Almanya: “Hindistan’a Odaklanmak”

Ekim 21, 2024
image_print

Çeviri ve Takdim: Cengiz Sözübek

Geçtiğimiz ekim ayında Alman Federal Hükümeti “Hindistan’a Odaklanmak” başlıklı bir belge yayımladı.

Deutsche Bank baş ekonomisti Robin Winkler’in “II.Dünya Savaşı’ndan sonraki en bariz gerileme” olarak özetlediği Almanya ekonomisinin girdiği cendereyi, Türkiye kamuoyuna yansıyan Alman otomotiv devi Volkswagen’in Manisa’da kuracağı araba fabrikası projesinin iptal edilerek Çin’li BYD firmasının gelmesinin de çok ötesinde değerlendirmek gerekiyor. Almanya sanayiinin omurgasını oluşturan iki yüzyıllık aile şirketlerinin iflas ettikleri ya da federal hükümetin yardımlarıyla iflasın eşiğinden döndüğü haberleri artık neredeyse sıradan oldu.

Avrupa’nın ve özelde de Avrupa’nın iki merkez ülkesi Almanya ve Fransa’nın yaşadıkları “ortak kader”i, Fransa Eski Ekonomi Bakanı Arnaud Montebourg veciz bir şekilde ifade ediyor: “Çin, Fransa’yı bitirdi.

Almanya’nın 2023 yılında yayımladığı Çin strateji belgesinden sonra Hindistan’la ilgili yayımladığı bu belge, kabaca şekillenmeye başlayan yeni küresel aksta Almanya’nın duracağı pozisyonu göstermesi adına da önem taşıyor. Geçen yıl açıklanan “Çin Üzerine Strateji” başlıklı belgede bu durum şöyle ifade edilmişti: “Uluslararası düzenin alacağı şekil, başka yerlere nazaran bu bölgede (Hint-Pasifik) daha büyük ölçüde belirleniyor.”

Almanya-Hindistan “stratejik ittifakı”; Çin’le ekonomik anlamda adeta sıcak savaş yaşayan Almanya ile Çin’e karşı daha da sertleşecek Trump’lı (ya da Trump’sız. Almanya’nın “Çin Üzerine Strateji” belgesinde adeta “Trump korkusu” şöyle ifade edilmişti: “Çin-ABD düşmanlığı Almanya’nın çıkarlarına aykırıdır.”) Amerika’nın yanında duracağından dolayı Çin’le karşı karşıya gelmesi neredeyse kesin olan Hindistan arasında bir mecburiyeti ihtiva ediyor. Her iki ülkenin de İsrail’le çok özel stratejik ittifaklarının olması, Hindistan’ın “Küresel Güney” liderliği hayalleri bahsinde değerlendirilebilecek üçlü bir ittifakı da kapsıyor.

Almanya’nın yayımladığı belge, Hindistan mahreçli düşünce kuruluşu ORF’nin (Observer Research Foundation) kıdemli uzmanlarından Amrita Narlikar tarafından değerlendirildi.  Akademik kariyerini Avrupa ülkelerinde yapan ve ağırlıklı olarak Hindistan-Avrupa ilişkileri üzerine çalışan Hint asıllı Narlikar “Hint-Alman Ortaklığı Nihayet Kalkışa Hazır mı?” başlıklı makalesine “Uzun zamandır iki ülkenin ilişkileri gerçekleştirilmeyen vaatlerle doluydu. Bu durum değişmek üzere olabilir” alt başlığıyla başlıyor.

İki ülke ilişkilerinin bugüne kadar olan dönemini Almanca deyimle “Luft Nach Oben” – “Gelişim İçin Oda” olarak tanımlayarak, analizini üç alt başlıkta derliyor: “lk adım olarak, iki ülkeyi doğal müttefikler haline getirmesi gereken birçok olumlu faktöre rağmen, son yıllarda Hindistan-Almanya ilişkisinin düşük performans göstermesine yol açan temel sorunları belirliyor. İkinci bölümde, bu iki stratejik ortağın neden yeni bir iş birliği dönemine giriyor olabileceğini açıklıyor. Üçüncü bölümde bazı uyarılar sunuluyor.”

Makalede öne çıkan başlıklar şöyle:

  1. Şu ana kadarki rekor: “Luft Nach Oben”

Hindistan ve Almanya 2000 yılından bu yana stratejik ortaktır. Hindistan, Federal Almanya Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkeler arasındaydı; iki ülke 2021 yılında diplomatik ilişkilerinin 70. yılını kutladı. Yine de, zaman içinde farklı noktalarda farklı nedenlerle, ortaklık cansız bir ortaklık olarak kaldı. İki demokrasi arasındaki durumu tanımlarken sıkça kullanılan Almanca bir deyim olan “Luft nach oben” akla geliyor: bir ilişki olarak yeterince kabul edilebilir, ancak iyileştirmeye çok yer bırakan bir ilişki. Özellikle Hint-Fransız ilişkilerindeki sıcaklıkla karşılaştırıldığında bu tezat çarpıcıdır.

Hindistan, Federal Almanya Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk ülkeler arasındaydı; iki ülke 2021’de diplomatik ilişkilerinin 70. yılını kutladı.

Son yıllarda çeşitli rahatsız edici unsurlar arasında üç tanesi öne çıktı.

Birincisi, Hindistan’la “göz göze” çalışmaktan bahseden Almanya’nın bu konuda pek de başarılı olduğu söylenemez. Almanya’nın sık sık değerlerle ilgili sorular sorması ve Hindistan demokrasisinin durumu konusunda kaşlarını kaldırması -örneğin sadece birkaç ay önce Kejriwal’in tutuklanması konusunda bile- ilişkilere yardımcı olmadı.

İkinci olarak, Hindistan’ın Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamaktaki isteksizliği Almanya’yı hayal kırıklığına uğrattı ve Almanya’nın bu konudaki hayal kırıklığı da Hintlileri rahatsız etti.

Üçüncüsü, savunma işbirliğinin güçlü bir bileşenini içeren Hint-Fransız ilişkisinin aksine, Almanya’nın bu konudaki tarihi tereddütü, iki ülke arasındaki işbirliğinin derinleşmesi için bir başka caydırıcı unsurdu. Almanya’nın bu isteksizliği, yakın çevresindeki ve daha geniş bölgedeki zorluklar göz önüne alındığında Hindistan için ciddi bir sorundu.

Ancak işler değişmek üzere olabilir.

  1. Değişim zamanı mı?

Geçtiğimiz hafta Alman Federal Hükümeti “Hindistan’a Odaklanma” başlıklı bir belge yayınladı. Bu belge Almanya’da devam etmekte olan önemli değişiklikleri ve Hindistan’a yönelik yeni yaklaşımı yansıtmaktadır.

İlk olarak, belge Hindistan demokrasisine yönelik büyük bir takdiri ortaya koyuyor. Nitekim 1. Bölüm “Hindistan – istikrar ve güvenlik için Almanya’nın demokratik bir ortağı” başlığını taşımaktadır. Hindistan’da 2024’te yapılacak seçimlere ilişkin yorumu ise açık bir destek ifadesi: “Hindistan’daki 2024 parlamento seçimleri dünyanın en büyük demokrasisinin canlılığını etkileyici bir şekilde ortaya koymuştur.” Ayrıca, Hindistan’a değerler konusunda alışılagelmiş dersler vermek yerine, belge iki ülkenin de korumaya çalıştığı ortak değerlere sahip olduğunu kabul etmektedir.

İkinci olarak, belge Rusya konusunda Hindistan ve Almanya arasındaki farklılıkları kabul etmekten çekinmiyor. Ancak Hindistan’a pozisyonunu yeniden gözden geçirmesi için yapılan eski telkinlerin ötesine geçiyor. Bunun yerine, bazılarının (bu yazar da dahil olmak üzere) yıllardır tavsiye ettiği bir pozisyonu benimsiyor – Almanya’nın Hindistan için güvenilir bir güvenlik ortağı haline gelmesi – bu da Hindistan’ın askeri tedarik için Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya yardımcı olacaktır.

Hindistan’ın Rusya ile ilişkileri bağlamında, ama aynı zamanda Hint-Pasifik ve Hindistan’ın “doğrudan komşuluğu” da hesaba katıldığında, belge savunma işbirliğinin üçüncü tıkanma noktasını ele alırken nettir: “Bu nedenle Alman Hükümeti Hindistan ile silah işbirliğini genişletecek, silah ihracatı kontrol prosedürlerinin güvenilirliğini ve öngörülebilirliğini geliştirmeye devam edecek ve Alman ve Hint silah şirketleri arasındaki işbirliğini teşvik edecek ve destekleyecektir. Alman Hükümeti, ilgili kararları yürürlükteki ulusal ve Avrupa kurallarına göre verecektir.” Hindistan ile askeri işbirliğinin genişletilmesi ve derinleştirilmesi tam da ihtiyaç duyulan şeydir

Belge, çok taraflılık, yeşil enerji, iklim, kalkınma işbirliği, ticaret, göç, araştırma ve akademi gibi Almanya’nın halihazırda işbirliği yaptığı diğer alanlarda da başarılı. G20 ve güneş enerjisi ittifakı da dahil olmak üzere Hindistan’ın başarılarını tanıyor ve haklı olarak Almanya’nın Hindistan’dan bir şeyler öğrenebileceğini kabul ediyor. Uygulamaya ilişkin dil güçlüdür; sadece olması gerekenler değil, istenenler de yer almaktadır .

III. Uyarılar ve sınırlamalar

Belge, Almanya’nın Hindistan’a doğru önemli ve olumlu bir adım attığını gösterse de, uygulama ve sürdürülebilirlik sorunları devam etmektedir. Hükümetler üniter aktörler değildir; Almanya’nın federal sistemi karmaşıktır; Şansölye Scholz’un hükümeti birbiriyle her zaman aynı fikirde olmayan üç partiden oluşmaktadır. Bu karmaşık faktörler olmasaydı bile, belgede ortaya konan gündemi geliştirmek için halkın katılımı ve katılımı çok önemli olacaktır. Şimdiye kadar Almanya, Çin’e Hindistan’dan çok daha fazla ilgi gösterdi; bu durum akademik pozisyonlara ve araştırma kurumlarına sağlanan fonların yanı sıra iki ülkenin Alman medyasında aldığı farklı içerik ve hacimdeki haberlere de yansıdı. Almanya’nın Hindistan konusunda ve Hindistan’dan üst düzey uzmanları çekip çekemeyeceğini ve ülke hakkında kaba klişelerin ötesine geçen bir kamuoyu bilinci oluşturmayı nasıl başaracağını göreceğiz.

İkinci olarak, etkileyici Focus on India belgesinde bile zaman zaman eski paternalizme geri dönüldüğünü görmezden gelmek mümkün değil. Bunun bir örneği, Küresel Güney’e atıfta bulunulurken, bu terimden üç kez bahsedildikten sonra “sözde” ifadesinin kullanılmasıdır. Küresel Güney’in bir terim ve bir varlık olarak reddedilmesi son yıllarda Batı’da moda haline gelmiştir. Ancak Hindistan ve Ağustos 2024’teki üçüncü Küresel Güney’in Sesi zirvesine katılan 123 ülke için Küresel Güney’in “sözde” hiçbir yanı yoktur. Dahası, bu “sadece” bir dil meselesi değil, somut politika sonuçları var.

Almanya, Hindistan’ın müzakere masasına getirdiği farklı kimlikleri ve fikirleri ne kadar çok tanır ve takdir ederse, bu ikili işbirliği o kadar derin ve anlamlı hale gelecektir.

Cengiz Sözübek

Endüstri mühendisi. 20 yıldır özel sektörde çalışıyor. İngilizce ve Rusça biliyor.
Rusya siyaseti başta olmak üzere uluslar arası siyasetle ilgileniyor.
Muhalif, Yarın, karizma dergilerinde; Star Açık görüş'te yazıları yayımlandı.
Mail: [email protected]

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır