PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta örgütü feshetme ve silahları bırakma çağrısı bölgesel etkiye sahip bir hamleydi.
Türkiye’nin Irak, İran ve Suriye’deki dengeleri etkileyecek bu hamlesinin üzerinden henüz birkaç gün geçmeden, İsrail’in buna karşı Kürt, Nusayri ve Dürzileri koruması altına aldığını gösteren hamlesi geldi.
İsrail Savunma Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığı Şam yönetimin Suriye içindeki küçük bir gurup olan ve silahlarını teslim etmeyerek Şam yönetimi ile çatışan Dürzilere müdahale edilmesi halinde Şam’a saldıracaklarını açıkladı.
Dış İşleri Bakanı Gideon Saar bununla da kalmadı Kürtlere, Dürzilere ve Alevilere düşmanca davranmaması için Şam yönetimini tehdit etti.
Bu açıklamalara İsrail ordusu Suriye içinde iki günde 100’e yakın hedefi vurarak destek verdi.
İsrail Suriye’yi İstikrarsızlaştırmak Niyetinde
Suriye devrimiyle iktidara gelen Ahmet Eş Şara yönetiminin İran hariç tüm bölge ülkelerinden destek görmesi ve kabullenilmesi sanırım İsrail’in hoşuna gitmedi. Ancak İsrail’i daha fazla rahatsız eden konu, Türkiye’nin Suriye ve bölgedeki etkisinin görülmemiş biçimde artması ve en önemli müttefik gördüğü PKK’nın Suriye kolu PYD’yi silah bırakmaya zorlanması oldu.
Her ne kadar PYD ABD tarafından silahlandırılmış ve koruma atlına alınmış gözükse de PYD aslında İsrail ile ciddi bir angajmana sahip. Suriye’deki PKK’nın bir diğer oluşumu SDG yönetiminin Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Ortadoğu’nun ve Suriye’nin güvenliği için İsrail’in çözümde yer alması gerektiğini açıklamıştı.
İsrail güneyde Dürzileri, Akdeniz kıyısında Nusayrileri ve kuzeyde Kürtleri kullanarak Suriye’nin istikrara kavuşmasını ve güçlenmesini engellemek istiyor aslında. Bir başka isteği de Türkiye’nin artan nüfuzunu engellemek. Nitekim ABD ve İsrail kökenli düşünce kuruluşları ve analistler, Türkiye’nin artan nüfuzunun İsrail’in çıkarlarına zarar vereceğini yazıp duruyor.
Türkiye’nin Nüfuzunu Önleme Hamleleri
Suriye devrimi bölgedeki tüm dengeleri bir anda etkilemişti. Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve BAE Şam yönetimine destek vererek aynı safta yer almış oldular. İsrail ve ABD’nin Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı Gazze’den sürülecek Filistinlileri almaya zorlaması da bu birlikteliği güçlendirdi.
Ancak Türkiye 13 yıldır desteklediği muhalefetin iktidara gelmesiyle bir anda İsrail sınırına kadar olan topraklarda büyük bir hareket kabiliyetine ve etki alanına ulaştı. Devrimden sonra Lübnan Başbakanı’nın Türkiye’ye gelerek yeni bir ilişki başlattıklarını duyurmasıyla İsrail daha fazla rahatsız oldu.
Bunların üstüne bir de PKK’nın silah bırakma ve örgütü lağvetme hamlesiyle Türkiye’nin bölgedeki etkisi daha da arttı. Buna en çok memnun olan ülkelerden birinin Irak olduğunu ve Irak’ta İsrail nüfuzunun da azımsanmayacak kadar çok olduğunu unutmayalım.
İsrail tüm bu çevreleme hareketine karşı Türkiye’nin nüfuzunu kırmak için en güçlü olduğu yerde, yani Suriye’de bir istikrarsızlaştırma girişimi başlattı.
Suriye’nin üç azınlık grubuna karşı koruma ve kollama hareketiyle bunu yapabileceğini düşünüyor. İsrail Dış İşleri Bakanı Gideon Saar, 2 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Şam yönetimi Suriye halkı tarafından seçilmiş bir hükümet değil. Daha önce İdlib’i kontrol eden ve güç kullanarak Şam da dahil olmak üzere diğer bölgeleri ele geçiren bir grup cihatçıdır… Dürziler, Kürtler veya Aleviler gibi azınlıklara karşı düşmanlık besleme hakkı yok.” dedi.
1 Mart’ta İsrail Savunma Bakanlığı Basın Ofisi’nden yapılan açıklamada ise “Başbakan Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı İsrael Katz, Şam’ın banliyölerinde bulunan ve Suriye rejim güçleri tarafından saldırıya uğrayan Caramana Dürzi yerleşim birimini savunmak üzere hazırlık yapılması talimatını verdi.” denildi.
Dürziler İsrail tarafında yer alır mı?
Suriye konusunda konuştuğum iki uzman, İsrail’in Dürzi kartının blöf olduğunu ve sahada gerçekliğinin olmadığı yönünde oldukça eminler.
Suriye devrimini en detaylı şekilde haberleştiren Clash Report Yayın Yönetmeni Levent Kemal: “Dürzilerin bir kısmının akrabaları İsrail içinde asker ve işçi olarak bulunuyor. Ancak bunlar Suriye, Lübnan ve Ürdün’deki büyük Dürzi topluluklarından biraz kopuklar. Başta Velid Canbolat olmak üzere siyasi ve dini Dürzi liderler Şam yönetimiyle birlikte hareket edeceklerini açıklamışlardı. Bunların İsrail’e angaje olmaları, Şam ile çatışmaya girmeleri neredeyse imkânsız.”
Suriye muhalefeti ve etnik yapısı üzerine uzman olan Dr. Mustafa Ekici de İsrail’in Dürzi kartının sahada gerçekliğinin olmadığını vurguluyor.
“5-6 büyük Dürzi ailesinin tamamı İsrail ile ilişkiye sıcak bakmıyor. Golan bölgesinde bulunan küçük bir aile İsrail ile yakın ilişki içinde ve İsrail vatandaşlığını almayı kabul eden belki de 5-6 köy var. Bunların haricinde Arap olan Dürzilerin İsrail ile yakın ilişki kurması, ittifak yapması, Şam’a karşı çatışmaya girmesi imkânsız. Bu, İsrail’in psikolojik hamlesinden öteye gitmez.”
Dürziler, İsrail ve Şam arasındaki gerginliğin artması üzerine en güçlü Dürzi lider olan Velit Canbolat Şam’a giderek Şera ile görüşeceğini açıkladı. Belki sizler bu makaleyi okuduğunuz esnada görüşme gerçekleşmiş olacak. Canbolat Şam’ın Dürzilerin de başkenti olduğunu, Şam hükümetinin yanında yer aldıklarını, İsrail ile yakınlaşmayacaklarını bir kez daha açıklayacak.
Nusayriler Ve Kürtler İsrail İle Birlikte Hareket Eder Mi?
Suriye’nin diğer iki büyük azınlığı da İsrail’in Şam’a karşı kullanmak istediği kesimler. Levent Kemal Nusayri azınlığın Esed rejimi döneminde bile ekonomik sıkıntılar ve sosyal yaşam açısından büyük zorluklar çektiğini ve bu nedenle Şera yönetimine karşı direnmediklerini söylüyor: “Bu nedenle İsrail’in Nusayrileri mobilize etmesi, hele hele çatışmaya sokması Suriye sahasında gerçekliği olmayan bir plan. Yorgun Nusayri azınlığı yeni bir çatışma ortamına sokmak öyle kolay değil.”
Dr. Mustafa Ekici İsrail’in Suriye içinde kullanmaya en yakın kesimin YPG olabileceğini ancak Şam yönetimine karşı Kürt kesimini topyekûn savaşa sokmasının imkânsız olduğunu söylüyor. “Zar zor istikrara kavuşmuş bir Suriye’de tüm kesimler Şera yönetimine destek vermişken, YPG Kürtlerinin çatışma çıkartması tüm Arapları karşısına alması demektir. Zaten YPG içinde Abdullah Öcalan’ın çağırısına uyulup uyulmaması konusunda ayrılık var. Buna rağmen hem Türkiye hem de Şam yönetimiyle YPG militanlarını savaşa sokmak mümkün gözükmüyor. Bir çatışma halinde Arapların ve Türklerin arasında ezilip yok olacaklarını biliyorlar. İsrail’in bu bölgeye gelerek YPG’ye yardım etmesi de teknik olarak mümkün değil. Dolayısı ile İsrail’in bu hamlesinin de boş olduğunu göreceğiz.”
Trump-Erdoğan Görüşmesinde Düğüm Çözülecek
Şu sıralar Ukrayna’daki yer altı zenginliklerine çökmek için Beyaz Saray’da Zelenski’yi araya alıp hırpalayan Trump için Suriye o kadar iştah kabartan bir yer değil. Buradaki petrol dişinin kovuğuna bile yetmez.
ABD aslında para kazanmayacağı Suriye’den çıkmak ve enerjisini Ukrayna, Avrupa, Rusya ve Çin ile ilişkilere harcamak istiyor. Ancak İsrail ABD’nin buradan çekilmesi halinde Türkiye’nin nüfuzunun artacağı ve İsrail’in güvenliğinin tehlikeye gireceği konusunda ABD’deki lobileri sayesinde Pentagonu ikna etmiş gözüküyor. Bu yüzden İsrail şimdi Dürzi, Kürt ve Nusayri kartlarını kullanarak Suriye içinde karışıklık yaratıp güvenlik algısını tetiklemek istiyor.
Fakat bunun o kadar kolay olmayacağı, saha gerçekliğinin İsrail aleyhine olduğu net biçimde gözüküyor. Türkiye Trump’ı ikna ederek YPG’yi yeni Şam yönetime entegre etmek, silahlarını ve askerlerini yeni Suriye ordusuna katmak istiyor. Çatışma ihtimalini ise en son seçenek olarak görüyor.
Bunu İsrail ile halledemeyeceği için Trump ile konuşarak çözecektir. Alt düzey yöneticiler de bu konuyu Trump ve Erdoğan görüşmesine endekslemiş gözüküyor. Önümüzdeki günlerde liderler arasındaki görüşmede iki sonuçtan biri çıkacak: Ya Türkiye YPG’ye askeri bir operasyon düzenleyecek ya da barışçıl yollardan YPG’nin yeni Suriye yönetimine entegre olmasını sağlanacak.
YPG Kürtlerinin biraz aklı varsa Ortadoğu’yu kana bulayan İsrail’e güvenmez, Türkiye ve Şam yönetimiyle yeni bir hayat kurar kendine.
Kaynak:https://aja.ws/erdagk