Yahudilik Nedir-3 / Salmanasur-Süleyman ve Kudüs

M.Ö.900-800’lerde yaşayan Süleyman-Salmanasur, asıl Akdeniz ticaretinin merkezi olan Antakya ve Fenike limanlarında, Troy-Sur, Sayda, Beyrut, Trablus, Baalbek, Byblos’ta egemendir. Halep, Şam ve belki Antakya en kritik ve gelişmiş merkezi şehirlerdir. kaldı ki, konunun o tarihte adı bile anılmayan Yahudilerle hiç alakası yoktur çünkü Yahudi isimli topluluk bu tarihlerde henüz bölgede yoktur hatta asıl vatanları olan Hindistan’da bile bir kavim halinde ortaya çıkmamıştır.
Şubat 19, 2025
image_print

3-Salmanasur-Süleyman ve Troy-Kadeş savaşı

Tarihin 3. büyük travmatik olayı, Asur’un ikinci doğuşu sonrası mö.538’de yine İranlılar tarafından yıkılması, yani Pers istilasıdır.
Asur, ilk yıkımdan 2-3 yüzyıl sonra, Tevratta Kral Davut olarak anılan ve arkeolojide Asur kralı Adad Nirari’nin mö.900’lerde yeniden toparlayıp İranlıları yendiği (Tevrat ve Kuran’da talut ve calut-Tevrat’ta Davut-Golyat olarak geçer) savaştan sonra oğlu Süleyman’ın yani Asur kralı Salamanasar’ın-Tevratta Slomo, Kuran’da Süleyman- liderliğinde gerçekleşir. Başkenti yine Ninova’dır ve hem bugünkü Irak ve Basra körfezi’ni, hem Hitit-Urartu-Lidya’yı yani Anadolu’yu hem de Akdeniz havzasını yani Lübnan-Kudüs ve Mısır’ı tekrar toparlamış ve ikinci Asur imparatorluğunu kurmuştur. Bu dönemde de bölgede henüz Yahudi denilen bir kavim yoktur, ayrıca Kudüs denilen yerde Yahudilerin işgallerini dayandırdığı Süleyman tapınağı diye bir yapı da yoktur, Süleyman’ın görkemli sarayı Ninovada’dır. Tapınak denilen yapı ise Bağdat yakınlarındaki Nippur şehrinde ziggurat -ziyaretgah denilen basamaklı piramit şeklindeki yapıdır. Hammurabi-İbrahim zamanında yapılan bu yapı, aslında şehrin ortasındaki ortak evdir. Yetimlerin, yoksulların, göçmenlerin, dul kadınların sığındığı-yaşadığı bu yapı, tüm şehirlilerin sorumluluğunda olan, bağış, kurban, adak, sadaka ve vergileriyle bakımını ortakça yaptıkları bir iyilik-merhamet evidir. Hem bayramlar hem özel günler burada kutlanır, yöneticilerle birlikte halk bu evin etrafında ortak sorunlarını konuşur, hemhal olur, paylaşır. Sonradan pagan tapım merkezlerine dönüşen bu ev-Kuranda ve tevratta Beyt-Beit ve mescid olarak geçer-, kimsenin mülkü olmaması anlamında Allahın evi olarak tanımlanmıştır. Yani düz mantıkla Allahın emlakı değil, herkese ait bir ortak ev (mescidil haram)’dır burası. Bu evde ve etrafında suç işlenmez, cinayet, hırsızlık, zina, dedikodu, vb büyük günahlar yasaktır. Çünkü insanlık bu evin de sembol olduğu Ev-Beyt-Ocak-Aile sayesinde evrimini tamamlayıp terbiye olmuş-insanlaşmıştır. İşte bu ortak ev-Beyt geleneği, daha sonra her şehrin tam merkezinde tapınak-kilise/cami olarak , modern dönemde başkentlerde meclis binası olarak farklı biçimlerde yaşatılmaktadır. İslam’daki Hacc ibadetinin tüm ritüelleri, kıyafetler (ihram, sam ur kıyafetidir. Uzun süre antik dönem Asuri Mısır Yunan ve Romalıların da kıyafetidir.) dahil, işte bu ortak Beyt ziyaretinin ve ortak paylaşma-dayanışma-adak kurbanını yoksullara dağıtma ve ortak insanlık hafıza ve inancını tekrar etme ritüelidir. Mekke’deki Kabe-ki Yemen ve bölgenin bir çok yerinde de Kabe gibi ortak ev sembolü yapılar vardı-bu Ummul kur’a ve beyt-mescid geleneğinin son örneği olarak Muhammediler tarafından hala insanlığa bir işaret olarak korunmaktadır. (Bugünkü Mekke ve Kabe, Yahudiler gibi Hint kökenli çölyahudileri olan bir kabilenin işgali altındadır ve İbrahimi-Muhammedi Beyt-Mescid-Haremin mana ve maksadına asla yakışmayan bir belde durumundadır.)

Kabe, yön demektir ve Adem olmanın, yani İbrahim’iliğin son yönünü işaret eder. Hacc, bütün geçici-sonlu-dünyevi kimlik ve alışkanlıkların, farklılık ve husumetlerin maskesinin atılarak doğum anındaki gibi saf ve temiz ‘Adem’ olma ritüelidir. Beni Asur’un, Davut ve Süleyman’ın Beyt’leri de kendi egemen oldukları bütün şehirlerde vardır ama Yahudilerin tapınak dediği türden bir yapı muvahhid geleneğinde yoktur. Tapınak, Hint-İran ve pagan kavramıdır.
Salmanasur döneminde bu anlamda Kudüs’te ne tapınak ne de Süleyman’la alakalı hiç bir şey yoktur çünkü o tarihlerde Kudüs (İllios), mö.1250 Troy-Kadeş savaşı sonrası barış imzalanan küçük bir kasaba-şehir olarak öyle sembolik anlamda kalmış, önemsizleşmiştir. (Kudüs, Tevratta geçmez, Tanah’ta geçer. Tevrat’ta Kudüs değil, Samirilerin merkezi olan Nablus’taki Gerizim dağı kutsal yer olarak geçer.)

M.Ö.900-800’lerde yaşayan Süleyman-Salmanasur, asıl Akdeniz ticaretinin merkezi olan Antakya ve Fenike limanlarında, Troy-Sur, Sayda, Beyrut, Trablus, Baalbek, Byblos’ta egemendir. Halep, Şam ve belki Antakya en kritik ve gelişmiş merkezi şehirlerdir. kaldı ki, konunun o tarihte adı bile anılmayan Yahudilerle hiç alakası yoktur çünkü Yahudi isimli topluluk bu tarihlerde henüz bölgede yoktur hatta asıl vatanları olan Hindistan’da bile bir kavim halinde ortaya çıkmamıştır.

Kuran’da Beni Asur’un iki defa nimetlendirildiği, diğer halklara üstün olduğu ve iki defa da bozgunculukla yıkıldığı anlatılır. (İsra.4-7) Yani Asur’lulardan bahseder. Oysa Yahudiler, Mezopotamya’ya ikinci Asur’’u yani Süleyman krallığını yıkarak bölgeyi istila eden Persler tarafından Asur sonrası Hindistan’dan getirilen bir topluluktur. Ve hiç bir zaman ne egemen, ne çoğunluk ne de önemli bir topluluk olmamıştır. mö.538 de Persler Ahameniş-(Hamaney) sülalesi tarafından toparlanıp önce Hindistan-Afganistan-Orta Asya ve Hazar bölgesinde, sonra Basra körfezi-Irak havzasında güçlenmiş ardından eski istila haritasıyla Asur’a saldırıp tekrar işgal etmiştir. Pers istilası, Asur egemenliğindeki Akdeniz kıyılarını, Mısır’ı, Anadolu’yu kuşatmış ve İon’ya-Yunus’un halkları- uzun süre Ege bölgesinde direnmiş ama yenilince bu istiladan kaçan halklar Ege denizi’nden karşı yakaya kaçmış, ardından Yunanistan denilen bölgeye yerleşmiştir.(Yunan kelimesi de İon yani Ninova-Yunus’tan gelmedir. pers istilası sonrası perslerin getirdiği nüfus bu bölgeye yerleşmiş ve bu Hint-İrani halk, Grek ismiyle anılmıştır. Asıl Asur kökenli halk ise Helen-Elenlerdir. (Elen-Elanu-Yüce gök/göğün yücesi demektir, Alanya, Alahan, İllios, hepsi aynı kökten kavramlardır ve Asuri kökenlilerdir)
Bu işgal döneminde Darius liderliğinde Makedonya ve Bulgaristan’a da ilerleyen Persler, tüm bölgede büyük direnişlere rağmen 200 yüzyıl boyunca egemen olmuştur. İşte 200 yüzyıl süren bu dönem, hem Mısır’da hem İon ve Yunan şehirlerinde Asuri-Babil-Mısır bilgi ve inanç geleneği, çeşitli okul ve ekollerde çoğu gizlice yürütülen özel eğitimlerle devam ettirilmiş, bugün filozoflar olarak bilinen Hermes, Anaksimenes, Tales, Pisagor, Herakleitos, Permanides, Zenon, Sokrates, Platon, Aristo vb isimler aslında bu birikimi kayda geçerek gelecek nesillere aktaran bir tür nebi-resül misyonu görmüştür. İon-Yunan uygarlığı, Yunan felsefesi, Felsefe okul ve ekoller, Asur-Babil-Mısır yani İbrahim-Musa-Yunus geleneğinin kayda geçmiş-kitaba dönüşmüş-mirasıdır.18.19. yy’larda Avrupalıların Osmanlıya karşı kışkırttığı Yunanlıları pohpohlamak için bu köklerinden özenle arındırarak yeniden kurguladığı ve din dışı-seküler bir hava yaratarak kendi kiliselerini de yenmek için uydurduğu Yunan uygarlığı masalının aslı budur. Asurya, yani Beni İsrail, bu masalın gerçeğidir.

 

Faydalanılan Kaynaklar
-Dinler Tarihine Giriş, Mircae Eliade, Kabalcı Yay. 2003
-İnsanlığın Kaynakları ve İlk Medeniyetler, Şevket Aziz Kansu, TTK
yay. 1991
-Mitoloji ile İnanç Arasında, Şinasi Gündüz, Etüt Yay. 1998
-Sabiiler-Son Gnostikler, Şinasi Gündüz, Vadi Yay. 1995
-Keldaniler ve Nasturiler, Kadir Albayrak, Vadi Yay. 1997
-Dinler Tarihi, Ali Şeriati, Kırkambar Yay. 2001
-Hz. Musa ve Tektanrıcılık, S. Freud, Bağlam Yay. 1987
-Totem ve Tabu, S. Freud, Sosyal Yay. 1984
-Din ve Büyü, C. Levi-Strauss, Yol Yay. 1983
-Tarih Sümerde Başlar, Samuel Noah Kramer, Kabalcı Yay. 1998
-Kara Atena, Martin Bernal, Kaynak Yay. 1998
-Asur Tarihi, Erol Sever, Kaynak Yay. 1996
-Roma Tarihi, Titus Livius, Arkeoloji ve Sanat Yay. 1992
-Musa ve Yahudilik, Hayrullah Örs, Remzi Kitabevi, 1982
-Ortadoğu Mitolojisi, Samuel Henry Hooke, İmge Yay. 1995
-Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi, İletişim Yay.
(Eski Mısır, Mezopotamya ve Yakın Doğu, Roma Dünyası, Yahudi Dünyası, İslam Dünyası, Eski Yunan, Hind Dünyası ciltleri)
-Tarihte Doğu-Batı çatışması İ.Ü., S.A.M., Semavi Eyice Armağanı, Kızıl Elma Yayıncılık, 2005.
-Yahudi Sorunu, Karl Marks
-Yahudiler ve Araplar, S. D. Goitein, İz Yay., 2005.
-Yahudi Tarihi, Yahudi Dini, İsrael Shahak, Anka yay.
-Siyonizm Dosyası, Roger Garaudy, Pınar yay.
-Akdeniz ve Akdeniz dünyası, F. Braudel, 1. cilt
-www.comlink.de/demir/kivilcim’ den Hikmet Kıvılcımlı’nın eserleri
-www.sevivon.com
-www.dunyadinleri.com
-İslam Ansiklopedisi
-Kuran-ı Kerim ve Türkçe meali
-Kitab-ı Mukaddes

Ayrıca ilgilenenler,  Sümer, Asur, Babil, Hammurabi, Salmanasar, Ramses, İsrail, Davut, Süleyman, Elam, İran, Pers, Kyrus, İskender, Homeros-İlyada, Yunan ve diğer ilgili maddelere bakabilir.

mail: [email protected]

Ahmet Özcan

Ahmet Özcan, nüfus kaydı ismi Seyfettin Mut olup İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu (1984-1993)dur. Yayıncılık, editörlük, yapımcılık ve yazarlık yaptı. Yarın Yayınları ve haber10.com haber sitesinin kurucusudur. “Ahmet Özcan” yazarın müstear ismidir.

Yer aldığı dergiler arasında İmza (1988), Yeryüzü (1989-1992), Değişim (1992-1999), Haftaya Bakış (1993-1999), Ülke (1999-2001) ve Türkiye ve Dünyada Yarın (2002-2006) bulunmaktadır.

Yayımlanmış kitapları arasında Yeni Bir Cumhuriyet İçin, Derin Devlet ve Muhalefet Geleneği, Sessizlik Senfonisi, Şeb-i Yelda, Yeniden Düşünmek, Teolojinin Jeopolitiği, Osmanlı’nın Orta Doğu’dan Çekilişi, Açık Mektuplar, Davası Olmayan Adam Değildir, İman ve İslam, Yenilmiş Asilere Çiçek Verelim, Tevhid Adalet Özgürlük ve Devlet Millet Siyaset yer almaktadır.

Kişisel web sitesi:
www.ahmetozcan.net
İng: www.ahmetozcan.net/en;
e-posta adresi: [email protected]

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA