Dünya Yeni Bir Su Ekonomisine İhtiyaç Duyuyor

Ağustos 22, 2025
image_print

Afrikalı liderler Afrika Su Yatırım Zirvesi için Cape Town’da bir araya gelirken ortada hiçbir laf çevirme olmamalıdır: Dünya, en değerli kaynağımızı nasıl değerlendirdiğimiz ve yönettiğimiz konusunda köklü bir değişim gerektiren eşi benzeri görülmemiş bir su kriziyle karşı karşıyadır.

Sorunun boyutu sarsıcıdır. Hâlihazırda dünyadaki gıda üretiminin yarısından fazlası, tatlı su kaynaklarının azaldığı bölgelerden geliyor. Küresel nüfusun üçte ikisi yılda en az bir ay su kıtlığı yaşıyor. Günde ortalama olarak beş yaş altı 1.000’den fazla çocuk, suyla ilgili hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Mevcut eğilimler olduğu gibi devam ederse, 2050 yılına kadar yüksek gelirli ülkelerin GSYİH’larının %8’i, düşük gelirli ülkeler (birçoğu Afrika’da) %10-15 kadar kayıpla karşı karşıya kalacaklardır.

Yine de bu kriz olağanüstü bir fırsat da sunuyor. Güney Afrika, G20 dönem başkanlığını yürütürken (şahsım, Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’ya özel danışman olarak atandı), suyu biriktirilecek veya alınıp satılacak bir meta olarak değil, küresel bir ortak değer olarak gören yeni bir su ekonomisinin yolunu açabilir.

Eylem için ekonomik gerekçe yeterince ikna edicidir. Afrika Su Yatırımları Yüksek Düzey Paneli, iklime dayanıklı su ve temizlik için yapılan her 1 dolarlık yatırımın 7 dolar getiri sağladığını gösteriyor. Afrika’nın su güvenliği ve sürdürülebilir temizliğe ilişkin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni (SKH) karşılamak için yıllık 30 milyar dolar ek bütçeye ihtiyaç duyması nedeniyle finansman açığı önemlidir ancak doğru stratejiyle bu açığın üstesinden gelinebilir. Eş başkanlığını; Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala, Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü Direktörü Johan Rockström ve Singapur Cumhurbaşkanı Tharman Shanmugaratnam ile birlikte yaptığım Küresel Su Ekonomisi Komisyonu, yakın zamanda bu tür bir strateji çağrısı yaptı.

Suyu küresel ortak değer olarak görmek ve krizden fırsat yaratmaya yönelik görev odaklı yaklaşımlar benimsemek, üç gerçeğin kabulünü gerektirmektedir. Bu gerçeklerden birincisi;  su sadece görünen nehirler ve göller aracılığıyla değil, kıtalar arasında seyahat eden atmosferik nem akışları aracılığıyla da hepimizi birbirine bağlıyor. İkincisi, su krizi iklim değişikliğinden ve biyolojik çeşitlilik kaybından ayrılamaz; her biri diğerini hızlandırarak kısır bir döngü yaratıyor. Üçüncüsü ise su, gıda güvenliği ve sağlıktan ekonomik büyümeye kadar tüm Sürdürülebilir Kalkınma Hareketilerinin içinde yer alıyor.

Buna rağmen, su yatırımları çoğunlukla iklim ve kalkınma finansmanının başarısız yöntemlerini izliyor. Hâlihazırda; kamu getirisi sağlanmadan özel sermayenin korunması, stratejik yönlendirme olmaksızın projelerin finanse edilmesi ve suyun sistemsel bir sorun olarak değil, teknik bir sorun olarak ele alınması eğilimi caridir. Bu tür yaklaşımlar, toplumlardan çok yatırımcılara hizmet eden, mevcut eşitsizlikleri derinleştiren ve su, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizlerinin birbirine bağlı doğasını ele almayan su altyapıları oluşturma riskini taşıyor.

Bu birbirine bağlılık, başarısızlıkları sonradan düzeltmek yerine piyasaları, sorunların oluşmasının öncesinde hazırlıklı hale getirecek bir şekilde şekillendirmeyi hedefleyen yeni bir ekonomik çerçeveyi gerekli kılıyor. Kısa vadeli maliyet-fayda yaklaşımından uzun vadeli değer yaratımına geçmeliyiz ve bu yaklaşım, ortak yarar için piyasaları şekillendiren görev odaklı yatırımları gerektirmektedir.

Görevler; örneğin 2030 yılına kadar hiçbir çocuğun tüketmeye uygun olmayan sudan ölmemesini sağlamak gibi net hedefler gerektiriyor. Hedefler belirlendikten sonra, tarım, enerji, imalat ve dijital altyapıyı kapsayan sektörler arası yaklaşımlar aracılığıyla tüm finansman bu hedeflerle uyumlu hale getirilebilir. Önemli olan; sektörleri veya teknolojileri seçmek değil, ortak zorluklarla mücadele etmek için tüm sektörlerden istekli ortaklar bulmaktır. Bu tür görev odaklı yatırımlar, yeni ihracat fırsatları ve kalkınma yolları yaratarak ekonomik çeşitlenmeye de yol açabilir.

Bolivya’nın lityum istihracına yaklaşımını ele alalım. Hammaddeyi sadece ihraç etmek yerine, ülke geleneksel “kaynak lanetini” önlemek için yerli batarya üretim kapasitesi geliştiriyor ve enerji dönüşümüne doğrudan katılıyor. Böylece kaynak zenginliğini inovasyon kapasitesine dönüştürüyor, değer zincirlerini güçlendiriyor ve daha yüksek katma değerli faaliyetler için yeni ihracat pazarları yaratıyor.

Bugün, her yıl 700 milyar dolardan fazla para, aşırı kullanım ve kirliliği teşvik eden su ve tarım sübvansiyonlarına yönlendiriliyor. Bu kaynakları, su tasarrufu sağlayan tarıma ve ekosistem restorasyonuna yönlendirerek ve bunu net koşullara bağlayarak, su ekonomisini bir gecede değiştirebiliriz. Bu amaçla, kamu kalkınma bankaları su altyapısı için uzun vadeli sermaye sağlarken, özel ortaklarının karlarını havza korumasına yeniden yatırmalarını talep edebilirler.

Afrika bu dönüşümü gerçekleştirmek için benzersiz bir konumdadır. Kıtanın geniş yeraltı suyu kaynakları büyük ölçüde kullanılmamış durumda; 255 milyon şehir sakini bu kaynakların üzerinde yaşıyor. Uygun fiyatlı güneş enerjisiyle birleştiğinde, bu kaynaklar tarımda devrim yaratma fırsatı sunuyor. Verimlilik ve yeniden kullanıma, kapasite geliştirmeye, veri paylaşımına, izleme ve değerlendirmeye odaklanılarak, güneş enerjisiyle çalışan pompalarla erişilen bu nispeten istikrarlı yeraltı su kaynağı, doğal su akışlarını bozan daha büyük altyapı projelerinin neden olduğu emisyonları, atıkları ve diğer çevresel maliyetleri en aza indiren merkezileşmemiş bir alternatif olabilir. Adil Su Ortaklıkları aracılığıyla – bu tür güneş-yeraltı suyu projelerini bankacılık açısından daha uygun hale getirirken topluluk mülkiyetini garanti altına alan işbirlikçi çerçeveler – uluslararası finans; hem ulusal kalkınma hedeflerine hem de küresel ortak yarara hizmet eden su altyapısına yönlendirilebilir.

Güney Afrika’nın G20 başkanlığı – bir Afrika ülkesinin ilk başkanlığıdır – bu gündemi küresel düzeyde ileriye taşımak için tarihi bir platform sunuyor.  Brezilya’nın, G20 liderliğini ve yaklaşan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na (COP30) ev sahipliği yapma rolünü iklim eylemini yönlendirmek için kullandığı gibi, Güney Afrika da su güvenliğini küresel ekonomik gündemin merkezine koyabilir. 2026 BM Su Konferansı ufukta görünürken ve uluslararası toplum, iklim değişikliğiyle mücadelenin su kriziyle de mücadele edilmeden yapılamayacağını kabul etmişken, cesur bir liderlik için en doğru zamandayız.

Afrika Su Yatırım Zirvesi sadece bir buluşma değil, bir dönüm noktası olmalıdır. Bu zirve anı tam da; suyu yerel bir kaynak olarak görmekten çıkarıp küresel bir ortak değer olarak yönetmeye, kriz yönetiminden önceden ön alıp etkin bir  piyasa şekillendirmeye ve görev odaklı yatırımı bir maliyet değil, sürdürülebilir büyümenin temeli olarak görmeye geçiş yapmamız gereken andır.

Su güvenliği, Afrika’nın sağlık, iklim direnci, refah ve barış için hedeflerinin temelini oluşturuyor. 2030’a kadar genç Afrikalıların dünya genç nüfusunun %42’sini oluşturacağı düşünüldüğünde, suya yatırım yapmak aslında dünyanın geleceğine yatırım yapmaktır. Asıl soru harekete geçmeyi göze alıp alamayacağımız değil, harekete geçmemeyi göze alıp alamayacağımızdır.

 

*Mariana Mazzucato, University College London’da İnovasyon ve Kamu Değeri Ekonomisi Profesörü, UCL (University College London) İnovasyon ve Kamu Amacı Enstitüsü’nün Kurucu Direktörüdür. Küresel Su Ekonomisi Komisyonu’nun ve G20 Küresel İklim Değişikliğine Karşı Seferberlik Görev Gücü Uzmanlar Grubu’nun eşbaşkanlıklarını yürütmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün, Herkes için Sağlık Ekonomisi Konseyi başkanlığını yapmıştır. The Value of Everything: Making and Taking in the Global Economy (Penguin Books, 2019), Mission Economy: A Moonshot Guide to Changing Capitalism (Penguin Books, 2022), ve yakın zamanda yayınlanan, The Big Con: How the Consulting Industry Weakens Our Businesses, Infantilizes Our Governments and Warps Our Economies (Penguin Press, 2023) kitaplarının yazarıdır. The Entrepreneurial State: Debunking Public vs. Private Sector Myths kitabının onuncu yıl dönümü baskısı 2023 Eylül ayında Penguin Books tarafından yayımlandı.

 

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/new-economics-of-water-for-increasingly-urgent-hydrological-crisis-by-mariana-mazzucato-2025-08

Tercüme: Ali Karakuş

SOSYAL MEDYA