Gana ve Zambiya’nın resmi alacaklıları, bu ülkelerin iki Afrika çok taraflı finans kuruluşuna – Afrika İhracat-İthalat Bankası (African Export-Import Bank – Afreximbank) ve Ticaret ve Kalkınma Bankası (Trade and Development Bank – TDB) – olan borçlarını ödememeleri yönünde baskı yapıyor.
Bu alacaklılar, fiilen, Gana ve Zambiya’nın bu iki bankaya yapacakları ödemelerden önce, kendilerine ödeme yapılmasını talep ediyor.
Afrika’da sürdürülebilir kalkınmanın finansmanı üzerine çalışan akademisyenler olarak biz, bu yaklaşımı dar görüşlü (short-sighted) buluyoruz.
Gana ve Zambiya’nın resmi alacaklılarının bu tutumunun iki önemli sonucu var.
Birincisi, bu alacaklılar, her iki ülkenin Afreximbank ve TDB’yi ticari alacaklı (commercial creditors) olarak değerlendirmesini istiyor. Bu durum, söz konusu bankaların kredi notlarını zedeleyecek, borçlanma maliyetlerini artıracak ve Afrika’daki sürdürülebilir kalkınmayı finanse etme kapasitelerini düşürecektir.
İkincisi, Gana ve Zambiya’ya, güçlü büyüme beklentileriyle uyumlu, akılcı bir borç yeniden yapılandırma sürecine destek vermek yerine onları doğrudan temerrüde sürüklemek, bu ülkelerin mali kırılganlığını daha da artırmaktadır. Böylece ya sınırlı kaynaklarını bu borçları ödemeye harcamak zorunda kalacaklar ya da yükümlülüklerini yerine getiremeyip söz konusu bankalar tarafından dava edilme riskiyle karşı karşıya kalacaklardır.
Her ne kadar Gana ve Zambiya maliye bakanlıklarından gelen açıklamalar, temerrüt kararının kendi iradeleriyle alındığını gösterse de, bu iki Afrika çok taraflı finans kuruluşuna diğer tüm çok taraflı alacaklılardan farklı davranmaları için ciddi bir baskıya maruz kaldıkları da açıktır.
Peki, bu farklı muamelenin bu kadar önemli olmasının sebebi nedir?
Tercihli Alacaklı Statüsü
Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası da dahil olmak üzere çok taraflı finans kuruluşları, “tercihli alacaklı statüsü”ne (preferred creditor status) sahiptir. Bu statü, üstlendikleri özel rolün bir tanınmasıdır. Bu kurumların, düşük ve orta gelirli ülkelerde kamu yatırımları, ekonomik istikrar ve uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma için nispeten düşük maliyetli finansman sağlamaları beklenir.
Bu tercihli statü sayesinde, ülkeler borç sıkıntısına düştüğünde, söz konusu kurumların kalkınma odaklı görevleri, ticari alacaklıların çıkarlarının önüne geçer. Ticari alacaklılar genellikle yalnızca ticari açıdan uygulanabilir projeleri finanse eder. Bu tür işlemlerdeki temerrüt riskini telafi etmek için de yüksek faiz oranları uygularlar.
Afreximbank ve Ticaret ve Kalkınma Bankası (TDB) ise Afrika’nın kritik kalkınma finansmanına erişimindeki boşluğu doldurmak üzere kurulmuştur. Bu iki banka, sermaye sınırlamaları, düzenleyici engeller veya risk algısı gibi nedenlerle ticari kurumların ya da diğer çok taraflı finansal kuruluşların sağlayamadığı – ya da sağlamak istemediği – projelere ve işlemlere finansman sağlar.
Örneğin, Afreximbank’ın kuruluş tüzüğünde, Afrika’nın ihracatındaki düşüşün Afrika devletlerinin ekonomilerini olumsuz etkilediği ve bu ülkelerin kendi kendine yeterli bir kalkınmaya ulaşma kapasitelerini sekteye uğrattığı belirtilir. Ayrıca, ekonomik kalkınmanın en iyi şekilde, gerekli mali kaynakları sağlamak ve harekete geçirmek amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir ticaret finansmanı kurumu aracılığıyla gerçekleştirilebileceği kabul edilir. Afreximbank, bu rolünü yerine getirebilmesini desteklemek amacıyla tarihsel olarak tercihli alacaklı statüsünden yararlanmıştır.
Tercihli Alacaklı Statüsü Neden Sorgulanıyor?
Gana ve Zambiya’nın resmi alacaklı komiteleri, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch ve diğer bazı yorumcular, söz konusu iki Afrika kurumunun tercihli alacaklı statüsünü sorguluyor. Bu çevreler, Afreximbank ve Ticaret ve Kalkınma Bankası’nın, yalnızca devletlerin hissedar olduğu Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası gibi çok taraflı finansal kurumlardan farklı olduğunu öne sürüyor. Bu iki Afrika bankasında özel hissedarların bulunması nedeniyle, bu bankaların tercihli alacaklı statüsünden faydalanmaması gerektiğini savunuyorlar. Bunun yerine, bu kurumlara ticari alacaklılarla aynı statünün uygulanması gerektiğini ileri sürüyorlar.
Ancak bu görüş, Afreximbank ve Ticaret ve Kalkınma Bankası üye devletlerinin, bu bankalara özel hissedar kabul etme yetkisini neden verdiklerini göz ardı etmektedir. Bu, Afrika’nın uygun maliyetli kalkınma finansmanına erişimindeki boşluğu doldurmak üzere tasarlanmış, bilinçli ve pragmatik (pragmatic) bir yaklaşımdı.
Amaç, bireysel Afrika ülkelerinin kendi başlarına ulaşamayacakları koşullarda, esnek ve hızlı şekilde sermaye toplayabilen yeni çok taraflı kurumlar yaratmaktı. Latin Amerika’da yüksek kredi notuna sahip olan bölgesel kalkınma bankası CAF da dahil olmak üzere, birkaç başka bölgesel kalkınma bankası benzer bir karma model (hybrid model) uygulamaktadır.
Küresel finans sistemindeki bir boşluğu kapatmak üzere geliştirilen bu yaratıcı ve pragmatik yaklaşımın şimdi bu iki Afrika bankasına karşı bir gerekçe olarak kullanılması gerçekten çelişkili bir durumdur.
Sonuçlar
Eğer bu iki Afrika finans kurumu ticari alacaklılar gibi muamele görürse, sermaye maliyetleri artacaktır. Bu durum, kredi verme kapasitelerini azaltacak ve sağladıkları finansmanı daha pahalı hale getirecektir. Aynı zamanda, küresel finansal sistemdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirecektir. Son olarak, gelecekte Afrika ülkelerinin devlet borçlarını ödeyememe riskini artıracaktır.
Başka bir deyişle, bu kurumların statüsünün düşürülmesi, resmi alacaklıların korumayı iddia ettikleri istikrarı bizzat zayıflatma riski taşır. Aynı zamanda Afrika’nın istikrarlı, öngörülebilir ve uygun maliyetli kalkınma finansmanı akışlarına erişim çabalarına da yeni bir engel oluşturur.
Resmi alacaklıların bu eylemlerinin nihai sonucu, Gana ve Zambiya ile alacaklıları arasında yürütülecek müzakerelere bağlı olacaktır. Bu müzakerelere söz konusu iki Afrika kurumu da dahil olacaktır. Ayrıca, farklı alacaklı gruplarının diğer Afrika ülkelerinin borçlarını yeniden yapılandırma süreçlerinde nasıl bir tutum takınacakları da sonucu etkileyecektir.
Bununla birlikte, uluslararası toplum, uygun uluslararası platformlarda harekete geçerek sürece yön verme potansiyeline sahiptir.
Küresel liderler, Afreximbank ve Ticaret ve Kalkınma Bankası gibi bölgesel ve alt-bölgesel kalkınma bankalarının kapasitesini artırmanın ve güçlendirmenin yollarını aramaktadır. Bu da, söz konusu kurumların tercihli alacaklı statülerine saygı gösterilmesini ve uygun maliyetli sermayeye erişimlerinin artırılmasını gerektirir.
Oysa şu anda yaşananlar, bunun tam tersidir.
Ancak, alacaklı hükümetlerin rotayı değiştirerek Afrika’daki çok taraflı finans kuruluşlarına destek verdiklerini göstermeleri için hâlâ zaman vardır.
- Danny Bradlow, Profesör / Kıdemli Araştırma Görevlisi, Pretoria Üniversitesi Burs Geliştirme Merkezi
- Lisa Sachs, Direktör, Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Yatırım Merkezi