TALAT AYDEMİR GEL VAZGEÇ ŞU İŞTEN, İNÖNÜ, MENDERES’E BENZEMEZ, ADAMI İPE GÖNDERİR!
Talat Aydemir, 1500 civarı Harbiye talebesini peşinden sürükleyerek darbe teşebbüsünde bulunmuş ilginç biri. Hatıratının ilk baskısını okuduğumda keşke ikinci cilt de yayınlansa demiştim. YKY baskısı ikinci cildi de ihtiva ettiğinden onu da baştan sona okumuştum.
Teğmenler korsan yemin sebebiyle gündem olduklarında Talat Aydemir’in hatıratından yola çıkarak bazı paylaşımlar yapmak istemiş ancak Twitter gibi hızlı akan Türkiye gündeminde başka mevzulara savrulmuştum.
Talat Aydemir, biz görür müyüz bilmem ama ileride filme ve dizilere mevzu olacak çünkü içinde yer aldığı hadiseler kadar şahsiyeti de konuşulacak biri. 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 darbe teşebbüsleri Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesinden beter bir görüntü vermesine yol açmıştı.
27 Mayıs darbesi, bir tilkinin tavuk kümesine dalıp tüm tavukları itlafı ne kadar hızlı ve kolaysa mübalağasız ondan daha hızlı ve kolay kotarılmıştı. Aradan geçen bunca zaman sonra söylemek gerekirse DP iktidarı ahmaklığının cezasını çekmiştir çünkü bir kabile ve aşirette bile böyle kolay bir darbe olamazdı.
Böyle kolay darbe olursa elbette İçişlerini Bakanını Harbiye’de herkes tokatlar, yüzüne tükürür; Namık Gedik izzet-i nefis sahibiymiş ki intihar etmiş. Tilkinin tavuk kümesine dalması kabilinden kolay bir darbede dışişleri bakanına ağzını burnunu kıracak şekilde dayak atarlar. Başbakana bile şiddet gösterirler.
Hiç kimse ölmek istemez, hayatta bir dakika daha kalmak için çok şey verir ama Adnan Menderes’in hayatta kalmak için kişiliğinden verdiği ödün maalesef DP kadrolarına yapılan sert muamelenin de sebebiydi. Menderes, Celal Bayar kadar olmasa da ona yakın bir dik duruş sergilese çoğu orospu çocuğu olan bu genç subaylar onları dövemezdi. Babaları, dedeleri yaşlarındaki insanları namussuzca döven bu harbiyeli talebeler ve subaylar maalesef Türk tarihinin yüzkaraları idi.
Talat Aydemir, 27 Mayıs’ta Kore’de bulunduğu için Milli Birlik Komitesi üyesi olamamıştır, yurda dönünce komite arkadaşları onu Harp Okulu Kumandanlığına getirdi. 13 Kasım tasfiyesinde tercihini İsmet İnönü’den yana kullandı, bunu sonradan hata olarak kabul etmiştir.
Harp Okulu Kumandanı olmanın verdiği güçle artık hemen her mühim hadisede yer aldı. 22 Şubat 1962 darbe teşebbüsünde kendi hatası sebebiyle kaybetti. Fethi Gürcan, Çankaya’da İnönü dahil herkesi enterne edecekken “bırak gitsinler, onlarla işim yok” dedi ve kaybetti.
İsmet İnönü gibi kindar bir isim kendi iktidarına yönelik bir darbe teşebbüsüne sessiz kalmazdı ama kurnazlıkta Aydemir’i okuturdu. Kan dökülmediği için İnönü onları affetti ama çarpıyı da attı. Aydemir’in ikinci kalkışması aptalcaydı. Güçlüyken, muvazzafken başaramadığını emekliyken hemen hepsi de kendisi gibi emekli subaylarla ve kendisine hâlâ bağlı harbiye talebeleriyle yapmaya kalkıştı. Bir ara sanki başaracak gibi bir hava da oluştu ama Ali Elverdi adlı bir binbaşı radyoyu darbecilerden alarak onların anonsuna karşılık hükümet yanlısı bir anons yaptı ve bu anons üzerine darbecilerde çözülme başladı.
Hazini odur ki Aydemir’in darbe gerçekleştiğinde başbakan olarak “atamayı” düşündüğü isim başta birçok arkadaşı mahkemede kendisini sattı. Aydemir, yalnız bırakıldığını görünce çöktü ve “iyi ki başaramamışım” dedi.
Darbeye karar verdiği arkadaşlarının hemen hepsini karaktersizlikle, kişiliği oturmamışlıkla suçladı ve birkaç kişi hariç hepsiyle konuşmayı kesti. Yaşadığı yıkım üzerine idam kararı kesinleşirse intihar etmeyi düşündü ama İslam inancına göre günah olduğu için bundan vazgeçti
Aydemir, darbenin başarısızlığı için 3 gerekçe zikreder
1)Bir ara radyoyu darbecilerden kurtaran Ali Elverdi’nin yaptığı hükümet yanlısı anons
2) Alpaslan Türkeş’in darbeyi Hıncal Uluç’un babası Fuat Uluç’tan öğrenip Hasan Dinçer aracılığıyla İsmet İnönü’ye ihbarı.
3) Arkadaşlarının ihaneti.
Talat Aydemir, maalesef o dönemki birçok kurmay subay gibi kendisini ülkeyi kurtaracak seçkin zeka ve basirette biri olarak görür. Ülkedeki reformların darbe ile oluşacak bir sistemde gerçekleşeceğine inanır. Darbe yapmayı tilkinin tavuk kümesine dalması gibi basit görür ve hakikaten de 27 Mayıs öyle olduğu için pervasızca hareket eder. 22 Şubat’ta az daha başaracaktı ancak darbeci, bir darbeye teşebbüs etmişse sonuna kadar darbe kuralları gereğince davranacaktır yoksa adamı paçavraya çevirirler.
Talat Aydemir’in hatası darbecilere, komitacılara, cuntaya karşı darbe teşebbüsünde bulunmasıydı. İnönü’yü, MBK üyelerini, hükümete bağlı tetikte birlikleri zavallı Menderes ile karıştırdı ve idam edildi.
Talat Aydemir’in hatıratı tam hatırat sayılmaz, Günlük yönü daha baskındır. Belki bana kızacaklar ama Milli Savunma bakanlarının, Milli Savunma Üniversite rektör ve hocalarının bile okuyup okumadığı meşkuk bu hatırat, aslında ders kitabı olarak okutulmalıdır.
Aydemir bir ölüm mahkumu olarak affedilmeyi çok arzulamakta, ölüm saati yaklaştıkça korkusunu daha cesur görünerek bastırmaya çalışmaktadır. Kısaca o da bir insandır ve idam herkes için korkutucudur.
Aydemir, kendisi dışındaki idam mahkumlarının affını İnönü ve CHP’den değil Adalet Parti’sinden beklemektedir. İnönü ve CHP acımasızdır. Nitekim AP oyları Erol Dinçer’i ve bilhassa Osman Deniz’i kurtarır. AP’liler belki Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ı da kurtarırdı ama İnönü ve CHP, AP’lileri şöyle diyerek ikna etti: “Menderes, Polatkan ve Zorlu’yu idam ettiren Talat Aydemir’in tazyik ve tehdidir”. Aydemir bu iddiayı reddederek idamlarda gerçek suçlunun İsmet İnönü olduğunu iddia eder çünkü İnönü kurnazdır, kendisine bağlı MBK üyelerine tesir ederek idamların onaylanmasını sağlamış sonra da numaradan Gürsel’e filan idamları durdurun diye mektup yazmıştır. Aydemir, bu sebeple eşine İnönü’ye af için gitme der.
Türkiye’de kimi hatırat ve hayat hikayeleri, hadiseler Hollwwood haberdar olsa onlarca filme alınacak kadar renkli ve canlıdır. Talat Aydemir’in oğlu Metin Aydemir, kendi hatıralarını da yazmalı. Unutmasın ki babası artık tarihe ait bir parçadır, zaten Talat Aydemir de bunu bilerek hatırat-günlük yazmakta/tutmaktadır.
Talat Aydemir, ahirete inanan bir Müslüman ancak gariptir Kemalizme de adeta din gibi inanmaktadır. Tek-Parti Kemalist laikliğinin nasıl olup da böyle dindar subayları Kemalizme iman edecek hale getirdiği tartışılmalıdır.
Aydemir idamdan kurtulsa nasıl bir hayat yaşardı bilinmez ama ölümüne doğru Mevlana Ebu’l-Kelam Azad’ın Ölümsüz Müdafaası’nı okuması kalbime bir rikkat getirdi. Son nefeste iman üzre gettiyse Cenab-ı Hak rahmet eylesin!
Ey askerî talebeler, teğmenler, genç subaylar, size bir abi tavsiyesi. Harbiye bir dönem hakikaten çok zeki çocukların okuduğu okuldu ancak zaman içinde eğitimde kalite çeşitlendi. ODTÜ, Boğaziçi gibi okullar başta sizden askeri okuldan daha kalitesiz olmayan okul sayısı arttı. Çağ değişti.
Her askerî darbede Atatürkçülük öyle veya böyle bir gerekçe oluyor. Siz Mustafa Kemal’in değil, Türk Milleti’nin askerlerisiniz. Kemalizm ve Atatürkçülük adına darbe ve cunta faaliyetinde bulunmak, iktidara ayar vermek ahmaklıktır. Unutmayın tek zeki ve akıllı da siz değilsiniz.