaçlayan hedeflerine hizmet etmek üzere kullanılmıştı.
Nasıl ki kolluk kuvvetleri barış zamanında sosyal medya paylaşımlarını suçlara dair ipucu ve delil olarak kullanıyorsa, günümüzde birçok sivil toplum kuruluşu da İsrailli askerleri yargı önüne çıkarmayı umut ederek bu paylaşımları dikkatle incelemektedir. Özellikle Hint Receb Vakfı, İsrailli askerlerin savaş suçları ya da soykırım suçlamalarıyla yargılanmasını hedeflemektedir.
Küresel vatandaş aktivizmi, medya ve mahkemelerin çalışmalarına katkı sunabilir ve bu çabaları büyük ölçüde güçlendirebilir. Bu, özellikle devletler ve ulusüstü çok taraflı kuruluşlar dört temel toplu zulüm suçunu — soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve etnik temizlik — uygulamada başarısız olduklarında hayati önem taşır.
Kaynak: https://www.juancole.com/2025/09/background-rajab-story.html