“Almanya-Türkiye Müzik İlişkisi”nin Gayrı Resmi Tarihi

Askeri okuldan Almanya’ya uzanan bir öykünün sahibi, müzik tarihimiz açısından önemi tartışılmaz Türküola firmasının kurucusu, Almanya-Türkiye ve müzik ilişkisinin en önemli karakterlerinden birisi, 1950’lerde Türkçü, milliyetçi dergilerde ismine rastladığımız bir entelektüel, 70’lerde MHP’nin Almanya teşkilatlanmasına katkılar sunan politik bir aktör ve bu politik kimliğine rağmen o çalkantılı yıllarda devrimci sanatçıların plak ve kasetlerini yayınlayan bir müzik adamı. 2021 yılında kaybettiğimiz Yılmaz Asöcal’ın öyküsü kesinlikle Türkiye-Almanya ve müzik ilişkimizin görünür olmayan gayrı resmi tarihi gibi.
Mart 13, 2025
image_print

Türküola Firmasının Sahibi Türk Milliyetçisi Yılmaz Asöcal ve 70’lerin Devrimci Sanatçılarını Buluşturan İlginç Öykü

  

Müzikolog Martin Greve’in “Almanya’da Hayali Türkiye’nin Müziği” isimli bir kitabı var. Ağırlıklı olarak Türk işçi gözü sonrası Almanya’da şekillenen müziğimizin öyküsünü anlatıyor ama 572 sayfalık hacmine rağmen kanaatim odur ki, “Almanya-Türkiye ve Müzik İlişkisi” hâlâ derinleştirilmeye müsait özel ve gizemli konular barındırmakta. Yüksel Özkasap, Metin Türköz’den Yarınistan isimli etnik-rock grubu ve tabi ki rap müziğini Türkiye’ye taşıyan Cartel gibi birçok isim ve müzik topluluğuna kadar bu derinlik sahasını genişletmek mümkün.

Ancak -belki de- bütün bu müzik öyküsünün ana zeminini inşa eden ve sıra dışı karakter olduğunu düşündüğüm, Türkiye’de önemi henüz anlaşılmayan bir isim mevcut: Yılmaz Asöcal. Almanya’da Türk müzik sektörünü kuran ilk isim. Türküfon ve daha sonra Türküola yapım şirketinin sahibi. Önce Sirkeci Doğubank İş Hanı’ndaki plakçıların daha sonra Unkapanı Müzikçiler Çarşısı’ndaki kasetçilerin Türkiye’ye yönelik yayınladığı her tür ürününün fabrika kalıplarını satın alıp Almanya’ya götüren ve orada Türk işçileri için yeniden basan isim olarak biliyoruz biz onu.

Yılmaz Asöcal, müzik tarihimiz açısından kendisi gibi özel öneme sahip ve Almanya’daki işçilerimize yönelik plak-kaset yayınlayan Tahir Minareci, Muammer Uzelli’den bambaşka bir öyküye sahip. Kuşkusuz bu öykü farklı okumalar yapınca çıkıyor karşımıza. Yakın dönem politik tarih çalışırken ve gerek TÖMFED (Töre Folklor Eğitim Derneği, 1974-1980) ile ilgili makalemi, gerek “Türk Sinemasında Politik Milliyetçilik” kitabımı yazarken Asöcal ismiyle sık sık karşılaşmak beni epey şaşırttı. -Asöcal’ın bu arada- “Köln Bülbülü” biçiminde tanımlaman Yüksel Özkasap’ın eşi olduğunu da belirtelim.

Kuleli Askeri Lisesinden Almanya’ya 

Müzik tarihimizin önemli ismi Yılmaz Asöcal Sivaslı. Konya’da Askeri Ortaokulu bitirdikten sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne devam ediyor ancak sağlık gerekçeleriyle ayrılmak zorunda kalıyor. Lise öğrenimini Konya Erkek Lisesi’nde tamamlayıp İstanbul Üniversitesi’nde Alman Filolojisi bölümüne başlamasına rağmen ekonomik sebeplerden dolayı buradaki eğitimi de kesintiyle neticeleniyor. 1955’lerde ise Almanya’ya gidiyor Asöcal. Türkiye’de yarım kalan eğitim hayatını orada tamamlayarak “Geothe’nin Türk Edebiyatına Etkileri” başlıklı bir tez de hazırlıyor. Yılmaz Asöcal’ın Almanya’da üniversite eğitimini tamamladığı yıllar aynı zamanda Türkiye’den ilk işçi göçünün gerçekleştiği ve başta bu ülke olmak üzere yavaş yavaş Avrupa’da hatırı sayılır Türk nüfusunun yoğunlaşmaya başladığı zaman dilimine denk gelmekte.

Yılmaz Asöcal

Yılmaz Asöcal, bir dönem askeri eğitim alması ve ardından Alman Filolojisi okumasının yanı sıra Sezai Karakoç, Mehmet Kaplan, M.Necati Sepetçioğlu, Tarık Buğra, Mümtaz Turhan, İbrahim Kafesoğlu, Ahmet Kabaklı gibi Türk sağının kurucu öznelerinin ürünler yayınladığı İstanbul dergisinde (1953-1956) ve yine Türk milliyetçiliğinin önemli karakterlerinden Altan Deliorman’ın 1955 yılında iki sayı çıkardığı Türk Dünyası dergisinde şiirler yayınlayan entelektüel bir karakter.

MHP’nin Avrupa Teşkilatında Görev Alıyor

Türk sağı ve Asöcal ilişkisi bu bilgilerle sınırlı değil. 1970’lerde MHP’nin gayrı resmi yayın organı biçiminde değerlendirebileceğimiz Devlet gazetesinin bir sayısında onun ismine rastlıyoruz. Gazete haberine göre MHP’nin 27-28 Aralık 1975 tarihinde Köln Türkocağı binasında Hollanda, İsviçre, Fransa ve Avusturya’dan gelen temsilcilerle gerçekleştirdiği Avrupa Kurultayı’nda bir danışma kurulu teşekkül ettirilir. Bu kurulda adı geçenlerden birisi Asöcal (Devlet, 26 Ocak 1976, sayfa 4). Dolayısı ile onun 1950’lerde sağcı-milliyetçi dergilerle kurduğu ilişkinin sadece edebi olmadığını, MHP üzerinden politik bir alt öyküsünün de bulunduğunu görüyoruz.

Hatta 12 Eylül askeri darbesi ardından Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından hazırlanan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi”nde de onun ismine rastlamak mümkün. İddianameye göre Alparslan Türkeş’in makam odasında bulunan bir mektupta, Asöcal’ın ekonomik desteği ile teşkilata bir araç alınmış (1981: sayfa 399). Anlıyoruz ki, Asöcal 1950’lerden itibaren milliyetçi fikirlere sahip ve 70’li yıllarda MHP’nin Almanya çalışmalarında etkin biçimde rol alarak bu fikirlerini pratik hayata geçiren bir isim.

Bilindiği üzere 70’lerin Türkiye’si, politik enerjinin şiddet sarmalı içerisinde sokağa taştığı ve hayata ilişkin bütün kompartımanların sağ ve sol olarak katı biçimde ikiye bölündüğü bir fotoğrafa sahip. Ki, müzik sektörü de bu yarılmadan nasibini aldığı için özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren daha politik bir dile evrilir. Anadolu pop arayışının sertleşerek Anadolu rock’a dönüşmesi bunun en belirgin delili.

1970’lerin Devrimci Sanatçılarının Plak ve Kasetlerini Yayınlıyor

Başta Cem Karaca, Selda Bağcan olmak üzere dönem sanatçılarının bir kısmı Türk solunun farklı fraksiyonlarının etkinliklerinde sahne alıp, şarkılarında Türk solunun 70’lerdeki siyasal tezlerini estetik alana taşıyan şarkılar, marşlar söylerler. O yılların Türkiye İşçi Köylü Partisi üyesi olan müzisyen Sarper Özsan’ın kendisinin yaslandığı “Devrimci Müzik” tezinden hareketle bestelediği “1 Mayıs Marşı”nı Cem Karaca 1977 yılında plağa okur mesela. Plağın diğer şarkısı ise “Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini”dir.

1970’lerin Devrimci Sanatçılarından Selda Bağcan’ın, Türk solu tarihi içerisinde önemli yeri bulunan, Mahir Çayan ve arkadaşlarının güvenlik güçleriyle girdikleri silahlı çatışmada öldükleri “Kızıldere Olayı”na metaforik atıflarda bulunan “Kızıldere” (1976) şarkısının yer aldığı ve Türküola’dan çıkan plak kapağı.

Türkiye’de müzik 70’lerin politik ikliminden etkilenerek saflara ayrılır ve hatta karşıt görüşlü topluluklarca sanatçıların konserlerine silahlı, bombalı saldırılar olurken sektörün Almanya ayağının bu şiddet fotoğrafından etkilenmediğine şahitlik ederiz. Bunu MHP’li Yılmaz Asöcal’ın Türküola firmasından yayınlanan plaklardan anlıyoruz. Çünkü Selda Bağcan, Cem Karaca gibi o yıllarda kendisini Türk solu içerisinde tanımlayan isimlerin Almanya baskılı plakları ilginç biçimde Türküola’dan çıkmaktadır. Hatta Cem Karaca’nın 1974 yılında okuduğu “Beyaz Atlı” şarkısının sözleri ve müziği bizatihi Yılmaz Asöcal’a ait. Karaca’nın 12 Eylül darbesi ardından politik kimliğinden dolayı Türkiye’ye dönmesi için darbecilerce kendisine “yurda dön çağrısı” yapıldığı yıllarda dahi Türküola firmasından “Bekle Beni” (1982) albümünün yayınlanmasının da bir o kadar ilginç olduğunu söylemek mümkün (Karaca, 1983’te vatandaşlıktan çıkarıldı).

1970’lerin “Devrimci Sanatçı”larından Cem Karaca’ya politik kimliğinden dolayı 12 darbesi ardından “yurda dön” çağırısı yapıldığı dönemde Türküola’dan yayınladığı “Bekle Beni” (1982) albümü.

Yine aynı şekilde Türk sol tarihi içeresinde önemli yere sahip olan ve Mahir Çayan ile arkadaşlarının güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürüldükleri olaya atıflarda bulunan Selda Bağcan’ın “Kızıldere” şarkısının da 1976 yılında Türküola’dan yayınlandığını görmek epey şaşırtıcı.

Müzik Tarihimiz Açısından Önemi Anlaşılmadı

Askeri okuldan Almanya’ya uzanan bir öykünün sahibi, müzik tarihimiz açısından önemi tartışılmaz Türküola firmasının kurucusu, Almanya-Türkiye ve müzik ilişkisinin en önemli karakterlerinden birisi, 1950’lerde Türkçü, milliyetçi dergilerde ismine rastladığımız bir entelektüel, 70’lerde MHP’nin Almanya teşkilatlanmasına katkılar sunan politik bir aktör ve bu politik kimliğine rağmen o çalkantılı yıllarda devrimci sanatçıların plak ve kasetlerini yayınlayan bir müzik adamı. 2021 yılında kaybettiğimiz Yılmaz Asöcal’ın öyküsü kesinlikle Türkiye-Almanya ve müzik ilişkimizin görünür olmayan gayrı resmi tarihi gibi. Önemi henüz yeterince anlaşılamamış, bir sinema filmini hak eden hayata sahip gizemli bir karakter.

Selçuk Küpçük

Selçuk Küpçük; Gazi Üniversitesinde PDR eğitimi gördü. Ordu Ün. Güzel Sanatlar Fakültesinde sinema üzerine yüksek lisans yaptı. Birçok dergide şiir, müzik, sinema ve poetika metinleri yayınlayan Küpçük’ün kendi bestelerinden oluşan albümleri ve Selda Bağcan, Hasan Sağındık gibi birçok sanatçı tarafından seslendirilmiş eserleri bulunuyor. 2018 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Yılın Müzik Kitabı Ödülüne layık görülen ve müzik-toplum-siyaset-modernleşme gibi konuları ele alan “Aşk ve Teselli” isimli kitabı yanı sıra “Yüzleşmenin Kişisel Tarihi”, “Modern Türk Şiirinde Bellek Arayışı”, “Edebiyat Dergileri Atlası” isimli kitapları yayınlandı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.