Otto Reich: Latin Amerika’yı İstikrarsızlaştırmaya Çalışan Yahudi Ajanı

Washington’un Venezuela ile karşı karşıya gelişi derinleşirken, gözlemciler bu tırmanışın birdenbire ortaya çıkmadığını fark etmelidir. Bu, Otto Reich gibi rejim değişikliği uzmanlarının onlarca yıl boyunca Latin Amerika için tasarladığı uzun vadeli müdahaleci planların öngörülebilir bir sonucudur. Bugün, bu plan, Reich’ın yakın müttefiki ve kendi başına da kararlı bir müdahaleci olan Dışişleri Bakanı Marco Rubio gibi şahinler tarafından özenle hayata geçirilmektedir.
Kasım 22, 2025
image_print

Otto Reich: 40 Yıl Boyunca Latin Amerika’yı İstikrarsızlaştırmaya Çalışan Yahudi Rejim Değişim Ajanı

 

Amerika Birleşik Devletleri’nin Latin Amerika’ya yönelik dış politikasının gölgeli dünyasında, Otto Reich kadar tartışma yaratan çok az isim vardır. Yahudi-Kübalı bir sürgün olan Reich’ın kariyeri, yasadışı propaganda operasyonları, darbe bağlantıları ve Washington’a karşı gelen hükümetleri devirmeye yönelik sarsılmaz kararlılığıyla, adeta bir rejim değişikliği el kitabı gibidir.

Hikâye, Otto Juan Reich’ın 16 Ekim 1945’te Havana’da, 1938’de Nasyonal Sosyalist Almanya’dan kaçan Avusturyalı Yahudi bir baba ile Katolik Kübalı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmesiyle başlar. Babasının Almanya’dan kaçışı, Reich’ın dünya görüşünün temel anlatısı hâline geldi — daha sonra Latin Amerika’daki solcu hareketlere yansıtacağı otoriter kötülük anlatısı. Yahudi kökenine rağmen Katolik olarak yetiştirilen küçük Otto, Amerikalıların işlettiği seçkin Ruston Akademisi’ne gitti ve burada hem Küba kültürünü hem de Amerikan etkisini eşit derecede özümsedi.

Reich’ın gençlik yıllarında Küba, Fulgencio Batista’nın diktatörlüğü altındaydı. Batista’nın siyasi baskısı öylesine şiddetliydi ki, Reich’ın The New Yorker’a anlattığına göre kendi ailesi bile “devrim yanlısı, Batista karşıtı”ydı. Tek istisna, bir otoriter rejimden kaçma deneyimi nedeniyle devrimci hareketlere şüpheyle yaklaşan babasıydı. 1959’da Fidel Castro iktidarı ele geçirdiğinde, bu şüphe kehanet gibi gerçekleşti — en azından Reich hayatının geri kalanında böyle iddia etti. Castro’nun iktidarını sağlamlaştırması üzerine, Reich’ın babası bir kez daha kaçmak zorunda kaldı ve bu kez, New York Times’ın aktardığına göre, 1960 yılında Otto henüz 15 yaşındayken ailesini Kuzey Carolina’ya götürdü.

Babasının çifte sürgünü — önce Almanya’dan, sonra devrimci Küba’dan — genç Reich’ın siyasi kimliğini şekillendiren bir dönüm noktası oldu. Başkaları bu hikâyede bir trajedi görürken, Reich bir fırsat gördü. Kimileri uzlaşmayı savunurken, Reich çatışmayı tercih etti. Genç mülteci, Latin Amerika solculuğuna karşı Washington’un en ateşli aktörlerinden biri hâline geldi; komünizm ile demokrasi arasındaki çizgide gri alanlara, nüanslara ya da bir arada yaşama ihtimaline asla yer bırakmayan bir figür.

Ordudan “Dış Politika Çevresi”ne (The Blob)

Reich’ın nüfuz kazanma süreci sistematikti. 1966 yılında North Carolina Üniversitesi Chapel Hill kampüsünden Uluslararası İlişkiler alanında lisans derecesi aldıktan hemen sonra ABD Ordusu’na katıldı ve Panama Kanalı Bölgesi’nde konuşlu 3. Sivil İşler Müfrezesi’nde üç yıl subay olarak görev yaptı. Bu görev, Reich’a sadece askerî deneyim kazandırmakla kalmadı; aynı zamanda ABD’nin Latin Amerika’daki güç projeksiyonunu ön cepheden gözlemleme imkânı sundu. Amerikan askerî varlığı burada yalnızca savunmaya değil, tüm yarımküre üzerindeki nüfuzunu sürdürmeye yönelikti.

Askerlik hizmetinin ardından Reich, 1973 yılında Georgetown Üniversitesi’nde Latin Amerika Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı ve böylece bu bölgeye dair uzmanlık arayan muhafazakâr politika yapıcılar için vazgeçilmez bir profil kazandı.

1981 yılında Ronald Reagan Beyaz Saray’a güçlü bir zaferle giriş yaptığında, Reich aradığı fırsatı buldu. Reagan yönetimi, Latin Amerika’da agresif bir antikomünist gündemi hayata geçirecek görevlilere ihtiyaç duyuyordu ve Reich bu görev için gönüllü oldu. 1981’den 1983’e kadar, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nda Yardımcı Yönetici olarak görev yaptı ve devrimci çalkantıların yaşandığı bir dönemde Latin Amerika ile Karayipler’e yönelik Amerikan ekonomik yardımını yönetti. Ancak bu görev, Reich’ın asıl misyonuna hazırlıktan ibaretti.

Kontra Propaganda Makinesinin Mimarı

1983 yılında Reich, Latin Amerika ve Karayipler için Kamu Diplomasisi Ofisi’ni (Office of Public Diplomacy – OPD) kurdu ve yönetimini üstlendi. Masum görünümlü bu isim, modern Amerikan dış politikasının en tartışmalı operasyonlarından birine dönüşecekti. OPD’nin resmî görevi, Nikaragua’daki Sandinista hükümetine karşı savaşan Kontra gerillalarını desteklemekti. Ancak daha sonra ortaya çıkacağı üzere, ofisin asıl işlevi, 1987’de Sayıştay Başkanı’nın “yasaklanmış, gizli propaganda” olarak tanımladığı faaliyetleri yürüterek Kontra’nın Amerikan kamuoyu nezdindeki imajını güçlendirmekti.

Reich’ın yönetiminde OPD, tam anlamıyla bir dezenformasyon fabrikasına dönüştü. Ofis, Nikaragua hükümetinin uyuşturucu kaçakçılığına karıştığına dair asılsız iddialar da dâhil olmak üzere, ABD medyasına sahte haberler sızdırdı. Ana akım gazetelerde, hayali Nikaragualı isyancı liderlere atfedilen görüş yazıları yayımlandı. Hükümetle bağlantılarını gizleyerek Kontra yanlısı makaleler yazan ücretli danışmanlarla koordinasyon sağlandı — Kongre araştırmacılarının daha sonra “beyaz propaganda” olarak tanımladığı bir uygulama.

Reich, ofisini gizli bir savaşı desteklemek amacıyla Amerikan kamuoyunu manipüle eden bir iç propaganda operasyonuna dönüştürmüştü. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin hazırladığı rapor, OPD’yi doğrudan “bir iç siyasi ve propaganda operasyonu” olarak niteledi. Reich, bu aldatma mekanizmasını üç yıl boyunca yönetti ve gazeteci Ann Bardach’ın daha sonra İran-Kontra operasyonunun “baş propagandacısı” olarak tanımlayacağı kişi hâline geldi.

Reagan yönetimini sonunda saran skandal, 1987 yılında Reich’ın yürüttüğü bu operasyonun sonunu getirdi. Ancak dikkat çekici biçimde, Reich bizzat herhangi bir yasadışı faaliyetten dolayı suçlanmadı. Hükümet yetkililerinin “inkâr edilebilirlik” savunusuna başvurduğu o gri alanda faaliyet göstermişti — suça yeterince yakın olduğu için vazgeçilmez, ama kovuşturmadan kaçınacak kadar uzakta. Bu, Reich’ın sonraki on yıllar boyunca daha da ustalaşacağı bir beceriydi.

Lobicilik Yılları

Reich, 1986’dan 1989’a kadar ABD’nin Venezuela Büyükelçisi olarak görev yaptıktan sonra 1989 yılında kamu hizmetinden ayrıldığında, misyonundan vazgeçmedi. Sadece yöntemini değiştirdi. Reich, sonraki 12 yıl boyunca kurumsal lobici olarak çalıştı — önce Brock Group’ta ortak, ardından kendi şirketi RMA International’ın başkanı olarak. Ancak bu görevler sıradan birer lobi faaliyeti değildi; Reich, çıkarları kendi ideolojik gündemiyle kusursuz biçimde örtüşen müşterileri özellikle seçti.

Bacardi rom şirketini, Küba’nın “Havana Club” markası üzerindeki tescil korumasını geçersiz kılmak için yürütülen bir kampanyada temsil etti. Bu çabalar, Küba ambargosunu daha da sertleştiren 1996 tarihli Helms-Burton Yasası’nın çıkarılmasıyla başarıya ulaştı. Ayrıca Lockheed Martin adına Şili’ye F-16 savaş uçakları satışı için çalıştı. Başkalarının iş fırsatı olarak gördüğü şeyleri, Reich Latin Amerika’da Amerikan üstünlüğünü sürdürme yönündeki bitmek bilmeyen kampanyasının yeni cepheleri olarak gördü.

İktidara Dönüş

George W. Bush 2001’de Beyaz Saray’ı ele geçirdiğinde, Reich yeniden kamu hizmetine dönmek için bir fırsat gördü. Bush onu, Batı Yarımküre İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevine aday gösterdi; ancak bu atama derhâl tartışmalara yol açtı. Senato, Reich’ın İran-Kontra geçmişi ile, 73 kişinin ölümüne neden olan Cubana de Aviación 455 sefer sayılı uçağın bombalanmasını organize etmekle suçlanan Kübalı sürgün militan Orlando Bosch’a verdiği destek nedeniyle onay oturumu yapmayı reddetti.

Bush’un çözümü, Reich’ın Cumhuriyetçi şahinler için ne kadar değerli olduğunu açıkça ortaya koyuyordu: Senato’yu baypas ederek geçici bir atamayla Reich’ın onay süreci olmadan bir yıl boyunca görev yapmasına izin verdi; ardından onu Latin Amerika Özel Temsilcisi olarak atadı. Demokrasi canı cehenneme; Reich’ın istikrarsızlaştırma konusundaki uzmanlığı, Senato denetimine feda edilemeyecek kadar kıymetliydi.

2002 Venezuela Darbesi

Reich’ın görev süresi, yakın Latin Amerika tarihinin en tartışmalı olaylarından biriyle çakıştı: 11 Nisan 2002’de Venezuela’da gerçekleşen ve Başkan Hugo Chávez’i geçici olarak iktidardan uzaklaştıran kısa süreli darbe. Darbe sırasında Reich, darbenin lideri Pedro Carmona Estanga ile iletişim kurdu ve diğer Latin Amerika ülkelerinin büyükelçileriyle temasa geçti. Küba kaynakları, Reich’ı “Hugo Chávez’e karşı Nisan 2002 darbe planının beyni” olarak nitelendirdi; ancak Reich, darbenin planlamasına doğrudan katıldığını reddetti.

Bu olayın şablonu tanıdıktı: Washington’un tercihlerine karşı çıkan, sola eğilimli ve demokratik yolla seçilmiş bir lider; askerî ve iş dünyası elitlerinin dâhil olduğu ani bir darbe; ve darbe liderleriyle iletişim hâlindeki Otto Reich. Reich bu operasyonun mimarı olmuş ya da sadece cesaret verici ve diplomatik destek sağlamış olsun, olayların merkezindeki varlığı, Bush yönetiminin politikalarındaki rolüne dair çok şey anlatıyordu.

İdeolojik Girişimci

2004 yılında kamu hizmetinden ayrıldıktan sonra Reich, uluslararası hükümet ilişkileri danışmanlığı sunan bir Washington firması olan Otto Reich Associates’i kurdu. Ancak sıradan bir danışmandan çok daha fazlasıydı. Reich, kendisini bir “ideolojik girişimci” olarak konumlandırdı; medya görünümleri, Kongre ifadeleri ve 2008’de John McCain ile 2016’da Jeb Bush dâhil olmak üzere Cumhuriyetçi başkan adaylarına danışmanlık rolleri aracılığıyla hükümetin dışından politika şekillendirdi.

Donald Trump’ın ilk döneminde, Reich Latin Amerika politikasının şekillendirilmesinde perde arkasında önemli bir rol oynadı. Ağustos 2018’de, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’a, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Latin Amerika politikasıyla ilgili en üst düzey görev için Mauricio Claver-Carone’yi önermesiyle takdir topladı. Bolton daha sonra şunu itiraf etti: “Otto onu önermeseydi [Claver-Carone’un] adını bile bilmezdim. Otto’nun yargısına güvendim.”

Reich, Trump yönetiminin kilit noktalarına Küba kökenli Amerikalı şahinlerin atanmasını överek şöyle dedi: “Latin Amerika’daki sorunların yalnızca semptomlarını değil, nedenlerini de anlayan insanlar var — tüm sorunları değil — ve bu neden Küba’dır.” Reich, “Amerika Birleşik Devletleri son 60 yıldır Latin Amerika’da itfaiyeci rolü oynuyor ve biz de büyük ölçüde kundakçıyı görmezden geldik” diyerek, Küba’nın bölgedeki solcu hareketlere verdiği desteğe atıfta bulundu.

ABD’nin Hegemonyasını Korumak İçin Süren Kampanya

Reich’ın Latin Amerika solculuğuna karşı yürüttüğü haçlı seferi asla sapmadı, asla yumuşamadı. Venezuela’yı Küba’nın “şubesi” ve “bağlı kuruluşu” olarak niteledi; Başkan Chávez’i, “ülkesinin büyük miktarda parasını Fidel Castro’nun hizmetine sunmakla” ve Karayip adasına petrol “hediye etmekle” suçladı. Reich’a göre bu sıkı ittifak, petrol zengini ülkede gelişmekte olan “iğrenç ve kasvetli Kübalaşma süreci”ni körüklüyordu.

O dönem Venezuela Devlet Başkan Yardımcısı olan José Vicente Rangel, Temmuz 2005’te ülkesinin egemenliğini savunarak, Reich’ın “Venezuela hükümetine sürekli saldırmasının, [ABD’nin] Venezuela ile yürüttüğü tüm petrol işlerinin onu hayal kırıklığına uğratmasından kaynaklandığını” ileri sürdü. Rangel, “Reich tam olarak hangi Kübalaşma sürecinden bahsediyor?” sorusunu yönelterek, “Venezuela’nın gerçek Kübalaşması, yıllar önce Castro karşıtı Kübalıların Venezuela emniyet teşkilatına sızmasıyla gerçekleşti” dedi.

2015 Şubat’ında Miami Üniversitesi’nde düzenlenen “Venezuela: Derinleşen Siyasi ve Ekonomik Bataklık mı?” başlıklı panelde Reich, Venezuela hükümetini Nasyonal Sosyalist Almanya ile kıyasladı. Buradaki yetkililerin tıpkı Alman yetkililer gibi “sadece ülkenin kanunlarına uyduklarını” iddia edebileceklerini söyleyerek, “ülkenin kanunlarının ne olduğuna dikkat etmemiz gerekiyor” uyarısında bulundu. Bu karşılaştırma, abartılı olduğu kadar açıklayıcıydı: Reich için Latin Amerika’daki her solcu hükümet potansiyel bir Üçüncü Reich’tı.

Ocak 2024’e gelindiğinde, Biden yönetiminin Venezuela’ya uyguladığı geçici yaptırım gevşetmeleri sonrasında Reich’ın eleştirileri daha da sertleşti. PanAm Post’a verdiği röportajda, Biden’ın Venezuela politikasının “yönetiminin başından beri bir başarısızlık” olduğunu belirterek, bunu “yalnızca bir başarısızlık değil, bir aşağılanma” olarak nitelendirdi. “Artık yalnızca solun ideolojik baskı grupları değil, aynı zamanda Maduro ile iş yapan Amerikan petrol şirketleri de Biden hükümetine yaptırımları geri getirmemesi yönünde baskı uygulayacak” uyarısında bulundu.

Düşman Listesinin Genişlemesi

Reich için düşman listesi Küba ve Venezuela’nın çok ötesine uzanıyordu. Nikaragua ve Bolivya’yı, Venezuela ve Küba ile birlikte “21. Yüzyıl Sosyalist Devletleri” olarak gruplandırdı ve bu ülkelerin Latin Amerika’daki demokrasiyi zayıflatmak üzere yürütülen koordineli bir Küba-Venezuela girişimini temsil ettiğini savundu. Mart 2014’te Kongre’de “ABD’nin Latin Amerika’dan Çekilmesi” başlıklı ifadesinde Reich, bu hükümetlerin “üst düzey politikacıların ve yüksek rütbeli askerî yetkililerin uyuşturucu kaçakçılığı, terörizmi destekleme ve diğer yasa dışı faaliyetlere karıştığı” “organize suç devletleri” hâline geldikleri uyarısında bulundu.

Reich’ın yakın tarihli yazıları, ideolojik düşmanlarının Orta Doğulu aktörleri de kapsayacak şekilde genişlediğini ortaya koyuyor. Jewish Policy Center için Kasım 2023’te kaleme aldığı bir yazıda Reich, “İran’ın, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıyı planlamak için ihtiyaç duyduğu silahları ve eğitimi bir yılı aşkın süredir gizlice sağladığını” ileri sürdü. Özellikle Küba’yı, Filistinli militan örgütü destekleyen diplomatik girişimlerde “İran-Hamas ittifakının kilit bir müttefiki” olmakla suçladı.

Reich, Küba’nın bu saldırıdaki suç ortaklığını kanıtladığını iddia ettiği üç üst düzey görüşmeyi belgeledi: 5 Şubat 2023’te İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel ile yaptığı görüşme; 25 Şubat 2023’te Hamas heyetinin Lübnan’daki Küba Büyükelçisi Jorge León Cruz’u ziyareti — burada Cruz, “Filistinlilerin topraklarını savunma meşru hakkını” tanıyarak, Filistinlilerin “adil bir dava için savaştıklarını” ifade etti; ve 15 Haziran 2023’te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Díaz-Canel’in Havana’da gerçekleştirdiği görüşme.

Reich, bu görüşmelerin, Küba’nın “uzun süredir devam eden antisemitizm geçmişi ve Orta Doğu’daki aşırılıkçı terör örgütlerine verdiği destekle” birleştiğinde, Küba’nın “gizli yerlerde terörist eğitim kampları” işlettiğini ve Hizbullah’ın “Latin Amerika genelinde terörist saldırılar düzenlemeyi amaçlayan bir operasyon üssü” kurmasına izin verdiğini kanıtladığını ileri sürdü.

Rejim Değişimi Kötüsü

Reich, kariyeri boyunca hedef aldığı kişiler tarafından sürekli olarak, bizzat karşı çıktığını iddia ettiği müdahalecilikle suçlandı. Küba hükümeti, uzun süredir Reich’ı terörizmi desteklemekle ve Küba’nın iç işlerine müdahale etmekle itham ediyor. 2002 yılında Küba Dışişleri Bakanlığı, Reich’ın 2002 darbe girişimi sırasında dört Küba uçağının Venezuela havaalanına indiği yönündeki iddiasını kesin bir dille yalanlayarak, bu iddiayı “tamamen asılsız” olarak nitelendirdi. Bakanlık şu açıklamada bulundu: “Sayın Reich’ın dostları tarafından kuşatılan Kübalı diplomatik personeli almak ya da herhangi başka bir insani ve barışçıl amaçla Küba sivil uçaklarının inişi gerekseydi, bunu yapardık ve gizlememiz için hiçbir neden olmazdı.”

Reich, Temmuz 2002’de Güney Amerika’ya yaptığı diplomatik ziyaret sırasında, Arjantin hükümetinden Uluslararası Para Fonu’nun — Yahudi-Amerikan gücünün en bilinen araçlarından biri olarak tanımlanan — talep ettiği kemer sıkma programını uygulamasını istemesi nedeniyle eleştirildi. Diplomasiye yaklaşımı o kadar saldırgandı ki, Dış İlişkiler Komitesi’nin Cumhuriyetçi üyesi Senatör Lincoln Chafee, Latin Amerika’daki gezileri sırasında Reich’a yönelik düşmanlığı bizzat gözlemlediğini bildirdi. Toby Eglund’un aktardığına göre, Reich’ın savunduğu “yarımküre güvenlik mekanizması” terimi Latin Amerika genelinde “hoş olmayan müdahaleci anıları” canlandırdı.

Venezuela yetkilileri, hatta Obama döneminde bile Reich’ın entrikaları konusunda seslerini yükseltmeye devam etti. Mart 2013’te, dönemin geçici devlet başkanı Nicolás Maduro, “Pentagon ve CIA içindeki unsurları” Venezuela’ya karşı komplo kurmakla suçladı ve özellikle, Batı Yarımküre İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevini Reich’tan devralan Roger Noriega ve Reich’ın adını verdi. Maduro, “Başkan Barack Obama’ya bu çılgınlığı durdurmasını söylemek istiyoruz” diyerek, ABD’nin komplolarına dair “tanıklıklar ve doğrudan, ilk elden bilgiler” olduğunu öne sürdü. Hem Reich hem de Noriega, Maduro’nun rakibi Henrique Capriles’e suikast düzenlemeye yönelik bir planı yönettikleri iddialarını “gerçek dışı, akıl almaz ve iftira niteliğinde” olarak reddetti.

Eylül 2013’te Maduro, Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere planladığı seyahati, “hayatını tehdit edebilecek ciddi provokasyonlar” gerekçesiyle iptal etti. Özellikle “Roger Noriega ve Otto Reich’ın klanı ve mafyası”nı kendisine komplo kurmakla suçladı ve “ABD hükümeti, bu kişilerin New York’ta planlanan tehlikeli faaliyetlerin arkasında olduğunu çok iyi biliyor” dedi.

Yangın Çıkarma Mirası

Ocak 2018’de Temsilciler Meclisi Denetim ve Kamu Reformu Komitesi’nde verdiği ifadede Reich, Başkan Obama’nın Küba ile yakınlaşma politikasını “bir dış politika fiyaskosu” olarak nitelendirdi. Bunun “Castro rejimine yönelik, karşılığı olmayan bir dizi tek taraflı tavizden” ibaret olduğunu öne sürdü; bu tavizlerin “ABD’nin ulusal güvenliği, dış politika çıkarları ve geleneksel değerleri açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu” ve aynı zamanda “Küba halkı üzerindeki baskıyı artırırken, Küba ordusunun, Komünist Parti’nin ve Castro ailesinin kasasını doldurduğunu” savundu.

Reich, “önceki başarılı Amerikan girişimlerinden farklı olarak, Obama’nın Castro diktatörlüğüyle yakınlaşmasının, ABD’yi ezilenin değil, bir ulusun ezicisinin yanında konumlandırdığını” vurguladı. Bu çerçeveleme, onun değişmeyen pozisyonunu ortaya koyuyordu: ABD politikası mevcut solcu hükümetlerle değil, muhalefet hareketleriyle uyumlu olmalıdır — yani, diplomatik angajman yerine sürekli rejim değişikliği hedeflenmelidir.

Mart 2023’te, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Ukrayna’daki savaş suçları nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama emri çıkarmasının ardından, Reich Küba’nın Rusya’ya verdiği “suç niteliğindeki ve yasa dışı” savaşa verdiği desteğin mercek altına alınması çağrısında bulundu. “Küba hükümeti, Putin’in Rusya’sının Ukrayna’ya yönelik yasa dışı ve suç oluşturan işgalini desteklemek için diplomatik ve propaganda hizmetlerini aktif olarak kullanıyor,” dedi. Ayrıca “Küba’nın güçlü adamı Raúl Castro, onun seçtiği Başkan Miguel Díaz-Canel ve yönetici sınıfın geri kalanı, Putin’in saldırı savaşından, Rus kaçak petrolü ve Ukrayna’dan çalınan buğday sevkiyatlarını alarak kâr elde ediyor” ifadelerini kullandı.

2025 itibariyle Reich, çalışmalarını Otto Reich Associates aracılığıyla sürdürmekte ve İran’ın nükleer silah edinmesini engellemeye adanmış bir kuruluş olan United Against Nuclear Iran’ın Danışma Kurulu’nda görev yapmaktadır.

Reich’ın İsrail’deki akrabaları, Yahudi devletinin bölgesel üstünlüğünü güvence altına almak için yorulmadan çalışırken; Reich da kariyerini, Washington’un Latin Amerika’daki tam spektrumlu hâkimiyetini koruyarak Batı Yarımküre’yi dünya Yahudileri için güvenli kılmaya adamıştır.

Bu ulusötesi suç girişiminde roller açıkça tanımlanmıştır. Ve Reich’ın rolü, Empire Judaica’nın Latin Amerika’daki stratejik dayanaklarının sağlam biçimde korunmasını sağlamaktır.

Kaynak: https://www.theoccidentalobserver.net/2025/11/18/otto-reich-the-jewish-regime-change-agent-who-spent-40-years-destabilizing-latin-america/

SOSYAL MEDYA