Yapay Zeka Devrimi Enerjinin Geleceği İçin Ne Anlama Geliyor

Yapay zeka, tarihin kendini yinelediğini gösteren en yeni ve en çarpıcı örnek. Benzetmeler asla mükemmel değildir; ama tarihte benzer bir dönüşüm, 150 yıl önce o zamanlar “yapay aydınlatma” olarak adlandırılan şeyin ortaya çıkmasıyla yaşanmıştı. Ampuller artık neredeyse sihirli nesneler olarak görülmese de, ister eski tip ampuller olsun ister modern LED’ler, gerçekten ağırlıksız fotonlar üretir. Buna rağmen, bugün dünya elektrik tüketiminin yaklaşık beşte biri bu ağırlıksız fotonları üretmek için kullanılıyor.
Haziran 5, 2025
image_print

Bitlerin ve atomların birleştiği çağ daha yeni başladı.

“Sonunda zekanın, yani yapay zekanın maliyeti enerji maliyetiyle birleşecek. Ne kadar çok yapay zekaya sahip olabileceğiniz — yani onun bolluğu — enerjinin bolluğuyla sınırlı olacak. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri’nin uzun vadeli stratejik yatırımları açısından enerjiden daha önemli bir şey düşünemiyorum.”

Bu gözlem, 8 Mayıs 2025’te Senato Enerji ve Doğal Kaynaklar Komitesi’nde yapılan bir konuşmada dile getirildi — üstelik bir enerji yöneticisinden değil. Bu sözler, ChatGPT’yi geliştiren ve yapay zeka çağını başlatan OpenAI’nin CEO’su Sam Altman’a ait.

Yapay zekanın “her şeyi değiştireceği” yönündeki öngörüler sık sık abartılı olabilir, ama bu teknolojinin önemi konusunda çok az kişi şüphe duyuyor. Altman’ın da belirttiği gibi, yapay zekanın en inandırıcı vaatlerinden biri “büyük verimlilik artışlarının” önünü açmaktır. Oysa verimlilik, uzun vadeli ekonomik büyümenin temel itici gücüdür.

Altman, yapay zekanın geniş ölçekte devreye alınmasının elektrik talebinde büyük artışlara yol açacağı görüşünde yalnız değil. Aynı sonuca, hükümet analistlerinden yatırım bankacılarına, Federal Enerji Düzenleme Komisyonu’ndan Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA), Morgan Stanley, Goldman Sachs, Washington Post ve New York Times gibi medya kuruluşlarına kadar çok sayıda kaynak ulaşmış durumda. Bu tür raporların her biri şu önemli gerçeği ister istemez kabul eder: Dijital ekonomi donanımla çalışır ve donanım çok fazla enerji tüketir.

Yapay zekanın devasa enerji iştahı, artık bizi “eski” atom ekonomisinden “yeni” bit ekonomisine geçtiğimize dair klişeyi bir kenara bırakmaya zorlamalı. Bu fikir ve “atomlardan bitlere” ifadesi, 30 yıl önce yayımlanan Being Digital (Dijital Olmak) adlı kitabında MIT Media Lab’ın kurucu ortağı Nicholas Negroponte tarafından ortaya atılmıştı.

Negroponte dijital devrimin pek çok etkisini öngörmekte isabetliydi; ancak “bitler ağırlıksızdır, sanaldır ve anında küresel hareket sağlar” şeklindeki çerçevesiyle dikkatleri yanlış yöne çekmişti. Tüm bitler, fiziksel makinelerde bulunur — yani gerçek ağırlıkları vardır ve üretilip çalıştırılmaları için gerçek enerji gerekir. Üretilen, taşınan, işlenen ve depolanan bitlerin astronomik hacmi, gerçekten akıl almaz miktarda donanım gerektirir.

Bu durumun en açık örneği, en son nesil giga ölçekli veri merkezleridir. Sadece bir tanesinin inşası için yaklaşık 200.000 ton beton, 100.000 ton çelik ve 10.000 mil uzunluğunda elektrik kablosu gerekir — bu, bir gökdelenin yapımında kullanılan malzemeden fazladır. (Her veri merkezi için ayrıca milyarlarca dolara mal olan yüzlerce ton silikon mikroişlemci gerekir.) Veri merkezi tamamlandığında, sadece bir tanesinin günlük çalışması, bir SpaceX roket fırlatmasının tükettiği kadar doğal gaz gerektirir. Tüm bu doğal gazı elektrona dönüştürmek için elbette megatonlarca makine gerekir. Bu elektriği güneş panelleriyle üretmeye kalktığınızda ise malzeme ve makine miktarında radikal bir artış gerekir.

Yapay zeka ile donatılmış bir geleceğe güç sağlamak için ne kadar malzeme ve enerji gerekeceği, önümüzdeki on yılın temel sorularından biridir. Dijital uzmanlar uzun zamandır bilgi altyapısının kurulması ve sürdürülmesinin muazzam miktarda enerji gerektirdiğini biliyorlardı; artık bu hesaba yapay zekayı da dahil etmeleri gerekiyor. Konuya ilişkin yakın zamanda yayımlanan, Enerji ve Yapay Zeka başlıklı 300 sayfalık IEA raporu, tek bir büyük yapay zeka veri merkezinin 2 milyon haneye yetecek kadar elektrik tüketebileceğini belirtiyor. Dijital altyapıların “aydınlatılması” çok yakında yüz milyonlarca yeni haneye güvenilir şekilde enerji sağlamakla eşdeğer bir talep doğuracak.

Ancak tahminleri bir kenara bırakalım. Geçtiğimiz yıl, ABD’de yaklaşık 7.000 MW’lık yeni veri merkezi inşaatı gerçekleştirildi. (Kıyaslamak gerekirse, New York şehrinin yaz aylarındaki zirve elektrik talebi yaklaşık 10.000 MW’tır.) 2024’teki inşaat oranı, 2023’ün yaklaşık iki katıydı ve bulut altyapısının inşasının başladığı önceki on yıla kıyasla yıllık ortalamanın beş katından fazlaydı. Trilyon dolarlık soru şu: Önümüzdeki altı yıl içinde bu türden ne kadar daha fazla inşaat yapılacak?

Önde gelen büyük teknoloji şirketleri, sadece bu yıl içinde yapay zeka altyapısı için 300 milyar dolarlık şaşırtıcı bir harcama açıkladı. BlackRock, yıllık harcamaların 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara yaklaşabileceğini öngörüyor. Gerçek tutarın daha yüksek mi yoksa daha düşük mü olacağını kimse bilmiyor; ancak harcamalar yılda 300 ila 400 milyar dolar civarında sabitlense bile, bunun enerji açısından sonuçları oldukça düşündürücüdür. Yeni veri merkezlerine harcanan her 100 milyar dolar, bu merkezlerin on yıllık işletme süresi boyunca yaklaşık 100 milyar dolarlık enerji harcamasına neden olacaktır. Bu gerçek, Altman’ın enerji ve yapay zeka maliyetlerinin birleşeceğine dair gözlemini şüphesiz pekiştirmiştir.

Yapay zekanın ne kadar enerji tüketeceği, iki eğilimin kesişim noktasına bağlı olacaktır: bit talebindeki artış ve dijital donanımda enerji verimliliği artışının hızı.

Bazı öngörücüler, yapay zekanın artan enerji tüketimine dair tahminleri abartılı buluyor; verimlilik kazanımlarının hızla gerçekleşeceğini ve artan enerji talebini bastıracağını savunuyorlar. Kısmen haklılar. Enerji verimliliği gerçekten hızla artıyor — ancak tam da bu nedenle talep büyüyecek.

Bu filmi daha önce izledik. İnternet, akıllı telefonlar ve onların üzerine inşa edilen tüm sektörler, olağanüstü bilgisayar-enerji verimliliği kazanımlarına borçludur. Eğer bir akıllı telefon 1984 yılı verimlilik seviyelerinde çalışıyor olsaydı, bir şehir bloğundan daha fazla elektrik tüketirdi. Tek bir veri merkezi, tüm ABD elektrik şebekesini gerektirirdi. Bugünkü milyarlarca akıllı telefonun ve binlerce veri merkezinin varlığını mümkün kılan, bu üstel verimlilik artışlarıdır. Bu donanımlar toplu olarak şu anda Japonya’nın tüm elektrik tüketiminden daha fazla elektrik kullanmaktadır.

Çok daha verimli yapay zeka çipleri ve veri merkezlerinin olasılığı söz konusu olduğunda, tarih yalnızca tekerrür etmeyecek — birebir yeniden yaşanacak. Bu kez verimlilik kazanımları daha da hızlı gerçekleşiyor; bu da enerji talebindeki net artışın daha erken görülmesi anlamına geliyor.

Bitleri toplama ve tüketme konusundaki toplumsal talep — yani diğer değişken — dijital dünyadaki her şeyin temel itici gücüdür. Atomların dünyasındaki (binalar, yiyecek, arabalar) taleplerle karşılaştırıldığında, bit talebinin doğası bizi farklı bir alana taşır. Atomların olduğu alanda, toplumun refahı artsa bile ne kadar tüketim yapılabileceğine dair doğal sınırlar vardır. Ancak bitlerin, yani bilginin dünyasında böyle bir sınır yoktur.

Toplumumuzda, altyapılarımızda, makinelerimizde, vücudumuzda ya da doğada her şey hakkında ne kadar çok şey bilmek istediğimize ve bilmemiz gerektiğine dair bir sınır yoktur. Sensörlerin maliyetlerinin düşmesi, aynı zamanda daha gelişmiş ve hassas hale gelmeleri, daha büyük hacimlerde, daha sık ve daha ayrıntılı veri toplanmasını mümkün kılıyor. Bilgi tüketimi, toplum genelinde üstel bir şekilde artmaya devam edecektir.

Tüm bunlar devlet teşviklerinin ya da direktiflerinin sonucu değil. Aksine, verilerin hayatı iyileştirme potansiyeli sayesinde bu durum ortaya çıkıyor — ister sağlık hizmetleri veya tedarik zincirleri gibi ciddi alanlarda, ister seyahat ve eğlence gibi yüzeyde önemsiz görünen alanlarda. Kısacası mesele, her şeyin verimliliğini artırmaya yönelik sınırsız bir taleptir.

Google yakın zamanda, yapay zekanın etkileri ve bunu sürdürebilmek için gereken enerji hakkında kendi değerlendirmesini ve yol haritasını yayımladı. Google, yapay zekanın Amerika Birleşik Devletleri’ne “Amerikan inovasyonu ve büyümesi için yeni bir çağ inşa etmek adına nesiller boyu bir fırsat” sunduğunu iddia ediyor. Ben de buna “Amin” diyorum. Eğer yapay zeka, vaat ettiği verimlilik patlamasını gerçekleştirirse, sonuçları sarsıcı olacaktır.

Yapay zeka, Amerika’daki yıllık verimlilik artış oranını yalnızca 1950’den bu yana gözlenen uzun vadeli ortalama seviyeye — yani devletin tüm mevcut tahminlerinde esas alınan günümüzdeki zayıf oranın üzerine — çıkarabilirse, önümüzdeki on yıl içinde ABD GSYIH’sine öngörülerin üzerine 10 trilyon dolarlık ek bir büyüme sağlayacaktır. Bu ek büyüme, özellikle bütçe açığı gibi “çözülemez” sayılan birçok sorunun çözümüne ciddi katkı sağlar.

Bu gerçekleşirse, şu ana kadar büyük ölçüde göz ardı edilen başka bir etkisi daha olacaktır: enerji talebinde artış yaşanacaktır. Daha zengin insanlar daha büyük evler satın alır, daha fazla seyahat eder ve her türlü ürün ve hizmete daha çok para harcar. Ekonomisi güçsüzleşen toplumlarda ise bunun tersi olur.

Bu da bizi yeniden Altman’ın enerji ile yapay zekanın yakınsaması tezine götürüyor. Yakın zamanda düzenlenen bir konferansta bir Nvidia yöneticisi, teknoloji topluluğunun “tüm seçeneklerin masada olmasını” istediğini, çünkü “günün sonunda, bizim güce ihtiyacımız var. Sadece güce ihtiyacımız var.” dedi. Geçtiğimiz on yılın rüzgar ve güneş enerjisine saplantılı tekil odaklanmasının sonuna tanıklık ediyoruz.

Yapay zeka, tarihin kendini yinelediğini gösteren en yeni ve en çarpıcı örnek. Benzetmeler asla mükemmel değildir; ama tarihte benzer bir dönüşüm, 150 yıl önce o zamanlar “yapay aydınlatma” olarak adlandırılan şeyin ortaya çıkmasıyla yaşanmıştı. Ampuller artık neredeyse sihirli nesneler olarak görülmese de, ister eski tip ampuller olsun ister modern LED’ler, gerçekten ağırlıksız fotonlar üretir. Buna rağmen, bugün dünya elektrik tüketiminin yaklaşık beşte biri bu ağırlıksız fotonları üretmek için kullanılıyor.

IEA, bugünkü küresel veri merkezlerinin şu anda dünya elektriğinin yalnızca yüzde 2’sini kullandığını tahmin ediyor — ve bu oranın 2030’a kadar iki katına çıkacağını öngörüyor. Ancak bitlerin kullanım alanı fotonlardan çok daha fazla olduğu için, yapay zeka için gereken enerjinin zamanla yapay aydınlatma için gereken enerjiyi geçeceği neredeyse kesin. Bitlerin ve atomların birleştiği çağ daha yeni başladı.

 

* Mark P. Mills, City Journal dergisinin katkıda bulunan editörüdür ve Ulusal Enerji Analitiği Merkezi’nin (National Center for Energy Analytics) yönetici direktörüdür.

 

Kaynak: https://www.city-journal.org/article/artificial-intelligence-energy-electricity-demand

SOSYAL MEDYA