Sevgili Okuyucular, görevde hangi hükümet olursa olsun, onu sorumlu tutma politikamı sürdürüyorum. Sonuç olarak hem Demokratları hem de Cumhuriyetçileri, hem liberal solu hem de muhafazakârları rahatsız ediyorum. Eğer bu web sitesi varlığını sürdürecekse, okuyucularının desteğine ihtiyaç duyacaktır. Bu web sitesi, bazıları gibi USAID veya diğer federal kurum ve departmanlardan hibe almıyor. Rockefeller Vakfı, Ford Vakfı, Bill Gates ve George Soros bana iyi gözle bakmıyor.
Başkan Trump İsrail’in Kuklası mı?
Başkan Trump, İsrail’in çıkarlarını en az MAGA (Make America Great Again – Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) Amerikalılarının çıkarları kadar önemsediğini açıkça gösterdi. Trump’ın İsrail’e yönelik mide bulandırıcı boyun eğişinin, İsrail lobisini kendisinden uzak tutarak öncelikle iç politik gündeminin önündeki diğer muhaliflerle ilgilenmesine olanak sağlayacak bir strateji olduğu umudunu dile getirmiştim. Bu umudum hâlâ var, ancak Trump yönetiminin, İsrail’i eleştirilerden korumak adına anayasal olarak korunan ifade özgürlüğünü feda etmesi, bu umudumu sarstı.
Geçtiğimiz cuma günü Epoch Times, Trump yönetiminin antisemitizm iddialarına karşı harekete geçmediği gerekçesiyle Columbia Üniversitesi’ne verilen 400 milyon dolarlık federal hibeyi iptal ettiğini bildirdi. Trump yönetiminin “Antisemitizmle Mücadele Ortak Görev Gücü”, Adalet Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, Sağlık ve İnsan Kaynakları Bakanlığı ile Genel Hizmetler İdaresi’nden oluşuyor. Bu görev gücünün üyeleri, İsrail ile iyi ilişkiler kurmak için elverişli bir konumda bulunuyor ve bu durum, hükümetteki görev süreleri sona erdiğinde onlara yüksek maaşlı pozisyonlar sağlayabilir.
Trump görev gücü “antisemitizm” ile neyi kastediyor? Bu, İsrail’in Filistin’i yok etmesine karşı yapılan protestolar anlamına geliyor. İsrail’in savaş suçları ne kadar korkunç olursa olsun ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) Netanyahu hakkında ne tür suçlamalar yöneltirse yöneltsin, eğer fail İsrail ise, öğrenciler ve akademisyenlerin soykırım veya kitlesel cinayetleri protesto etmeleri “antisemitik” olarak kabul ediliyor. Diğer ülkelere karşı protesto düzenlemek serbest, ancak İsrail’e karşı değil.
İsrail’in eylemlerine karşı yapılan protestolar, Columbia Üniversitesi’ndeki Yahudi öğrencilere yönelik taciz ve zulümle eşdeğer tutuluyor. Bu durum, Yahudi Amerikalıların kendilerini ABD’den çok İsrail ile özdeşleştirdiğini ima ediyor. İngiltere’den gelen bir göçmen, Amerikalılar İngiltere’yi protesto ettiğinde kendini tacize uğramış ve zulme uğramış hisseder mi? Başkan Trump, İsrail karşıtı protestoları “yasadışı protestolar” olarak ilan etti. Başka bir deyişle, Trump, eğer hedef İsrail ise, ifade özgürlüğünün yasa dışı ve antisemitik olduğunu söylüyor. Protestocular Amerikalılar, Rusya, Çin, Müslümanlar ve Filistinliler hakkında istedikleri her şeyi söyleyebilir, ancak İsrailliler hakkında söyleyemez.
Trump ayrıca İsrail vatandaşları ile Amerikan Yahudi vatandaşlarını birbiriyle karıştırmakla da suçlanıyor. Eğer Trump, İsrail için belirlediği bu standartları tüm etnik gruplara uygulamış olsaydı, hiç kimse herhangi bir hükümeti eleştirme veya herhangi bir hükümetin eylemlerine karşı protesto düzenleme hakkına sahip olamazdı.
Trump şu açıklamayı yaptı:
“Yasadışı protestolara izin veren herhangi bir koleje, okula veya üniversiteye sağlanan tüm federal fonlar kesilecektir. Provokatörler hapsedilecek veya geldikleri ülkeye kalıcı olarak geri gönderilecektir. Amerikalı öğrenciler ise süresiz olarak okuldan atılacak ya da işledikleri suça bağlı olarak tutuklanacaktır.”
Trump, Birinci Değişiklik’in (First Amendment – ABD Anayasası’nın ifade özgürlüğünü güvence altına alan maddesi) nasıl yasa dışı hâle geldiğini açıklamadı. Bu dikte, Black LivesMatter ve Antifa gibi hareketlere, LGBTQ protestolarına da uygulanacak mı?
Trump, Adalet Bakanlığı (DOJ) ve diğer kurumlar, anayasal olarak korunan bir hakkın, eğer İsrail’in Filistinlilere yönelik kitlesel katliamlarını protesto etmek için kullanılırsa, suç sayılacağını fark ediyorlar mı? ABD’de, eğer failler İsraillilerse, artık soykırıma karşı protesto düzenlemek yasadışı mı?
Zengin bir özel üniversite olan Columbia’nın, ABD vergi mükelleflerinden 400 milyon dolar aldığını duyduğumda şaşırdım. Ancak, bu 400 milyon dolar buzdağının yalnızca görünen kısmıymış. Epoch Times, Columbia’nın yaklaşık 5 milyar dolarlık federal hibe taahhüdüne sahip olduğunu bildiriyor.
Bu, Columbia için bile büyük bir meblağ. Üniversite yönetimi, bu mali tehdide boyun eğerek Trump yönetiminin Birinci Değişiklik’i (First Amendment) hiçe saymasını kabul etti ve hızla onunla aynı çizgiye geldi. Columbia, yönetiminin “antisemitizmle mücadeleye tam anlamıyla bağlı olduğunu” ve “yeni federal yönetimle bu mücadelede iş birliği yapmayı sabırsızlıkla beklediğini” duyurdu.
Trump ve destekçileri, ifade özgürlüğünü bastırmanın Amerika’yı Yeniden Büyük Yapmak söylemiyle açıkça çeliştiğini fark etmiyor.
Amerika’nın büyüklüğü baskı ve zorbalıktan değil, ABD Anayasası’nın güvence altına aldığı sivil özgürlüklerden kayna
Kaynak: https://www.paulcraigroberts.org/2025/03/10/is-president-trump-an-israeli-puppet/