-Çin, müdahaleci olmayan geleneğine rağmen İran’a askeri destek vermesi yönünde baskı altında.
-Pekin’in İran’a vereceği destek, bölgesel yatırımlarını ve nüfuzunu koruyacaktır.
-Afrika ve Orta Asya’daki ortaklar, Çin’in güvenlik ortağı olarak güvenilirliğini ölçmek için süreci dikkatle izliyor.
İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’nin son saldırılarının ardından İran, Çin’in yardımıyla konvansiyonel savunma ve saldırı kapasitelerini muhtemelen artıracak.
İran ile Çin arasında kamuoyuna duyurulan 25 yıllık Kapsamlı Stratejik Ortaklık anlaşmasına rağmen, Çinli yetkililer — Dışişleri Bakanı Wang Yi dahil — İsrail’in eylemlerini eleştirip bölgesel istikrarsızlıktan duydukları endişeyi dile getirerek zaman kazandı; Devlet Başkanı Xi Jinping ise her iki tarafı da düşmanlıkları durdurmaya çağırdı ve İsrail’i doğrudan suçlamaktan kaçınarak dört maddelik bir barış planı önerdi. Çin, müdahaleci olmayan dış politikasıyla tutarlı şekilde İran’la ekonomik bağlarını sürdürdü ancak silah sağlamaktan veya doğrudan yardım sunmaktan kaçındı.
Çin’in düşük profilli yaklaşımına rağmen, uçuş gözlemcileri Çin’den Avrupa’ya düzenli olarak gerçekleştirilen CARGOLUX uçuşlarının Tahran üzerinden geçerken “karanlığa gömüldüğünü” iddia etti. Çin ne kadar ödeme teklif etmiş olursa olsun, önde gelen hava kargo şirketlerinden CARGOLUX’un İran’a silah teslimatı nedeniyle yaptırım riskini göze alması pek olası görünmüyor.
Rusya, İran’a S-400 hava savunma sistemi (bu sistem Çin, Belarus, Cezayir ve Türkiye’ye tedarik edildi) ile Su-35 savaş uçağı (Çin, Hindistan, Mısır ve Endonezya’ya sağlandı) sağlamadığı için eleştirilmiş olsa da, Moskova’nın Ukrayna’da NATO ile savaş halinde olması bu durumu mazur gösterebilir. Bununla birlikte, İranlılar, Shahed-136 insansız hava aracını ve balistik füzeleri yerelleştirilmiş üretime olanak tanıyan tam teknoloji transferiyle Rusya’ya sağlayarak Ukrayna’daki savaşta yardım ettiklerini unutmayacaklardır.
Tahran’daki yangının küllerinin henüz soğumadığı bir dönemde İranlı bir heyet Çin’e gitti. Heyet üyeleri, Çin yapımı uçakların ve füzelerin son Pakistan-Hindistan çatışmasındaki başarısını muhtemelen fark etmişti. İranlıların, PL-15 uzun menzilli füzeleri taşıyabilen ve gelişmiş Hava Uyarı ve Kontrol Sistemi (Airborne Warning and Control System) ekipmanlarıyla donatılabilen Chengdu J-10C çok rollü savaş uçağını istediği bildiriliyor.
İsrail, Çin’den İran’ın askeri ve nükleer emellerini dizginlemesi için baskı yapmasını talep etti; ancak Pekin’in, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin kaygılarına daha duyarlı olması muhtemel. Körfez Arap ülkeleri, bölgesel istikrarsızlığın kaynağı olan (ABD’nin göz yummasıyla) sınırsız bir İsrail’den, toparlanmakta olan bir İran’dan daha fazla tedirgin olabilirler. Bu nedenle, Tahran’la son dönemde gelişen ilişkilerini desteklemek adına Pekin’in silah satışlarına onay verebilirler.
Çin tarihsel olarak ekonomik diplomasiye bel bağlamış olsa da, dünya liderliği iddiasında meşru bir temele sahip olmak istiyorsa, İran’ın güvenlik ortağı olarak daha büyük bir rol üstlenmek zorunda kalabilir. “Savaşmadan savaşı kazanmak” (Win the war without fighting) gibi söylemler kulağa hoş gelse de, bir ülkenin küresel karar masasında yer alması için zaman zaman müttefiklerine askeri destek sağlaması gerekir; sadece Kapsamlı Stratejik Ortaklık belgesine işaret etmek, güvenilir bir ortak olduğunun kanıtı olarak yeterli değildir.
İran’a destek vermek, aynı zamanda Çin’in bölgedeki Kuşak ve Yol Girişimi (Belt and Road Initiative – BRI) yatırımlarını korumak anlamına da geliyor. Çin, Orta Doğu’ya 39 milyar ABD doları, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na (CPEC) 62 milyar ABD doları yatırım yaptı ve Orta Asya’da ulaşım, madencilik, enerji ve imalat alanlarında toplam 112 projeyi finanse etti. Bu projelerde teknolojiye ve çevreci altyapıya (green infrastructure) giderek daha fazla önem veriliyor. Ayrıca, BRI projelerine zarar vermek, ABD Başkanı Donald Trump’ı oldukça huzursuz eden BRICS bloğunu dengelemenin bir yolu olarak da görülüyor.
Çin, Pakistan’ın en büyük askeri tedarikçisi konumundadır. 2020-2024 yılları arasında İslamabad’a ana muharebe tankları, savaş uçakları, fırkateynler, karadan havaya füze sistemleri ve bir casus gemisi sağladı. Bu tedarikler, Pakistan’ın ithalatının %81’ini ve Çin’in küresel silah ihracatının %63’ünü oluşturdu.
Orta Asya ülkeleri, Rus tedarikçilerin NATO ile savaş halindeki Rusya’ya yoğunlaşması nedeniyle ithalatlarını çeşitlendirmek için Çin’den silah almaya başladı. Son dönemde Çin, Kazakistan ve Özbekistan’a insansız hava araçları ve uçaksavar sistemleri sattı; ayrıca Özbekistan, Çin/Pakistan ortak yapımı JF-17 çok rollü savaş uçaklarını satın almayı değerlendiriyor. Bu uçakların Batılı muadillerine göre daha ucuz ve bakımının daha kolay olduğu düşünülüyor.
Dolayısıyla Çin, Pakistan’dan İran’a ve oradan Orta Asya’ya uzanan ülke kuşağının potansiyel ana silah tedarikçisi konumundadır. Eğer Pekin, silah satışlarıyla birlikte gelen siyasi taahhütlerden çekinmezse — karşılıklı savunma paktı olmasa bile — artan sorumlulukların ve yeni ortaklarının beklentilerini karşılama avantajlarından yararlanacaktır.
Bir sonraki adım, Pakistan’dan Kafkasya’ya uzanan bir radar piket ağı kurulması olabilir. Bu sistem, hükümetlerin birincil radarına dayanan geliştirilmiş bir bölgesel hava trafik kontrol sisteminin parçası olabilir. Böyle bir düzenleme, Batılı — yani Amerikan ve İsrail — askeri uçaklarını tespit edebilir ve İran, Pakistan ile Orta Asya cumhuriyetlerini olası bir sonraki saldırı hakkında uyararak bölgedeki sivil havacılık güvenliğini koruyabilir.
İran, Çin’den yüzeyden havaya füze bataryalarını teslim almış olabilir ve bu da İsrail’in huzursuzluğunun kaynağı olabilir. İran, 1980’lerin sonlarında Çin’den HY-2 Silkworm seyir füzeleri almış, ardından Erişim Engelleme/Alan Reddi (Anti-Access/Area Denial) kabiliyeti planı çerçevesinde C801 gemisavar seyir füzelerini temin etmiştir. Dolayısıyla, Çin’in düşmanlık döneminde İran’a askeri yardım sağlaması yeni bir politika değil, daha çok geçmiş uygulamaların yeniden canlandırılmasıdır.
İsrail’in İran’a saldırmasından bir gün önce, Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) Hunan Eyaleti’nin Changsha kentinde toplandı. Çin, “Çin ile diplomatik ilişkisi bulunan 53 Afrika ülkesine uygulanan tüm gümrük vergilerinin sıfırlanacağını” duyurdu.
Haziran ayındaki FOCAC toplantısı, Eylül 2024’te düzenlenen üç yılda bir yapılan ve Çin ile Afrika arasında dönüşümlü olarak gerçekleşen Çin-Afrika İşbirliği Forumu’nun tamamlayıcısı niteliğindeydi; o forumda 50’den fazla Afrika lideri Pekin’i ziyaret etmişti. Bu zirvede Çin, 50 milyar ABD doları tutarında finansman, 1 milyon istihdam, kredi limitleri, yatırımlar ve askeri yardım sözü verdi ve Başkan Xi, Afrika ülkeleriyle ikili ilişkilerin “stratejik” düzeye yükseltilmesini önerdi.
Son 20 yılda Çin, 54 Afrika ülkesinin 52’sinin en büyük ticaret ortağı haline geldi. Bunu, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) yatırımları, krediler, kritik mineraller stratejisi ve üst düzey liderlerin sürece doğrudan katılımıyla başardı. Bu süreçte 2024 yılında 295 milyar ABD doları hacminde ticaret ilişkisi kurarak yıllık bazda %6’lık bir artış elde etti. 2023 yılında Afrika ülkeleri, liman, demiryolu ve yenilenebilir enerji yatırımlarını da içeren ve 53 Afrika ülkesini kapsayan toplam 21,7 milyar dolarlık BRI anlaşmaları aldı. Çin, bu yatırımları kıtanın maden zenginliğine erişim sağlamak ve Pekin lehine ayrıcalıklı ticaret ilişkileri kurmak için kullanıyor.
İsrail-İran çatışması sırasında, ikinci Çin-Orta Asya Zirvesi 17 Haziran 2025’te Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlendi. Başkan Xi, Orta Asya cumhuriyetlerinin liderleriyle bir araya geldi ve etkinlikte yeşil teknoloji ve hidrojen üretimi, tarım, altyapı (Çin–Kırgızistan–Özbekistan Demiryolu) ve enerji alanlarında yaklaşık 25 milyar ABD doları tutarında 58 anlaşma imzalandı.
Çin ayrıca bölgesel kalkınma projeleri için 209 milyon ABD dolarının üzerinde taahhütte bulundu ve Orta Asya ülkelerine iki yıl boyunca 3.000 eğitim fırsatı ile Kazakistan ve Özbekistan vatandaşlarına vizesiz seyahat imkânı sunacağını açıkladı.
Yatırımlar ve ticaret fırsatları için minnettar olsalar da, Afrika ve Orta Asya liderleri, İran ile imzalanmış olan Kapsamlı Stratejik Ortaklık’ın İsrail saldırılarına yalnızca basın açıklamalarıyla karşılık verilmesi üzerine, Pekin’in zorlu dönemlerdeki güvenilirliği konusunda sorgulamalar içinde olabilir.
Ve Çin’in hızlı hareket etmesi gerekiyor, çünkü NATO ile Rusya arasındaki Ukrayna savaşı sona yaklaşmakta ve Rusya yakında güney cephesine odaklanmak için zaman ve kaynak elde edecek. Üstelik Rusya şimdiden plan yapmaya başladı: Temmuz ayında, Rusya Afganistan’daki Taliban hükümetini resmen tanıyan ilk ülke oldu. Bu adım, Xi’nin Ocak 2024’te Taliban büyükelçisiyle yaptığı kamuya açık görüşmeden daha ağır basan bir gelişme.
Çin, İran’ın saldırı ve savunma askeri kapasitesini yeniden inşa edip modernize etmesine yardım ederek, Tahran’a verdiği sözleri yerine getirmek ve Afrika ile Orta Asya’ya yalnızca iyi gün dostu olmadığını kanıtlamak için ikinci bir şans elde etmiş durumda. Ancak Pekin, müdahaleci olmayan dış politikasının sınırlarını yeniden gözden geçirmelidir. Bu temkinli politika, gelişmekte olan bir ülke için tatmin edici olabilir; ancak dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve 120 ülkenin en büyük ticaret ortağı olan, küresel liderlik hedefleri güden bir ülke için artık yeterli olmayabilir.