Sahel Devletleri İttifakı, ECOWAS’a Karşı Yaşayabilir Bir Alternatif mi?

Sonuç olarak hiçbir yabancı gücün bölgenin çıkarlarını gözettiği söylenemez. Batı Afrika’nın kaderini, Batı Afrikalılar kendileri belirlemelidir. İster ECOWAS, ister AES, isterse reform edilmiş karma bir yapı aracılığıyla olsun, öncelik gerçek kalkınma, istikrar ve halkın refahı olmalıdır. Zaman, ayrışma değil, liderlik sergileme zamanıdır. ECOWAS'ın daha iyi bir model olup olmadığını veya AES deneyinin bölgesel yönetişimde yeni bir çağın habercisi olup olmayacağını kanıtlamanın zamanıdır.
Mart 10, 2025
image_print

Sonuç olarak hiçbir yabancı gücün bölgenin çıkarlarını gözettiği söylenemez. Batı Afrika’nın kaderini, Batı Afrikalılar kendileri belirlemelidir. İster ECOWAS, ister AES, isterse reform edilmiş karma bir yapı aracılığıyla olsun, öncelik gerçek kalkınma, istikrar ve halkın refahı olmalıdır. Zaman, ayrışma değil, liderlik sergileme zamanıdır. ECOWAS’ın daha iyi bir model olup olmadığını veya AES deneyinin bölgesel yönetişimde yeni bir çağın habercisi olup olmayacağını kanıtlamanın zamanıdır.

29 Ocak 2024’te ECOWAS, Sahel ülkelerinin (Burkina Faso, Mali ve Nijer) ayrıldığını resmi olarak kabul etti ve bu durum Batı Afrika’nın bölgesel siyasetinde önemli bir dönüm noktası oldu. Askeri yönetimler altındaki bu üç ülke, bir yıl önce hemen geçerli olacak şekilde ECOWAS’tan ayrılma niyetlerini açıklamıştı. Haber kaynakları, ayrılan ülkelerde büyük bir coşku yaşandığını, bunun da ECOWAS’a duyulan derin memnuniyetsizliği ve yeni yönelimlerinin sunduğu faydalara olan inancı yansıttığını belirtiyor. Ancak geçiş süreci yüzeyde sorunsuz görünse de, gerçekte çok daha karmaşık ve jeopolitik, ekonomik ve güvenlik açısından ciddi sonuçlar barındırmaktadır.

ECOWAS, daha önce Mali, Burkina Faso ve Nijer’deki askeri darbelere ekonomik yaptırımlar uygulayarak ve askeri müdahale tehdidinde bulunarak tepki vermişken, bu kez daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. Blok, sınırlarını açık tutarak Sahel bölgesi ülkeleri vatandaşlarının ECOWAS üyeliğinden kaynaklanan serbest dolaşım ve diğer ayrıcalıklardan yararlanmaya devam etmesine izin verdi. ECOWAS bu kararı almadan önce, Sahel bölgesi ülkeleri Aralık 2024’te ECOWAS üyelerine benzer ayrıcalıkları tanımıştı.

Bu yaklaşım, ani ekonomik şokları ve toplumsal çalkantıları önleyebilir ancak aynı zamanda, devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmeden bölgesel entegrasyonun avantajlarından faydalanmasına olanak tanıyan bir emsal teşkil ediyor. ECOWAS, protokollerinin uygulanmasını sağlama konusunda uzun süredir zorluk yaşıyor ve bu son gelişme durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

ECOWAS Protokollerine İlişkin Yükümlülük

ECOWAS’ın en büyük temel sorunlarından biri, üye devletlerin taahhütlerine sadık kalmamasıdır. Örneğin, 1979’da kabul edilen ECOWAS Kişilerin Serbest Dolaşımı Protokolü, sınır ötesi hareketliliği garanti ederken aynı zamanda devletlere ve vatandaşlara belirli belge ve düzenleyici yükümlülükler getirmektedir. Ancak söz konusu protokolün zayıf bir şekilde uygulanması dolayısıyla keyfi sınır kapatmaları, yolcuların taciz edilmesi ve yaygın kaçakçılık olayları yaşanmaktadır. Benzer şekilde, 1998’de oluşturulan ve 2003’te revize edilen ECOWAS Yaylacılık Protokolü, sınır aşan hayvan otlatma faaliyetlerini düzenlemeyi amaçlasa da, zayıf uygulamalar nedeniyle verimli şekilde işlememektedir. Protokol, çobanların hayvanlarını kaydettirmelerini, izin almalarını ve belirlenmiş otlatma koridorlarına uymalarını gerektirmektedir. Ancak, birçok çoban bu yükümlülükleri yerine getirmediğinden, çiftçiler ve çobanlar arasındaki çatışmalar artmaktadır. Sonuç olarak, ECOWAS üyeleri arasındaki gerilimler yükselmekte ve ülkeler birbirlerini güvensizlik ve kaynak rekabeti konusunda suçlamaktadır.

Sahel bölgesi devletleri artık ECOWAS’ın dışında olduğuna göre, sınır aşan hayvancılık düzenlemelerinin uygulanması daha da zorlaşacaktır. Ortak bir çerçevenin olmaması, ülkelerin koordinasyonsuz ve farklı politikalar benimsemesi nedeniyle daha fazla çatışmaya yol açabilir.

Güvenlik, Ekonomi ve Çevresel Riskler

Sahel İttifakı ülkelerinin ECOWAS’tan çekilmesi, Batı Afrika’da terörizmin, eşkiyalığın ve organize suçun merkez üssü olmaları nedeniyle önemli güvenlik riskleri doğurmaktadır. ECOWAS Destek Kuvveti ve istihbarat paylaşım mekanizmaları gibi bölgesel güvenlik yapıları, üye devletlerin iş birliğine dayanmaktadır. Dolayısıyla Mali, Burkina Faso ve Nijer’in bu düzenlemelerde yer almaması, silahlı grupların sınır ötesi faaliyetlerini sorunsuz bir şekilde sürdürmeleri nedeniyle bölgede uygulanmaya çalışılan terörle mücadele çabalarını zayıflatıyor. Devlet dışı şiddet aktörleri yıllar içinde ülkeler arası dikkate değer bir koordinasyon sergilerken, hükümetlerin yanıtları parçalı kalmaya devam ediyor. Sahel İttifakı ülkelerinin ayrılması, ortak bir güvenlik stratejisinin oluşturulmasını daha da zor hale getirmektedir.

Güvenlik perspektifinin ötesinde, bu ayrılık sosyo-ekonomik ve çevresel iş birliğini baltalayarak bölgedeki çatışmaları artırmaktadır. Örneğin, iklim değişikliği Batı Afrika’yı orantısız bir şekilde etkiliyor; çölleşme ve düzensiz yağış düzenleri tarım ve geçim kaynakları için ciddi tehditler oluşturuyor. Bu zorlukların üstesinden gelmek, parçalı ve ayrı ayrı faaliyet gösteren yaklaşımlar yerine koordineli bölgesel yanıtlar gerektiriyor. ECOWAS Ortak Dış Gümrük Vergisi (CET) ve Batı Afrika Para Bölgesi (WAMZ) gibi bölgesel ekonomik entegrasyon çabaları da aksaklıklarla karşı karşıyadır. Artık Sahel İttifakı ülkelerinin, bölgedeki asırlık tedarik zincirlerini ve ticaret koridorlarını sekteye uğratacak şekilde ECOWAS üyeleriyle ayrı ayrı anlaşmalar müzakere etmesi muhtemeldir.

Pan-Afrikanizm Yanılsaması: Değişen İttifaklar ve Dış Etkiler

Bazı analistler mevcut kopuşu, ECOWAS’ı daha etkili bir bölgesel blok haline getirebilecek veya bölgenin ihtiyaçlarına daha uygun tamamen yeni bir yapının yaratılmasına yol açabilecek diyalektik bir sürecin parçası olarak görüyor. Onlara göre bu süreç, Pan-Afrikanizmin rönesansını temsil ediyor. Afrika, Pan-Afrikanizm ve emperyal güçlerden kurtulma özlemi çekerken, Sahel Devletleri İttifakı’nın (AES) kurulması çeşitli endişelere yol açıyor. Bu endişeler, etrafındaki popülist anlatılara rağmen, günümüzde Afrikalılar ve Afrika hükümetleri arasında işbirliğini teşvik etme hedefiyle tam olarak örtüşmeyebilir. İttifak, askeri yönetimler tarafından kurulmuştur ve dolayısıyla politikaların kapsayıcı istişareler yoluyla belirlenmesi yerine kararnameler yoluyla dayatılması muhtemeldir. AES, bölgesel krizlere karşı askeri çözümleri önceliklendirirken ekonomik ve diplomatik stratejileri ihmal etmektedir. Neredeyse yarım asırdır kurumsal bir yönetişim çerçevesi oluşturan ECOWAS’ın aksine, AES’in bölgesel yönetimde kurumsal derinliği ve deneyimi bulunmamaktadır. Ayrıca, Sahel İttifakı hükümetlerinin otoriter yapısı göz önüne alındığında, liderlerin ulusal güvenlik bahanesiyle iktidarlarını pekiştirmeleri ve vaat edilen demokratik geçişleri ertelemeleri muhtemeldir. Bu durum, demokratik hükümetler tarafından yönetilen Afrika ülkeleri ile Sahel İttifakı ülkelerindeki askeri yönetimler arasında etkili iş birliğinde boşluklar yaratacaktır.

Sahel İttifakı ülkeleri ayrıca ECOWAS’ı yabancı güçlerin kuklası ve yeni-sömürgeciliği teşvik eden bir araç olarak nitelendirmektedirler. Gerçekten de Pan-Afrikancı kurumlar, özellikle kıtadaki yabancı güçlerin tartışmalı faaliyetlerinin aleyhinde konuşma konusunda çok güçlü durumda değiller. Ancak bu durumu, üye devletlerin sık sık temerrüde düşmesi ve ECOWAS’ın giderek yabancı bağışçılara bağımlı hale gelmesinden ayrı düşünmek zor. Ayrıca, Sahel İttifakı ülkeleri kendilerini, geçmişte Fransa ile kurdukları ve Anglo-Frankofon ayrışmasını daha da derinleştiren ittifaklarının da bu zayıflığa katkıda bulunduğu gerçeğinden ayrı düşünemezler. Güvenlik ve Pan-Afrikanizm adı altında Rusya’ya doğru yönelen mevcut tutum da, Sahel İttifakı ülkelerinin ve daha geniş anlamda Batı Afrika bölgesinin uzun vadeli egemenliği ve ekonomik sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri doğurmaktadır. Rusya’nın bölgedeki temel tutumu, ülkelerin gerçek ekonomik ve siyasi bağımsızlığını sağlamaktan ziyade, askeri iş birliği ve doğal kaynaklara erişime odaklanmaktadır.

İleriye Doğru: Rekabet mi, İş Birliği mi?

Eksikliklerine rağmen ECOWAS, bölgesel entegrasyona önemli katkılarda bulunmuştur. Ekonomik iş birliğini kolaylaştırmış, çatışma çözümüne aracılık etmiş ve demokrasiyi teşvik etmiştir. Öne çıkan başarıları arasında, 2017’de Gambiya’da ve 2010-2011 yılları arasında Fildişi Sahili’nde anayasal düzenin yeniden sağlanmasında oynadığı kritik rol yer almaktadır. Bölgesel ekonomik entegrasyon, ticaretin serbestleştirilmesi ve altyapısal bağlantılarla desteklenmiştir. Ayrıca ECOWAS, Liberya, Sierra Leone ve Mali’ye barış gücü birlikleri göndererek bölgesel istikrara olan bağlılığını göstermiştir.

ECOWAS, 50. yıl dönümüne yaklaşırken bir dönüm noktasında bulunmaktadır. Yaşanan kriz, iç muhasebe ve reform için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Blok, yaptırım zayıflıklarını gidermeli, mali açıdan öz yeterliliğini artırmalı ve elit odaklı gündemler yerine sıradan insan odaklı politikalara öncelik vermelidir. Aynı zamanda, ECOWAS ve AES arasındaki rekabet açık bir düşmanlığa dönüşmemelidir. Bunun yerine, her iki oluşumda özellikle güvenlik, ticaret ve çevresel koruma alanlarında iş birliği yolları araştırılmalıdır. Gerçek rekabet yönetişim etkinliğinde olmalı ve ECOWAS’ın demokratik modelinin mi yoksa AES’in askeri odaklı yaklaşımının mı daha iyi sonuçlar verdiği gösterilmelidir.

Sonuç olarak hiçbir yabancı gücün bölgenin çıkarlarını gözettiği söylenemez. Batı Afrika’nın kaderini, Batı Afrikalılar kendileri belirlemelidir. İster ECOWAS, ister AES, isterse reform edilmiş karma bir yapı aracılığıyla olsun, öncelik gerçek kalkınma, istikrar ve halkın refahı olmalıdır. Zaman, ayrışma değil, liderlik sergileme zamanıdır. ECOWAS’ın daha iyi bir model olup olmadığını veya AES deneyinin bölgesel yönetişimde yeni bir çağın habercisi olup olmayacağını kanıtlamanın zamanıdır. Gerçek sınav, söylemde değil, eylemdedir. Sonuçta, bugün sahip olduğumuz ECOWAS, güçlü ve zayıf yönleriyle üye devletlerinin yönetim kalitesini yansıtmaktadır. Aynı şekilde, AES de onu kuran ülkelerin karakterinden öteye gidemeyecektir.

Kaynak: https://www.cddwestafrica.org/blog/is-the-alliance-of-the-sahelian-states-a-viable-alternative-to -ecowas/