ABD, Çin’i Yok Etmek İçin Distopik Planını İlerletiyor

Daha geçen hafta, ABD Savunma Bakanlığı’ndan milyonlarca dolar fon alan Hudson Enstitüsü, Çin hükümetinin çöküşünü tartışmak üzere bir konferans düzenledi ve planın ana hatlarını içeren 128 sayfalık bir belge yayımladı. Bu belge son derece iğrenç ve distopik bir içerik taşıyor; Çin’in ruhunu gölgelerden manipüle ederek, gizli bilgi kampanyaları, kültürel ve psikolojik yeniden yapılanma, askeri müdahale yoluyla kademeli bir işgali öngörüyor.
Ağustos 4, 2025
image_print

Hayal edin: 2025 yazındayız ve Amerika Birleşik Devletleri, yabancı askeri üslerle çevrilmiş durumda. Bu üsler, dünyanın öbür ucundaki, savaşın kaçınılmaz olduğunu durmaksızın dile getiren düşmanca bir ülke tarafından inşa edilmiş. Bu ülkenin liderleri, milyarlarca doları ordularına akıtarak gelişmiş yapay zekâ silahları geliştiriyor, ABD’nin en kalabalık şehirlerini hedef alan uzun menzilli balistik füze sistemleri kuruyor ve hazırlık amacıyla binlerce askeri Karayipler’e sevk ediyor. Bölge genelinde, ABD’ye karşı nükleer savaşı simüle eden tatbikatlar da dâhil olmak üzere büyük çaplı savaş oyunları düzenleniyor. “Önümüzdeki iki yıl içinde,” diyorlar. Savaş kapıda ve biz hazır olmalıyız. Bu sırada, ülke içinde, en önde gelen düşünürler bir araya gelerek ABD hükümetinin çöküşünü planlıyor ve savaş sonrasında geriye yalnızca toz ve istikrarsızlık kalacağı varsayımıyla izlenmesi gereken adımları anlatan 120 sayfalık bir belge yayımlıyor.

Ama durun. Hayal etmenize gerek yok. Bu gerçekten oluyor — sadece ABD’nin başına gelmiyor. Hayır, ABD burada kurban değil; dünyanın öbür ucunda ordusunu şişiren, savaşa hazırlanan ve başka bir ülkenin hükümetinin çöküşünü planlayan düşmanca ülke bizzat ABD’nin kendisi.

ABD, yalnızca Asya-Pasifik bölgesinde 300’den fazla askeri üs kurdu, Çin’in en büyük şehirlerine doğrultulmuş uzun menzilli füze sistemleri yerleştirdi ve Çin’e karşı nükleer savaşı simüle eden ortak tatbikatlar düzenlemek üzere bölgesel müttefikleriyle birlikte hareket etti. Ve daha geçen hafta, federal fonlarla desteklenen Hudson Enstitüsü, Çin hükümetinin çöküşüne dair 128 sayfalık planını yayımladı.

Batı medyası size Çin’in dünyadaki en saldırgan ülke olduğunu söylüyor, ancak Çin, ABD’nin askeri yığınağına ve savaş çağrısı yapan düşmanca söylemlerine karşı olağanüstü bir itidal göstermiştir. Eğer tam tersi olsaydı — yani Çin, ABD’yi füzelerle, askerlerle ve üslerle kuşatmış olsaydı — ABD bunu çoktan bir savaş eylemi olarak değerlendirmişti. 1962 Küba Füze Krizi’ni hatırlayın; Sovyetler Birliği’nin Küba’ya nükleer füze yerleştirmesi, ABD’yi neredeyse tam ölçekli bir nükleer savaş ilan etme noktasına getirmişti.

Neyse ki, gerçekler ABD’nin savaş propagandasından daha güçlü ve işte o gerçekler: ABD’nin yurt dışında 900’den fazla askeri üssü varken, Çin’in yalnızca bir tane var. ABD, Çin’i 300’den fazla askeri üsle çevrelemiş durumda; buna karşılık Çin’in Batı Yarımküre’de tek bir askeri üssü bile bulunmuyor. ABD, sadece 1991’den bu yana 251 askeri müdahale gerçekleştirdi, oysa Çin son 50 yıldır hiçbir ülkeye müdahalede bulunmadı.

Ve 10 Temmuz 2025’te, ABD ve müttefikleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Pasifik’te gerçekleştirilen en büyük askeri tatbikatlara başladı. “Resolute Force Pacific” (Kararlı Güç Pasifik) ya da kısa adıyla REFORPAC 2025 olarak adlandırılan bu tatbikata 350’den fazla hava aracı ve 12.000’den fazla personel katılacak; Hawaii, Guam, Japonya ve uluslararası hava sahası da dâhil olmak üzere, Pasifik boyunca 3.000 milin üzerindeki alanda 50’den fazla noktada icra edilecek. ABD Hava Kuvvetleri, bu tatbikatların Çin’e karşı yürütülecek bir savaşta “nasıl savaşacağımızı ve nasıl kazanacağımızı göstereceğini” söylüyor.

Batı’nın ana akım medyasının “saldırganlık” olarak tanımladığı Çin’in eylemleri, çoğunlukla kendi kıyıları açıklarında sürekli gerçekleştirilen savaş oyunlarına yanıt olarak düzenlenen savunma amaçlı askeri tatbikatlardan ibarettir. Ama lütfen, kendimize dürüst olalım — hangi ülke böyle bir durumda tepki vermez ki? Hatta bu, savaşa açıkça hazırlık anlamına gelen bir durumda sergilenen bir tür itidal davranışıdır.

Daha geçen hafta, ABD Savunma Bakanlığı’ndan milyonlarca dolar fon alan Hudson Enstitüsü, Çin hükümetinin çöküşünü tartışmak üzere bir konferans düzenledi ve planın ana hatlarını içeren 128 sayfalık bir belge yayımladı. Bu belge son derece iğrenç ve distopik bir içerik taşıyor; Çin’in ruhunu gölgelerden manipüle ederek, gizli bilgi kampanyaları, kültürel ve psikolojik yeniden yapılanma, askeri müdahale yoluyla kademeli bir işgali öngörüyor.

Sıfırıncı Aşama, çöküşten önce başlayacak. ABD Özel Operasyon Kuvvetleri, hükümet, ordu ve halk arasında bölünme yaratmak amacıyla psikolojik ve politik savaş yöntemlerine başvuracak — ve hükümet bu amaçla milyarlarca dolarlık Amerikan vergi fonunu zaten tahsis etmiş durumda. Bu süreçte, bilgi kampanyaları aracılığıyla anlatıları çarpıtarak Çin tarihini zayıflatmayı, toplumsal travmaları istismar etmeyi ve Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP) alay konusu yapmayı planlıyorlar.

Birinci Aşama, Çin’in çöküşünün ardından devreye girecek ve adı dışında her yönüyle bir ABD işgali anlamına gelecek. ABD güçleri Çin şehirlerine konuşlandırılacak ve Çin ordusuna entegre edilecek. Yeni bir kukla hükümet, ABD liderlerinin isteklerine uyacak şekilde görevlendirilecek. ÇKP’ye sempati duyan herkes “kontrol altına alınacak” ve ABD kuvvetleri, nükleer silahları ele geçirmek için baskın operasyonları gerçekleştirecek.

Son olarak, İkinci Aşama, ulusal bilinci yeniden yazmaya çalışacak; bunun için ABD tarafından onaylanmış bir tarih anlatısı oluşturulacak. “Amerika’nın Sesi” (Voice of America) örnek alınarak bir “Çin’in Sesi” (Voice of China) yaratılacak, halk komünizmin kötülükleri konusunda yeniden eğitilecek ve “üzücü ama şeffaf” olarak tanımlanan bir ulusal yas dönemi, tamamen ABD tarafından şekillendirilmiş yeni bir Çin’in önünü açacak.

Belgenin geri kalanında ise Çin’deki tesislerin nasıl nokta atışıyla hedef alınacağı, Çin’in finansal sisteminin ABD çıkarlarına uygun biçimde nasıl yeniden yapılandırılacağı, varlıkların nasıl güvence altına alınacağı, ordunun nasıl yeniden organize edileceği ve bir “uzlaşma” kampanyasının nasıl yürütüleceği ayrıntılı olarak anlatılıyor. Belgenin sonunda, Çin’i doğu ve batı olarak ikiye ayıran, keyfi biçimde çizilmiş hayali bir sınırdan söz ediliyor; ayrıca bazı bölgelerin bölünmesi veya paylaşılması ihtimali tartışılıyor. Çin’in isminin “Tayvan” ya da “Çin Federal Cumhuriyeti” gibi adlarla değiştirilmesi de öneriler arasında yer alıyor.

Belge, kulağa geldiği kadar Orwellvari ve Miles Yu, Ryan Clarke ve Gordon G. Chang gibi “uzmanlar” tarafından kaleme alınmış. Chang, ABD’de en sık alıntılanan “Çin uzmanlarından” biri; ancak o bir uzmandan çok, tam anlamıyla bir propaganda sözcüsü. Tüm kariyerini, Çin’in çöküşüne dair cesur ama çarpıcı şekilde yanlış öngörüler yaparak ve aynı zamanda ABD’nin emperyalist söylemlerini pekiştirerek inşa etti.

En kötü şöhretli iddiası, 2001 yılında yayımladığı The Coming Collapse of China (Çin’in Yaklaşan Çöküşü) adlı kitabında yer aldı. Bu kitapta Çin Komünist Partisi’nin en geç 2011 yılına kadar çökeceğini büyük bir özgüvenle ilan etti. Bu gerçekleşmeyince tarihi ileri attı… sonra bir kez daha ileri attı. Öyle ki, Foreign Policy dergisinin “Yılın En Kötü 10 Tahmini” listesine iki kez girmeyi başardı. Aradan yirmi yılı aşkın bir süre geçmişken, Çin bırakın çökmeyi, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri hâline geldi ve küresel diplomasi ile kalkınmada öncü bir aktör oldu.

Tüm bu başarısızlık geçmişine rağmen, Chang hâlâ Fox News ekranlarında düzenli olarak yer almakta, Hudson Enstitüsü gibi askeri düşünce kuruluşlarında konuşmacı olarak boy göstermekte ve Washington’daki Çin karşıtı şahinler için başvurulan bir isim olmaya devam etmektedir. Neden mi? Çünkü onlara duymak istedikleri şeyi tam olarak söylüyor. Onun rolü, yalnızca saldırganlığı meşrulaştırmak, korku yaymak ve rejim değişikliği söylemlerini “uzmanlık” kisvesi altında yaymak. Gerçekte Gordon C. Chang, devlete bağlı bir propaganda aracı olmaktan öteye geçmeyen biridir ve yalnızca ABD’nin emperyal dünya görüşünü pekiştirdiği, böylece Kongre’nin sizin vergi paranızı Çin’e karşı savaşta kullanmasına zemin hazırladığı için “işe yarar” kabul edilmektedir.

Chang gibi insanlar, ABD’nin savaşlarını ve yurtdışındaki tahakkümünü meşrulaştırmak amacıyla Kongre oturumlarına ve Hudson Enstitüsü gibi federal fonlarla desteklenen kuruluşlara çıkmaya devam edecek. Artık yalancı ve emperyalist sözcülerin — Chang gibi isimlerin — Kongre’de, akademide ya da başka herhangi bir yerde küresel ölüm ve yıkım aracı olarak parlatılmalarına son verilmesini talep etmenin zamanı geldi. Sonsuz savaşa giden yolu reddetmeli ve militarizme değil, karşılıklı saygıya dayalı bir dünya inşa etmeliyiz. Ancak böyle bir gelecek, her zaman kurban olduğumuzu hayal etmeyi bırakıp, kimi zaman saldırganın biz olduğumuzu kabul etmeyi gerektirir.

 

* Megan Russell, CODEPINK’in “Çin Düşmanımız Değil” kampanyasının koordinatörüdür. Londra Ekonomi Okulu’ndan çatışma çalışmaları alanında yüksek lisans derecesiyle mezun olmuştur. Daha önce NYU’da çatışma, kültür ve uluslararası hukuk eğitimi almıştır. Megan, bir yıl Şanghay’da eğitim görmüş ve sekiz yılı aşkın süredir Çince öğrenmektedir. Araştırmaları, ABD-Çin ilişkileri, barış inşası ve uluslararası kalkınma arasındaki kesişim noktasına odaklanmaktadır.

 

Kaynak: https://www.counterpunch.org/2025/08/01/the-u-s-advances-its-dystopian-plan-to-destroy-china/

SOSYAL MEDYA