Hamas ve İsrail Ateşkesin Eşiğinde. Ancak Söylenmeyenler Anlaşmayı Bozabilir

Bu hükümler yalnızca Filistinlileri kendi iradelerinden mahrum bırakmakla kalmıyor. Aynı zamanda Filistin siyasetinin gerçekliğini ve Filistinlilerin, İsrail işgaline ve Netanyahu hükümetinin Filistin devletini engelleme yönündeki açık hedeflerine karşı direnişe atfettiği meşruiyeti de göz ardı ediyor.
Ekim 8, 2025
image_print

Hamas, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını nihayet sona erdirmek amacıyla ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından ortaya konan barış planının bazı bölümlerini kabul ettiğini duyurdu.

Hamas, elinde tuttuğu kalan İsrailli esirleri serbest bırakmayı kabul etti ve Gazze’nin yönetimini, planın önerdiği teknokratik bir komiteye devretmeye istekli olduğunu belirtti.

Ancak Hamas, silahsızlanacağına dair bir açıklama yapmadı. Filistin siyasetinden tamamen çekilmeyi de kabul etmedi. Bunun yerine, Gazze Şeridi’nin geleceği ile Filistin halkının meşru haklarının “kolektif ulusal bir pozisyon” ve ilgili uluslararası hukuk ile kararlar temelinde belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

Pazartesi günü Mısır’da ateşkes görüşmeleri yeniden başlarken, Netanyahu rehinelerin hızlıca serbest bırakılmasını beklediğini söyledi; Trump ise Hamas’ın “kalıcı barışa hazır” olduğuna inandığını dile getirdi.

Ancak Hamas’ın, belirsizliklerle dolu ve Filistinlilerin kendi siyasi kaderlerini belirleme yetkisini ellerinden alan bir planı destekleme konusunda çekingen davranmasının birçok nedeni var.

Filistinlileri Kenara İten Bir Gelecek Yönetim Planı

Peki, Hamas neden çekingen davranıyor?

İlk olarak, plan, İsrail’in, sorumluluğu gelecekte bir noktada “uluslararası istikrar gücü”ne devredebilene kadar Gazze’yi askeri olarak işgal etmeye devam etmesini öngörüyor.

Sonra da planın önerdiği yönetim yapısı geliyor.

Plana göre, Gazze, geçiş süreci boyunca “teknokratik, apolitik bir Filistin komitesi” tarafından yönetilecek. Bu komite, açlık çeken, travma yaşamış, evsiz ve işsiz milyonlarca Gazzeliye temel hizmetleri sunmaktan sorumlu olacak.

Ancak bu komitede uluslararası uzmanlar da yer alacak ve bu durum, Filistinlilerin sesini zayıflatacak ve Gazzelilerin kaderini belirleme yetkisini ellerinden alacak. Yine de birçok ayrıntı hâlâ bilinmiyor: Komitede kimlerin yer alacağı, ne zaman kurulacağı ve kaç üyenin Filistinli olacağı gibi.

Trump’ın başkanlığını yapacağı ve eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair’in de üyesi olacağı iddia edilen “Barış Kurulu” adında yeni bir uluslararası geçiş organı da oluşturulacak. Önemli olan şu ki, planda bu kurulda herhangi bir Filistinlinin yer alacağına dair açık bir ifade bulunmuyor.

Kurul, komitenin “denetim ve gözetimi”nden sorumlu olacak. Ayrıca, hâlihazırda El Fetih partisinin hâkimiyetindeki Filistin Yönetimi (FY) reformlardan geçip Gazze’nin kontrolünü yeniden alana kadar, Gazze’nin yeniden inşasını da denetleyecek.

Burada da pek çok soru yanıtsız kalıyor. Bunlar şunları içeriyor:

  • FY için yeni seçimlerin zaman çizelgesi
    • Gazzelilerin seçimlere katılıp katılamayacağı
    • Hangi siyasi grupların aday gösterebileceği
    • Bu adayların kurul tarafından denetlenip denetlenmeyeceği
    • FY’nin yeterince reform yapıp yapmadığına kimin karar vereceği

Bu da, farklı yorumlara açık, ucu açık bir siyasi süreç bırakıyor ki Hamas, bu sürecin Filistinlilerin elinden yetkiyi alacağından endişe ediyor olabilir.

Hamas’ın açıklamasının ardından üst düzey bir Hamas yetkilisi, “Barış Kurulu” fikrini açıkça reddederek şunları söyledi:

Filistinlileri kontrol etmek için Filistinli olmayan hiç kimseyi asla kabul etmeyeceğiz.

Plan ayrıca, Hamas’ın “ve diğer fraksiyonların” (belirtilmemiş ve yoruma açık) Gazze’nin gelecekteki yönetiminde yer almayacağını da öngörüyor. Gazze’nin silahsızlandırılmasını zorunlu kılıyor. Ancak bunun nasıl ve kim tarafından gerçekleştirileceği de yine bilinmiyor.

Filistinliler Ne İstiyor?

Bu hükümler yalnızca Filistinlileri kendi iradelerinden mahrum bırakmakla kalmıyor. Aynı zamanda Filistin siyasetinin gerçekliğini ve Filistinlilerin, İsrail işgaline ve Netanyahu hükümetinin Filistin devletini engelleme yönündeki açık hedeflerine karşı direnişe atfettiği meşruiyeti de göz ardı ediyor.

Bu durum, “Barış Kurulu”nun karşı karşıya olduğu en büyük zorluğu ortaya koyuyor: El Fetih partisinin kontrolü altındaki reforme edilmiş bir Filistin Yönetimi, Filistinliler arasında meşruiyet kazanmakta zorlanacaktır.

Mayıs ayında işgal altındaki topraklarda 1.270 kişiyle yapılan bir ankette, El Fetih yalnızca %21 oranında halk desteği alırken, Hamas %32, üçüncü partiler ise %12 oranında destek gördü.

Filistin Yönetimi’nin ne yapması gerektiği sorulduğunda, katılımcıların çoğu, Gazze’yi yeniden inşa etmek üzere İsrail ve uluslararası toplumla müzakere edecek tüm Filistinli fraksiyonları kapsayan bir birlik hükümeti kurulmasını önerdi.

Hamas’ın silahsızlandırılmasına yönelik planlar sorulduğunda, hem Batı Şeria hem de Gazze’deki katılımcıların %77’si bu adıma karşı çıktı; %65’i ise Hamas liderlerinin Gazze’den sınır dışı edilmesine karşı olduğunu belirtti.

Daha da dikkat çekici olanı, toplam katılımcıların %80’i, Hamas silahsızlansa bile İsrail’in savaşı sona erdirmeyeceğini ve Gazze’den çekilmeyeceğini düşündüğünü ifade etti.

Gerçekte, bazı Filistinliler Hamas’ın gelecekteki herhangi bir Filistin hükümetinin parçası olmasını ve İsrail ordusuna karşı Gazzelileri koruma yetisini sürdürmesini istiyor.

Planın hedefleriyle sahadaki siyasi gerçeklik arasındaki kopukluk, Hamas sonunda plana onay verse bile, planın başarı şansının oldukça düşük olduğu anlamına geliyor.

Ayrıca, barış planında öngörüldüğü gibi Netanyahu’nun gerçekten Gazze’nin gelecekte Filistin Yönetimi tarafından yönetilmesini destekleyip desteklemediği de belirsiz. Geçtiğimiz hafta Trump’la birlikte yaptığı açıklamalar, planla açıkça çelişiyor:

Planınız, hükümetimin savaşın sona ermesi ve Hamas sonrası dönem için belirlediği beş ilkeyle uyumlu. […] Gazze, ne Hamas ne de Filistin Yönetimi tarafından yönetilen, barışçıl bir sivil yönetime sahip olacaktır.

Bu, Netanyahu’nun temel hedefinin Hamas’ın askerî kapasitesini ve siyasi varlığını ortadan kaldırmak ve aynı zamanda Gazze ile Batı Şeria ve Doğu Kudüs arasındaki mevcut siyasi bölünmeyi korumak olduğunu gösteriyor.

Ancak bu yaklaşım, Filistinlilerin büyük kısmının, İsrail işgaline karşı direnmeye istekli tek fraksiyon olarak gördüğü bir yapının dışlanması anlamına geliyor.

Üstelik, Gazze’nin geçiş sürecine yardımcı olacak yeni bir sivil ve askerî bürokrasinin oluşturulması belirsiz bir süre alacaktır. Bu yapı ayrıca, kaprisli Batılı liderlerin siyasi eğilimlerine de tabi olacaktır.

Bu durumda, öngörülebilir gelecekte Gazze’de İsrail ordusunun işgali sürecek demektir. Yani, uluslararası insancıl hukuku ciddi biçimde ihlal etmekle suçlanan bir ordunun daha fazla saldırısına karşı milyonlarca Gazzeliyi koruyacak hiçbir güvence olmayacaktır.

* Martin Kear, Sidney Üniversitesi Hükûmet ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dönemlik Öğretim Görevlisi

 

Kaynak: https://theconversation.com/hamas-and-israel-are-on-the-verge-of-a-ceasefire-whats-being-left-unsaid-though-could-scupper-the-deal-266581

SOSYAL MEDYA