Yeraltından Yükselen Direniş: Hamas’ın Savaş Kapasitesi

‘Yerin üstünü kontrol edebilirsiniz, ama yerin altını asla’ sözü, Gazze direnişinin özünü özetlemektedir. Hamas, askerî kapasitesini ve toplumsal meşruiyetini koruduğu sürece, İsrail’in mutlak zafer beklentisi hayalden öteye geçemeyecektir. Bu durum, modern asimetrik savaşların doğası hakkında önemli dersler içermektedir.
Mayıs 5, 2025
image_print

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de sürdürdüğü soykırım, modern savaş tarihinin en yoğun şehir çatışmalarından birine sahne olmaktadır. İsrail işgal ordusu hava, kara ve deniz unsurlarını koordineli biçimde kullanarak Hamas’ın askerî ve siyasi varlığını ve Gazze’deki silahlı direniş kuvvetlerini ortadan kaldırmayı hedeflediğini ilan etmiştir. ‘Meşru müdafaa’ kisvesi altında yüzbinlerce sivili öldüren ve milyonlarca sivili zorla yerinden eden İsrail, Gazze’de herhangi bir somut askeri başarı elde edememiştir. Nitekim üzerinden 1.5 yıla yakın zaman geçmesine ve bütün lider kadrosu kaybına rağmen Gazze’deki silahlı direniş halen işgale karşı büyük kazanımlar elde etmektedir. Örneğin Nisan 2025’te İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın Beyt Hanun’da gerçekleştirdiği pusu operasyonu ve devam eden keskin nişancı eylemleri, Hamas’ın askerî kapasitesini koruduğunu ve İsrail’in ‘mutlak güvenlik’ doktrininin ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini ortaya koymuştur. Gazze’deki silahlı aktörlerin yeraltındaki tüneller ve yetişmiş savaşçı kadrosu ile İsrail’e karşı başarılı biçimde direnmeye devam etmektedir. Dolayısıyla her ne kadar Hamas fiziksel olarak kuşatılmış olsa bile stratejik derinliğini, savaş kapasitesini artırarak koruduğu ve İsrail’in teknolojik üstünlüğünün tek başına kesin sonuç getirmediği ifade edilebilir.

Beyt Hanun Pususu

Kassam Tugayları’ndan 6 özel savaşçının Beyt Hanun’da gerçekleştirdiği askerî operasyon, Hamas’ın planlama, istihbarat toplama ve taktik uygulama kabiliyetlerini sürdürdüğünü açıkça ortaya koymuştur. Operasyonun gerçekleştiği coğrafi konumun İsrail sınırına sadece 300-400 metre mesafede olması, Hamas’ın savunma pozisyonundan çıkarak taarruz yeteneğini koruduğunu göstermektedir. Bu durum, İsrail’in Gazze sınırındaki ‘güvenli bölge’ iddiasını temelden sarsan bir gelişmedir.

Operasyonun zamanlaması incelendiğinde, Hamas savaşçılarının İsrail askerlerinin nöbet değişimi sırasında harekete geçtiği görülmektedir. Bu detay, operasyonun uzun süreli gözlem ve istihbarat çalışmasına dayandığını kanıtlamaktadır. Hedef seçimindeki hiyerarşik yaklaşım da dikkat çekicidir: Önce sınır kontrol kulesi, ardından zırhlı personel taşıyıcı ve son olarak askerî pick-up hedef alınmıştır. Bu kademeli saldırı düzeni, Hamas’ın sadece can kaybına değil, aynı zamanda İsrail’in askerî iletişim ve lojistik altyapısına maksimum zarar vermeyi hedeflediğini göstermektedir. Ayrıca Hamas bu hamlesi ile İsrail gibi rastgele operasyon icra etmediğini, uzun vadeli, stratejik operasyonlar planladığını ortaya koymaktadır.

Operasyonun en çarpıcı yönlerinden biri de tünel kullanım stratejisindeki değişimdir. Hamas savaşçıları, önceki operasyonlarda yaygın olarak kullanılan betonarme tüneller yerine, yeni kazılmış ve daha dar toprak geçitleri tercih etmiştir. Bu yöntem, İsrail’in gelişmiş tünel tespit sistemlerini atlatmayı başarmıştır. Dahası İsrail bütün teknolojik donanıma rağmen Hamas’ın tünel yapısının %30’una bile erişememiştir. Ayrıca Hamas, İsrail’in askeri ve Batılı devletlerin istihbari varlığına rağmen halen tünel inşa ederek savaş kapasitesini koruduğunu kanıtlamıştır. Askerî uzmanlar, bu tür basit ama etkili geçitlerin kazılmasının sadece birkaç gün aldığını ve geleneksel tespit yöntemlerine karşı daha dayanıklı olduğunu belirtmektedir.

Hamas’ın bu operasyonda rehin alma yoluna gitmemesi de stratejik bir mesaj taşımaktadır. Bu tercih, iki temel amaca hizmet etmiş olabilir: Birincisi, uluslararası toplumda oluşabilecek tepkileri kontrol altında tutarak savaşın daha fazla tırmanmasını engellemek; ikincisi ise ‘rehin alabilme kapasitesine sahip olduğunu ama şu an için bu yöntemi tercih etmediğini’ vurgulayarak psikolojik üstünlük sağlamak. Bu durum, Hamas’ın askerî eylemlerini siyasi hedefleriyle uyumlu biçimde yürüttüğünü göstermektedir.

 

Keskin Nişancı Operasyonları ve Yeraltı Savaşının Evrimi

Hamas’ın son dönemde artan keskin nişancı faaliyetleri, hareketin İsrail askerlerini en korunaklı pozisyonlarda bile etkisiz hale getirebildiğini kanıtlamaktadır. Bu operasyonların dikkat çeken özellikleri arasında yüksek isabet oranı, önceden belirlenmiş kritik hedeflerin vurulması ve İsrail’in askerî tahkimatlarının yetersizliğinin ortaya konulması sayılabilir. Keskin nişancı eylemleri, sadece fiziksel kayıplara yol açmakla kalmamakta, aynı zamanda İsrail ordusunda ciddi bir moral çöküntüsüne neden olmaktadır. Nitekim yaralanan veya Gazze’den çekilen birçok İsrail askeri halüsinasyonlar görmekte ve ciddi psikolojik tedaviler almaktadır.

Keskin nişancı operasyonlarının başarısı, Hamas’ın istihbarat ağının halen aktif olduğunu göstermektedir. Hareket, İsrail askerlerinin devriye rotalarını, nöbet saatlerini ve karargâh konumlarını doğru şekilde tespit edebilmektedir. Bu bilgiler, Hamas’ın Gazze’deki yerel bağlantılarının halen devam ettiğini göstermektedir. Askerî uzmanlar, keskin nişancıların çoğunlukla Gazze’deki polis teşkilatı mensuplarından veya özel olarak eğitilmiş Hamas savaşçılarından oluştuğunu belirtmektedir.

Yeraltı tünel ağları, Hamas’ın direniş stratejisinin bel kemiğini oluşturmaya devam etmektedir. İsrail, bu tünelleri etkisiz hale getirmek için termobarik bombalar, yeraltı radarları ve robotik sistemler dahil çeşitli yöntemler kullanmıştır. Ancak eldeki veriler, Hamas’ın tünel ağının yaklaşık %70’inin halen faal durumda olduğunu göstermektedir. Daha da önemlisi, yeni tünel inşaat çalışmalarının devam ettiği bildirilmektedir.

Modern tünel sistemleri sadece lojistik amaçlı kullanılmamakta, aynı zamanda eğitim merkezleri, istihbarat toplama birimleri ve sığınak işlevi görmektedir. Bazı tünellerde patlamamış İsrail mühimmatları sökülerek yeni silahlar üretilmekte, bu da Hamas’ın kaynak yaratmadaki becerisini ortaya koymaktadır. İsrail’in ‘yer üstü kontrolü’, Hamas’ın ‘yer altı hâkimiyeti’ karşısında etkisiz kalmaktadır. Bu durum, modern asimetrik savaşın yeni bir evresine işaret etmektedir.

Toplumsal Meşruiyet ve Bölgesel Etkiler

Hamas’ın askerî varlığını sürdürmesindeki en kritik faktör, Gazze halkının direnişe verdiği destektir. İsrail’in yıkıcı saldırılarına ve insani krizin derinleşmesine rağmen, yerel halkın önemli bir bölümü Hamas’ı meşru bir direniş hareketi olarak görmeye devam etmektedir. Bu desteğin arkasında yatan temel dinamikler arasında işgal karşıtlığı, dini motivasyonlar ve ulusal onur duygusu sayılabilir.

Yerel üretim kapasitesi de Hamas’ın dayanıklılığında önemli rol oynamaktadır. El yapımı roketler, patlayıcılar ve diğer silahların üretimi, İsrail ablukasına rağmen devam etmektedir. Tünellerde kurulan atölyelerde, basit ama etkili silahlar üretilmekte ve bu silahlar keskin nişancı eylemleri ile pusularda kullanılmaktadır. Hamas savaşçıları, tünellerde düzenli olarak askerî eğitimlerini sürdürmekte ve yeni taktikler geliştirmektedir.

Hamas’ın direnişi, bölgesel dengeleri de etkilemektedir. Ürdün’de Müslüman Kardeşler hareketinin yasaklanması ve Mısır’ın Gazze sınırındaki askerî önlemleri artırması, Arap rejimlerinin Hamas’ın varlığından ve direniş gücünden duyduğu rahatsızlığı göstermektedir. Öte yandan, Lübnan’daki Hizbullah ve Yemen’deki Husiler gibi gruplar, Hamas’la dayanışma mesajları yayınlamakta ve İsrail’e karşı ortak cephe sinyalleri vermektedir. Fakat Hamas ile kıyaslandığında dev askeri kapasite ve coğrafi üstünlüğe rağmen Hizbullah’ın İsrail ile Gazze’deki soykırıma rağmen ateşkes imzalaması da direniş ekseninde güven sorununu ortaya çıkarmıştır.

Sonuç olarak İsrail, tüm teknolojik üstünlüğüne ve askerî kapasitesine rağmen Hamas’ı ve Gazze’deki silahlı direnişi fiziken yok edememiştir. Bunun temel nedenleri arasında yeraltı savaşının dinamik doğası, halkın direnişe olan desteği ve uluslararası diplomasinin getirdiği kısıtlamalar sayılabilir. Hamas’ın stratejik derinliği, İsrail’in ‘askerî çözüm’ yaklaşımını çıkmaza sokmaktadır.

Uzun vadede, siyasi bir çözüm olmadan Gazze’de kalıcı bir istikrar sağlanması mümkün görünmemektedir. Bu anlamda İsrail işgalinin sona erdiği, Filistinli grupların tek bir çatı altında toplandığı ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin inşası İsrail sorunun çözümüne katkı sunabilir. Öte yandan Hamas’ın fiziksel olarak ciddi kayıplar verse de ideolojik olarak varlığını sürdüreceği gerçeği, bölgedeki tüm aktörler tarafından kabul edilmelidir.

‘Yerin üstünü kontrol edebilirsiniz, ama yerin altını asla’ sözü, Gazze direnişinin özünü özetlemektedir. Hamas, askerî kapasitesini ve toplumsal meşruiyetini koruduğu sürece, İsrail’in mutlak zafer beklentisi hayalden öteye geçemeyecektir. Bu durum, modern asimetrik savaşların doğası hakkında önemli dersler içermektedir.

Dr. Mehmet Rakipoğlu

Dr. Mehmet Rakipoğlu, 2016'da Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Doktorasını 'Dış Politikada Korunma Stratejisi: Soğuk Savaş Sonrası Suudi Arabistan'ın ABD, Çin ve Rusya ile İlişkileri' konulu teziyle tamamladı. Mokha Center for Strategic Studies düşünce merkezinde Türkiye Çalışmaları Direktörü olarak çalışan Rakipoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

SOSYAL MEDYA