Trump’ın Gazze tehdidi, Türkiye’yi de hedef alıyor

Trump’ın siyonizmi ve Netanyahu'yu tercih etmesi, Türkiye karşıtı politikaları desteklemesi, PKK ve İŞİD terörünü tekrar Türkiye’ye yönlendirmesi, Suriye devriminin düzen kurucu sürecini YPG terör güçleriyle sabote etmesi, darbeci-mezhepçi-ulusalcı cepheyi (28 Şubat/Gezi/15 temmuz koalisyonu) tekrar siyasi kaosa teşvik etmesi ve Erdoğan’ı hedef alan farklı senaryoları gündeme getirmesi demektir.
Şubat 5, 2025
image_print

Trump’ın Gazze Planı: Siyonist Lobi Desteğini Kazanma Hamlesi mi?

Trump, Beyaz Saray’da Netenyahu ile görüşme sonrası gerçekleşen basın toplantısında Gazze’nin ABD tarafından devralınması gerektiğini ve bölgeye uzun vadeli bir sahiplik stratejisi uygulanmasını savundu. Bununla birlikte, Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere yerleştirilmesinin daha uygun olacağını ifade etti.

ABD başkanlık sisteminde kabine atamaları ve yeni yönetimin belirlenmesi süreci, önemli siyasi dengeleri de beraberinde getirecek gibi görünüyor. Trump’ın Gazze şeridi hakkında yaptığı son açıklamalar, bu siyasi hesaplamaların bir yansıması olarak okunabilir mi? Özellikle ABD yönetiminde etkili olan Siyonist lobinin desteğini almak ve belirli atamalarda etkili bir güç dengesi kurmak amacıyla bu açıklamaların yapılmış olabileceği düşünülebilir.

Bu söylemler, uluslararası hukuk ve bölgesel dinamikler açısından kesinlikle kabul edilebilir olmamakla birlikte, ABD’nin Trump’la içine girdiği türbülansın yeni küresel çatışma ve felaketlere dönüşeceği bir kaosun habercisi de olabilir.

Trump’ın Gazze Planı: Armageddon fantezisi mi?

Trump yönetimi, ilk döneminde ABD-İsrail ilişkilerini tarihsel olarak en sıkı çizgide tutan politikalar uyguladı. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı, Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak kabul etmesi ve Abraham Anlaşmaları ile bölgedeki diplomatik dengeleri değiştirme girişimi, Trump’ın bu konuda ne kadar proaktif bir tutum sergilediğini göstermişti.

ABD’de Yahudi lobisinin finansal ve siyasi açıdan büyük bir gücü olduğu düşünülürse, Trump’ın bu kesimi memnun etmek istemesi mantıklı bir hamle olarak değerlendirilebilir.

Trump, Gazze’nin yıkımından sonra uluslararası bir merkez haline getirilmesini savunurken, bu fikrin gerçekleşebilirliği oldukça düşük bir ihtimal olarak görünüyor. Uluslararası toplumun böyle bir projeye destek verip vermeyeceği de ayrı bir konu. Dahası, Gazze’nin askeri ve siyasi olarak ABD kontrolü altına girmesi, bölgede yeni bir savaşı tetikleyebilir.

Trump-Netanyahu ittifakı, Türkiye’yi de hedefe koyabilir

Başkanlık sürecinde ABD’nin Ortadoğu politikalarını eleştiren, Irak ve Afganistan işgallerinin yanlışlığını vurgulayan, Suriye’den çekileceğini söyleyen Trump, Gazze işgaliyle İsrail’i ve Yahudileri dünyanın lanetli gücüne çeviren Netenyahu’nun barbarlığını da zaman zaman eleştirmişti.  ABD sistemi içerisinde Evanjelizm yani Hristiyan Siyonizm’inin etkisiyle İsrail’e verilen koşulsuz desteğin, 7 Ekim sonrası yürütülen soykırım savaşıyla oluşan kamuoyu tepkisi nedeniyle özellikle Netenyahu karşıtı bir politika beklentisi oluşturmuştu. ABD baskısıyla Gazze’de başlatılan ateşkes süreci de bu eğilimi destekleyici bir gelişme olarak yorumlandı.

Ancak şimdi, Trump’ın başkanlığı sonrası ilk olarak Netanyahu’yu davet etmesi ve ardından Netanyahu gibi konuşması, farklı bir politikanın habercisi olarak yorumlandı. Trump’ın Panama, Kanada, Kolombiya, Ukrayna, İngiltere, AB ve Grönland başlıklarında yaptığı meczup açıklamaların ardından, Gazze konusunda da fanatik bir Siyonist pozisyon alması, uluslararası kamuoyunu tedirgin etti.

Trump’ın tercihi ABD’nin de kaderi olacak

Netenyahu’nun, gerek Suriye devrimine karşı Golan tepelerine güç yığıp Dürzileri devrime karşı kışkırtması, gerekse PKK-YPG ye destek vererek hem Türkiye hem de Suriye’ye karşı açık savaş pozisyonu alması, Trump nezdinde Ortadoğu politikasının giderek Türkiye ile ilişkilerin merkezde olduğu bir çerçevede tavır almaya sürüklüyor. Trump ABD’si, NATO üyesi ve ABD müttefiki Türkiye’yi karşısına alıp Netenyahu ve Siyonist barbarlığına mı koşulsuz destek verecek, yoksa Siyonist lobiye desteğini rüşveti kelam düzeyinde tutup, Ortadoğu’da düzen kurucu bir irade olarak Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeyi mi tercih edecek?

Trump’ın ilk seçeneği tercih etmesi, Türkiye karşıtı politikaları desteklemesi, PKK ve İŞİD terörünü tekrar Türkiye’ye yönlendirmesi, Suriye devriminin düzen kurucu sürecini YPG terör güçleriyle sabote etmesi, darbeci-mezhepçi-ulusalcı cepheyi (28 Şubat/Gezi/15 temmuz koalisyonu) tekrar siyasi kaosa teşvik etmesi ve Erdoğan’ı hedef alan farklı senaryoları gündeme getirmesi demektir.

Bu tercih, ayrıca, Siyonizm’in ABD’yi koçbaşı yaparak sadece Filistin ve Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı da ateşe sürükleyen insanlık düşmanı bir lanetin ABD hegemonyasını ve Amerikan yüzyılını da çökertecek Armageddon fantezisinin komplo teorisi mi yoksa dünyayı yönetmek için gündemde tutulan bir Aryan faşizminin şantajı mı olduğunu da gösterecek.

Bekir Gündoğdu

Araştırmacı-yazar. Siyaset, sivil toplum ve medya alanlarında çeşitli kademelerde görev yaptı. Halen Yeni medya editörlüğü ve internet yayıncılığına devam ediyor.
Mail: [email protected]

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.