Anne-Babalar, Telefonları Bırakın

Telefonlarımızı bir kenara bırakmamıza yardımcı olacak alışkanlıklar geliştirerek, çocuklarımıza yetişkinlikte sağlıklı teknoloji kullanımının nasıl göründüğünü gösteririz—ve onların ekranlardan uzaklaşıp çevrelerindeki dünyanın mucizelerine gözlerini açmalarını sağlarız. Çocuklar, bizim değer verdiğimiz şeylere değer verecektir. Hadi onlara insanlara, telefonlardan daha çok değer verdiğimizi gösterelim.
Nisan 24, 2025
image_print

Ebeveynlerin cihaz kullanımı, çocukları önemli ölçüde etkiliyor—çocukların kendi ekranları olmasa bile.

Çocukları teknolojinin zararlarından korumaya yönelik çabaların çoğu, çocuklara akıllı telefon ve sosyal medya kullanımını ertelemeye ve telefonları okullardan uzak tutmaya odaklanıyor. Bir teknoloji politikası uzmanı olarak bu çözümleri tamamen destekliyorum. Ancak denklemin önemli ve sıklıkla gözden kaçan bir parçası da ebeveynlerin kendi teknoloji kullanımlarıyla ilgili ne yapmaları gerektiğidir.

Bunu görmek için bugünün bir oyun parkında etrafınıza bakmanız yeterli. Çocuklar etrafta koştururken, ebeveynler ellerindeki ekranlara bakıyor—çocuklarının gürültüsüne, karmaşasına ve ihtiyaçlarına karşı tamamen duyarsız şekilde. Çocuklar ebeveynlerinin kollarını çekiştiriyor ya da dikkat çekmek için çığlık atıyor ama ebeveynler çoğu zaman bunu fark etmiyor gibi görünüyor. En azından çocuk onları gerçeğe döndürecek kadar büyük bir kriz çıkarana kadar. Belki siz de böyle bir oyun parkı görmüşsünüzdür ya da telefonlarına gömülmüş şekilde çocuklarını bebek arabasında iten veya markette dolaştıran ebeveynler fark etmişsinizdir. Kendimize karşı dürüst olursak, hepimiz zaman zaman bu ebeveynlerden biri olduğumuzu itiraf edebiliriz.

Dijital teknolojilerin bağımlılık yapıcı etkileri çocukların gelişmekte olan beyinleri için daha zararlı olsa da, yetişkinler de bu etkilerden muaf değil. Ebeveynlerin kompulsif ekran kullanımı çocuklara zarar veriyor. Aslında, araştırmacıların “teknoferans” (technoference) adını verdikleri bu probleme odaklanan nispeten yeni bir araştırma alanı var: dijital teknolojilerin ebeveyn-çocuk ilişkilerine müdahalesi.

Tahmin edilebileceği üzere, bu araştırmanın şimdiye kadarki sonuçları pek iç açıcı değil.

‘Teknoferans’

Araştırmalar, teknoferansın (technoference) çocukların dil öğrenimini, sosyal ve duygusal gelişimini, ayrıca davranışsal ve duygusal düzenlemelerini olumsuz etkilediğini; dikkat çekme davranışlarını, duygusal patlamaları, kaygı düzeyini ve içe kapanma oranlarını artırdığını ortaya koyuyor.

Örneğin dil öğrenimini ele alalım. Bazı uzmanlara göre, sık sık telefon kullanan yetişkinlerin çocukları, okula beklenen dil becerileri ve kişilerarası yetkinlikler olmadan başlıyor. Ayrıca ebeveynleriyle iletişim kurmaya çalışan ancak karşılık alamayan çocuklar, zamanla bu tür etkileşimleri başlatmaktan kaçınmaya başlıyor—bu da kritik öğrenme fırsatlarının kaybedilmesine yol açıyor.

Bu kayıplar zamanla birikiyor. Araştırmacılar, telefon kullanımının ebeveyn-çocuk arasındaki sözel ve sözel olmayan etkileşimlerin yerini aldığında, çocukların ebeveynlerinden daha az “iskelelendirme” aldığını belirtiyor—yani çocukların yeni bir beceriyi kendi başına sergilemesi için gereken asgari düzeydeki destek. Bu, özellikle davranış düzenleme becerilerinin gelişiminde çok önemlidir. Uzun vadede ise, öfke nöbetleri geçiren, yerinde duramayan ve kolayca sinirlenen davranışsal sorunlarla baş eden bir çocuğun ortaya çıkmasına neden olur.

Telefon kullanan ebeveynler aynı zamanda çocuklarının dikkat çekme çabalarına karşı daha az hassas ve tepkili olurlar. Ve çoğu zaman çocuklar bir şekilde ebeveynin dikkatini çekmeyi başarsa bile, bu ilgi genellikle sevgiyle değil, düşmanca bir tepkiyle karşılanır. Bir araştırma, ebeveynlerin cihaz kullanırken çocuklarını görmezden gelme olasılıklarının, kitap okumak ya da yemek hazırlamak gibi cihaz dışı meşguliyetlere kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Cihazlar, ebeveynleri alışılmadık şekilde daha ulaşılmaz hale getiriyor ve bu ilgi eksikliği çocuklarda riskli dikkat çekme davranışlarına yol açabiliyor. Başka bir deyişle, bir çocuğun eline ekran vermek onun özdenetimini zayıflatırken, bir ebeveynin ekranına gömülmesi de benzer bir etki yaratıyor gibi görünüyor.

Bebekler bile bu etkinin farkına varıyor. Ebeveynler bir cihaza baktıklarında genellikle ifadesiz, hareketsiz bir yüz sergilerler. Bu durum, bir bebek için rahatsız edici olabilir çünkü hareketsiz bir yüz—duygularını ifade eden bir yüzün aksine—dikkat eksikliğini gösterir. Oysa bebekler, güvenlik hissi ve duygusal düzenleme için bu dikkate ihtiyaç duyar. Sonuç olarak, bebek annenin ilgisini çekmek için giderek daha fazla çaba gösterir—eğer bu çaba başarısız olursa, bebek içe kapanır ve geri çekilir.

Aynı durum ergenler için de geçerli. Brigham Young Üniversitesi’nin Wheatley Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışmaya göre, “ebeveynleri daha yüksek düzeyde kişisel sosyal medya kullanımı bildiren gençlerde depresyon oranı daha yüksek.” Hatta şöyle belirtiliyor: “Ebeveynleri yoğun sosyal medya kullanan ergenlerin depresyona girme olasılığı neredeyse dört kat daha fazla.”

Bebekler, küçük çocuklar, çocuklar ve ergenler… Hepsi ebeveynlerin cihaz kullanımından olumsuz etkileniyor.

Ancak belki de en tehlikelisi, teknolojinin kullanıcılarını bu olumsuz etkiler karşısında körleştirmesidir. Ekranlarımıza bakarken bizi izleyen küçük gözleri göremiyoruz. Gözümüzün önündeki ihtiyaçları fark etmiyoruz—ve çocuklarımızda da ekranlara karşı bir arzu oluşmasına sebep olduğumuzu anlamıyoruz. Telefonlarımızda bu kadar zaman geçirip kaydırma ve mesajlaşma gibi eylemleri sürekli tekrar ettiğimizde, çocuklarımız da bizi taklit etmek isteyecektir—sonuçta çocuklar doğaları gereği yetişkinlerin yaptıklarını yapmak ister.

Dört yaşındaki oğlum lavaboda bulaşık yıkamak istiyor çünkü beni bulaşık yıkarken görüyor ve iki oğlum da babalarına, ne zaman tıraş olmaya başlayacaklarını sorup duruyor. Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, küçük çocukların aslında yetişkinleri “aşırı taklit ettiğini” ortaya koydu; yani çocuklara bir davranışı yapmamaları söylense bile, bir yetişkinin bunu yaptığını gördüklerinde bu davranışı tekrar etmekten çoğu zaman kendilerini alamıyorlar. Bu bulgular, telefon kullanımı söz konusu olduğunda oldukça düşündürücü. Çocuklarımıza telefonlara bakmamalarını söylesek bile, eğer biz bu komutu uygulamıyorsak, onların da bizi taklit etmemesi son derece zor olacaktır.

Telefonlarımızla Yeni Bir İlişki Kurmak

Peki o zaman, dijital cihazların bağımlılık yaratan çekiminden kurtulup çocuklarımızla yeniden bağlantı kurabilmek için ebeveynler olarak ne yapmalıyız?

Çocuklar uyanıkken ve bizimle birlikteyken kendimizi cihazlardan ayırarak başlayabiliriz. Aile için belirli bir telefon kutusu edinin; gün sonunda tüm telefonlar bu kutuya konulsun ve aile, kesintisiz bir şekilde bir arada vakit geçirebilsin. Kapınızın yanına bir sepet yerleştirin; eve geldiğinizde telefonunuzu içine koyun ve hem telefonunuzu hem tabletinizi sessize alın ki dikkatiniz dağılmasın. İş arkadaşlarınıza, arkadaşlarınıza ve ailenize, çocuklarınızla birlikte olduğunuz belirli zaman dilimlerinde mesajlara, aramalara veya e-postalara yanıt vermeyeceğinizi bildirin.

“Eğer çocuklarımla birlikteysem, o zaman telefonumda değilim” ilkesini benimseyerek yaşamaya çalışın. Bunun yerine, çocuklarınızla zihinsel ve duygusal olarak birlikte olma becerisini geliştirmeye çalışın. Eğer çocuklarınız küçükse, yere inip onlarla oynayın ve mutfakta ya da ev işlerinde ne yapıyorsanız onları da işin içine katın. Göz teması kurun ve onlarla mümkün olduğunca etkileşimde bulunun. Çocuklarınız yanınızdayken telefonla bir şey yapmanız gerektiğinde, mesajlaşmanın iletişimi ele geçirmesine izin vermemeye çalışın. Bunun yerine, daha fazla sesli arama yapmaya özen gösterin ki sizi duyabilsinler ve ne yaptığınızı anlayabilsinler. Bu aynı zamanda onlara iyi bir konuşma becerisi örneği sunma fırsatı da verir.

Ayrıca telefonunuzu “basitleştirerek” onu elinize alma isteğinizi baştan azaltabilirsiniz. Bildirimleri kapatın, telefonunuzu gri tonlamaya geçirin ve özellikle sosyal medya ve mesajlaşma uygulamaları olmak üzere mümkün olduğunca çok uygulamayı silin. Hatta telefonunuzdan internet tarayıcısını tamamen kaldırabilirsiniz. Eğer bu değişiklikler gözünüzü korkutuyorsa, daha küçük adımlarla başlamanız da mümkün: Uzun vadede telefonunuzun en cazip yönlerinden en az bir veya ikisini tespit edip ortadan kaldırmaya odaklanın.

Ve akıllı telefon yerine alternatif telefonları düşünmekten çekinmeyin. Ben iki yıl önce önce Light telefona, ardından yakın zamanda Wise telefona geçiş yaptım. Bazı zorlukları olsa da, bir an bile pişmanlık duymadım. Dikkat dağıtıcılardan kurtuldum ve gerçekten önemli olan şeylere odaklanabilir hale geldim.

Teknolojinin çekiminden kurtulmak için atılabilecek bir diğer adım da; telefon, sosyal medya, internet ve diğer dijital teknolojilerden düzenli olarak ara vereceğiniz bir ritim oluşturmaktır. Ailece telefonsuz bir Cumartesi ya da Pazar günü geçirmeyi deneyin. Bu tür düzenli aralar, teknolojiyle daha sağlıklı bir ilişki kurmanıza yardımcı olacaktır. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, yalnızca iki hafta boyunca interneti engelleyerek akıllı telefonlarına ara veren yetişkinlerin yüzde 91’i bu sürenin ardından kendilerini daha iyi hissettiklerini ifade etmiştir. Çalışmanın yazarlarından biri olan, Teksas Üniversitesi Austin kampüsünde psikolog Adrian Ward şöyle diyor: “İnsanların ruh sağlığı daha iyiydi, öznel iyi oluşları arttı ve dikkatlerini daha iyi sürdürebiliyorlardı.”

Son olarak, düzenli molalar vermek ve telefonlarımızdan fiziksel olarak daha fazla uzaklaşmak, bireysel ve ailevi alışkanlıklarımızda “eski usule” dönmek anlamına geliyor. Teknoloji her zaman bir şeylerin yerini alır; bu yüzden teknolojiye olan bağımlılığı azaltmanın en etkili yolu, analog seçeneklere geri dönmektir. Duvara asılmış bir aile takvimi kullanın. Kendinize notlar almak veya yapılacaklar listesi hazırlamak için bir not defteri ve kalem kullanın. Herkesin yatağının yanında bir çalar saat bulundurun. Telefonunuz saatiniz olmasın diye gerçek bir saat takın. Fotoğraf ve videolar için ailece kullanılacak bir kamera edinin ki telefonunuz kameranız olmasın. Hızlı ve aşırı bağlantılı dünyamızda bunlar zahmetli gibi görünse de, analog seçeneklere dönüşün size ve ailenize hiç tahmin etmediğiniz şekillerde fayda sağlayabileceğini görebilirsiniz.

Sonuç olarak, telefonlarımızı bir kenara bırakmamıza yardımcı olacak alışkanlıklar geliştirerek, çocuklarımıza yetişkinlikte sağlıklı teknoloji kullanımının nasıl göründüğünü gösteririz—ve onların ekranlardan uzaklaşıp çevrelerindeki dünyanın mucizelerine gözlerini açmalarını sağlarız.

Çocuklar, bizim değer verdiğimiz şeylere değer verecektir. Hadi onlara insanlara, telefonlardan daha çok değer verdiğimizi gösterelim.

*Clare Morell, EPPC’nin (Etik ve Kamu Politikaları Merkezi) Teknoloji ve İnsan Gelişimi Projesi’ni yöneten bir araştırmacıdır ve yakında yayımlanacak olan “The Tech Exit: Çocukları ve Gençleri Akıllı Telefonlardan Kurtarmak İçin Pratik Bir Kılavuz” adlı kitabın yazarıdır.

Kaynak: https://thedispatch.com/article/parenting-phones-screen-time-kids-development-imitation/

SOSYAL MEDYA