Küresel manzara derin bir dönüşüm geçiriyor; nüfuz dengesinde tektonik bir değişim yaşanıyor. Brand Finance tarafından yayımlanan altıncı yıllık Küresel Yumuşak Güç Endeksi, birçok kişinin gözlemlediği bir gerçeği doğruluyor: Çin, dünyanın en etkili ikinci yumuşak güç ülkesi olarak yükseldi ve yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından geliyor.
Bu başarı, Pekin ve Washington’dan gelen zıt siyasi açıklamalarla aynı zamana denk geliyor ve uluslararası ilişkilerde kritik bir dönüm noktasına işaret ediyor. Çin Başbakanı Li Qiang açıklamalarında açıklık ve etkileşime dayalı bir vizyon ortaya koyarken, ABD Başkanı Donald Trump izolasyonculuğa çekilmeyi savunuyor. Bu keskin ayrışma, Çin’in yumuşak gücünün gelişmesi için elverişli bir ortam yaratıyor ve azalan Amerikan varlığının bıraktığı algılanan boşluğu doldurma fırsatı sunuyor.
Çin’in yükselişi ani bir gelişme değil; bilinçli ve çok yönlü bir stratejinin sonucudur. Sert gücün askeri üstünlük ve ekonomik baskıya dayanmasına karşın, yumuşak güç cazibe ve ikna yoluyla etkide bulunur; algıları şekillendirir ve tercihleri yönlendirir. Çin, kültürel, teknolojik ve diplomatik alanlarda yürüttüğü çeşitli girişimlerle yumuşak gücünü titizlikle geliştirmiştir.
Çin’in yumuşak güç stratejisinin merkezinde hızla büyüyen kültürel endüstrisi yer alıyor. Bir zamanlar yalnızca yerel izleyicilere hitap eden Çin yapımı filmler, artık uluslararası alanda büyük beğeni topluyor. Ne Zha 2 gibi gişe rekorları kıran yapımlar ve Black Myth: Wukong’un dünya çapında yarattığı heyecan, Çin’in animasyon ve oyun sektörlerindeki artan yetkinliğini gözler önüne seriyor. Dijital yayın platformlarında geniş bir izleyici kitlesine ulaşan Çin dizileri ve tarihî yapımları, sürükleyici hikâye anlatımının evrensel çekiciliğini ortaya koyuyor.
Sinemanın ve oyun sektörünün ötesinde, Çin’in dijital platformları da küresel iletişimi yeniden şekillendiriyor. TikTok, viral içerikleri ve trend belirleme gücüyle özellikle gençler arasında kültürel bir fenomen haline geldi. Xiaohongshu, bir yaşam tarzı ve e-ticaret platformu olarak Batı’da giderek daha fazla kullanıcı çekiyor ve Çin’in trendlerini ve tüketici kültürünü sergiliyor. Bu platformlar, veri gizliliği ve sansür konularında bazı endişelere yol açsa da, kültürel etkileşim ve yumuşak gücün yayılması açısından güçlü araçlar olarak hizmet ediyor.
Çin dili ve kültürünün tanıtımı da Çin’in yumuşak güç stratejisinin temel taşlarından biri. Konfüçyüs Enstitüleri, bazı ülkelerde eleştirilere maruz kalsa da, Mandarin eğitimi ve kültürel farkındalığı artırmada önemli bir rol oynuyor. Çevrim içi dil öğrenme platformları ve eğitim programları, Çin dili ve kültürüne erişimi daha da genişleterek küresel kitlelerin Çin’i daha iyi anlamasını sağlıyor.
Çin’in teknolojik ilerlemeleri de yumuşak gücüne katkıda bulunuyor. Yapay zeka, yenilenebilir enerji ve telekomünikasyon gibi alanlardaki hızlı gelişimi, ülkeyi küresel inovasyonun öncülerinden biri haline getirdi. Örneğin, DeepSeek gibi şirketler, gelişmiş yapay zeka modelleri geliştirerek Çin’in ileri teknoloji alanındaki yetkinliğini ortaya koyuyor. DeepSeek’in büyük dil modelleri ve yapay zeka destekli uygulamalardaki ilerlemesi, Çin’in teknolojik inovasyonda sınırları zorlamaya olan bağlılığını gösteriyor ve uluslararası alanda dikkat ve saygı topluyor.
Huawei’nin 5G altyapı çalışmaları ve Çin’in güneş paneli üretimindeki liderliği, teknoloji çözümleri arayan ülkeler nezdinde karşılık buluyor. Çin’in yeşil teknoloji yatırımları ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki taahhütleri, sürdürülebilir çözümler arayan ülkeler nezdinde karşılık buluyor.
Ayrıca, Çin’in proaktif diplomasisi ve çok taraflı kurumlarla olan etkileşimi, uluslararası konumunu güçlendirdi. Kuşak ve Yol Girişimi, sözde borç tuzakları nedeniyle eleştirilse de, özellikle gelişmekte olan ülkelerde altyapı projeleri ve ekonomik fırsatlar sunarak birçok ülkeye katkı sağladı. Çin’in barışı koruma misyonlarına ve insani yardım çabalarına yaptığı katkılar, onu sorumlu bir küresel aktör olarak konumlandırdı.
Çin’in yumuşak güçteki yükselişinin zamanlaması özellikle dikkat çekicidir. Amerika Birleşik Devletleri geleneksel küresel liderlik rolünden geri çekiliyor gibi görünürken, Çin bu boşluğu doldurmaya hazırlanıyor. Trump’ın “Önce Amerika” söylemi, uluslararası anlaşmalardan çekilmesi ve ticaret tarifeleri uygulaması, müttefikleri uzaklaştırdı ve küresel sistemde belirsizlik yarattı.
ABD’nin yumuşak gücündeki bu algılanan gerileme, Çin’in etkisini genişletmesi için fırsatlar yaratıyor. Bir zamanlar tartışmasız olan Amerikan kültürel hâkimiyeti, artık Çin’in kültürel ürünleri ve dijital platformlarıyla artan bir rekabetle karşı karşıya. ABD’nin tek taraflı hareket etme eğilimi ve çok taraflı kurumlara yönelik şüpheciliği, Çin’in iş birliği ve ortak refah söylemiyle keskin bir tezat oluşturuyor.
Ayrıca, ABD’deki iç siyasi bölünmeler ve toplumsal huzursuzluklar—6 Ocak Kongre baskını gibi olaylar ve artan politik kutuplaşma—ülkenin demokrasi ve istikrar sembolü olma imajını zedeledi. Buna karşılık Çin, kendisini istikrarlı ve güvenilir bir ortak, ekonomik kalkınmaya ve uluslararası iş birliğine bağlı bir ulus olarak sunuyor. Bu düşüşün önemli bir yönü, Trump yönetiminin USAID ve dış yardım programlarında yaptığı kesintilerle vurgulanıyor. Bu programlar, tarihsel olarak ABD’nin yumuşak gücünün temel araçlarından biri olmuştur. ABD’nin tarihsel olarak önemli yumuşak güç araçlarından biri olan uluslararası yardım programlarından geri çekilmesi, ülkenin olumlu bir imaj sunma ve kalkınma ile insani yardım yoluyla ilişkiler kurma kapasitesini azaltıyor. İç politikalar ile uluslararası imaj arasındaki bu tutarsızlık, ABD’ye güveni aşındırıyor.
Ancak, Çin’in yumuşak güç yükselişi zorluklardan muaf değil. İnsan hakları, sansür ve fikri mülkiyet koruması konularında bazı Batılı siyasi figürler ve medya kuruluşlarından gelen eleştiriler, Çin’in küresel imajı açısından kalıcı bir engel oluşturuyor. Ayrıca, Çin’in kültürel ihracatı ve dijital platformları genç demografiler arasında büyük ilgi görse de, daha geniş ve kalıcı bir küresel etki yaratıp yaratamayacağı konusu belirsizliğini koruyor.
Tüm bu zorluklara rağmen, Çin’in yumuşak gücü tartışmasız bir şekilde büyüyor. Kültürel, teknolojik ve diplomatik kaynaklarını etkili bir şekilde kullanması, onu küresel sahnede önemli bir oyuncu haline getiriyor. Amerika Birleşik Devletleri geleneksel küresel liderlik rolünden geri çekiliyor gibi görünürken, Çin bu boşluğu doldurmaya ve uluslararası düzeni kendi vizyonuna göre şekillendirmeye hazırlanıyor.
* Jianlu Bi, Pekin merkezli, ödüllü bir gazeteci ve güncel olaylar yorumcusudur. Araştırma alanları arasında uluslararası siyaset ve iletişim bulunmaktadır. İletişim çalışmaları alanında doktora, uluslararası çalışmalar alanında ise yüksek lisans derecesine sahiptir. Aynı zamanda SCMP, Foreign Policy In Focus, TRT World, IOL, The Citizen ve diğer yayınlar için yazılar kaleme almaktadır.
Kaynak: https://fpif.org/soft-power-divide-china-advances-while-u-s-retreats/