İttihatçıların Tasfiyesi, İngiliz-Rus-Türk Antlaşmaları ve Taksim Anıtı
Taksim Cumhuriyet Anıtı, İstanbul’un önemli sembollerinden biri olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini ve bu süreçteki aktörleri temsil eden bir abide. 1928 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından tasarlanan ve inşa edilen anıt, Cumhuriyetin kuruluşunun beşinci yıldönümünde açılmıştır. Anıtta yer alan figürler arasında Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’ın hemen arkasında iki Rus general dikkat çeker; Mihail Frunze ve Semyon Aralov.
Bu yazıda Mustafa Kemal, Frunze ve Enver Paşa ilişkilerine ve bu anıtın dikilmesine giden sürece göz atacağız.
1920’li yıllar, bir yandan Osmanlı imparatorluğun çöküşüne tanıklık ederken, aynı zamanda Osmanlı’nın son siyasi elitlerinin de sistemli bir biçimde tasfiye edilmesine sahne oldu. Bu tasfiyenin merkezinde özellikle Talat, Enver, Cemal ve Sait Halim Paşa yer almaktaydı. Bu isimler hem yeni rejimin çekirdeğini oluşturan Ankara yönetimi tarafından rakip görülmekte hem de İngiltere ve Sovyetler Birliği ile yapılan antlaşmaların ve kurulan stratejik ortaklığın kurbanına dönüşmekteydi. 15 Mart 1921 tarihinde Berlin’de Talat Paşa uğradığı bir suikast sonucu şehit edildi. Ne tesadüftür ki hemen ertesi günü yani 16 Mart 1921 tarihinde Londra’da İngiltere-Sovyet Ticaret Anlaşması ve aynı gün Türkiye-Rusya arasında ise Moskova da Moskova Antlaşması imzalanıyordu.
Her iki anlaşmanın imzalanması ile başlayan süreç ve sonrasında gerçekleşen bu suikastlar açıkça İngiliz ve Rusların Türkiye konusunda Mustafa Kemal üzerinde anlaştıklarını, İttihatçıların ise tasfiyesine karar verildiğinin göstergesiydi.
Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan Moskova Antlaşması, Anadolu’daki Ankara yönetiminin uluslararası tanınmışlığını sağlama adına yabancı bir devletle yapılan ilk antlaşmaydı. Bu antlaşmanın bir gün öncesinde gerçekleşen Talat Paşa suikastını Said Halim Paşa izledi ve 5 Aralık 1921’de Roma’da, suikasta uğradı. Ardından 21 Temmuz 1922’de Tiflis’te Cemal Paşa, Mustafa Kemal’e her ne kadar bağlılığını bildirmiş, Ankara hükümetiyle çalışmak istemiş ve Enver Paşa ile olan görüşmelerini rapor etmişse de diğerleriyle aynı kaderi paylaştı. Bu zincirin son halkası Enver Paşa olmuştur. Enver Paşa’nın 4 Ağustos 1922’de Tacikistan’da yanındaki az sayıda askeriyle Kızıl Orduya karşı düzenlediği son saldırıda şehit edilmesiyle noktalandı.
Bu ölümler birkaç Ermeni komitacının intikam hisleriyle veya Enver Paşanın şehadetindeki gibi bir taarruz sırasında gerçekleşmiş gibi görünse de Ankara hükümetinin bu sürece sessiz kalması ne Almanya’ya ne İtalya’ya ne de Rusya’ya bu suikastlarla ilgili herhangi bir diplomatik girişim, kınama veya bir soru dahi sormamış, araştırma talep etmemiş olması bir uzlaşma ve anlaşmanın varlığına dair şüpheleri kuvvetlendirmektedir. Bu uzlaşının ipuçlarını 22 Aralık 1921 yılında Rus General Frunze’nin Ankara ziyaretinde görmek mümkün.
Bu görüşmelerde Yunan işgaline karşı Mustafa Kemal Paşa ile yapılan silah, para ve lojistik yardımlarının yanı sıra son olarak Enver Paşa meselesi görüşülmüştür. Frunze, Sovyetlerin Enver Paşa ile dostça ilişkileri olduğunu, Komünist Enternasyonal’in Enver Paşa’yı Anadolu’da değil, diğer Doğu Müslüman ülkelerinde faaliyet göstermesi için maddi olarak desteklediğini ve Ankara hükümeti için herhangi bir tehdit olmadığını söylemiştir. (1)
Ardından Mustafa Kemal sözü alarak, Türk ordusunun mevcut durumunu Frunze’ye izah ederek eski ordunun mütarekeden sonra silahsızlandırılarak dağıtıldığını, kendilerinin tamamen yeni prensipler ve temeller üzerine bir ordu teşkil ettiklerini, bu ordunun eski ordunun kendi vatanını müdafaa etmek işine sadık kalmış kısımlarından ve emekçi köylü kitleleri arasından toplanan kişilerden oluştuğunu vurgulamıştır.
Sözlerinin nihayetinde ise Mustafa Kemal, General’e kendisine Cemal Paşa’dan gelen iki mektubu göstermiştir.(2) Enver Paşa ile ilgili olan mektuplardan ilkinde Cemal Paşa kısaca, Enver Paşa’yla barışılarak Türkiye dışındaki işlerde ondan yararlanmayı tavsiye ederken, ikinci mektubunda maceracı olarak tanımladığı Enver Paşa’nın Buhara ve Fergana’ya doğru hareket etmekte olduğunu, buralarda ayaklanma çıkartacağını, Buhara’daki faaliyetlerinin zararlarını ve sonunda başarısızlığa uğrayacağını söylemekteydi.
Görüşmelerde ele alınan ve Türkiye’nin Sovyet Rusya’ya karşı güvensizlik duygusunun artmasına sebep oluşturan “Enver Paşa” konusunda Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı açıklamalar sonucunda ikna olan Frunze, kendisine verilen bilgilerden sonra Sovyet Moskova’ya döndüğünde Rusya’nın Enver Paşa’ya desteğinin durdurulması için çaba göstereceğine ve ona verilen hakların kesin olarak tasfiye edilmesine çalışacağına dair Mustafa Kemal Paşa’ya söz vermiştir.(3) Ancak bu sorun Enver Paşa’nın İngiliz ve Rusların anlaştığını öğrenmesi, olacakları tahmin etmesi, Türkistan’a geçmesi ve daha sonra da Sovyet Rusya’ya karşı hareket başlatmasıyla zaten ortadan kalkmıştı.
Neticede Enver Paşa’nın Sovyetler tarafından desteklenmesi güven sarsıcı bir unsur olarak generalin önüne konmuş, Frunze ise bu desteğin kesileceğine dair söz vermişti. Nitekim, Enver Paşa 4 Ağustos 1922’de Tacikistan’da Sovyet Kızıl Ordusu tarafından şehit edildi.
Peki General Frunze kimdi? Sovyet Kızıl Ordu’nun Türkistan Cephesi Komutanı’ydı ve 1921’de Ankara’yı ziyaret ederek Mustafa Kemal ile görüşmüştü. Bütün Türkistan coğrafyası Taşnak Ermenilerden oluşan bir orduyla Frunze tarafından işgal edilip Sovyetlere katılmıştı. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek, Sovyetler Birliği döneminde (1926-1991 arasında), Bolşevik askeri önderlerinden Mihail Frunze’nin anısına Frunze adıyla anılmıştı.
Aralov ise Sovyetler Birliği’nin ilk Ankara Büyükelçisi olarak 1922-1923 yıllarında görev yaptı.
İşte Taksimdeki anıtta Mustafa Kemal’in hemen arkasında bulunan iki Sovyet general ve bu anıtta yer almalarının hikayesi. Enver Paşa ve arkadaşlarının tasfiyesiyle neticelenen İngiltere-Rusya-Türkiye siyasi mutabakatının taşlaşmış, taçlanmış hali.
Bu anıt, 1928 yılında, Mustafa Kemal İstanbul’a 1 önce gelmişken gelmişken, Taksim meydanı bomboşken, ciddi bir bütçeyle İstanbul’un göbeğine dikilmesi, Kemalist rejimin tanınma karşılığı Rusya’ya verdiği ödül olmanın yanında, Enver Paşa ve diğer Osmanlı liderlerinin Sovyet Rusya’nın gözetiminde Ermeni katillere kurban edilmesinin de adeta ödüllendirilmesini temsil ediyor.
Türk solunun 1 Mayıs için Taksim meydanını seçmesinde yakın tarihteki bu kirli Rus işbirliğinin payı var mı bilemeyiz, ama, İttihatçıların, özellikle Enver Paşa kadrosunun sayesinde kazanılan İstiklal savaşının ve yine Enver Paşanın dostu Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal marşının ruhunu bu anıtla gölgeleyen rejimin bilinçli bir tercih yaptığı aşikar.
Dipnotlar:
(1) General M. V. Frunze’nin Türkiye Ziyareti ve 1922 Türkiye-Ukrayna Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması, Burcu ÖZCAN ERDAL
(2)16 KASIM 1921 – Cemal Paşa’nın, Moskova’dan Atatürk’e mektubu:
“…Enver Paşa’yı Buhara’dan geri alamazsam bütün bir buçuk senelik çalışmamı mahvetmiş olacağım. Buna muvaffak olmak için olanca şiddetimle çalışıyorum.”
CEMAL PAŞA’DAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA 16 KASIM 1921 TARİHLİ MEKTUP
Cemal Paşa’m aşağıdaki mektubu, Mustafa Kemal Paşa’ya, 5 hafta kaldığı Moskova’dan Almanya’ya hareket etmekte olduğu günlerde 16 Kasım 1927 tarihinde yazılmıştır. Mektupta Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği 10 Temmuz 1927 tarihli mektubu aldığını ve “faaliyetlerinin Vekiller Heyeti’nce takdir görmüş olduğunu öğrenmekten cesaretlendiğini, Enver Paşa’nın Buhara’daki faaliyetlerine mani olmak için olanca gücüyle çalışacağını” kaydetmektedir.
‘Kardeşim Mustafa Kemal Paşa,
10 Temmuz tarihli mektubunuzu kemal-i sürurla okudum. Mesai-i âcizanemin Heyet-i Vekile nezdinde şayeste-i takdir görülmüş olması mesai-i müstakbelem için bana pek büyük bir cüret ve kanaat bahşetti. İtimat edebilirsiniz ki Vusta-yi Asya İslâm muhitinde pek karip bir âtide şayan-ı takdir ve hürmet teyakkuz-ı umumî husule gelecek ve Anadolu’nun vücuda getireceği azametli saltanat-ı milliyenin kıymettar peykleri halinde dünkü düşmanlarını mecbur-i tazim ve tekrim edeceklerdir. Refakatimde benimle beraber çalışan arkadaşlar hakkında lütuf ve inayetinize bilhassa arz-ı şükran eylerim. Uzatmış olmamak için gayret kısa bir cümle ile şunu söyliyeyim ki, 10 Temmuz tarihli mektubunuzla beni hakikaten pek müteşekkir bıraktınız. İşte şimdi kalbimde âti-i teşebbüsatım hakkında büyük bir cüret hissediyorum.
Moskova’ya gelmek üzere olduğumu ve geldiğimi şimdiye kadar almış olacağınız müteaddit mektuplarım ve tebligatlarımla anlamışsınızdır. İşte bu mektubumu da Moskova’dan hareket etmek üzere olduğum sırada yazıyorum. Moskova’da tam beş hafta kaldım. Bu müddet zarfında neler yapmış ve nelere teşebbüs etmiş ve muvaffak olmuş bulunduğuma dair Afgan Emiri Hazretlerine yazdığım mufassal bir mektup pek güzel izah eder. O mektubun bir suretini leffen size takdim ediyorum. Ruslara karşı ne suretle istimal-i lisan etmekte olduğumu da gene bir suretini takdim ettiğim memorandum pek güzel izah eder.
Enver Paşa’nın teşebbüsat-ı ahiresi hakkındaki mütalâatım da kendisine son yazdığım mektupla Emir’e yazdığım mektuptan anlaşılıyor. Eğer hakikaten Enver Paşa’yı Buhara’dan geri alamazsam bütün bir buçuk senelik mesaimi mahvetmiş olacağım. Buna muvaffak olmak için olanca şiddetimle çalışıyorum.
Halil, Küçük Talât ve elhâsıl bütün Enver teşebbüsatının erkânını Kafkasya’dan uzaklaştırmak üzereyim. İşte bu sayede siz, sizi rahatsız eden ve işleri ihlâl etmesi kaviyyen melhuz olan bir teşebbüsten kurtulmuş olacaksınız. Buhara teşebbüsünün alacağı son şekilden sizi ancak Berlin’de haberdar edebilirim. Bu arizam size ne zaman vâsıl olacaktır, bilemiyorum. Binaenaleyh bunun cevabını doğruca Moskova’ya yazarsanız müteşekkir kalırım. İstediğim mütehassıslarla zabitanım miktar ve esamîsi hakkında Süreyya Bey’den malûmat-ı lâzıme almış olacaksınız. Bunları lütfederseniz işlerim kesb-i suhulet etmiş olur. Fethi’nin ve diğer rüfekanın hürmetle gözlerinden öperim kardeşim.
Ahmet Cemal’
(3) Mihail Vasilyeviç Frunze (1885-1925) , Doç.Dr. Yavuz ASLAN