Suriye’nin İnşasında Türkiye’nin Rolü

Suriye’nin yeni yönetimi ve başta Türkiye olmak üzere dostlarının önünde yeni ve önemli bir fırsat duruyor: Suriye’nin yeniden inşa sürecini, veriye dayalı, kanıta dayalı, karar destek sistemleriyle güçlendirilmiş ve baştan sona izleme, analiz ve değerlendirmeye olanak tanıyan bir modelle yönetmek. Bu sayede, sığınmacı sürecinin yönetiminde yaşanan sorunlar tekrar yaşanmayacak ve zaten kısıtlı olan kaynaklar daha etkin kullanılabilecektir.
Ocak 6, 2025
image_print

 

İhtiyaçlar büyük, inşa süreci zorlu ve kaynaklar oldukça kısıtlı. Peki, Suriye nasıl yeniden ayağa kalkacak?

Öncelikle, Suriye devrimi sonrasında yeni yönetimin, 13 yıllık yıkıcı savaş rağmen devlet kurumlarını, elde ne kaldıysa, korumaya alması ve kamu hizmetlerinde devamlılığın esas olduğunu açıklaması oldukça olumlu bir adımdır. Her şeyi sıfırdan yeniden kurmanın zorluklarını düşününce, mevcut yapıların üzerine yeniyi inşa etmeye başlamak büyük bir avantaj sağlayacaktır. Ancak mevcut olanın tek başına yetersiz kalacağı da açıktır.

1.Dünya Savaşı sonrasında ABD, Avrupa’nın (daha sonra Türkiye ve Japonya da dâhil edilmiştir) yeniden inşası için Marshall Planı’nı devreye sokmuştur. İlk etapta 13 milyar dolarlık bir yardım fonu oluşturulmuştur. Ancak ABD, bu büyük yardım planını Avrupa’nın savaş sonrasında elde kalan mevcut kapasitesi ile kullanmak yerine, geriye kalan kapasiteyi de kullanacak yeni bir uygulama modeli ortaya koymuştur. Bugün Türkiye ile birlikte 38 ülkenin üyesi olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (Organization for Economic Cooperation and Development – OECD) atası olan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (Organization for European Economic Cooperation – OEEC), 1948’de ABD’nin bu planını uygulamak üzere kurulmuş, başarılı olunması neticesinde 1960 yılında OECD’ye dönüştürülerek kalıcı bir satüye getirilmiştir. Günümüzde OECD, uluslararası kalkınma alanında veri setleri, politika analizleri ve uluslararası bağlayıcı standartlar üreterek aktif bir şekilde faaliyet göstermeye devam etmektedirktedir.

OEEC’nin başarısının temelinde yatan ve OECD’yi günümüzde bile uluslararası alanda muteber kılan en önemli unsurlardan biri, süreçleri yönetmek ve izlemek için baştan itibaren oluşturulan kapsamlı veri setleri olmuştur. Üstelik bu veri altyapısı, o dönemin sınırlı teknolojik imkânlarıyla geliştirilmiştir.

2011 yılında Suriye’de patlak veren olaylar ve Esad rejiminin zulümleri neticesinde milyonlarca insan, başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Sayıları 10 milyonu aşan bu sığınmacı kitlesinin ihtiyaçlarını karşılamak ve insana yaraşır bir hayat sürmelerine imkan tanımak için yürütülen faaliyetlerde karşılaşılaşılan büyük sorunlardan biri veri eksikli oldu. Bu eksikliği gidermek için yapılan onca çalışma ve kullanılan onca kaynağa rağmen, veri eksikliği 13 yıl sonra dahi tam anlamıyla giderilebilmiş değil.

Şimdi, Suriye’nin yeni yönetimi ve başta Türkiye olmak üzere dostlarının önünde yeni ve önemli bir fırsat duruyor: Suriye’nin yeniden inşa sürecini, veriye dayalı, kanıta dayalı, karar destek sistemleriyle güçlendirilmiş ve baştan sona izleme, analiz ve değerlendirmeye olanak tanıyan bir modelle yönetmek. Bu sayede, sığınmacı sürecinin yönetiminde yaşanan sorunlar tekrar yaşanmayacak ve zaten kısıtlı olan kaynaklar daha etkin kullanılabilecektir.

Elbette Suriye genelinde güvenli bir ortamın oluşturulması ve yeni yönetim modeline geçiş sürecinin belirli bir takvim çerçevesinde tamamlanması öncelikli hedeflerdir. Ancak bu süreçle paralel olarak ve gelişmiş teknolojik imkânlardan da yararlanılarak kurulacak bir veri altyapısı, hem güvenlik hem de yeni sisteme geçiş sürecini olumlu yönde destekleyecektir.

Güçlü bir veri altyapısının kurulması, Suriye’nin hayatın tüm alanlarını kapsayan ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli kaynakların sağlanmasında da kritik bir rol oynayacaktır.

Türkiye, son yıllarda veri altyapısını geliştirmek için yaptığı yatırımlar ve ortaya koyduğu uygulama modelleriyle dünyaya örnek olan işler yapmıştır. Türkiye’nin e-devlet, UYAP, GöçNet, elektronik vergi sistemleri, dijital bankacılık ve sosyal yardım sistemleri gibi uygulamalarda kazandığı tecrübe ve kapasitenin, kurulacak bir mekanizmayla Suriye’ye aktarılmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, uluslararası finansman kuruluşları, öngörülebilirlik, şeffaflık, hesap verebilirlik, uygulama ve geri ödeme kapasitesi gibi kriterlere göre finansman kararlarını önceliklendirmektedir. Suriye’nin yeni yönetiminin Türkiye ve Katar gibi dostlarının desteğiyle yapacağı uygulama hem ihtiyaç duyulan veri altyapısının geliştirilmesine öncülük edecek hem de donör ve kreditörler için öngörülebilirliği artırarak daha fazla kaynağın çekilmesine imkan sağlayacaktır.

Umulur ki Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki terör tehdidine haklı olarak odaklanırken, diğer cephelerdeki fırsat ve imkânları göz ardı etmeden zamanında pozisyon alır ve kardeş Suriye’nin yeniden inşasında gerektiği gibi yerini alır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yazdır

SOSYAL MEDYA